29 Ocak 2017 Pazar

'Yeniden yapılandırma'da detaylar belli oldu

Maliye Bakanlığının, "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 Sayılı Kanun Genel Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Söz konusu tebliğ ile Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna eklenen geçici ikinci maddenin uygulanmasına dair usul ve esaslar belirlendi.
Buna göre, kanun kapsamında yapılandırma için başvuruda bulunan ancak ödemelerini süresinde ödemeyerek kanun hükümlerini ihlal eden borçlular, ödeme yapmaları gereken tarihten 27 Ocak 2017 tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak geç ödeme zammıyla birlikte ödemelerini 31 Mayıs 2017 tarihine kadar yaparak, kanundan yaralanmaya devam edebilecek.
Yıllık gelir veya kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, kurumlar (stopaj) vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi için başvuruda bulunan borçluların belirtilen vergi türlerinden, taksit ödeme süresince beyan üzerine ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden mükellef tarafından seçilen son taksit ödeme süresinin sonuna kadar, erken ödeme halinde borcun tamamen ödendiği tarihe kadar, tahakkuk edenleri vadesinde ödemeleri gerekecek.
27 Ocak'a kadar cari dönem ödeme şartını ihlal eden mükellefler cari dönem yükümlülüklerini Mayıs 2017 sonuna kadar yerine getirecek ya da çok zor durumda olmaları nedeniyle bu yükümlülüklerini yerine getiremediklerini tecil başvuruları ile belirtecek.

Taksit sürelerinin uzatılması

Kanun kapsamında 2017 yılının Ocak ayından itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süreleri, taksit ödeme sürelerinin bitim tarihinden itibaren dörder ay uzatılacak. Taksitlerin ödeme süreleri tahsil dairelerince kendiliğinden uzatılacağından, borçlulardan ayrıca yazılı başvuru aranmayacak. Uzayan ödeme süreleri için herhangi bir zam, faiz uygulanmayacak ve tercih edilen taksit süresine ilişkin katsayıda herhangi bir değişiklik yapılmayacak. Taksitlerden ilk ikisinin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, taksitlerin geç ödeme zammıyla birlikte son taksiti izleyen ayın sonuna kadar da ödenmemesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecek.
Kanun kapsamında ödenmesi gereken taksitlerden ilk ikisinin süresinde ve tam olarak ödenmesi Kanundan yararlanma hakkının devamı için zorunlu olduğundan, taksitli ödeme seçeneğini tercih eden borçluların 31 Mayıs'a kadar ilk iki taksiti tam olarak ödemeleri gerekecek.

Peşin ödeme indirimi

Öte yandan borçluların peşin veya taksitli ödeme tercihine bakılmaksızın, yapılandırılan tutarların tamamını bu yılın mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde Yİ-ÜFE tutarından yüzde 50 indirim yapılacak.
Ayrıca, taksitli ödeme seçeneğinin tercih edilmesi nedeniyle hesaplanan katsayı tutarları, alacağın tamamının ödenmesi halinde tahsil edilmeyecek, tahsil edilmiş olan tutarlar ile bu tutarlar üzerinden hesaplanarak tahsil edilmiş geç ödeme zamları red ve iade edilecek.

Ödeme seçeneğinin değiştirilmesi

Peşin ödeme seçeneğini tercih ettiği halde öngörülen süre ve şekilde ödeme yapmayarak Kanundan yararlanma hakkını kaybeden borçlulara, talep etmeleri halinde yapılandırılan borçlarını taksitler halinde ödeme imkanı getirilecek. Bu durumda, peşin ödeme seçeneği tercih edildiği tarihte, taksitli ödeme seçeneğine göre ödenmesi gereken ilk taksitin ödeme süresine göre oluşacak taksit ödeme süreleri esas alınacak. Bunun için borçluların ilgili vergi dairelerine başvuruda bulunmaları gerekecek. Söz konusu borçluların taksit sayısını değiştirerek artırmaları mümkün olmayacak.
Ayrıca, daha önce peşin ödemelerini indirim uygulanmaksızın ödeyenlere, 31 Aralık 2017 tarihine kadar yazılı olarak talep etmeleri durumunda, fazla ödenen tutarlar, ilgili mevzuat hükümlerine göre iade edilecek.
Borçlular, yenilenen ödeme planlarını, ilgili vergi dairelerinden ya da Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinden (www.gib.gov.tr) temin edebilecek.
Muhabir: Ayşenur Sağlam

Sağlık Bakanı Akdağ: Türkiye'de her üç kişiden biri obez

Tıbbi cihazların Türkiye'de yapılması konusuna da değinen Akdağ, "Cazibe Merkezleri Programının uygulanacağı 23 il başta olmak üzere yerine göre satın alma garantileri vererek tıbbi cihazların da Türkiye'de üretilenlerini daha büyük oranda kullanacağımız bir döneme geçiyoruz. Bunun 2017'de örneklerini göreceğiz inşallah." diye konuştu.

