30 Kasım 2012 Cuma

Filistin'den BM'de Tarihi Başarı


Filistin için Birleşmiş Milletler'den tarihi bir karar çıktı. Filistin'in Birleşmiş Milletler'deki "gözlemci kuruluş" olan statüsü "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüne yükseltildi.
138 “Evet”, 41 Çekimser, 9 “Hayır”
Birleşmiş Milletler, Filistin'in 'gözlemci kuruluş' statüsünün, 'üye olmayan gözlemci devlet' statüsüne yükseltilmesini oyladı.
Birleşmiş Genel Kurulu'nda yapılan oylamada 138 ülke kabul oyu kullanırken, 41 ülke çekimser kaldı ve 9 ülke de “hayır” oyu verdi.
“Hayır” Oyu Veren Ülkeler
Hayır oyu kullanan ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Kanada, Çek Cumhuriyeti ile Büyük Okyanus'ta yer alan ve ekonomik olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne bağımlı olan Marşal Adaları, Mikronesia, Nauru ve Palau oldu.
Abbas Sık Sık Ayakta Alkışlandı
Konuşması sık sık ayakta alkışlarla kesilen Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin halkının bugüne kadar çeşitli zorluklara maruz kaldığını ancak mücadele azmini hiçbir zaman yitirmediğini ifade etti.
Abbas, Filistin halkına artık devletlerine sahip olma hakkının verilmesini gerektiğini vurguladı.
Abbas: “İki Devletli Çözüm İçin Son Şans”
Filistin halkının barışa inandığını ve bunun için Birleşmiş Milletler'e gelmekten başka çarelerinin kalmadığını ifade eden Abbas, gözlemci üye olma hakkının iki devletli çözüm için son şans olduğunu vurguladı.
Davutoğlu: “Dünya 65 Yıldır Filistin Halkına Görmüyor”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise konuşmasında, 65 yıldır dünyanın Filistin halkının kendi devletine sahip olma hakkına gözlerini kapattığını vurgulayarak, Filistin'in devlet olma hakkının reddedildiğini ve bu reddin de ahlaki, siyasi ya da yasal bir temelinin bulunmadığını dile getirdi.
Davutoğlu, “Şimdi Değilse Ne Zaman?”
Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üye olacağı günü de görmek istediklerini anlatan Davutoğlu; “Ancak Filistin halkına sürekli 'şimdi doğru zaman değil' deniyor. 65 yıldır bu söylemle Filistin halkının devletine sahip olma hakkı verilmiyor. Şimdi bu hakkı vermeyeceksek, şimdi doğru zaman değilse, ne zaman doğru zamandır?” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu: “Bir Gün Filistin Bayrağı da BM Önünde Dalgalanmalı”
Davutoğlu, bir gün Filistin bayrağının diğer ülkelerinki gibi Birleşmiş Milletler'in önünde dalgalanması gerektiğini söyledi ve “Bu bayrak sadece bağımsız bir ülkeyi değil, Filistin devletine ve halkına karşı yıllardır yapılan haksızlıkların da düzeltilmesini temsil edecek" dedi.
Netanyahu: "Filistin Devletinin Kurulmasına Katkısı Olmayacak"
Oylamadan önce açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu İSE Filistin'e "gözlemci devlet" statüsü tanımasının bir Filistin devleti kurulmasına "katkısı" olmayacağını iddia etmişti. Netanyahu, "Birleşmiş Milletler'in bugün vereceği karar hiçbir şeyi değiştirmeyecek" demişti.
Tarihi Zafer İçin İlk Kutlama Türkevinde Yapıldı
Oylamadan sonra çok sayıda ülkenin temsilcisi Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ı kutlarken, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Abbas ve Filistin'li diğer yetkililerin onuruna, Filistin'in zaferini kutlamak amacıyla Türkevi'nde bir resepsiyon verdi.
Filistin İçin Tarihi Bir Gelişme
Bu kararla birlikte BM'de üye olmayan gözlemci devlet statüsü kazanan Filistin, BM sistemindeki temsil imkanını bir adım ileriye taşıdı. Filistin bu kararla İsrail'in işgali, illegal yerleşimleri ve saldırılarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıyabilecek.
Geçen yıl tam üyelik başvurusu yapan Filistin'in bu talebi Güvenlik Konseyi'nde engellenmiş ancak UNESCO'ca kabul edilmişti. ABD, bu nedenle UNESCO'ya yaptığı yardımları azaltmıştı. Bu sonucun ardından ABD'nin diğer organizasyonlara yaptığı yardımlarda da azaltmaya gidebileceği, İsrail'in ise yerleşim faaliyetlerine hız verebileceği belirtiliyor.

