9 Kasım 2010 Salı

Çaldıran 1514’ dengesi çökerken ‘yeni Osmanlı’nın hali...

Çaldıran 1514’ dengesi çökerken ‘yeni Osmanlı’nın hali...
01 Kasım 2010

Amerikan düşünce kuruluşu Marshall Fonu’nun (GMF) Haziran 2010’da yürüttüğü sonuncu “Transatlantik Eğilimler” araştırması, İran’ın nükleer programının algılanmasında güya azası olduğumuz “Batı kulübü” ile Türk kamuoyu arasındaki uçurumu gösteren çarpıcı veriler içeriyordu.
Hatırlayalım...
Türkiye’nin yüzde 48’i İran’ın nükleer silahlanmasından endişe duymuyor. ABD’de ise endişesizlerin oranı yüzde 13, araştırmanın yapıldığı 11 AB ülkesinde yüzde 19.
Türkiye’de nükleer bir İran’dan endişelenenlerin oranı yüzde 40. Batımızda bu oran çok yüksek. ABD’nin yüzde 86’sı, 11 AB ülkesinin yüzde 79’u endişeli.
“İran’ın nükleer silahlanması engelleneceğine kabul edilsin” diyen Türklerin oranı yüzde 25. ABD’de bu oran yüzde 4; 11 AB ülkesinde yüzde 6.
Görüldüğü gibi, Türk kamuoyu İran’ın nükleerleşmesinden “Batılı dostlarımız” gibi tehdit algılamıyor.
Bir araştırma da Türk kamuoyundaki bu “tehdit algısızlığı”nın nedenleri üzerine yapılsa, “İran’ın nükleer programı Batı’da tehdit olarak görüldüğüne göre demek ki bu iyi bir şey” diyenlerin oranı eminim hayli yüksek çıkar.
“Ilımlı İslamcı” iktidar, Türkiye’de giderek marazi boyutlara varan Batı karşıtlığını söylem ve politikalarıyla körüklüyor. Oysa İran kutuplu yeni soğuk savaşta kendi iktidarlarının esenliğini sağlama almak adına, kamuoylarını İran’a karşı Batı’yla işbirliğine ikna etme baskısı altında kalacak olanlar da onlar. Bakalım o an geldiğinde kime ne diyecekler?
Bu arada ben bizim hükümet üyelerinin kendilerinden “Yeni Osmanlılar” diye her bahsedildiğinde neden bu denli gururlandıklarını anlamıyorum. Çünkü İran nükleerleşerek bütün bölgesel dengeleri Türkiye aleyhine bozmak üzere iken, “İran’la sıfır sorun” diye özetlenebilecek sahte paradigmanın onları götüreceği yerin “Yeni Osmanlıcılık”la bir ilişkisini göremiyorum. Tuttukları yolun adına “Yeni Osmanlıcılık” değil de “Yeni İslamcılık” dense daha isabetli olur.
Sünni Osmanlılar ve Şii Safeviler arasında, Safevilerin yenilgisiyle sonuçlanan 1514 Çaldıran Savaşı ile kurulmuş ve bugüne kadar pek değişmeden sürmüş bulunan 500 yıllık stratejik denge, İran’ın nükleerleşmesi ya da bir “nükleer eşik” ülkesi haline gelmesiyle Osmanlı’nın mirasçısı Türkiye’nin aleyhine yıkılmak üzeredir.