"1-2 kilo daha vereceğim"

Kilo verme taahhüdünün ne durumda olduğunun sorulması üzerine Akdağ, "10 kilo sözüm vardı, 3 kilo verdim. Tahminen 1-2 kilo daha vereceğim. Böylece verdiğim sözün yarısını verdiğim sürede tamamlamış oluyorum. Şöyle yapacağım, öbür yarısını da vereceğim, evet." ifadesini kullandı.

Gıda paketlerine kalori uyarısı

Gıda paketlerine uyarı koymak gerektiğini bildiren Akdağ, "Gıdanın kalorisini büyüteçle göreceğiniz bir yazıyla yazmanız yetmez. Biz gıda paketlerinin üzerine mesela renk uyarıları koyabiliriz, kırmızı, yeşil, sarı... Kırmızı 'yüksek kalori var, dikkat' anlamına gelecek." diye konuştu.

"Obezitede 'kötü 10'dayız"

Obezite konusunda Türkiye'nin dünyadaki yerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Akdağ, şu görüşlerini aktardı:
"Maalesef durumumuz çok kötü. Türkiye'de her üç kişiden biri obez. Ben niye zayıflamaya çalışıyorum? Ben de son bir-iki yıldır obez sınıfına girdim. Vücut kitle endeksim 30'un az bir şey üzerine çıkmıştı. Şimdi 80 kiloya geri döndüğüm zaman obez olmaktan çıkıyorum ama yine aşırı kilolu oluyorum. Oysa bana birçok kişi de 'Yok siz de çok şişman değilsiniz' diyor. Dolayısıyla bunun zor bir iş olduğunu bilelim. Toplumun üçte biri obez, üçte biri kilo fazlası, üçte biri de normal. Bu durumda dünyada kaç ülke var derseniz? 10 ülke ancak var. Biz de o 10 ülke içine girdik. Kötü 10'dayız. Bir taraftan hareketsiz bir toplumuz.
Obeziteyle mücadele zor ancak bu konudan vazgeçemeyiz. Türkiye'nin sağlıkla ilgili geleceğini konuşacaksak, en önemli konuşacağımız üç husus var, hareketsizlik, şişmanlık ve sigara... Bunun yanına alkolü ekleyebiliriz. Her ne kadar Avrupalılara kıyasla yüzde 20 oranında alkol tüketimimiz varsa da. Bunları 10 maddeye de çıkarabiliriz ama 10'unu saysak biraz daha mücadelemizi zayıflatacağız. Türk nüfusunun düzenli biçimde hareket eden oranı yüzde 20'nin altında. Finlandiya'da bu, yüzde 80'in üzerinde."

Zayıflamak isteyenlere tavsiye

Zayıflama konusunda, "Sabah kahvaltısını krallar gibi, akşam yemeğini yoksulmuş gibi yiyin" ifadesini kullanan Akdağ, Hz. Peygamber'in "Midenizin üçte birini yiyecekle, üçte birini suyla doldurun, üçte birini de boş bırakın. Sofradan doymadan kalkın" tavsiyesini de anımsattı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: Fitch Ratings'in kararı Türkiye'ye dönük kampanyanın parçası

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CNN Türk canlı yayınında Hakan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 
"Kredi derecelendirme kuruluşlarının farklı değerlendirmeleri var. Yeni bir haftaya giriyoruz ekonomi buna nasıl tepki verir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının not vermesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. 
Bu süreci sakin bir şekilde yürütebilmenin önemine işaret eden Kurtulmuş, "Yani ne notlarımızı yükselttiği zaman 'Türkiye ekonomisi güllük gülistanlık.' manasına gelmeli ne de not indirdiği ya da görünümü, istikameti değiştirdiği zaman 'Eyvah yandık, bittik.' moduna girmemeliyiz." diye konuştu. 
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ekonominin kendi dinamiklerinin sağlıklı yürütülmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: 
"Bu açıdan baktığınız zaman Türkiye'nin makro ekonomik dengelerinde çok şükür büyük bir sorun yoktur. Türkiye'de esas olan üretim tarafını artırmak. Yani Türkiye ekonomisinin üretim gücünü kuvvetlendirmektir. O çerçevede de biliyorsunuz sürekli birtakım tedbirler almaya gayret ediyoruz. Geçen hafta içinde Başbakanımızın cazibe merkezleriyle ilgili kamuoyuna açıkladığı bir teşvik programı var. Yani bizim yapmamız gereken üretimi artıracak, özellikle KOBİ'leri destekleyecek, Türkiye'de finansman maliyetlerini azaltacak tedbirleri alabilmektir. Makro ekonominin genel dengelerini bozmayacak şekilde ekonomi yönetimini sürdürebilmektir. Aynı şekilde bankacılık ve finans sektörünün de dengelerinin bozulmaması için gayret sarf etmektir. Böyle bakınca bu ekonomi derecelendirme kuruluşlarının şahsen etkilerinin fazla olmayacağı kanaatindeyim. Burayı hassas, dengeli şekilde geçirmeli, bunların ne manaya geldiğini iyi takip etmemiz lazım. Ama sonuç itibarıyla zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının ekonomik kaygılarla değil, siyasi kaygılarla da Türkiye'nin notlarıyla ilgili olumsuz davrandıkları oldu. Türkiye'nin açıkçası hem döviz üzerindeki bu baskının, döviz üzerinde oynayan birtakım uluslararası aktörlerin hem de derecelendirme kuruluşlarının bu son kararlarının Türkiye'nin köşeye sıkıştırılmasına dönük olarak sürdürülen kampanyanın bir parçası olduğunu düşünüyorum."