Türkiye devlerin arasına giriyor


Türk donanmasının açık deniz üssü olması planlanan uçak gemisi projesi, Kış Şûrası gündemine alındı. Beş yılda inşa edilecek 140 metre uzunluğa 24 bin ton ağırlığa sahip geminin maliyeti, yaklaşık 1.5 milyar doları bulacak.

ERDOĞAN'IN BAŞKANLIK EDECEĞİ YAŞ'TA GÖRÜŞÜLECEK

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), uçak gemisi projesi Kış Şûrası'nda ele alınacak. TSK'nın 10 yıllık stratejik öncelikleri arasında yer alan uçak gemisi projesi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başkanlık edeceği 30 Kasım'daki Yüksek Askeri Şûra'da (YAŞ) gündeme gelecek. TSK'nın harbe hazırlık ve ihtiyaçlarının görüşüleceği YAŞ'ta uçak gemisinin alımıyla ilgili dosya da değerlendirilecek. Konunun yine aralık ayında düzenlenecek Savunma Sanayi İcra Komitesi'nin gündemine gelmesi bekleniyor.

SAVAŞ DIŞI KULLANILACAK

Sabah'tan Ceyda Karaaslan'ın haberine göre, uçak gemisiyle muharip amaçlar değil, daha çok ulaşım ve taşıma kapasitesinin artırılması hedefleniyor. Deniz Kuvvetleri'nin 140 metre uzunluğunda, 24 bin tonluk bir uçak gemisine sahip olması planlanıyor. Geminin maliyeti yaklaşık 1.5 milyar dolar (2 milyar 700 milyon TL) olarak öngörülüyor. Geminin 5 yılda inşa edilebileceği ve testlerin ardından 6-7 yıl içinde hizmete alınabileceği belirtiliyor. Dünyada sayılı ülkelerin sahip olduğu uçak gemisi, bir nevi yüzen ordu olacak. Öncelikle insani amaçlar için kullanılacak gemide sağlık ekiplerinin görev yapacağı bir hastane kurulacak. Kriz ortamlarında kullanılacak geminin TSK'nın deniz üssü olması planlanıyor. İlk etapta 8 helikopter, 100 araç ve yaklaşık 1000 personel taşıma kapasitesindeki gemi, uçakların da iniş kalkış yapabileceği şekilde düzenlenebilecek. Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de asgari bir tabur büyüklüğünde bir kuvveti ana üst desteği gerektirmeksizin, kendi lojistik desteği ile kriz bölgesine intikal edecek. Benzer gemiler dünyada yalnızca 7 ülkenin donanmasında yer alıyor. Savaş zamanında düşmanların korkulu rüyası olan bu gemiler, deprem gibi doğal afetlerde de en önemli can kurtarma araçlarının başında yer alacak. Ana görev fonksiyonu "Kuvvet Aktarımı" ve "Amfibi Hareket" olarak tanımlanan gemiler, yılda 2 bin saatlik seyir yapabiliyor. Gemiler ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerin donanmalarında bulunuyor.

27 Kasım 2012 Salı

Bunlar Komplo Teorileri mi?

Van, Mardin ve Şanlıurfa belediyelerini de büyükşehir yapan ve büyükşehir belediyelerinin sınırlarını il sınırlarına kadar genişleten yasa, Köşk'te.

Cumhurbaşkanı Gül'ün kararını bugün yarın vermesi beklenirken, yasayı Meclis'e iade etmesi sürpriz görünüyor.

