7 Kasım 2014 Cuma

Cumhuriyetimizin 91. Yılı Kutlu Olsun

Milli Bayramlarımız ülkemizin sarsılmaz bütünlüğünün, toplumumuzun birlikteliğinin coşkuyla kutlandığı ve bu vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizin bir kez daha minnetle yâd edildiği manevi günlerdir.
Bu yıl Cumhuriyet’imizin 91. yıldönümünü gururla ve kıvançla kutlamaktayız. Cumhuriyet, her şeyini kaybetmiş olan bir milletin ulusal bağımsızlığını kazanabilmek için giriştiği milli mücadelenin sonucunda elde ettiği büyük bir zaferin sonucudur. “Yurtta ve dünyada barış” sözüyle iç ve dış tehditleri bertaraf etmesini bilen devletimiz, bundan sonraki siyasi ve sosyal hayatında da insanlık onur ve şerefine yakışır bir şekilde demokratik çizgide hızlı ve kararlı adımlarla ilerlemesini sürdürecek, Gazi M. Kemal’in ifadesiyle “İlelebet payidar olacaktır”.

Bu duygu ve düşüncelerle, aziz milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, O’nun kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve rahmet duygularımla anarım.

AllahCCHeryerde Twitter Hesabı Hacklendi

Uzun süredir İslam dini ile ilgili alay etmesi sebebiyle çok tepki gören Twitter hesabı hacklendi.
@allahccheryerde adlı Twitter kullanıcısı uzun süredir islam dinine ve Müslümanlara yönelik hakaretler ve aşağılamalar nedeniyle tepkilere maruz kalıyordu. Hesap bugün Akıncılar adlı hacker ekibi tarafından hacklendi.
Hack Timinin Açıklaması:

Yaklaşık 180 bin takipçisi olan @AllahCCHeryerde Twitter hesabı AKINCILAR tarafından hacklenmiştir. Hesap sahiplerinin reel kimlikleri tespit edilmiş, kişisel bilgisayarlarına ve tüm sanal hesaplarına AKINCILAR tarafından el konulmuştur.

1 Kasım 2014 Cumartesi

Çocuklarda Caillou (Kayu) çılgınlığı ve olumsuz etkileri

Çocuklarda Caillou (Kayu) çılgınlığı ve olumsuz etkileri

Fransız yazar Christine L'Heureux ve çizer Hélène Desputaux'nun yarattığı bir çizgi kahraman olan Kayu (ya da orijinal adıyla Caillou) tüm dünyada 2-6 yaş arası okulöncesi çocuklarda tam anlamıyla bağımlılık yaratı. Kayu ilk kez Kanada'da kitap serisi olarak çıkmış ve ardından son 11 yıldır dünya televizyonlarında çizgi film serisi olarak yayınlandı. Şimdilerde Kayu, İsviçre'den Almanya'ya, İspanya'dan Dubai'ye gösterildiği 50'den fazla ülkede izlenme rekorları kırıyor ve tüm Dünya da Kayu pazarı yaratılmış.

Dört yaşındaki bir çizgi film karakterinden, miniklerin ilk idolü haline gelebilecek bir fenomenin nasıl doğduğu sorusunun cevabı Kayu'nun günlük hayatı işlemesinde ve basitliğinde saklı.

Birçok anne baba çocuklarının Caillou(Kayu) fanatiği olmalarından şikayetci durumunda. Caillou çizgi filminin çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu küçük çocuğu olan tüm anne babalar tecrübe etmiştir.

Anne Babalar çocukları için endişeli!

Bir anne Caillou'dan dolayı kendi kızında gözledikleri olumsuzlukları şu şekilde dile getiriyor;


"1.Karanlıktan korkmayan (henüz korkmayı öğrenmediği için) kızım, Caillou'nun karanlıktan korkması temalı bölümünü izledikten sonra korkmanın ne olduğunu öğrendi ve bizim de kendisiyle gelmesini istemeye başladı odasına giderken.
2. Yaşlanma ve ölüm temalı bölümü izleyen bir arkadaşımın kızı, kreşte sık sık annesinin yaşlandığını ve öldüğünü söylemeye başladı. Babasına sizin yaşlanmanızı istemiyorum, ölmeyin siz diyerek duygusal sahneler yaşadı ve yaşattı.
3. Kreşe giden ve kreşe alışkın olan kızım, sabahları ağlamaya başladıktan birkaç gün sonra ağlamadığı bir sabahın akşamında "anne ben artık arkadaşlarımdan utanmıyorum" diyerek beni dumura uğrattı. Biraz düşündükten ve endişeden sonra yakın zamanda izlediği Caillou'nun büyükbabasının arkadaşıyla tanışması ve "Caillou büyükbabasının arkadaşından biraz utanmıştı" cümlesi yankılandı beynimde. Daha önce sorduğu ama benim o an çok da üzerinde durmadığım "anne utanmak nedir, kötü bir şey mi?" sorusu da yine yakın zamanlarda gelen konuyla ilgili bir başka soruydu.

