30 Eylül 2014 Salı

Fikirci Bey yazdı: KANTON

ABD politikaları sayesinde 90’ların başlarında Irak’ın kuzeyinde bir otorite boşluğu oluştu, ilan edilen uçuşa yasak bölge sayesinde buradaki otorite boşluğunu Kürtler fazla güçlükle karşılaşmadan doldurdular. 2003’deki ikinci ABD saldırısından sonra iyi bir ABD müttefiki olarak yerlerini daha da güçlendirdiler. Bir özerk bölge oluşturdular, çoğunun gönlünde de bağımsız bir devlet hayali var ve bu bölgenin adı da “Güney Kürdistan”, Kuzeyi sormuyorum tabi.

SURİYE'DE DE OTORİTE BOŞLUĞU KÜRTLER'E YARADI

Benzer bir durum son bir yıl içinde Suriye’de de gerçekleşti. Esad’ın zayıflığı sonucu sınırımıza yakın bölgede oluşan otorite boşluğunu Kürtler doldurdu, direnişçilerle iyi geçinmekle beraber çok sıkı bir muhalefet de oluşturmadılar. Yani burası da biraz kolayca “Kürtlerin oldu”


Tarihsel olarak Kürtler birkaç bin yıldır burada yaşıyorlar ve bölgenin kadim halklarından biri durumundalar. Bağımsız bir devlet olma hayallerini de garip karşılamamak lazım.

TÜRKLER O TOPRAKLARI SAVAŞARAK ALMIŞTI

Ancak bu işler Ortadoğu’da o kadar kolay olmuyor. Türkler, üzerinde 900 yıl yaşadıkları toprağı bile tekrar savaşarak almak zorunda kaldılar.


Yani “fırsatların uygun olması” sizi devlet sahibi yapmıyor.

Kürtlerin anlamadığı bu. Henüz Irak’ın ve Suriye’nin geri kalanı ile bir anlaşma yapmadan (siz kavga anlayınız) o bölgeler Kürtlerin olmaz. Nitekim Kürtlerin satmak istediği iki tanker petrolü bile hemen uluslar arası tahkime verdiler.


Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanan Kürtler orada da 3 şehirde kanton kurmuşlar. Kobani bunlardan birisi, “Kanton”un avukat bir başbakanı var, bir dışişleri bakanı, sağlık bakanı, bir ordu ve ekonomi bakanı, adalet bakanı, kadın ve gençlik bakanı, hatta bir turizm bakanı bile var.


Kobani Dışişleri Bakanı İbrahim Kurdi Mayıs ayında yaptığı bir açıklamada, “Bir devlet kurmaktan korkmamalıyız. Esad rejiminin çekilmesi bir iktidar boşluğu doğurdu. Bu boşluğu başkaları doldurmadan bizim doldurmamız gerekiyordu.” demiş.

KÜRTLER OTORİTE BOŞLUĞUNU "KÜRT DEVRİMİ" SANIYOR

Şimdi Kürtler bu de facto durumu bize bir “büyük Kürt devrimi”, “bir Kürt Rönesans ve Reformu” olarak yutturmaya çalışıyorlar. Burada çok derin demokrasi deneyimlerine sahip bir yönetim oluşturduklarına inanıyorlar ve daha da ileri gidip Türklerle köprüleri atmaya çalışıyorlar. “Çözüm süreci bizim için bitmiştir” çığlıkları atıyorlar, çığlık da yetmiyor taş atıyorlar.

ADI ÜSTÜNDE: İKTİDAR BOŞLUĞU

Oysa durum adı üstünde “iktidar boşluğu”. Suriye’nin geri kalanı ile hiçbir uzlaşma, anlaşma yapılmamış, nitekim hastalıklı unsur IŞİD saldırdığında ellerinde kendilerini savunacak hiçbir şeyleri yok. Yine de kuyruğu dik tutup “biz savaşacağız ama Türkler sınırdan geçmemize izin vermiyor” havasındalar. Halklarını koruyamıyorlar ve bunda şaşılacak veya ayıplanacak bir durum yok, IŞİD çok iyi lojistiğe sahip ve Kürtlerden defalarca üstün. 130 bin Kürt sınırımızdan girdi, biz ev sahipliğinde kusur etmiyoruz ama onlar hala “biz kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz” havasındalar.


