1 Şubat 2013 Cuma

Öğretmenlerin şaşalı yaşamları

Öğretmenlerin şaşalı yaşamları
Öğretmenlerin şaşalı yaşamları
 
Bu yazıda anlatmak istediklerim için sanırım en uygun başlığı bulmayı başardım. Öğretmenlik mesleğini seçen eğitmenlerin yaşamlarını çok da uzatmadan bir gözden geçirip bu şaşalı yaşama rağmen nasıl oluyor da hepsi son model otomobillerine binmiyorlar bir bakalım.
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN STATÜSÜ
Google'dan öğretmenlik mesleğiyle ilgili bir akademik makale indirip okursanız göz yaşları içerisinde kalır ve benim burada yazmak için vakit harcayacağım satırlardan beni kurtarmış olursunuz. Ancak gerçeklere bir bakalım. Öğretmenlik malesef halk arasında ikinci üçüncü sınıf bir meslek olarak görülmekte, okula verecek çocukları olmayanların gözünde ise sıfırın altında bir meslektir.
Toplumun öğretmene bakışı
Olayı çok acı örneklerle verelim. Halktan insanlar sizinle konuşup mesleğinizi sorduklarında ve siz öğretmen cevabını verdiğinizde "Olsun hocam binlerce işsiz var ülkede" benzeri bir cevap alıyorsunuz. Bu da işsiz kalmaktansa yapılabilecek en iyi iş öğretmenliktir sonucu taşıyan ve sizi moralman sıfırlayan bir etkendir. Bu moralle bir insan ne kadar motive olarak çalışabilir?
Daha da kötüsü okumamış tüccar bir veli gelip "Hocam sizin iş de zor, o kadar uğraş ay sonunu göreme" deyip cebinden çıkardığı 100$ ile sigarasını yakıp dumanını yüzünüze üflediğinde öğretmenler niçin okuduklarını sorgulamaktadırlar. Sanıyorum ki çok da haksız sayılmazlar.
Diğer eğitimcilerin öğretmene bakışı
Öğretmenlerin güncel eğitsel gelişimleri takip edebilmeleri için çalıştıkları sırada eğitim almaları amacıyla çeşitli kurslar düzenlenmektedir. Bu kurslara hizmet içi eğitim adı verilmektedir. Bu ve benzeri platformlarda öğretmenler bir araya gelip ciddi meseleler hakkında konuşup tartışmaya başladıklarında bir süre sonra eğer bir uzlaşmazlık ortaya çıkarsa ve eğitimi veren kişi tartışmadan bunalırsa karşısındaki öğretmene "Sonuçta öğretmen değil misin? Ne kadar bileceksin?" mesajını ya konuşarak, ya vücut diliyle verir. Yani öğretmene aslında bilmeyen ya da bilmemesi gereken birisi olduğu nakış gibi dikte ettirilir. Böylece öğretmen haddini bilmeyi öğrenir.
Öğretmene had bildirilmesinin bir diğer şekli de bazı idarecilerin vasıfları dolayısıyla kendi içlerinde yaşadıkları bunalımı çalışanlara hissettirmeleri yoluyla yaşanan "meslekten soğuma sürecidir". Bu süreçte öğretmen olan kişi mesleğe müthiş bir idealizmle başlar ve kısa süre sonra meslektaşlarından tüm topluma kadar herkesin belirli bir kalıpta görmek istediği bir birey olma zorunluluğundan ötürü fabrikasyon bir bireye dönüşmek zorunda kalır. Bunun halk arasındaki adı  "memur zihniyeti" olup bilimsel adı memurizasyon (memurisational progress) dur.
Velilerin öğretmene bakışı
Ne kendi mevkidaşlarının ne de toplumun yürekten bir saygı ve hürmet beslemediği öğretmenlerin velileri tarafından "Evet, bu işin piri O'dur" diyebilecekleri bir hürmet beslemelerini beklemek biraz hayalcilik olurdu. Veliler de çocuklarını öğretmenlere emanet ederlerken mümkün olduğunca kısa sürmesini ümit ettikleri bu ilişki sırasında ilişkileri iyi tutup bir an evvel öğretmenlerini hayatlarından çıkarmanın hesabı peşine düşmektedirler.