Şimdilik Caillou ile maceralarımız bunlar ama beni düşünmeye başladı. Verdiği mesajlar çocuklar tarafından böyle mi algılanıyor yoksa sadece benim kızım mı yaşıyor bunu diye merak ediyorum. Yine de artık Caillou izlemiyoruz biz."

Annemizin bu endişesine kesinlikle katılıyorum. Tüm çocuklar bu mesajları bu şekilde algılıyorlar. Caillou küçük çocukların idolü haline gelmiş. Bu yaştaki çocuklar için bu kahramanın yaptığı her şey doğru kabul edilir. Zaten bu yaşta çocuklar kendileri gibi olan bu çocuktan hayatı öğreniyorlar. Fakat öğrendikleri bu hayat gerçeği yansıtmıyor.

Merkezimize gelen ailelerin yoğun talebi üzerine bu konuda yazmaya karar verdim. Ardından Kayu'nun birkaç bölümünü hem Türkiye'de yayınlandığı şekilde, hem de orijinal İngilizce dilinde dikkatlice izledim ve dikkatimi çeken ilk olumsuzlukları bbelirtmek istiyorum.

Caillou (Kayu)'nun olumsuz yanları nelerdir?

Kayu, çocuklara farklı bir kültür öğretiyor !
Çizgi filmde ilk dikkatimi çeken kültürel farklılıklardı. Çocuk sürekli annesine babasına teşekkür ediyor. "Thank you" aynen Türkçeye çevrilmiş ve "sağol" gibi daha sıcak kelimeler kullanılmamış. Öncelikle bizim kültürümüzde her şey için aile bireylerine teşekkür edilmez. Bizim duygusal bağımızda, gülümsememizde salıdır teşekkürümüz. Teşekkür resmiyetin, mesafenin göstergesidir. Teşekkür etmek çocuk ile anne baba arasına mesafe koyar. Bizim kültürümüzde sevgi bağı çok kuvvetlidir ve bireysel bir toplum değiliz.

Aynı zamanda kültürümüzde çocuklarımız bu filmde olduğu gibi adım atmak için bile anne babalarından izin istemez ve bağımsız hareket eder. Kayu nerdeyse soluk almak için bile annesinden, babasından izin istiyor, her şey için teşekkür ediyor.
Bu haliyle Kayu abartılı bir şekilde kibar bir çocuk. Biz buna çocuk değil ancak yetişkin diyebiliriz. Aslında çocuklarımız çocuk karakteri içinde bir yetişkini model alıyor. Bu durum sağlıklı değil çünkü biz çocuklarımızın bir yetişkin olmasını değil, çocuk gibi davranmasını ve çocukluğunu yaşamasını istiyoruz.

Kayu, çocuklarda benmerkezciliği geliştiriyor!
Çizgi film genç anne baba ve 2 çocuktan oluşan çekirdek ailenin hikayesinden oluşuyor. Fakat her şey Kayu'nun etrafında dönüyor. Kardeşinin istekleri, ailenin hayatı geri planda tutulmuş. Çizgi filmde benmerkezcilik ön planda yer alıyor. Kardeş sanki filmde bir dekor gibi kullanılmış. Kardeş Kayu'yu mutlu etmek için figüran oyuncu gibi. Bu durum görsel olarak da belirgin şekilde gösterilmiş. Çizgi film masal kitabı gibi duruyor. Kayu dışında diğer objeler hareket etmiyor. Kayu ve onunla ilgili kahramanlar hareket ediyor ve diğer objeler sadece hikaye kitabının sayfası gibi hareketsiz ve basit duruyor.