Sözkonusu yasayla ilgili endişelerimizi daha önce dile getirmiştik.
Yineleyecek değilim.
Habervaktim.com olarak inandığımız doğrular noktasında uyarılar yapmaktan öteye elimizden bir şey gelmiyor.
İnşallah biz yanılıyor, boş yere kaygılanıyoruzdur.

Ancak…
Ülkemiz yönetim geleneklerini, anayasaya yansıyan merkez-taşra dengesini ve asırlara dayanan kurumsal yapıları hesaba katmadan hazırlanmış görüntüsü veren bu yasa, doğru düzgün tartışılmadan yürürlüğe girmek üzere iken…
“Tartışılsın” diye benzer bir konunun “fısıldanması” dikkatimi çekti.

Olay şu:
Sayın Başbakan, geçtiğimiz hafta içinde D-8 Zirvesi için gittiği Pakistan'dan dönüşte uçakta şöyle bir şey söyledi:
“Böyle birşey olsun demiyorum ama valilerin de seçimle işbaşına gelmesi tartışılmalı.”

İyi de Büyükşehir Yasası ne kadar tartışıldı ki?..
Veya şöyle soralım:
Tartışıldı da ne oldu ki?
Tasarının eleştirilen yönleriyle ilgili ne gibi kırpmalara gidildi?
Türkiye'nin terör sorunu göz önünde bulundurularak, büyükşehir olarak öngörülen illerde değişiklik mi yapıldı?
Veya büyükşehir yapılan illerde köylerin mahalleye dönüştürülmesinden vaz mı geçildi?
Maalesef Hükümet teklifi Meclis'ten aynen geçirildi.

Şimdi de “Böyle birşey olsun demiyorum ama tartışılsın” denilerek, valilerin seçimle göreve gelmesi fikri ortaya atılıyor.
Hadi tartışılsın bakalım!
Nesi, nasıl tartışılacaksa?
Bu fikrin yasalaştırılması kararının alınması halinde, düzenleme üç beş gün içinde Meclis'ten geçirilmiş olacaktır eminim ki.
Oysa bu mudur tartışma?
Böyle mi olur tartışma?
Tartışmadan benim anladığım, tüm yönleriyle irdelenecek olan teklifin ne getirip ne götüreceğinin enine boyuna düşünülmesi; gerekiyorsa yeniden gözden geçirilmesi ortamının oluşmasıdır.

Ama Hükümet bu gibi kritik konularda aceleci davranıyor.

Körü körüne “muhalefet olsun, iktidar zor durumda kalsın” düşüncesiyle gündeme getirilen eleştiriler değil kastettiğim; samimi bir dille ortaya konulan uyarıların dikkate alınmasıdır.

İşte buraya yazıyorum:
Yeni Büyükşehir Yasası'yla gireceğimiz ilk yerel seçimlerde Van, Mardin ve Şanlıurfa'da AK Parti kaybedecek, terör örgütü yandaşları kazanacak.
Ve bu illerde yönetim tamamen terör örgütü yandaşlarının eline geçecek.
Düzenleme ile il sınırları mülki sınırlara kadar genişletilmiş büyükşehirlerden Diyarbakır keza öyle.
Bu 4 il bölücü terör örgütü yandaşlarının kalesi durumuna gelecek.
Bunlar görülemiyor mu?
Bu neyin temeli anlamına gelir Allah aşkına?

Şimdi de tutmuşuz, “Valiler seçimle işbaşına gelebilir” diyoruz.
Bölücü örgütün istediği de bu ya.
Yıllardır akıttığı Mehmetçik kanına gerekçe olarak bunu sunuyor ki.

Nitekim, bu teklife ilk destek terör örgütü yandaşlarından geldi.
Bunu “eyalet sistemine geçiş yolunda devletten kopartılan bir taviz” olarak gören terör yandaşları, “Valiler seçilirse Başkanlığa evet” demeye başladılar.
İşte Ahmet Türk.
Şöyle diyor:
“Valiler halk tarından seçilirse başkanlık sistemine itirazım yok. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Başkanlık sistemi her ülkenin kendi özel koşullarına göre uyarlanabilir. Eyaletler ya da bölgesel yönetimler şeklinde bir sistem gündeme gelebilir. Biz de 'federal yapı olsun' demiyoruz. Demokratik otonom olabilir.”