Maalesef AKP Türkiye’sinin ve özellikle de Davutoğlu’nun süreçteki rolü, bu dengenin yıkımını zorlaştırmak değil, tam tersine, bütün o Tahran deklarasyonları ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki “Hayır” oylarıyla kolaylaştırmak yönünde tezahür ediyor.
1514 Çaldıran dengesinin Türkiye aleyhine yıkılması, Safevi İran’ın Çaldıran’la uzaklaştırıldığı bugünkü Irak’a 500 yıl sonra İran İslam Cumhuriyeti olarak geri dönmesiyle zaten başlamıştı.
İran nükleerleştiğinde Türkiye için gerçekçi yaklaşım, ne İran gibi nükleerleşmek, ne de dünkü yazıda bahsettiğim gibi “Finlandiyalaşmak”tır... Türkiye süper güç İran karşısında artık mütevazı bir bölge ülkesi olarak NATO’nun nükleer şemsiyesinin altında duracak ki bu da ancak ehven-i şerdir.
O zaman da “Merkez ülke olduk” diyebilecek misiniz bakalım?
İran’ın süper güce dönüşmesinin Türkiye aleyhindeki etkileri başta jeopolitik olmak üzere birçok alanda hissedilecektir.
En başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere, bu gerçeği lisan-ı münasip ile göstermeyen ve söylemeyenlerin “Yeni Osmanlılık”la bir alakası olamaz.
Mutlaka bir alaka aranacaksa, iş görme tarzı bakımından kendilerini, dengelerin ve imparatorluğun yıkıcısı hayalci İttihatçılara benzetirim; çok sevdiklerini tahmin ettiğim, dengelerin ustası Abdülhamid’e değil...
Kendisi Dışişleri Bakanı olalı beri Türkiye Ortadoğu barışı denkleminden dışlandı, Hamasçılık yaparken El Fetih’i kaybetti, İsrail’le düşman olduğu için Suriye nezdinde değeri azaldı, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın şüpheyle baktığı bir ülke haline geldi.
Türkiye nükleer krizde İran tarafından kullanılırken bunun karşılığı başta ABD olmak üzere Batı ittifakı içinde dramatik bir zemin ve güven kaybı oldu.
Bugün Avrupa’nın büyükleri Türkiye ile ikili ilişkilerini, çöküşe giden AB sürecinin enkazından kurtarma çabasındalar.
Ermenistan’la normalleşme sürecinin başlangıç noktasından da geriye düşüldü...
“Yeni İslamcılar” olarak Türkiye’yi Ortadoğululaştırmayı başardılar. Ama “Yeni Osmanlılar” olarak eskilerinden de beceriksizler.