Kayu'da gerçek bir aile dinamiği yok!
Aile sonsuz mutluluğun yaşandığı yer değil, toplumun en küçük yapı taşıdır. Yani toplumda olduğu gibi ailede de anlaşmazlıklar çıkabilir. Çocuk toplumda yer almadan önce ailede problem çözme becerisini geliştirir. Fakat Kayu'nun ailesi öyle mutlu bir aile ki her şey hep yolunda gidiyor. Daha doğrusu Kayu'yu mutlu etmek için aile seferber olmuş. Ailede sorunlar Kayu'nun mutlu olacağı şekilde çözülüyor ve gerçekçi değil. Çocuk hiçbir şekilde hayal kırıklığı yaşamıyor veya "hayır" ile karşılaşmıyor. Kayu'nun en çılğın istekleri bile bir kılıfa uydurulup karşılanıyor. Anne baba ise hep sakin, hiç sinirlenmiyor. Mümkün mü bir annenin stesli olmaması, arada bir de olsa sinirlenmemesi? Tabi ki mümkün değil.

Çizgi filmde tozpembe bir hayat var. Eğer çizgi filmin çıkış noktası çocuğun günlük hayatı olmasa bir sorun yok. Fakat gerçek hayatı işleniyorsa gerçek yaşam gibi olmalı. Fantastik bir öykü olsa çocuk, bunların doğru olamayacağını yavaş yavaş anlar. Fakat çizgi film gerçek hayatı gösterdiğini savunuyor bu nedenle çocuklar için tehlikelidir. Çocuklar kendi anne babalarını Kayu'nun anne babasıyla karşılaştırıp eleştirebilirler. Mesela, çocuk annesine; "Anne, Kayu'nun annesi onun soğukta dışarı çıkmasına izin verdi sen bana vermiyorsun kötü annesin" diyebilir.

Kayu'da çocuklar aptal yerine konuyor!

Kayu'da hayat o kadar yavaş ve sıkıcı ki çocuğun yaptığı her şey hikaye okur gibi arka planda bir ses tarafından tarif ediliyor. Çocuğun neden sonuç ilişkisi kurmasına fırsat verilmiyor. Örneğin "kayu çamuru eline almış gülümsüyor" sahnesinde arka plandaki ses "Kayu çamuru elinde tutmaktan hoşlanmıştı" diye ne olduğunu anlatıyor. Bizim kültürümüzde çocuklar cin gibiler ve lep demeden leblebiyi anlayacak kapasitedeler. Çocuklarımızın bu çizgi filmi izlemelerine izin vererek kapasitelerini geliştirmek bir yana geriletmiş oluyoruz çünkü bu çizgi film çocukların zihinsel faaliyetlerini yavaşlatır.

Kayu'nun çizimi de berbat bir durumda. Kayu, çizgi filmde maket gibi duruyor. Kayu bir bebek gibi çizilmiş aslında 4 yaşında bir çocuk. Jest ve mimikleri anlaşılmadığı için de arka planda bir ses çocuğun yaşadığı duyguları tekrar ediyor. Ben Kayu'yu izlerken bir çizgi film izlemiş gibi değil, sanki bir masal kitabının sayfalarını yavaş yavaş çevriliyormuş gibi hissettim.

Kayu'nun eğitici bir yanı yok, ticari yanı dışında!

Kayu'nun izlediğim bölümlerinde eğitici bir yan bulamadım. Çocuklarımız günlük hayatı zaten yaşayarak öğreniyorlar. Bunları izleyerek öğrenmesine gerek yok. Çizgi film bir şey öğretmesinden çok, kötü örnek olması ile ön planda yer alıyor. Örneğin Kayu'nun kahvaltı yapması bile bir olay halinde gelmiş. Anne babanın gözü hep Kayu'nun üstünde, onun için yaşıyorlar. Kardeş ise bir kenara itilmiş. Kayu'nun Helikopter Anne Baba tanımına uyan anne babası var. İşlenen temalar tamamen gerçek dışı bir aile dinamiğini sergiliyor ve çocukları olumsuz etkileyecek niteliktedir.

Bunun yanı sırada çocuklar anne babalarına Kayu aksesuarları ve oyuncakları almaları için ısrar ediyor. Kayu pazarı yaratılmış. Her yerde Kayu ile ilgili eşyalar satılıyor ve çocuklar bunları almak için tutturuyor, ağlama krizleri yaşıyorlar.