Otonom dedikleri “yönetim, askeri ve vergi toplamada özerklik” değil midir?

Peki ya sonrası:
PKK'lıların yönetime gelmesi; halktan toplanan vergilerle PKK'nın güçlendirilmesi; dağdaki PKK'lıların şehirlerde “güvenlik gücü” olarak karşımıza çıkması…

Bunlar komplo teorileri mi? Yoksa, “Kürt sorunu” olarak değerlendirilen terör meselesinin çözümü bu tabloda mı görülüyor?

Öyle veya böyle.

Terör tehdidi bertaraf edilmeden atılacak adımlar değil bunlar. 

***

Diğer yandan halkın gündeminde “geçim derdi” var.

Hele ki kışın bastırmasıyla… 


Artan doğalgaz fiyatları ve kışı nasıl çıkartırız hesabı var.
(Eski parayla 1 milyon lira, 1 metreküp doğalgaz bile etmiyor.)

Denize düşen yılana sarılır misali, binbir fırıldak çeviren bankaların eline düşmüş milyonlarcası… 


Ticaret kanunu ve bankacılık kanununa aykırı olarak müşterilerini birer mağdur haline dönüştüren bankacılık sisteminin fahiş faiz uygulamaları insanları organlarını satacak noktaya getirmiş durumda. 

Organ ticareti kanunen yasak olsa da, bankalara borçlarını ödeyemeyen vatandaşlar böbreklerini ve karaciğerlerini satışa çıkararak, banka borçlarını kapatma yollarını arıyorlar. 

İnternet üzerinden seri ilan hizmeti veren sitelerde ‘böbreğimi satıyorum' ilanlarına rastlamak mümkün.

Ne acı bir tablo.

Kendi düşen ağlamaz deyip, geçemeyiz.

Devlet asla böyle düşünemez.

Bankaların çevirdikleri fırıldaklara dur denilmeli.

Kravatlı soyguna geçit veren yasal mevzuattaki açıklar kapatılmalı.

Elektrik faturaları yüzde 10 düşebilir!

Elektrik faturalarında ödemesini yapan vatandaşlar kaçak kullananların da faturalarını ödüyorlar. Adaletsiz bir durumun yaşandığı elektrik faturalarına bir itiraz da Milli Savunma Bakanlığı'ndan geldi. Eğer bakanlığın itirazı kabul görürse faturalar daha düşük gelecek.

Hürriyet'in haberine göre, TEDAŞ Genel Müdürlüğü, 2003 yılından 1 Kasım 2012'ye kadar yaptığı kayıp-kaçak tarama çalışmalarında yaklaşık 46.9 milyon aboneyi kontrol ederken, 629 bin kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Kaçak elektrik kullanan kişilerden 2.5 milyar lira tahsil edildi. Elektrikte kayıp kaçak bedelinin tüm tüketicilere yansıtılmasına Milli Savunma Bakanlığı'ndan itiraz etmişti. Bakanlığın Danıştay'a yaptığı başvuru kabul edilirse, elektrik faturalarının yaklaşık yüzde 10 düşmesi bekleniyor.

TÜRKİYE'de son 10 yılda kaçak elektrik kullanan kişilerden 2.5 milyar lira tahsil edildi. Batıdaki şehirler, kaçak elektrik kullanımında hedefi tuttururken, doğudaki şehirlerin kayıtlı elektrikten çok kaçak kullandığı tespit edildi. TEDAŞ Genel Müdürlüğü, 2003 yılından 1 Kasım 2012'ye kadar yaptığı kayıp-kaçak tarama çalışmalarında yaklaşık 46.9 milyon abeneyi kontrol etti. Yapılan denetimlerde 2.5 milyar liraya ulaşan toplam 10.04 milyar kilovatsaatlik kaçak tahakkuku gerçekleşti. TEDAŞ, çoğunluğu doğu ve güneydoğuda olmak üzere kaçak elektrik kullandığı tespit edilen 629 bin abone hakkında ise savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çalışmalar sonucunda elektrikteki kayıp-kaçak oranı da özel şirketlerle birlikte yüzde 16.8'e düştü.