Referandum

Anayasa referandumuna ilişkin soru üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu: 
"Bir kere erken seçim meselesini kaldıralım. Erken seçim ihtimali yoktur. Türkiye'de yeni seçilmiş bir parlamento var, yapacak çok işi var. Anayasa değişiklik paketi parlamentodan geçti. Parlamento buna benzer çok önemli işler yapacak. Dolayısıyla seçim meselesini bir kenara koymamız lazım. (Referandumdan) Karar ne çıkarsa çıksın, o ayrı bu ayrı bir konu. Referandum önümüzde önemli bir meseledir. Bu referandumu da 'Her şey referanduma bağlı.' şeklinde görmemek lazım. Referandum olacak, ne sonuç çıkarsa çıksın başımızın üstünde, Türkiye yoluna devam edecek. Demokrat olmak bunu baştan kabul etmek demektir. 'Referandumdan benim istediğim çıkmazsa bu millet yanlış yapıyor.' Yok böyle bir şey. Bu millet bizim kanaatimizce çok yüksek oranda 'evet' oyu verecektir. Ama ne karar verirse versin başımız gözümüz üstüne. Bu olgunluk içerisinde siyaset davranmak mecburiyetindedir. Yoksa birden fazla seçeneğin bir anlamı kalmaz siyasette. Referandumun Türkiye siyaseti için hatta Türkiye demokrasi tarihi için çok önemli bir adım olduğuna inananlardanım. İnşallah Türkiye burada yeni Türkiye istikametinde çok önemli bir virajı dönmüş olacak. Ama sonuçta bütün ekonomiyi, her şeyi getirip, referandum üzerinden konuşmanın da doğru olmadığını düşünüyorum."

"Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Evrim teorisinin müfredatta olup olmaması konusunda değerlendirmeniz nedir?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir. İlla bu teori, mutlaka okutulacak diye bir kural yok. Müfredatın içerisinde bu çalışma yapılır. Tezlerden bir tez olarak belki gündeme gelebilir. Sonuç itibarıyla 'Evrim teorisine inananlar, evrim teorisini bilenler çağdaş, ilerici insanlardır, buna karşı çıkanlar gerici, çağ dışı insanlardır.' görüşü esas çağ dışı görüştür. Evrim teorisi bu anlamda, eski tarih boyunca da tartışılan görüşlerden birisidir. Dolayısıyla bunun üzerinden bir tartışmayı çok doğru bulmuyorum."
"Maçka Parkı'nın sanırım bir kısmı kullanılamaz hale gelecek. Bu konudaki görüşünüz nedir?" sorusunu Kurtulmuş, belediyenin yeşilin tahrip edilmeyeceğine, ağaçların kesilmeyeceğine ilişkin açıklaması bulunduğunu belirterek, "İnşallah öyle olur. Büyükşehirlerimizde parklarımız, mezarlıklarımız dışında yeşil alan maalesef kalmadı." diye yanıtladı.