Oysa yapmaları gereken şey Türkiye ile köprüleri atıp, barış masasını devirmek, kendi insanını koruyamazken Türk karakollarına saldırarak dangalaklık yapmak değil. Tam da tersine Türklerle anlaşıp var olan tüm silahlı gücünü Türkiye dışına çıkarıp IŞİD ile savaşmak ve Türklerden direkt askeri yardım istemek.


Oportünizm ile devlet kurulmuyor, her şeyin bir bedeli var.
Benim güzel Kürt kardeşlerim..

İzmir Yeni Fuar Alanı İnşaatında Çalışmalar Durduruldu


Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir İş Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettişleri Yeni Fuar Alanı’nda bir hafta önce yaptığı incelemeler sonunda 6331 Sayılı İş Güvenliği Kanuna’na göre işçi sağlığını ilgilendiren eksikler tespit etti.
Özellikle, şantiye alanın ortasında kalan ve kaldırma çalışmalarının başladığı bildirilen enerji nakil hatlarının çevresindeki önlemlere yoğunlaşan müfettişler, hatların çevresinde gerekli güvenlik mesafesinin bırakılmadığı, altında çalışma yapılmaması ve güvenlik mesafelerine uyulması, vinç ve benzeri iş makinelerinin hattan uzak tutulmasına ilişkin ikaz levhaları ve engelleyiciler olmaması, işçilerin yüksekten düşme tehlikesine karşı koruma tedbirlerindeki eksiklikler bulunması, geçitlerde işçileri düşmekten koruyacak önlemlerin yetersizliği ve iskele platformlarında boşluklar olduğunu rapor etti.
KAYMAKAMLIĞA BİLDİRİLDİ
Çalışma Bakanlığı da müfettişleri bu raporlarına dayanarak, 6331 Sayılı İş Güvenliği Kanunu’nun 25. Maddesi’nin "İşyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde; bu tehlike giderilinceye kadar, hayati tehlikenin niteliği ve bu tehlikeden doğabilecek riskin etkileyebileceği alan ile çalışanlar dikkate alınarak, işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş durdurulur" yazılı birinci fıkrasına göre iş durdurma kararı aldı. Yeni Fuar Alanı’nda inşaat çalışmalarını durdurma kararı Valilik’ten GaziemirKaymakamlığı’na gönderildi. Gaziemir Kaymakamlığı da Gaziemir Belediyesi Zabıtası aracılığıyla tebligatı 29 Eylül saat 16.00’da müteahhit firmaya Ermit İnşaat’a yaptı. Müteahhit firma çalışmaları durdurdu.
EKSİKLER TAMAMLANACAK
Belediye yetkilileri, müteahhit firmanın birkaç gün içinde rapordaki eksikleri tamamlayacağını söyledi. Eksiklikler tamamlandıktan sonra yapılacak başvurusu sonrası Çalışma Bakanlığı iş müfettişlerinin 7 gün içinde yeniden kontrole geleceğini belirten yetkililer araya bayram tatili de girdiği için 7 günlük sürenin en erken tatil sonrası 8 Ekim’de başlayabileceğini, iş müfettişlerinin de 15 Ekim’e kadar yeni rapor düzenlemeleri için süre olduğunu belirtti. Belediye yetkilileri müteahhit firmanın eksikliklerin tamamlanması ve müfettişlerin bu sürelerde raporunu tamamlanması durumunda inşaatın 15 Ekim’den sonra yeniden faaliyete geçmesini beklediklerini belirtti. Öte yandan şantiye alanındaki enerji nakil hatlarının deplasmanıyla ilgili de çalışmaların başladığı, yıl sonuna kadar bunun tamamlanmasının beklendiği bildirildi. Yeni Fuar Alanı’nın Mart ayında tamamlanması ve MARBLE Mermer ve Doğaltaş Fuar’nın burada tamamlanması hedeflenmişti

11 Eylül 2014 Perşembe

Performans ödevlerinin kaldırılması doğru mu?