AB’ye üyelik yolu şimdi tam tıkandı

AB’ye üyelik yolu şimdi tam tıkandı
21 Ekim 2010

Birkaç gün öncesine kadar, AB’yle üyelik müzakerelerinin çıkmazdan kurtarılması için küçük de olsa bir umut vardı...
KKTC limanlarından AB ülkelerine ticaret yapılmasına imkân veren “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” AB tarafından uygulamaya konulabilse ve Türkiye’nin bu koşulunun yerine getirilmesi sonucunda Türk hava ve deniz limanları Rumlara açılabilseydi...
AB de bunun karşılığında Türkiye’nin limanlarını Rumlara kapalı tutması nedeniyle açılmasını engellediği sekiz başlığı askıdan indirecekti... Daha önce açılmış bulunan ve fakat yine aynı sebeple AB tarafından kapattırılmayan müzakere başlıklarıyla da vedalaşmak artık mümkün olacaktı.
AB’deki bazı karar mekanizmalarında veto hakkını ortadan kaldırarak nitelikli çoğunluğa kapıyı açan Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra, bütün bunların olabilmesi için bir umut vardı. İşler yolunda gitseydi, Türkiye nihayet tam üyelik yolunda önemli bir mesafe kat etti ve şimdi yeni etaplara hazırlanıyor diye sevinebilecektik...
Geçen pazartesi itibarı ile artık bu umutların mevcudiyetinden maalesef söz edemiyoruz.
Umut neden kaf dağının ardına düştü, okuma zahmetine katlanacak meraklılar için cevabı aşağıda:
Türkiye, müzakereler için başlangıç tarihi aldığı 2004 sonundaki AB zirvesinde, limanlarını Rum Kesimi’ne açacağı hususunda resmi teminat verdi, ancak herhangi bir vade ile kendisini bağlamadı.
Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin temelini oluşturan 1963 tarihli Ankara Antlaşması hükümlerinin, 2004’te AB’ye üye olan Rum Kesimi’ne teşmil edilmesi bir hukuki yükümlülüktü ve bunun uygulamadaki şartlarından biri de Türk limanlarının Rumlara açılmasıydı.
Bu arada Kıbrıs’ta 2004’te düzenlenen “Annan Planı” referandumundan sonra AB Dışişleri Bakanları, Kıbrıs Türklerinin çözümü desteklemesinin bir “mükâfatı” olarak üç ayaklı bir iyileştirme paketinde anlaştılar. AB’deki Rum engeli nedeniyle bugüne kadar bir türlü uygulanma imkânı bulamayan “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” bunlar arasındaydı. Uygulansaydı, Türk bölgesi üzerindeki izolasyon bir nebze hafifleyecekti. Diğer ikisi, Yeşil Hat ve Mali Yardım tüzükleri ise iyi ya da kötü hayata geçirilebildi.
Türkiye ise aslında birbirinden ayrı iki hukuki süreç olan “doğrudan ticaret” ile “limanların açılması” konuları arasında, Kıbrıs sorununun siyasi doğası gereği çapraz bir ilişki kurdu ve Rumlara limanları açmayı, AB’nin “doğrudan ticaret”i fiile geçirmesi koşuluna bağladı.
Böyle olunca da, Rumların “KKTC’nin tanınması anlamına gelir” diyerek “doğrudan ticaret”i engellemesi sonucunda Türk limanlarının Rumlara kapalı tutulması, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerini büyük ölçüde tıkadı.
“Doğrudan Ticaret Tüzüğü”, hazırlandığından bu yana Rum engeli nedeniyle AB Komisyonu’nda bekletiliyordu ki 2009 sonunda Lizbon Antlaşması yürürlüğe girince Rum vetosunu aşmak için bir umut belirdi.
Tüzük, “uluslararası ticaret” başlığı altında ele alındığı takdirde, Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda kabul edildikten sonra AB Konseyi’nde Lizbon Antlaşması gereği nitelikli çoğunluk esasına göre oylanacak ve Rum vetosu işlemeyecekti.
Neticede AB Komisyonu “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün uluslararası ticareti ilgilendirdiği görüşünü ileri sürerek belgeyi geçen haziranda AP’ye gönderdi.
Bu aşamada Rum itirazları yine etkili oldu... Belgenin uluslararası ticaret konusu değil, Rum Kesimi’nin AB’ye üyeliğini düzenleyen 2003 tarihli Katılım Antlaşması’na ek 10. Protokol zemininde ele alınması gerektiğini ileri süren Rumlar yoğun lobi yaparak konunun incelenmek üzere “Hukuk İşleri Komisyonu”na havale edilmesini başardılar.
Komisyon geçen pazartesi yayımladığı raporda Rumların, “Tüzük uluslararası ticaret konusu yapılırsa bu, Yeşil Hat’tın AB’nin dış sınırı olarak tanınması anlamına gelir” şeklindeki görüşünü destekledi.
AP hukuk biriminin görüşü elbette bağlayıcı değil ama AP’den tersi yönde karar çıkması da mümkün görülmüyor.
Şimdi bu “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”, 10. Protokol zemininde ele alınır, AP’den geçip AB Konseyi’ne gelirse Rum vetosuyla engellenir; Türkiye limanları açmaz; başlıklar askıdan inmez ve müzakere süreci bir süre sonra fiilen ölür. Çünkü açılabilecek sadece üç başlık var.
İşimiz Kıbrıs sorununa en kısa sürede çözüm bulunmasına, yani bir mucizeye kalmıştır.

7 Kasım 2010 Pazar

Tebessüm

Tebessüm
Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını ke...selemeye gelen annesi sorar :
- Oğlum kafanı ıslatmayacak mısın ?..
- Temel cevap verir :
Yok anne bu şampuan kuru saçlar içinmiş...Devamını Gör

Bir Başkasının Mutluluğu..