Bütün bu olumsuzlukları sadece birkaç bölümünü izlediğimde fark ettiğim. Her bölümde farklı temalar işleniyor ve her tema ayrı ayrı analiz edilmelidir. Temaların etkisi üzerine yazımın başlangıcında annemizin kendi kızındaki gözlemlerine yer vermiştim. Buna benzer örnekleri zaten çocuklarınızda gözlüyor olmalısınız.
Anne babalara önerim Kayu'yu çocuklarına çok sık ve düzenli izletmemeleridir. Eğer çocuklar düzenli izlerlerse Kayu fanatiği oluyorlar ve onun her hareketleri model alıyorlar. Çok mecbur kalırsanız ara sıra izletebilirsiniz ama Kayu'nun çocuğunuzda bağımlılık yapmasına izin vermeyin.

Çocuklarınızın Kayu fanatiği olmaması dileğiyle,

Pedagog Sevil Yavuz
Çocuk ve Ergen Psikolojisi Uzmanı, Filial Terapist, Psikolojik Danışman

25. Kare Tekniği nedir ? Nasıl ve nerelerde kullanılıyor ? Subliminal Ekonomik ve Cinsel Mesajlar

Kimi zaman bir ses dosyası içine gizlenmiş halde (ki bu muhtemelen Müzik Kliplerinde mevcuttur) , kimi zaman Görsel olarak Film,Reklam,Çizgi Film,Haber,Belgesel içinde,Firma ve ürünlere ait logolarda,simgelerde,sembollerde ve yine ürünlerin tanıtımı için çekilmiş reklam filmlerinde 25. Kare uygulaması veya daha basit anlamda Bilinçaltı Telkin'ler kullanılmaktadır. İlk dönemlerde görsel anlamda her biri bir kare şeklinde sıralı ve hızlı halde


gösterilen Filmlerde 25. Kareye gizlenen ve flaş şeklinde bir anda ekrandan geçen sizin o an için görmediğiniz ama beyninizin algıladığı bir sistem olan 25. kare tekniği zamanla Teknolojik imkanların artması sonucunda şimdi artık kısa süreli reklamlarda bile görüntü içerisine programlar vasıtasıyla ustaca gizlenmiş Telkinler halinde yer almaktadır.Peki bu teknik ne amaçla kullılıyor ?Kullanım Sahası çok fazla olduğu gibi kullanım amacı da oldukça fazla.İyi niyetle kullanıldığı saha çok az hatta yok denecek kadar az.Bir Dini İnanışın reklamını yapmak,insanlarda sorunsuz ve şartsız kabullenmeyi sağlayacak alt yapıyı oluşturmak maksadıyla,İyi'nin Kötü,Kötünün İyi gösterilmesi maksadıyla,Bir Ürünün kolay yoldan tanıtılması ve çok satılması maksadıyla ekonomik açıdan,Toplumun Değer Yargılarını değiştirmek maksadıyla ( ki en çok bu alanda) kullanıldığını görmekteyiz.


Şimdi birkaç örnek resimle anlatımı pekiştirelim.Vereceğimiz resimler hep Cinsel içerikli Obje ve Kelimelerin Bilinçaltı Telkini için nasıl kullanıldığını gözler önüne seriyor.Bu resimleri çevremdeki pekçok insana gösterdiğimde önceden bu mesajta saklanmış bir kelime veya bir şekil var dikkatle bak diye uyarmama rağmen uzun uzadıya bakmaları sonucunda resimdeki Bilinçaltı Gizli Mesajları göremediklerini belirtmemde fayda var.Birde bu tarz görüntülerin ekranda 1 saniye veya daha az bir süre kaldığını gözönünde bulundurursak işin vehameti daha açık bir biçimde ortaya çıkacaktır.




Alttaki resimde bariz bir şekilde ve büyük harflerle SEX yazısı bulunmakta,bakalım görebilecek misiniz ?




Alttaki Resimde bir Cola Reklam Afişinden alıntı.Cola'nın sağ kısmında bulunan buz parçalarının üzerine gizlenmiş resimde bir Erkek Cinsel Organı ve ona yaklaşan bir Bayan görülmekte...






Buna benzer onlarca hatta yüzlerce resim internet ortamında açıklamasıyla birlikte mevcut.Subliminal,25. kare veya Bilinçaltı mesaj aramalarıyla daha detaylı resimlere ulaşabilirsiniz.Konuyu daha fazla dağıtmayalım.Özellikle Televziyon izlerken insanlar yoğun bir Subliminal Tehdidi ile karşı karşıya kalmakta.