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı velilerin şikayeti üzerine performans ödevlerini kaldırmak amacıyla bir çalışma başlattıklarını açıkladı. Peki performans ödevlerinin kaldırılması doğru mu? İşte tam da bu noktada birkaç soru ön plana çıkıyor: “Performans ödevleri neden uygulamaya kondu ve neden kaldırılıyor”, “Performans ödevleri ile amaçlanan neydi”, “Performans ödevleri kaldırılınca yerine ne gelecek” sorularını Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet Akın cevapladı. PERFORMANS ÖDEVLERİNİN AMACI ÖĞRENCİYİ ÖĞRENMENİN İÇİNE KATMAK Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Akın, performans ödevlerinin, eğitimde geleneksel ölçme değerlendirme yöntemlerinden test, yazılı sınav, çoktan seçmeli sınav gibi öğrencilerin pasif olduğu ölçe değerlendirme yöntemleri yerine öğrencinin bizzat aktif olarak öğrenmenin içinde yer alması gerekliliğinin bir sonucu olarak uygulandığını söyledi. Doç. Dr. Akın, ilkokuldan hatta anaokulundan başlayarak yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerinde uygulanan performans ödevinin amacının, John Dewey’in 1920’li yıllarda kuramsallaştırdığı “yaparak, yaşayarak öğrenme” ilkesinden yola çıkarak öğrencinin öğrenmenin bizzat parçası olma gerekliliğiyle ilişkili olduğunu belirtti. Performans ödevinin oldukça yararlı bir yöntem olduğuna dikkat çeken Akın, performans ödevlerinin kaldırılmasına ilişkin şunları söyledi: EN KALICI ÖĞRENME BU ŞEKİLDE OLUYOR “Performans ödevlerinin kaldırılmasında acaba tek faktör velilerin şikayeti mi, yoksa öğrencilerin yararına olup olmadığı ile ilgili bir çalışma yapılmış mı buna bakmak gerek. Ancak konuyla ilgili böyle bir çalışma yapılıp yapılmadığını şu an için bilmiyoruz. Milyonlarca öğrenciyi etkileyecek eğitim politikalarını koyarken ya da kaldırırken öncelikle bir alan çalışması yapmak gerekiyor. “Performans ödevlerinin kaldırılması doğru mu” sorusunu cevaplamak aslında çok zor. Performans ödevleri ve öğrencilerin yıl boyu yaptıkları çalışmaları bir araya toplayan portfolyo çalışmaları sadece zihinsel gelişim için değil, psiko-motor gelişim için de önemli, belki de en kalıcı öğrenme bu şekilde oluyor çünkü bu düşünceyi destekleyen pek çok akademik çalışma var. TÜRKİYE’DE EĞİTİM EZBERE DAYALI Doç. Dr. Akın şöyle devam etti: “Bakan Avcı, performans ödevlerinin kaldırılması ile ilgili açıklamasında anne, babalara ve çocukların yakınlarına seslenerek ‘Artık çocuklarınızın, yeğenlerinizin, kuzenlerinizin ödevlerini yapmak zorunda kalmayacaksınız.’ dedi. Doğru, bu çok yanlış bir şey, insanı bedavacılığa eğitimde istismara yol açan bir şey ama bunu kaldırdık derken yerine konulacak sözlü sınavları da bana çok sağlıklı gelmiyor. Ne yapıp ne edilip, çocuk eğitimin bir parçası haline getirilmesi gerekiyor. Şu anki eğitim sistemimiz de tamamen ezbere dayalı, bence derslerin yüzde 50’si bu şekilde olmalı. Biz yıllardır şu yanlışı yapıyoruz, San Francisco Köprüsü’nün yüksekliğini belirlemede hangi matematiksel denklem kullanılır bunu hiçbir zaman öğretmedik ama sorsanız herkes sinüs, cosinüs’ün formülünü ezbere bilir. Türk öğrencisi kadar dünyada bilgisi olan öğrenci yok ama bizim öğrencilerimiz kadar da bu bilgiyi nerede kullanacağını bilmeyen öğrenci de yok. Bu çok acı bir çelişki. “ PERFORMANS ÖDEVLERİNİN KALDIRILMASI YANLIŞ Performans ödevlerinin kaldırılmasının yanlış olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ahmet Akın, performans ödevlerinin yerine de sözlü sınavlarının geleceğini söyledi. Performans ödevlerini kaldırmaktan ziyade nasıl daha işlevsel hale getirebiliriz düşüncesinin üzerinde durulması gerektiğine dikkat çeken Akın, “Bazı dersler doğası gereği çocuğun uygulama yaparak bizzat içinde olmasını gerektiriyor. Mesela bir fizik dersinde performans ödevini nasıl kaldırabilirsiniz ya da bir coğrafya dersinde çocuğa bir Türkiye haritası çizdirmeden sorusu nasıl olacak. Ölçme değerlendirme yöntemlerinden hangisi iyidir, hangisini kaldıralım yerine hangisini getirelim; bu akşam elma mı yiyelim, portakal mı yiyelim demek gibi bir şeydir.” şeklinde konuştu. SÖZLÜ SINAV YÖNTEMİNİ KULLANMAK İNCELİK GEREKTİRİR Performans ödevinin kaldırılıp yerine sözlü sınav gelmesi yerine iki yöntemin de bir arada kullanılmasının çok daha doğru olacağını ifade eden Doç. Dr. Ahmet Akın, sözlü sınavların yazılı sınavlardan çok daha fazla bir şekilde öğrencileri ürküttüğünü bu nedenle sözlü sınavların çok büyük incelik gerektirdiğini belirtti. ÖĞRETMENLERİMİZ SÖZLÜ SINAV YÖNTEMİNİ KULLANMAYI BİLMİYOR Daha önce derste hiç konuşmamış bir öğrenciye soru sorarsanız ve o öğrenci de daha önce konuya hazırlanmamışsa bu çocuklarda travmaya neden olabiliyor. Biz bile yetişkinler olarak zaman zaman toplum önüne çıktığımızda kendi alanımızdan bir soru gelmiş olsa panik olabiliyoruz. Biz eğitim fakültelerinden öğretmenlerimizi maalesef öğretmen olarak mezun edemiyoruz. Öğretmenlerimizde ciddi problemler var. Ben birçok okula gidip baktığımda, “Çocuğumu bu öğretmene nasıl emanet edeceğim” dediğim öğretmen tipleri oluyor. Büyük bir kısmını tenzih ederek söylüyorum ama bence öğretmenlerimiz bence sözlü sınav yöntemini kullanmayı bilmiyor. Ben ilkokul öğretmenlerimi hatırlıyorum, onların davranışlarından dolayı zaman zaman kaygı yaşadığım durumlar oluyor. O yüzden sözlü sınav yönteminden ziyade daha çok öğrencilerin içinde olduğu, yaparak öğrendiği yöntemler kullanılmalı. O da bir yöntem ama düzgün kullanılmalı. Sözlü sınav sisteminin öğretmenin bir silah olarak kullanmadığı bir sistem olması gerekiyor. Yoksa öğrencinin açığını yakalayayım, öğrenciyi cezalandırayım diye kullanılırsa başta sosyal kaygı olmak üzere ileride büyük problemlerin nedeni olabilir. Önemli olan değerlendirme sisteminin bizatihi kendisi değil, nasıl uygulanacağı olduğunu belirten Doç. Dr. Akın, “ İyi uygulayamıyorsanız yazılı sınav da kötüdür, çoktan seçmeli sınav da kötüdür. Ama çok iyi uyguluyorsanız sözlü sınav da iyidir. Ben üniversitede de ödev verdiğimde de ertesi gün öğrenci benim makalemi kendi yazmış gibi ödev olarak sunabiliyor. Bunu üniversitede yapan ilkokulda da yapmıştır.” şeklinde konuştu.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Ancak son torbayı yeniyoruz! İşte o acı tablo