Bir Başkasının Mutluluğu..
Kıyafetinden hayli varlıklı bir aileden geldiği belli küçük kız, avucundaki para... destesini sımsıkı tutarak rafları inceliyordu. Burası kentin en büyük oyuncak mağazasıydı. Aranan her şeyin bulunduğu, bitmez tükenmez raf koridorlarının bulunduğu mağazalardan biri...
Rafların arasında öylece gezinirken, reyonların birinde kalakaldı. Muhteşem bir bebekti bu.. Dünya güzeli yüzlü ve ipek kadife elbiseli muhteşem bebek. Babasına döndü, bebeği işaret etti...
''Avucundaki para yeter mi?...''
Babası, başı ile ''evet'' dercesine olumlu bir hareket yaptı. Bebeği kucakladı ve koridoru takip ederek kasaya doğru yürüdü. Tam bu sırada tıpkı kendisi gibi, babası ile alışverişe çıkmış bir küçük çocuk gördü. Kısa pantolonluydu, gömleği iyice eskimişti.
Çocuğun elinde birkaç dolar vardı. Raftaki oyunlardan birinin önünde heyecanla durdu. ''İşte istediğim bu baba!'' diye çığlık attı, avucunu gösterdi:
''Yeter mi?'' Babasının gözleri yere doğru eğilirken, başı ''yetmez'' işareti verdi. Çocuk, avucundaki paraya baktı. Oyunu raf yerine koydu. Babasının elini tuttu ve koridorun ucuna doğru yürüdü, boyama kitaplarının olduğu rafa...
Küçük kız kucağındaki bebeğe bir daha baktı. Sonra çocuğun seçtiği oyuna döndü. Bebeği götürüp yerine koydu. Oyunu eline aldı...
''Yeterli param var mı baba?'' dedi... Babası yine ''evet'' dercesine başını salladı.
Kasaya gittiler, parayı ödediler. Küçük kız kasadaki adama bir şeyler fısıldadı. Kız ve babası, geriye çekilip beklemeye başladılar. Az sonra oğlan ve babası, ellerinde bir boyama kitabı ile kasaya geldiler. Kasiyer:
'' Kutlarım sizi'' dedi heyecanla; ''Bugünün bininci müşterisi olarak bir armağan kazandınız...'' Ve oyun kutusunu küçük çocuğa uzattı.
''Harika!!'' diye çığlık attı çocuk: ''Baba bu benim en çok istediğim şeydi biliyorsun...''
Baba oğul, sevinç içinde dükkanı terk ederken, içeride kalan baba: ''Ne kadar cömertsin kızım'' dedi, ''Sana bunu yapma kararını verdiren ne?...''
''Baba... Annemle birlikte bana bu parayı verdikten sonra ''Seni en çok mutlu edecek şeyi al'' demediniz mi?..''
''Tabii öyle dedik, tatlım!...''
''Bende aynen öyle yaptım baba... Şuanda ne kadar mutlu olduğumu biliyor musun?..

Hangisi kazanacak?..

Hangisi kazanacak?..
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.

Onlara ded...i ki: İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında:

Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı,açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.

Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu,anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.

Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde.

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına, "Hangi kurt kazanacak?" diye sordu.

Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı : "Beslediğiniz."Devamını Gör

Kur'an, insanın zayıf yaratıldığı haber veriyor, bunu açıklar mısınız?

İnsan, zaafları olan bir varlıktır. Kur'an, şu ayetiyle bu gerçeği bildirir: 'İnsan zayıf yaratıldı' (Nisa Sûresi, 28.) Bu zayıflık, daha dünyaya gelir gelmez kendini göstermeye başlar. Diğer canlıların yavruları kısa zamanda hayata uyum sağlayıp, kendi başlarına hayatlarını devam ettirebilecek seviyeye ulaşırlar. İnsan yavrusu ise, bir-iki yılda ancak ayağa kalkar. 15-20 yılda ancak bir kısım fayda ve zararları öğrenir. Ömrü boyunca da, hayat kanunlarını öğrenmeye muhtaçtır.



Ayrıca, insan çok hassas bir canlıdır. Ne fazla sıcağa gelebilir, ne fazla soğuğa... Ne açlığa dayanabilir, ne susuzluğa... Bir mikrop onu yere serer. Bir kuyruklu yıldız onu ürkütür. Geçmişi düşünür, üzülür. Geleceği düşünür, endişe eder. Emelleri ebede uzanır.



Bir de, beşeri zaaflarımız vardır. Bu zaaflar, birtakım huy ve karakterlerimizdir. Bunlardan bir kısmını şu şekilde ele alabiliriz:



1. Nisyan (Unutkanlık).İnsan, nisyana müpteladır. Her insanın hayatında pek çok nisyan örnekleri vardır. İlk insan Hz. Adem de aynı nisyanı yaşamıştır. Ayet bunu şöyle anlatır: Doğrusu daha önce Ademden ahid almıştık da, unuttu... (Taha Sûresi, 115.)Hz. Ademe, yasak ağaca yaklaşmaması emredilmiştir. Şeytanın vesvesesiyle yaklaşır ve o ağaçtan yer. Bunun sonucunda dünyaya gönderilir. (Bakara Sûresi, 35-37.)