Bedelli askerlik

Kurtulmuş, bedelli askerlikle ilgili soruya ilişkin "Geçmiş dönemde bedelli askerlikle ilgili kamuoyundaki beklentilere sözcülük etmiş birisiyim. Ama Türkiye'nin şu ortamında, terörle mücadelenin bu kadar had safhada olduğu bir ortamda bedelli askerlik konusuyla ilgili herhangi bir çalışma Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığında mevcut değildir. Yakın dönemde de bu konunun gündeme gelmesi mümkün değildir." dedi.
Başbakan Yardımcılığı yanında Hükümet Sözcülüğü göreviniz de var. Her Bakanlar Toplantısı sonunda açıklama yapıyorsunuz, oradaki atmosferi anlatır mısınız?" sorusuna ise Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Böyle spesifik anlamda 'Şu eksik oldu.', 'Şu fazla oldu.' dediğim bir şey olmadı çok şükür şimdiye kadar. Ama şuna dikkat ediyorsunuz. Ben kişi olarak rahat konuşan birisiyim. Meramımızı da ifade etmeye çalışırım. Ama orada sadece kişisel görüşünüzü söylemiyorsunuz. Hükümetin görüşünü, resmi görüşü söylüyorsunuz. Öyle olacak ki ne bir kelime fazla söyleyeceksiniz, ne bir kelime eksik söyleyeceksiniz. Söylediğiniz sözlerle insanlara ne gereğinden fazla umut vereceksiniz ne umutlarını kıran bir şey ifade edeceksiniz. Hatta bırakın onu, bazen geliyor, yüz ifadelerimizden dahi anlam çıkaranlar oluyor, bu da son derece doğal bir şey. Dolayısıyla oldukça zor bir görev. Her şey kararında, yerinde ve gerektiği kadar olmak mecburiyetinde. Zorlayıcı bir görev."
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eşinize sorar mısınız, 'Ben bugün nasıldım?' diye..." sorusu üzerine, "Çocuklara, eşime sorduğum oluyor. En büyük tenkitleri de onlardan alıyorum. Çok açık şekilde beğenmediklerini de hatta biraz böyle acımasızca söyledikleri oluyor." ifadelerini kullandı.

 "Evet' terörle mücadeleye destek anlamına da gelir"

"Terör örgütleri, referandum kampanyasından 'hayır' çıkmasını mı isterler? Saldırılarını bu hedefe doğru mu motive ederler?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Olabilir. Bu anlamda böyle bir motivasyon ortaya çıkabilir. Her seçim ortamı bir tartışma ortamıdır. Söylediğimin arkasında bu da var. Toplumsal gerginliklerden istifade etmeye çalışırlar. Kast ettiğim, sorgulamaya çalıştığım yer burasıdır. Bu anlamda da 'evet' çıkmaması için de gayret sarf edebilirler." diye konuştu.
"Referandumdan 'evet' çıkarsa, terörle mücadele konusunda hangi yeni şartlar oluşur?" sorusuna Kurtulmuş, şu karşılığı verdi:
"MHP'nin Sayın Genel Başkanı niçin bu süreçte 'evet'e destek veriyor? 'Türkiye'nin bir beka meselesi ve bölünme meselesi vardır. Biz bunu önlemek için 'evet' diyoruz.' diyor. Çok büyük oranda, belki başka partilerden insanlar da Türkiye'nin bu beka meselesini gören insanlar da 'evet' kampanyasına destek verecekler. Sandıktan 'evet' çıkmış olması, terörle yapılan mücadeleye verilen bir destek anlamına da gelir. Hiç kuşkusuz böyledir. 'Hayır' isteyenler buradan da tersini okuyup yine kasıtlı bir yorum yapmasınlar. 'Hayır diyenler terörle mücadele yapılmasın mı? diyorlar.' diyecekler. Duyuyor gibiyim o kasıtlı sesleri. Hayır onu kastetmiyorum. Ama 'evet' oyu çıkarsa, bu terörle mücadelenin daha etkin bir şekilde sürdürülmesine de 'evet' anlamına gelir. Bu anlamda, inşallah 'evet' terörle mücadelede yeni bir ruhun, yeni bir psikolojinin daha etkin bir mücadele imkanının ortaya çıkmasını sağlar. Ayrıca yürütmenin tek elde toparlanması dolayısıyla hem ekonomi alanında hem diğer alanlarda olduğu gibi terörle mücadele alanında da süratli, etkin kararlar alınmasına vesile olabilir." 

"Bu ülkenin sigortası, bu milletin derin irfanıdır"

Kurtulmuş, Türkiye'nin çok zengin bir memleket olduğunu, insanların mezheplerinin, meşreplerinin, etnik kökenlerinin, siyasi oryantasyonlarının, hayat tarzlarının farklı olduğunu ifade ederek, "Çok rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye'de toplumsal yarılma çok şükür birilerinin istemesine rağmen gerçekleşmiyor. 12 Eylül öncesinde de sonrasında da gerçekleşmesi, şimdi de gerçekleşmedi." ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Toplumsal yarılma diyebilmek için ne olması lazım? Sosyolojik olarak neye işaret eder?" sorusunu Kurtulmuş, şöyle cevapladı: 
"Komşuların birbirleriyle kavga ediyor olması lazım. 'Sen şucusun, ben bucuyum diye insanların aileleri içinde kavga etmeye başlaması lazım. Mahallelerin bölünmesi lazım. Çok şükür bunların hiç biri Türkiye'de yok. Olsaydı zaten olurdu. Bu ülkenin sigortasını biz 15 Temmuz akşamı gördük. Bu ülkenin sigortası, bu milletin derin irfanıdır. Okuma yazması yok zannettiğiniz, birilerinin hatta küçük gördüğü, tahkir ettiği o adam var ya milli birliğimizin, milli dayanışmamızın, ülkemizin bekasının teminatı o insanlardır. Bu insanlarda muhteşem bir ruh haleti var. Asırlardan süzülüp gelmiş olan muazzam bir irfan var. Ne zaman ülkenin tehlikeye düşeceğini görse, hissetse bir araya gelebiliyor. Türkiye'nin garantisi bu ülkenin derin irfanıdır. Her zaman bu harekete geçiyor. En karamsar olduğumuz noktalarda bile harekete geçiyor. Bunu öldürmeye, yok etmeye kimsenin gücü yetmeyecek." 