2008'teki yarı final maçından bu yana 30'u eleme, 2'si playoff olmak üzere yaptığımız 32 maçın sadece 14'ünde sahadan mutlu ayrılan taraf olabildik. Gruba son torbadan dahil olan takımları hep yendik, ilk torbadan gelenlere karşı ise beraberlik dahi alamadık. İlginç olan bir durum ise, grubumuzdaki üst torba takımları, son torba takımlarına karşı fark atıp, averaj yaparken, biz çoğu zaman güç bela galip gelebildik. Şu an FIFA sıralamasına bakıldığında yenebildiğimiz en güçlü takım Belçika. Ancak, Avrupa'nın yükselen ülkelerinden biri olan Belçika'nın durumu bundan 4 yıl önce bu kadar parlak değildi ve çok genç, deneyimsiz oyunculardan oluşuyordu. Azerbaycan karşısında alınan mağlubiyet, 2012 elemelerinde bir alt torbadan gelen Bosna'ya karşı iki maçtan galibiyetsiz ayrılışımız gibi önemli hayalkırıklıkları yaşadık. Kendimize denk takımları dahi yenmekte büyük güçlük yaşarken, 2008'den sonra 2. torbada olan Milli Takım, artık 3. torbada ve eğer bu grupta da başarısızlık yaşarsak 4. torbaya inmemiz çok olası görünüyor. Eskiden büyük zaferlere imza atan Milli Takım'ın 2008 sonrası büyük bir düşüşe geçtiğini ise yenebildiği takımlar gösteriyor.