Hz. Ademin tabiatı aynen Ademoğullarında da vardır. Nisyanın en kötüsü, insanın kendini unutması, ne için yaratıldığını aklına getirmemesidir. Buna, gaflet denir. Cenab-ı Hak, bazı musibetlerle insanı gaflet uykusundan uyandırır. Onu, yaratılış gayesine yöneltir. Fakat pek çok insan yine unutur. Kur'an, bu hali şöyle bildirir:"İnsana zarar dokunduğunda gerek yatarken, gerek otururken, gerek ayakta iken bize dua eder durur. Fakat ondan zararı giderdiğimizde, daha önce o zarar için bize dua etmemiş gibi, geçer gider..." (Yunus Sûresi, 12.)



2- Harislik ve cimrilik Beşeri zaaflarımızdan biri de, mala düşkünlüktür. Kur'an, bu hususu şöyle haber verir:"İnsan helu (haris ve cimri) yaratıldı. Kendisine bir zarar dokunduğunda feryadı basar. Bir hayır dokundu mu ( yoksullara) yardım etmez (sıkı sıkı tutar)..." (Mearic Sûresi, 19-21)Ademoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, ikinci bir vadi dolusu altını ister..." (Müslim, Zekat, 117.) hadisi, bu beşeri zaafımıza dikkat çeker. Bebeklerde bile aynı tabiatı görmek mümkündür. Onun elindekini almak çok zordur, ama sizin verdiğinizi hemen alır.



3- Acelecilikİnsan, aceleci bir varlıktır. Bir anda neticeye ulaşmak ister. Ahiret saadetini dünyada tatmaya çalışır. "Ya Rabbena! Bize dünyada ver" der. Bu kimsenin ahirette bir nasibi yoktur. (Bakara Sûresi, 200.)Halbuki, bu dünya sabrı ve sebatı gerektirir. Asıl olan dünya mutluluğu değil, ahiret saadetidir. Ahiretin elmaslarını, bu dünyanın cam parçalarıyla değiştirmenin bir anlamı yoktur. Sonsuz hayata nispetle bu kısa hayat, bir an gibidir. Fakat insan, ahireti bilmediğinden bütün himmetini dünyaya sarf eder. "Hayat ancak bu hayattır" deyip, onun lezzetlerini elde etmeye çalışır. Kur'anın bildirdiği gibi, "İnsan çok acelecidir." (İsra Sûresi, 11.)



4- ÖvülmekHemen her insan övülmeyi sever. Yaptığını sever, beğenir. Halbuki, övündüğü şeylerde kendisinin hissesi pek azdır. Mesela, sesinin güzelliğiyle iftihar eder. Halbuki, Allah ona böyle bir ses vermeseydi, elinden hiçbir şey gelmezdi.



Kur'an-ı Kerim, bu meselede şu hatırlatmayı yapar:"Yaptıklarıyla gururlanan ve yapmadıklarıyla övülmeyi sevenlerin, azaptan emin bir yerde bulunduklarını zannetme!" (Al-i İmran Sûresi, 188. )Ayette reddedilen iki durum vardır:1. Yaptığıyla gururlanmak.2. Yapmadıklarıyla övülmekten hoşlanmak.Halbuki insan, kendini methetmek için değil, Allah'a hamd etmek için yaratılmıştır.



5- Hizmette ihmalİnsanın tabiatında hizmetten kaçmak, ücrete koşmak vardır. Bir iş yapılacağı zaman kimse ortalıkta görülmek istemez. Fakat ücret ve mükafat zamanında, herkes talip olur. Kur'anda zikredilen şu olay, buna güzel bir örnektir. Şöyle ki:Peygamberimiz, 1400 sahabeyle umre niyetiyle Mekke'ye doğru yola çıkar. O zaman Mekke henüz müşriklerin idaresindedir. Bir savaş çıkabileceği endişesiyle, bir kısım bedevi insanlar sefere katılmazlar. Sudan bahanelerle geri kalırlar. Fakat aynı insanlar, Hayber ganimetleri için yola çıkıldığında orduya katılmak isterler. Cenab-ı Hak, onların bu sefere katılmalarını men eder. (Fetih Sûresi, 11-15 )