"Başından itibaren şeffaf davrandı"

"Sayın Bahçeli'nin, siyasi aldığı pozisyon, tutumu ve MHP'nin genel çizgisi hakkında gözleminiz nedir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"MHP'nin Sayın Genel Başkanı, başından itibaren şeffaf davrandı. Belki bu süreçte tutumunu, görüşünü millete rahat anlatabilmesinin en temel zemini de burası. 'Bizim için öncelik Türkiye'nin birliği, bütünlüğüdür, milli bekamızın temin edilmesidir. Türkiye bir beka mücadelesi veriyor. Bunun için yürütmenin güçlendirilmesiyle ilgili bir paket karşımıza gelirse, 'Buna evet deriz.' dedi. Bunu da açık söyledi. Kapalı kapılar ardında söylemedi. AK Parti olarak hangi anayasa değişikliğini yapmaya niyet edersek edelim, oylarımız belli. Dolayısıyla ilave bir desteğe ihtiyacımız olduğu için o süreçte MHP ile görüşmeler çok şeffaf yürütüldü. Sayın Genel Başkanımızın, Sayın Bahçeli ile görüşmeleri, parti temsilcilerinin görüşmeleri, bunların hepsi kamuoyunun önünde oldu. Sayın Bahçeli'nin Meclis'teki tutumu da aynı şekilde şeffaf ve açık oldu. Dolayısıyla kendisi açısından son derece tutarlı bir süreç izlemiştir. Bu süreç sonucu olarak da MHP'nin seçmeni de süreci değerlendirecek. Ben büyük bir problem çıkacağı kanaatinde değilim. MHP'nin seçmeni de genel merkezin göstermiş olduğu istikamette oyunu kullanacaktır."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Parlamento dışındaki partilerden de itirazlar geliyor. 'Evet demeyeceğiz' diyen muhafazakar partiler de oldu. Muhafazakar kesimde de önemli, derin sayılabilecek bir görüş ayrılığı var mıdır?" sorusuna karşılık, "Bu, nihayetinde bir anayasa değişikliği meselesidir. Türkiye'de yürütmenin tek elde toplanmasıyla ilgili bir değişikliktir ana ekseni itibarıyla. Bunu sağ, sol, liberal, muhafazakar üzerinden okumanın çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu ayrımları yapmaksızın halkımızın büyük çoğunluğunun 'evet' diyeceğini düşünüyorum. Muhafazakar camianın, büyük oranda benzer şekilde davranacağını görüyoruz. Çok büyük bir kırılmanın, farklılaşmanın olmayacağı ortadadır." değerlendirmesinde bulundu.

Ortaköy'deki terör saldırısı

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Reina katliamcısının sorgusu sürecinde elde edilen bilgilerle yeni bazı hücreler de çökertildi mi, ortaya çıkarıldı mı, kamuoyunun da bilmediği şeyler de var mı?" sorusunu ise şöyle cevapladı:
"Bir kez daha teşekkür ediyoruz. İstanbul polisi hakikaten çok başarılı bir operasyon yaptı. Tabii katili yakaladıktan sonra onun arkasındaki bağlantılar, Türkiye içerisinde ve dışarısındaki bütün bunlara ulaşılmaya... Telefon kayıtları, nereye gitti, kiminle konuştu, ne yaptı, bunların üzerinden çok sayıda bilgiye ulaşılıyor. Ümit ederiz ki Reina katliamcısının arkasındaki esas güçlere ulaşılır. Ben ilk günden itibaren, ben bunu hiçbir bilgiye istinaden söylemiyorum ama topladığınız zaman anlaşılıyor ki bu sadece bu örgütün bir bir hücresinin yapmış olduğu bir eylem değil. Bunun arkasında farklı istihbarat birimlerinin desteği olduğu anlaşılıyor. İnşallah oralara kadar gider ve bunlar ortaya çıkar. Birtakım çok farklı istihbarat desteklerinin olduğu anlaşılıyor. Ümit ederim bunlar ortaya çıkar. Tabii ne kadar bu bilgilerin hepsini detaylı bir şekilde elde ettikleri bilgilerin üzerine gidiyor polisimiz, sonuçlara ulaşmaya gayret ediyor. Ümit ederiz ki bütünüyle oradaki tablo ortaya çıkar."