Asansör faciasında flaş gelişme!

Şişli'de 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan asansör kazasıyla ilgili 6 kişi, tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazaya ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 11 şüphelinin savcılık sorguları tamamlandı. Savcılık, şüphelilerden 6'sını tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk ederken, diğer 5 şüphelinin serbest bırakılmasına karar verdi.

8 Eylül 2014 Pazartesi

Öğretmenlere Rotasyon Gelecek mi ? Ne Zaman

Öğretmenler için rotasyon uygulaması , Milli Eğitim Bakanlığı, 2014-2015 eğitim-öğretim yılından itibaren idareci, eğitimci ve personeline mecburi rotasyon getirmeye hazırlanıyor. Öğretmenler için zorunlu rotasyon ne zaman gelecek , rotasyon olacak mı 2014 2015 haberi : Güncelleme 4 Nisan 2014: Temel Amaç Verimliliği Sağlamak Ankara’da 50′den fazla Bakanlık ve kamu kurumunun katıldığı özel bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantının konusu kamu kurumlarında verimliliğin artırılmasına yönelik çalışmaların incelenmesiydi. Ve hatta buna yönelik önemli mevzuat değişikliklerinin de olacağı vurgulandı. MEB yöneticisi: rotasyon hazırlığımız var Toplantıya MEB adına katılan üst düzey bir yönetici kendi bakanlıkları bünyesinde de verimliliğin artırılması için çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Bunun için de özellikle taşra düzeyinde personel rotasyonuna yönelik ciddi bir hazırlığın olduğunu belirtti. MEB yöneticisi “her konuda çok itinalı çalışıyoruz. Olası bir aksaklık veya uyuşmazlıkta diğer kurumlarda birkaç dava açılırken bizim için aynı anda binlerce dava doğuyor. 946 bin öğretmen var. Müdür sayısı ise 74 bin civarı. Bu demek oluyor ki küçük bir hata beraberinde 74bin veya 94bin davayı aynı anda karşımıza çıkarabilir. Bu yüzden her işimizi ince eleyip sık dokuyoruz.” şeklinde konuştu. ———————– Milli Eğitim’deki değişim dönüşüm devam ediyor. Şu an uygulanan sistemi 2014-2015 eğitim-öğretim yılında tamamen değiştirmekte kararlı. Ajans K’de çıkan yazıya göre, Bakanlık bu değişimi gerçekleştirmek için mecburi rotasyon uygulamasını hayata geçirecek. “Mecburi rotasyon fikrinin ana kaynağı; MEB’in Antalya’da düzenlediği Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı. Bu çalıştayda; Türkiye 6 hizmet bölgesine ayrılmış ve eğitimcilerin eğitim bölgesinden birinde en fazla 8 yıl çalışabileceği kararı alınmıştı” denilen yazıya şöyledevam ediliyor: MEB'de Herkese Rotasyon“Çalıştayda alınan kararlara göre; bulunduğu ilde zorunlu yer değiştirme tarihi itibariyle en az 2 yıllık çalışma süresini tamamlayanlardan; hizmet bölgelerindeki zorunlu çalışma sürelerini tamamlayanlar, isteğe bağlı yer değişikliği kapsamında 20 il tercihinde bulunabilecekti. Bölge hizmetini tamamlamamış olanlar da bulundukları hizmet bölgesi ile sınırlı 5 tercih yapabilecekti.” Yazının devamında şu cümleler yer alıyor: “Bakanlık; oluşabilecek kamuoyu baskısı ve 4+4+4 sisteminin henüz tam olarak düzenlenmemesi nedeniyle şu an geri adım atmış ve eğitimcilere il dışı mecburi rotasyondan vazgeçmiş durumda. Bunun yerine kademeli geçiş benimsendi. Önce aynı ilde 8 veya 10 yıllık eğitimcilere ve personele aynı ilde rotasyon uygulayacaklar. Sonra da kademeli olarak aynı ilde 15 yıl kalanlar ve bölge hizmetini tamamlamamış olanlar, bulundukları hizmet bölgesi ile sınırlı olmak kaydıyla 5 il tercih edebilecek.” Yazıdaki son cümleler ise şunlar: “Sözün özü; Bakanlık öğretmenlere mecburi rotasyonu öyle veya böyle uygulayacak. Şu an karar verilemeyen konu; 8 mi yoksa 10 yılı aynı okulda dolduranların mı mecburi rotasyona tabii olacağı ve atamalarda liyakat sınavının baz olarak alınıp alınmayacağı. Müdür yardımcılarının yaklaşık yüzde 65’i sınav sonucu atandı. Ancak; sınav sonucu atananların bir kısmı ile Bakanlığın görüşleri bağdaşmadı. Bakanlık bu oluşumu kırabilmek için şu an elindeki en büyük kozu kullanacak ve dönüşüme uğrayan okulların Müdür Yardımcılarını ya liyakat sınavı sonucunda mülakatla atayacak ya da eskiden olduğu gibi ‘Okul Müdürünün tavsiyesi Milli Eğitim Müdürü’nün onayı ve Valilik Makamı’nın tensipleriyle’ Okul Müdür Yardımcısı olarak atayacak. Okul Müdürlerine rotasyon uygulandı, ancak Bakanlık bundan istediği sonucu elde edemedi. Sadece müdürler yer değiştirdi. Bakanlık şimdi bu engeli aşabilmek için onlara da aynı müfettişlere-eğitim denetçilerine uygulanan yöntemi getiriyor. Bakanlık bu değişiklikleri 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nun değişmesiyle birlikte yürürlüğe giren 652 sayılı KHK kapsamında mevzuat düzenlemeleri ile yapmayı planlıyor. Öğretmen Rotasyonları 2013 2014 2015 Eokul-meb.com