Ticari anlamda Subliminal yoluyla sizlere neler sattıklarını tekrar bir gözden geçirmenizi rica ediyorum.İzlediğiniz bir Reklamdan sonra apar topar Cola ve Cips almaya gitmeniz,canınızın sürekli aynı çikolatayı çekmesi,izlediğiniz bazı normal görüntülerden yada programlardan sonra Cinsel istek duymanız,bazı programların yada sanatçıların müptelası olmanız belli başlı örnekler.

Keza geniş açıdan baktığımızda olayın sadece Ekonomik anlamdaki Subliminal mesajlarda görüntü bazında bir etkileme ile bitmediğini de belirtelim.

Cola,Cips vb. yiyecek ve içeceklerde tıpkı Sigara ve Alkol'deki gibi sizi bağımlı kılan,sürekli alma ve yeme,içme isteği uyandıran ek maddeler kullanıldığı da bariz bir gerçektir.Sürekli şu yönde eleştiriler gelmekte bunları anlatıyorsunuz fakat çözüm önerisi sunmuyorsunuz.

Ben bu eleştirileri şuna benzetiyorum.Ben çok yemek yiyeyim ama hiç kilo almayayım,ben hiç kitap okumayayım ama çok bilgili olayım vb. Sizlere Subliminal nedir ve kullanım sahaları nelerdir bunları uzunca bir süredir anlatmaktayım.Artık Düşmanımızı tanıyoruz,ne şekilde hareket ettiğini biliyoruz.Öyleyse çözüm önerisini bizden beklemek niye.

Karşınızda size düşman bir sistem mevcut bu sisteme karşı koyabilmek için yapmanız gereken evinizdeki o küçük kutudan uzak durmak,ona bağımlı kalmamak,özellikle sizde aşırı derecede izleme,alma,yeme,içme isteği uyandıran program ,reklam vb. şeylerden kaçınmak.


25.Kare Tekniği Nedir ?