Yunanistan'ın darbeci askerleri teslim etmeme kararı

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Yunan yargısının darbe girişimiyle irtibatlı kaçan firari askerleri iade etmeme kararı üzerine Yunanistan'a karşı Türkiye önemli bir adım atmayı planlıyor mu?" sorusuna yönelik, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu kararı kınıyoruz yani bu hiçbir şekilde dostluğa, komşuluğa, müttefikliğe yakışmayan bir karardır. Çok açık, darbe yapmaya kalkmış, yapamamış kaçmış yani yüzde yüz sabit olmuş bir suç var. Hele hele Yunanistan gibi darbelerden çok çekmiş olan bir ülkenin böylesine darbeci hain teröristleri Türkiye'ye iade etmemeleri anlaşılır gibi değil. Kaldı ki Sayın Çipras'ın verdiği sözler var. Öyle görünüyor ki Avrupa'dan gelen bazı baskılar dolayısıyla bu kararı aldılar. Bu kararı kınadığımızı ifade ediyoruz, kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Bu karar Türkiye-Yunanistan ilişkilerine zarar verir. Türkiye'de buna mukabil hangi adımları atacaksa onu kararlaştıracak ve atacaktır."

"Cumhurbaşkanı zaten her gün sahada olan birisi"

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda olacak mı? Meydanlarda olması referandum sonucuna ne yönde bir etki eder?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanımızın herhalde 6 aylık programı bellidir, rutin olarak devam eden halkla buluşma programları var, açılışlar var. Davet ettiği toplantılar var. Yani Cumhurbaşkanı yukarıda bir yerde, fanusun içerisinde oturan bir adam değil ki; sahaya inip inmeyeceğini tartışıyoruz. Zaten her gün sahada olan birisi. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımız için bu sorunun geçerli bir soru olmadığını da düşünüyorum. Zaten sürekli sahada." diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı belki miting alanlarında olabilir" değerlendirmesi üzerine de Kurtulmuş, "Olabilir. Buna mani hiçbir şey yok. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımız da referandumla ilgili kanaatlerini halkla paylaşabilir. Zaten rutin olarak devam eden programları var. Açılışlarla, mitinglerle farklı toplantılarla halkın içerisinde zaten olacak. Bu toplantılarda da kendi görüşünü, kanaatini belirtebilir." ifadelerini kullandı.

"Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sosyal medyada ki "evet-hayır" kampanyalarını takip edip etmediği yönündeki soru üzerine konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çok güzel. Rıdvan'dan başladı. Ben de katıldım bir yerde. Alişan ile Ece Erken benim bulunduğum bir mekanda, onlar da beni davet ettiler, biz de katıldık kampanyaya. Demokrasinin güzelliği burada işte. Herkes, her şeyi söyleyebiliyor. 'Evet' diyor, 'hayır' diyor. Şu anda iki seçenek olduğu için. Çok partili seçenek olduğu zaman her parti ile ilgili propaganda yapabiliyor. Burada dikkat etmek gereken şey şu. Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür. Falanca 'evet' dedi diye ona karşı bir linç kampanyası ya da 'hayır' dedi diye bir linç kampanyası yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. İnsanlara, 'Siz niye görüşünü açıklıyorsunuz?' diyemezsiniz ki. Dolayısıyla burada herkes rahat olsun. 'Evet' diyenler de 'hayır' diyenler de karşı taraftakine saygı duysun. Özellikle sanat camiasında ve spor camiasında çok rahatlıkla böyle linç kampanyası başlatma eğilimleri oluyor zaman zaman. Yani Rıdvan bunu söylediyse kendi içinden geleni söylemiştir. Bir başkası başka bir şeyi söylüyorsa yine kendi zihnindekini söylemiştir. Dolayısıyla burada gayet güzel, keyifli, yaratıcı bir kampanya aslında bakarsanız. Daha çok farklı kampanyalar olacak. Bu kampanyalar üzerinden herkes ne istikamette görüş beyan edecekse bunları milletle paylaşacak."