MEB DEN ÖĞRETMEN ROTASYONU AÇIKLAMASI

Öğretmenlikte ‘tayin’ yerine Kariyer Planlama Sistemi başlıyor. Aynı seviyeden mesleğe başlayacak öğretmenler yükselmek için sınava girecek. Eğitimci istediği okulu tercih edebilecek. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin rotasyonu (tayin) için köklü bir değişikliğe gidiyor. Ulusal Öğretmen Stratejisi üzerinde çalışan Bakanlık, Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde yapacağı değişiklikle , bölgeler arası zorunlu çalışma yükümlülüğü kaldırılacak. Öğretmenlerde rotasyon kalkıyor yerine Kariyer Planlama Sistemi getiriliyor. Yeni sisteme göre öğretmenler aynı basamaktan mesleğe başlayacak ve yükselmek için sınava girecek. Performansları ile birlikte akademik başarılarının yanı sıra sınavdan aldıkları puana göre yükselecekler ve buna göre maaşları, statüleri, kariyerleri ve hakları artmış olacak. Sisteme göre öğretmenler kariyerinde yükseldikçe öncelik hakkı doğacak ve başarılı öğretmenler bir nevi ödüllendirilmiş olacak. Öğretmen kariyerinde en üst seviyelere geldiğinde istediği şehri ve okulu tercih edebilecek. Başöğretmen hizmet içi eğitim verecek MEB bu yeni sistemle birlikte hem öğretmeni geliştirmeyi hem de buna paralel olarak eğitimdeki kaliteyi artırmayı hedefliyor. Öte yandan öğretmenler kariyerinde ilerledikçe eğitimin merkezinde yer alacak. Sisteme göre öğretmen başöğretmen olduğu takdirde maaşı artacak, haftalık çalışma süresinin yarısında öğrencilere eğitim verirken diğer yarısında yeni öğretmen olanlara hizmet içi eğitimle tecrübelerini aktaracak.

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...