KAYIP KAÇAKTA DOĞU FARKI

Kayıp kaçakta Çoruh, Fırat, Çamlıbel, Toroslar, Meram, Başkent, Osmangazi, Boğaziçi, Menderes, Göksu ve Yeşilırmak dağıtım şirketlerinin hedefleri tutturduğu tespit edildi. Kayıp kaçak elektrik oranları en yüksek Dicle, Van Gölü ve Aras elektrik dağıtım bölgelerinde çıktı. TEDAŞ verilerine göre kaçak elektrik kullanımında Şırnak yüzde 81.6 ile ilk sırayı aldı. Şırnak'ı yüzde 76.1 ile Mardin, yüzde 74.9'la Hakkari, yüzde 72.3'le Diyarbakır ve yüzde 70'le de Batman izledi.

Fezlekeler TBMM'de!


Başbakan Erdoğan'ın dokunulmazlığının kaldırılması konusunda “alışılmışın dışında bir karar alacağız” sözlerinin ardından BDP'li milletvekilleri için hazırlanan fezlekeler Meclis Başkanlığı'na gönderildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İspanya ziyareti öncesinde dokunulmazlıklarla ilgili açıklamalarda bulundu.

BDP Van Milletvekili Özdal Üçer'in, Van'da katıldığı bir terörist cenazesinde polise direnip halkı ayaklanmaya çağırdığı iddialarının hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, “Meclis'te de bunların değerlendirmesini, bizler, dokunulmazlık zırhına bürünen bu zevatla ilgili kararımızı dokunulmazlıklarını kaldırılmak suretiyle vereceğiz. Ondan sonrası artık yargıya ait' dedi.

Erdoğan, “Özellikle bazı teröre yönelik konularla ilgili fezlekelerin gelmesi halinde bu fezlekeleri aramızda değerlendirmek suretiyle alışılmışın dışında bir karar vermeyi düşünüyoruz” dedi.

Milletvekillerinin dikkatli olması gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: “Milletvekilinin taşıdığı sorumluluk çok daha farklı olmalı. Ne konuştuğunu bilmeli, hareketlerine dikkat etmeli. Çok daha mütevazi olması gerekirken silahlanmaya, ayaklanmaya vesaireye çağırmak... Bunlar asla TBMM çatısı altında olanlara yakışmaz.”

Erdoğan'ın açıklamalarının ardından BDP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören fezleke, Başbakanlık tarafından TBMM Başkanlığı'na gönderildi.

Aralarında BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk'un da bulunduğu 10 vekilin dokunulmazlığının kaldırılması isteniyor.

BDP'li vekillerin PKK'lı teröristlerle kucaklaşması tepkilere neden olmuştu.

MEB Kılık Kıyafet Yönetmeliği


MEB Kılık Kıyafet yönetmeliği değişti. 2013 2014 yılından itibaren okullarda serbest kıyafet uygulaması başlıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, belirli koşullarda öğrencilerin kılık kıyafetlerinin serbest olmasına ilişkin yönetmelik yayımlandı.
 Yönetmeliğe göre, öğrenciler, okul, sınıf ve şubelerde tek tip kıyafet giymeye zorlanamayacak.
Uygulama 2013 – 2014 öğretim yılında başlayacak.
“Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Belli sınırlamalar hariç okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafetin serbest bırakıldığı ifade edilen yönetmelikte, öğrencilerin okul, sınıf ve şubelerde tek tip kıyafet giymeye zorlanamayacağı belirtildi.
Bakanlığa bağlı özel kurumlarda ise öğrenci velilerinin yüzde 60′nın isteğine bağlı olarak okulyönetimi öğrencilere yönelik kıyafet belirleyebilecek.
HANGİ DERSLERİ KAPSIYOR?
Yönetmelikte imam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam-hatipprogramlarında okuyan kız öğrencilerin tüm derslerde, seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinin yer aldığı diğer ortaokul ve liselerde ise sadece Kuran-ı Kerim dersinde başlarını örtebilecekleri belirtildi.
Yine yönetmeliğe göre, öğrencilerin yaş grubu özelliklerine uygun, temiz ve düzenli bir kıyafet giyecekleri, öğrenim gördükleri programın özelliğine göre atölye, işlik ve laboratuarlarda önlük veya tulum, işyerlerinde ise yapılan işin özelliğine uygun kıyafet giyecekleri; beden eğitimi ve spor derslerinde eşofman, diğer spor etkinliklerinde ise etkinliğin özelliğine uygun kıyafet giyecekleri ifade edildi. Öğrencilerin tek tip eşofman veya spor kıyafeti giymeye zorlanamayacağı belirtildi.
Sağlık özrü bulunan ve bu durumu belgelendiren öğrencilerin özürlerinin gerektirdiği şekilde giyinmelerine izin verilecek. Özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye malî yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.
SINIRLAMALAR ŞUNLAR

Vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giyemeyez. Siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz ve giysileri giyemez. Okul içinde baş açık, saçlar temiz ve boyasız olarak bulunur, makyaj yapamaz, bıyık ve sakal bırakamaz.”Yönetmelikte kılık ve kıyafetle ilgili getirilen sınırlamalar ise şöyle; “Öğrenciler, öğrenim gördükleri okulun arması ve rozeti dışında nişan, arma, sembol, rozet ve benzeri takıları takamaz. İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve mevsim şartlarına uygun olmayan kıyafetler giyemeyez, yırtık veya delikli kıyafetler ile şeffaf kıyafetler giyemez.
Kurallara uymayan öğrenciler ve okul yönetimleri hakkında disiplin hükümlerinin uygulanacağı belirtilen yönetmelikte, 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik” ile 16/7/1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde yer alan “ile 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına bağlı “Milli Eğitim Bakanlığı ile Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik hükümleri” ibaresinin yürürlükten kaldırıldığı dile getirildi.
2012-2013 öğretim yılının sonuna kadar kaldırılan yönetmelik hükümleri uygulanmaya devam edecek. 2013-2014 öğretim yılında ise sadece isteyen öğrenciler daha önceki yıllarda okul yönetimince belirlenen önlük ve okul üniformalarını giyebilecek. ,
2013 2014 yılına kadar geçerli olan eski kılık kıyafet yönetmeliğine ise aşağıdaki dosyadan ulaşabilirsiniz. Milli Eğitim Bakanlığı ( MEB )Kılık Kıyafet Yönetmeliği bu sayfadan indirebilirsiniz. Aşağıdaki sürenin dolmasını bekleyin ardından dosyayı indirin.

11 Kasım 2012 Pazar

İstanbul'a Yılın İlk Karı Düştü


İstanbul'un yüksek kesimlerine gece saatlerinde başlayan yağmur yerini kar yağışına bıraktı. Sultangazi Malkoçoğlu Mahallesi'nde gece saatlerinde başlayan yağmur yerini kar yağışına bıraktı.
İSTANBUL'A YIKIN İLK KARI
Kısa süre devam eden kar yağışının, elektrik kablolarının üzerinde tuttuğu görüldü. Soğuk ve yağmurun etkisine giren İstanbul, yılın ilk kar yağışı ile tanıştı.
Yüksek kesimlerde gece etkili olan yağmur yerini kısa süreli de olsa kar yağışına bıraktı. Bir müddet devam eden kar yağışı, zaman zaman etkili oldu. Yağan kar elektrik kablolarının üzerinde tuttu.
3 BÖLGEYE KAR UYARISI
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri için kar uyarısı yaptı.
Meteoroloji, hafta sonunda doğu illerindeki kuvvetli yağışa dikkat çekerek, hafta sonunda görülecek yağışların; Karadeniz'in iç kesimlerinin, İç Anadolu'nun kuzeydoğusu ile Doğu Anadolu'nun kuzeyinin yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde görüleceğini bildirdi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, yurdun büyük bir bölümünde etkili olan serin ve yağışlı hava kütlesinin hafta sonunda doğuya doğru hareket ederek iç ve doğu bölgelerinde etkili olmaya devam edeceği belirtildi.

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...