"Yürütme tek elde toparlanıyor"

Numan Kurtulmuş, yetkilerin tek elde toplanmasının kuvvetler ayrılığı bakımından bir sorun yaratıp yaratmayacağı" yönündeki soruya ilişkin, bunun bir sorun yaratmayacağını söyledi.
Yürütmeyi tek elde toparlayacaklarını, yargıyı, yasamayı tek elde toparlamadıklarını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Yürütme tek elde toparlanıyor. İki erke bölünmüş olan yürütme şimdi tek erkin elinde toplanıyor. Bu son derece doğal bir şey. Yasama ayrı tamamen bağımsız. Parlamento seçilecek, milletvekilleri yasa çıkaracaklar. Hatta ve hatta mecliste gerekli çoğunluk bulunduğu zaman cumhurbaşkanını görevden alacaklar. Bu imkan veriliyor ayrıca yargıda zaten bağımsız bir şekilde fonksiyonunu icra ediyor. Dolayısıyla bu yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığıyla ilgili bir mesele değil. Kuvvetler ayrılığında hiçbir sorun olmayacaktır. Tam tersine yürütmedeki o kuvvet parçalanmasını ortadan kaldıracak ve yürütmeyi tek elde toparlayacak."
Terör saldırılarından sonra hastaneleri ziyarete gittiklerinde, anaların, kardeşlerin, babaların ağıtlarının, şehit cenazelerinin, terörde kaybettikleri insanların yakınlarının çırpınışlarını gördüklerinde 3-4 gün kendilerine gelemediklerini ifade eden Kurtulmuş, "Bu ne büyük bir haksızlıktır. 'Hükümet terörü kullanacak ve seçimde 'evet' çıkarmaya çalışacak.' Bunu külliyen reddediyorum. Bu çok sorumsuzca, ahlak ve izan sınırlarının dışına çıkmış olan bir yorumdur. Medyada, bazı sağda solda ufak medyada da bu yönde yayın yapan var. Söylediklerinin tamamını kendilerine iade ediyorum. Haksızlıktır, vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır." şeklinde konuştu. 
Muhabir: Sibel Kurtoğlu-Çiğdem Alyanak-Fikriye Susam Uyar

Bir günlük İzin

Bir gün soru çözmemek için izin!
Demek bu gün izin istiyorsun. Gel ne istediğine beraberce bir göz atalım:
Sınava 180 gün var. Hafta içi her gün 8 saat okulun var bu 60 gün ediyor, geriye 120 gün kaldı.
Her gün 1 saat yemek molası ile geçiyor. Bu da 180 gün içinde 8 gün ediyor, geriye kaldı 112 gün.
Hafta sonları dershaneye geliyor ve 5 saat orada bulunuyorsun bu da eder 11 gün, geriye kaldı 101 gün.
Günde ortalama 8 saat uyuyorsun bu da eder 60 gün, geriye kaldı 41 gün.
Hafta içi etütlere 3 saat katılıyorsun bu da eder 3 gün, geriye kaldı 38 gün.
Her gün yollarda eve gidiş geliş için 2 saatin gidiyor bu da eder 15 gün geriye kaldı 23 gün.
Zaten bu süre içinde en az 3 gün hastalık iznin olacak. Kaldı 20 gün.
Bu süre içinde 7 gün bayram izni kullanacaksın, kaldı 13 gün.
Şubat tatilinin bir haftasını dershaneye gelerek geçirecek geriye kalan 7 günü izin olarak kullanacaksın, geriye kaldı 6 gün.
Her gün yarım saat çay ve sohbet molası veriyorsun bu da eder 4 gün geriye kaldı 2 gün.
Günde 8 dakika aynanın karşısında kendini izliyorsun bu da eder 1 gün. Geriye kalıyor sadece 1 gün ve eğer ben sana bu 1 günü izin olarak verirsem sen nasıl sınavları kazanacaksın.

Toparlarsak;öğretmenlerinizi dinlerken düzenli notlar tutunuz. Dersten sonra eve gittiğinizde defterinizdeki notları temize çekin veya tekrar yazarak çalışın. Konuyu anlamadan sorulara geçmeyin, konuyu anladığınıza inandığınızda önce çözümlü sorulardan, sonra da test sorularından çözün. Soru çözerken problemlerde verilenleri ve istenenleri düzenli olarak bir kenara yazın. Soru çözerken sizi sonuca götürecek ipuçlarını belirleyin. Verilenleri işlem sırasına göre uygulayın. Sonucu bulun ve sağlamasını yapın. Matematik dersini öğrenmek bisiklete binmeyi öğrenmek gibidir. Yaparak ve yaşayarak öğrenilir. Bu nedenle bol bol işlem yapın, eksiklerinizi tespit edin ve giderme yollarını araştırın. Şunu unutmayın ki başarısız olduğunuzda bile kendinizi motive etmeli ve “Her başarısızlık başarının ilk adımıdır.” sözünü kendinize rehber edinmelisiniz.

20 Ocak 2017 Cuma

ALTINDA BU İBARELERİ GÖRDÜĞÜNÜZ PLASTİK ŞİŞELERİ KESİNLİKLE ALMAYIN

ALTINDA BU İBARELERİ GÖRDÜĞÜNÜZ PLASTİK ŞİŞELERİ KESİNLİKLE ALMAYIN!