25.Kare Tekniği Nedir ?
Makale alıntıdır dikkatle okumanızı tavsiye ediyoruz.
BİLİNÇALTINA YÖNELİK MESAJLAR
Bilinçaltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “bilinçaltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin bilinçaltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor.
Bunlardan en çok kullanılanları :
1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.
2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla bilinçaltına itilen 25. kareler.
3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.
Bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Görsel ve işitsel olarak (bilinçli) algılananlar değil; bilinçaltı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur.
Bunlardan en çok kullanılan Dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. Peki, sistem nasıl işliyor?
İnsan kulağı sadece belirli frekans aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanız, bu sizin duyabileceğiniz frekans aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz : “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz.
Yani, kulağımız ancak belirli bir frekans aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder.
Bilinçaltı ve bilinçaltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak şimdi öncelikli olarak bu subliminal mesajların neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.
8-12 hertz dalga boyundaki subliminal mesaj içeren bir MP3′ü kulağınızla dinlersiniz, ancak içindeki gizli mesajı beyniniz dinler. Bu esnada kulağınız hiçbir şey duymaz. İnternette ve paylaşım programlarında bilinçaltı mesajları içeren MP3 dosyaları bulunmaktadır. Hatta bu gizli mesajları frekans aralıklarına göre analiz ederek ortaya çıkartan yazılımlar dahi vardır.
25. KARE
Kişinin bilinçaltına subliminal mesaj göndermenin birçok yolu olduğunu söylemiştik. İşte bunlardan bir diğeri de 25. kare tekniğidir. Peki, nedir bu 25. kare?
Gördüğümüz bir anlık görüntü, 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema bandında, saat, dakika, saniye olarak bir diziliş vardır. Saniyeden sonra kare gelir ve bir saniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de “control-track” denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25. kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare anlıktır. Yani görüntü saniyede 1/24 olacakken, bu 1/25’e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve anında kaybolur. Genellikle görünmez, daha doğrusu görülür ama bilinçaltında kalır.
25. karenin temel mantığı da mesajı bilinç-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanayisinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25. karelerle bilinçaltınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.
Göz bunları görmüyor ama saniyenin üç binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyetine ve ideolojisine göre vermek istediği mesajı 25. karelerle bilinçaltına göndermiş oluyor.
PEKİ, GÖREMEDİĞİMİZ HALDE NASIL ETKİLENİYORUZ BU 25. KARELERDEN?
Bu adamlar zaten açıktan açığa bu işi yapıyorlar. Filmlerle, reklamlarla her türlü mesajı veriyorlar. Buna rağmen niçin böyle gizli bir kare uyguluyorlar?
Cevabı çok basit; Çünkü gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü kişi, bilinçli bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya reddediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek olarak getirilmiş oluyor.
Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızın tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut reddetme gibi bir olanağımız var mı? Elbette hayır.
İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin bilinçli tercih hakkını gasp ederek, onları gizlice zehirlemek!
Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanalistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak  “İnsanı nasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticari hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu bilinçaltı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.
25. KARE NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
Bilinçaltının bütün görüntü, ses ve resimleri kaydetme özelliği 1900’lü yıllardan beri insanları yönlendirmek için kullanılmaktadır.
1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü gözbağcılık gösterisi yaparken bilinç gücüyle algılanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.
İşte buradan hareketle bilinç-altını hedef alarak mesaj göndermeyi hedefleyen ve adına subliminal mesajlar denen bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı.
James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ve gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ve “kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinçle algılayamadığı hâlde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar neticesinde kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.
Bu şekilde, bilinç-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür. İşte o gün bugündür uygulanan 25. kareler sadece bir insanı ya da bir topluluğu değil; bütün insanlığı tehdit etmektedir.
Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsane olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.
İşin en ilginç tarafı ise bu konuyu gündeme taşıyan, kitap, tez ve aile eğitim seminerlerinin yok denecek kadar az olmasıdır. Yıllardır uygulanan böyle ciddi ve hayati bir konunun nasıl olup da bütün bir insanlık tarafından henüz bu şekilde yeni yeni öğreniliyor olması düşündürücü olsa gerek.
ASIL HEDEF ÇOÇUKLAR
Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride bilinçaltında hapsoluyor. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.
Özellikle Disney, yaptığı çizgi filmlerde cinsellik temasını yıllardır çocuklarımızın bilinçaltına kazımıştır.
BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLAM UYGULANMAKTADIR
Sizler, televizyonlarınızın karşısında uyumaya devam eden ruhlar, koltuğunuza oturup en sevdiğiniz dizi ya da filmleriniz yayına başlarken : “BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?
Peki, ne demek “Sanal Reklam?”
Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi;
“Sanal reklam; hukuken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile hâlihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”
Televizyonda izlediğimiz pek çok dizide ya da filmde ya marka yerleştirme ya da sanal reklam uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Bir dönem gişe rekorları kıran “Kurtlar Vadisi Irak” filmini hatırlayın. Film başlarken “Bu filmde sanal reklam uygulaması yapılmaktadır” uyarısı vardı. Ekranda bir ovada yol alan otomobili izlerken birden bir mimarlık firmasının reklam tabelası ve bir apartman beliriveriyor. Kerpiç evlerin üstüne getirilmek istenmiş ama başarılı olunamadığı için ortalık yerde duran uydu antenleri reklamları ve uyarı tabelalarının altında beliriveren markalar…
O halde en can alıcı soru şu; niçin sanal reklam? Çünkü bilinçaltına telkin göndermenin en iyi yolu.
25. kare tekniğinin  uygulandığı bir film :
DÖVÜŞ KLÜBÜ / The Fight Club
Niçin bu film? Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin.
“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar!” sloganı ile Modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan ve aynı zamanda şizofren (çift-kişilikli) bir şahsiyeti anlatan bir filmdir dövüş kulübü.
Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almıştı.  2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülüne layık görülmüştü.
Gerçekten çok etkileyici bir filmdir. Moderniteye karşı çıkarak :
“Gün gelir sahip olduklarınız, size sahip olmaya başlar”
“Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…”
“Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.”
“Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.”
“Sizler paranız kadar iyisiniz.”
“Siz işiniz değilsiniz…”
“Bindiğiniz araba değilsiniz.”
“Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.