Veliler de artık öğretmenlere, onların bilgilerine ve uygulamalarına tam olarak güvenmemektedirler. Elbette eskisi gibi "eti senin kemiği benim" anlayışının hüküm sürmesi beklenemez ancak "öğretmenin sen etinle kemiğinle benim hizmetkarınsın ve sürekli haddini bilmelisin" mesajı verilerek öğretmenden mükemmel işler beklenmesi de biraz güçtür.
ÖĞRETMENLERİN LÜKS YAŞAMLARI
Ülkemizde 2012 Şubat ayı itibariyle açlık sınırı 973 TL ve yokluk sınırı 3.171 TL'dir. Öğretmen maaşları 1500 TL civarında ve çalışma farkları olarak bu meblağ 1900 TL civarına çıkmaktadır. Tabi bu rakamlar 4 kişilik bir aile için hesaplanmıştır.
Öğretmenler hiçbir şekilde evlenmezler ve tek yaşayıp tek ölürlerse (aslında mantıklısı budur), bu maaş  yeterlidir ve öğretmenler başları çok da ağrımadan yaşayabilirler. Ancak öğretmenlerin diğer sağlıklı insanlar gibi evlenip iki kişilik bir aileye dönüşmeleri halinde açlık sınırına dayanan bu çekirdek aile birden bire buhrana girmektedir. Hele ki bir çocuk sahibi olurlarsa işler iyice sarpa sarmakta ve bu sefer çocukları da bu cendereye girmektedir. Yok birden fazla çocuk yapmak isterlerse ortalık karışmaktadır.
Peki öğretmenler nasıl bu kadar lüks yaşamaktadır? Öğretmenler yalan mı söylemektedir? Sürekli ağlayıp duygu sömürüsü yapan bu öğretmenler ne istemektedirler? Çoğu öğretmen karı-koca öğretmenlik yaparak 3.171 TL olarak belirlenen yokluk sınırını aşmak için var güçleriyle çalışma yolunu tercih etmektedir.
Yokluk sınırını ne olduğunu açıklayalım önce. Yokluk sınırı demek, 3.171 TL'den bir kuruş aşağıda para alınırsa bu ailenin normal insanlar gibi bir ev alma olasılıkları yoktur ve vampir ev sahiplerinin kucağında bir ömür geçirmek zorunda kalırlar demektir.
Karı koca çalışan bu öğretmen kısmısı, varlarını yoklarını bir ev sahibi olabilmek için 50-60 yaşlarına kadar çalışmaya adamakta, 50 yaş civarlarında şansları yaver giderse bir ev sahibi olup mümkünse 60 yaş civarlarında ölmekte ve kendi evlerinde geçirdikleri son 10 senede sağlık harcamalarının artmış olması dolayısıyla yine gün yüzü göremeden koşuştura koşuştura aramızdan ayrılmaktadırlar.
Vampir geçirmez lojmanların olmayışı, ay sonunu görebilmek için teleskop kullanma zorunluluğu gibi faktörler öğretmenleri zor durumda bırakmaktadır. Ancak kimsenin bilmediği başka sorunlarla da boğuşmaktadır öğretmenler.
Öğretmenin giyim kuşamı
Örneğin, okula her gün aynı kıyafetle gitmek zorunda kalan öğretmenler öğrencileri tarafından alay konusu edilmekte, veliler tarafından da "ay başka kıyafet bilmez mi bu öğretmen" iddialarına muhatap olmaktadırlar. Oysa göze de hitap etmesi gereken öğretmenler gardroplarını doldurmaya kalksalar buzdolapları boş kalmakta olduğundan bu alay konusu olma işini tercih etmektedirler. Birisi çıkıp çok elbise almaya kalksa ve kendisini zorlasa da "Hani paranız yoktu bu ne lüks her gün okula başka kıyafetle geliyorsunuz" denilir. Bu da işin bir başka boyutu.
Öğretmenin sürekli kitap okuması
Kitap masrafı ise öğretmenin bir başka sorunudur. Ayın sonunu gören öğretmen parasını kitaba da ayırmalıdır elbette ama bunu yaparsa 50 yaşında bir ihtimal ev sahibi olma şansını da 60'a erteler ve belki bir ev göremeden göçer. Çoğu öğretmen de çözüm olarak bu yolu tercih etmemektedir ve kitap zahmetine girmemeyi tercih etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...