20 Ocak 2017 Cuma
1
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
Marketlerden aldığınız plastik şişelerin nelerden yapıldığını biliyor muydunuz?Bunu anlamak mümkün. Tek yapmanız gereken şişenin en altına bakmak. En alttaki sembol şişenin hangi maddeden yapıldığını anlamanıza yardımcı oluyor. Bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü bazı plastikler içerdikleri maddeler açısından sağlığımıza çok zararlı!
2
İşte o semboller ve tek tek açıklamaları...
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
3
PET/PETE
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
PET ya da PETE olarak geçen bu plastik en yaygın kullanım oranına sahip. Fakat tek kullanıma uygun tasarlandıkları için, tekrardan doldurup kullandığınız takdirde suya ağır metaller ve çeşitli kimyasallar karışabiliyor ve böylece kullanan kişinin hormon dengesi dahi bozulabiliyor! Ayrıca bu şişeler doğada oldukça zor çözünüyor.
4
HDP/HDPE
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
Daha çok süt, deterjan, yağ muhafazaları, oyuncak ve plastik torbaların imalatında kullanılan HDPE ya da HDP, suya herhangi bir kimyasal karıştırmıyor ve su söz konusu olduğunda uzmanlar tarafından en tercih edilesi plastik olarak gösteriliyor.
5
PVC/3V
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
PVC ya da V ismiyle şişelerin altında bulunan bu plastik, çoğunlukla yiyecek kapları, yumuşak materyaller ve oyuncaklar için kullanılıyor. Suya iki toksik materyal karıştırabilen bu plastiğin şişelerde kullanımı tavsiye edilmiyor.
6
LDPE
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
Suya herhangi bir kimyasal karıştırmasa da, bu plastiğin su şişesi olarak kullanılması yasak. Yine de eğer pakedinde bu plastiğin kullanıldığı bir gıda satın alıyorsanız iki kez düşünmeniz gerekiyor. Zira suya karıştırmadığı kimyasalları, gıdalara bulaştırabilme ihtimaline sahip.
7
PP
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
PP, sert ve hafif olmasıyla göze çarpıyor. Isıya karşı yüksek bir dirence sahip. Öyle ki, ısıtıldığında diğer plastiklerin aksine erimiyor. Bu da onu muhafaza ettiği ürün için iyi bir koruyucu yapıyor. PP, aynı zamanda gıdada yağlanma ve rutubeti engellemek için de ideal.
8
PS
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
PS, çok farklı amaçlarla kullanılan ucuz ve hafif bir plastik türü. Genellikle kullan-at tarzda bardaklar ve kaplar, yumurta kapları vs. için kullanılıyor. Isındığı zaman kanserojen bileşikler yayabiliyor. Bu yüzden uzun süreli kullanımlarda kesinlikle tavsiye edilmiyor.
9
Diğer
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
Sporcu su şişeleri, biberonlar, yemek kaplarında kullanılan bu plastiğin, en tehlikeli ve uzak durulması gereken plastik olduğu söyleniyor. Karışık polikarbon materyallerden imal edildiği için geri dönüşüme uygun değil. Bunun da ötesinde, kullanımında BPA (Bisphenol A) kullanıldığı için yemeğe ya da içeceğe kimyasallar karıştırabiliyor.
10
Altında Bu İbareleri Gördüğünüz Plastik Şişeleri Kesinlikle Almayın!
Özetleyelim: 2,4 ve 5. plastikler insan sağlığına zararsız olduklarından, onlara ait sembolleri gördüğünüz ürünleri almaktan çekinmeyin!Muhtemelen siz de şimdiye kadar bu sembolleri görmüşsünüzdür ancak ne anlama geldiklerini bilmiyorsunuzdur. İnsanları plastik şişeler hakkında bilinçlendirmek için bu bilgileri paylaşmayı unutmayın.

El Bab'da Mehmetçiğe Saldırı! Şehit ve Yaralılar Var

Suriye sınırının teröristlerden temizlenerek güvenli hale getirilmesi için geçen 24 Ağustos'ta başlatılan ve 150'nci gününe giren Fırat Kalkanı Harekatı'na katılan Türk askerlerinin bulunduğu El Bab bölgesindeki birliğe, öğleden sonra DEAŞ terör örgütü saldırı düzenledi.
ŞEHİT VE YARALILAR VAR
Ayrıntıları bilinmeyen saldırıda şehit ve yaralıların bulunduğu öğrenildi. Saldırının ardından DEAŞ terör örgütü mensuplarının bulunduğu alanlar karadan ve havadan ateş altına alındı. Çatışmaların ardından yaralı askerlerin gelişi nedeniyle Kilis ve Gaziantep'teki hastanelerde alarm durumuna geçildi.
Ayrıntılar geliyor...

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...