 

Şimdi, “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film öülü”ne lâyık görülen bu filmdeki 25. kareleri yakalayabilmek ve filmdeki her saniyeyi kare kare izleyebilmek için önce ;
1. Filmi bilgisayarınıza kaydedin.
2. Mediaplayer ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda.
3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her saniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksiniz.
SONUÇ:
1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin cinsi sapık (sexomaniac) olduğunu öğrendik.
2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış.
3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brad Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir.
4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş.
5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu bilinç-altına yerleştirilmiş.
6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor.
7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare kare izleyebilir.
06:02= elinde sigara olan Brad Pitt resmi,
31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı,
31:14 = cinsel öğeler,
46:41 =cinsel öğeler,
49:09 = cinsel öğeler,
50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları…
02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.
Filmin en tuhaf gelen bölümü ise Tayler’ in işi sabun imalatçılığı olmasına rağmen, 30. dakikadan itibaren, Tayler’i anlatırken onun bir sinema yapımcısı olduğunu anlatmasıdır. (Filmin sadece bu 2 dakikalık bölümünde Tayler bir sinema yapımcısıdır)
Şu ifadeler 30. dakikadan sonra   filmde aynen geçmektedir ;
“Sinema filmleri tek bir makarada olmaz; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. Çünkü bu iş beraberinde bir çok ilginç olanak da sunuyor. Bütün aile filmlerini kare kare görmüştür. Yani izleyici cesur köpek ile ünlü bir şahsiyeti aynı perdede izlerken neler gördüğünü bilmez. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYABİLİRSİNİZ?”
Yani adamlar yaptıkları işi aynı filmin içinde anlatıyorlar!
REKLAMLARLA BİLİNCİ ÇALINAN İNSANLAR
İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdiği iki önemli olay var : “doğum” ve “ölüm”. Bilinçaltımız bu iki olaya çok daha fazla tepki veriyor. Bu iki mesaja daha duyarlı.
“Sex” (cinsellik) mesajı doğum ilk örneğinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm ilk örneğinde karşılanıyor. Bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.
BİLİNÇALTI MESAJLAR YASAK DEĞİL Mİ?
Bilinçaltı reklamlarının etkisinin ispatlanmasının ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK bilinçaltı reklamı : “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.
Yasalarımız tüketicinin korunması bakımından, gizli reklam ve bilinçaltı reklamı da yasaklamıştır. 3984 sayılı yasanın 20. maddesi: “Reklamların, program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edecek biçimde düzenlenmesini, bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmemesini” hükme bağlamıştır.
Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: “Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikçe ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır.”
1964’te İngiltere, 1974’te ABD olmak üzere dünyadaki 55 ülke insanlarını bu tekniklere karşı korumaya almıştır. Rusya’nın Ekaterinburg şehrinde yayın yapan ATN Televizyonun “Otur ve ATN izle” şeklinde bir gizli mesaj verdiği tespit edilmiş ve 2 ay yayın lisansının iptal edilmesine neden olmuştur.
Neticede, Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde bilinç-altı reklam yasaklanmıştır ama bütün reklamları, dizi, film ve belgeselleri bilinçaltı mesaj içerip içermediği noktasında denetleyecek bir yapı kurulamamıştır.
BİLİNÇALTI VE GENEL ÖZELLİKLERİ
Günlük hayatımızda yaşadığımız bazı sorunların bilinçaltımızdan kaynaklandığını hep söyleriz ama acaba kaçımız bilinçaltımızın gücünün ve öneminin farkındayız?
Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinç dışı olarak da adlandırılan bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.
Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir hafıza deposudur. Tecrübelerinizi hatıralar şeklinde depolar. Bilinç-altı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur.
Bilinçaltımız, zihin telkin yoluyla ikna olunmaya müsaittir. Bilinç, zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır.
Bilinçaltı zihin delillerle ne ikna edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Bilinç-altının en mühim özelliği ise, bilincimizin farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz beş katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama bilinçaltınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hatıralar bilinçaltı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.
Bilinç aynı anda üç ila yedi işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır.
Demek ki duyduğumuz, gördüğümüz ama kavrayış olarak algılayamadığımız her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilince değil ama bilinçaltına hitap eden bütün propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden tekrarlar deruni algılarımıza yöneliktir.
GERÇEK  GÖRMEDİKLERİMİZ Mİ?
Bilinçaltı dediğimiz şey, bilincin binde dokuz yüz doksan dokuzunu oluşturuyor. Yani biz şu anda bu yazıyı, binde bir seviyesinde görüyor, dinliyor ve okuyoruz.
Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen, gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bu söylediklerimiz bilimsel verilerdir.
Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde on tane deterjan arasından bir tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç ortamına çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu oluyor.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz ve bilinçaltımıza gönderilen verilerin karar verme ya da faaliyete geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı doğrudan etkiliyor.

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...