6- BahanecilikMüsbet alanlarda bir varlık gösteremeyenler, birtakım bahanelerle kendilerini avuturlar. Nedense kendi kusurlarını görmek istemezler. Mesela, Hudeybiye Seferine katılmayan bir kısım bedevilerin bahanelerine bakalım: "Mallarımız, ailelerimiz bizi alıkoydu. Bizim için mağfiret dile" diyecekler. "Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlar..." (Fetih Sûresi, 11)"Suçun sahibi olmaz" derler. Halbuki, "Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur" (Nursi, Lemalar, 84.) Kusurunu gören o kusurdan kurtulmaya çalışır.



İşte, insanın mahiyetinde böyle nice zaaflar vardır. Bu zaaflar, aslında insanın manevi terakkisinde mühim birer esastırlar. Meleklerde böyle zaaflar olmadığından, onlarda mücadele de yoktur. Mücadele olmayınca, terakki de söz konusu değildir.



İnsanın meleklere üstünlüğünün mühim bir sırrı, bu zaaflarında gizlidir. Fıtraten cimri bir insanın, nefsini aşarak cömertlikte bulunması, elbette kolay bir şey değildir. Nefsini methe meyilli bir kişinin, "Bütün medih ve muhabbet Allah'adır. Bütün iyilikler, güzellikler Ondandır" diyebilmesi şüphesiz az bir hüner değildir.




Bu zaaflar aşılmayacak zaaflar değildir. Zira "Allah kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez" (Bakara Sûresi, 286Yazar:

Baba, anneme iyi bak olur mu?

Baba, anneme iyi bak olur mu?
Benden sana evlat vasiyetidir; baba, anneme iyi ba...k!

Akşam en heyecanıyla televizyon izlerken, sen anneme bak.

Yaşanmışlıklarını göreceksin çocuksu bakışlarında;

Yaşattıklarını, yaşatamadıkları nı, sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında

Akşamları geç geldiğinde yiyemediği lokmaları göreceksin, boğazına dizilen.

Sen kızmayasın diye, uyurken komşulara gidişlerini, bizim ağzımızı kapatmalarını, yüreğinin ağzına geldiği zamanları göreceksin.

Baba, anneme iyi bak…

-‘’Hanım ben gidiyorum ‘’ dediğinde, sen merdivenleri inene kadar ardından bakan insana bir kez durup, merdivenin 5 ci basamağında, sen bak!

Gözlerinde sen daha gitmeden seni özleyen bir kadın göreceksin.

Sokakta gördüğün arkadaşının sıktığın eli gibi bir kez olsun sarıl ona.

Sıkıca!

Sevgiyle!

Saatlerini harcadığın kahve sandalyesinde, yudumlarken bardağından çayını; hiç birinin tadının annemin çayının tadına benzemediğini fark ederek; evde, senin için yemek yapmanın telaşında olan o kadını düşün.

Koyarak üç beş kuruş yarım bıraktığın bardağın yanına, en hızlı adımlarınla koş baba.

Seni terk eden annen gibi,

Ardından bıçaklayan dostların gibi,

Senin kıymetini bilmeyen evlatların gibi değil;

Ne zaman düşsen, canın acımasın diye düştüğün yere çimen olan,
Her bayramda senin elini ‘’evimin direği ‘’ diyerek öpen o kadına iyi bak baba.

Ne kadar usulca çıksan da merdivenleri
Senin geldiğini daha ilk basamakta anlayan kadına,

Yüzün asıksa, mutfağında sessizce ağlayan ama sana soğanın ne kadar acı olduğunu söyleyen kadına,

Sen hastaneye yattığında; ağlarken uyuyan, uyanınca ağlayan; ‘’bu ev çok büyük geldi bana ‘’ diyen anama iyi bak baba.


Sarıl boynuna.
Tut ellerinden, öpüver.

Ve deki ona;

‘’Siyah saçlarımın terk ettiği yıllarımdan geriye, bir sen kaldın ve ben bir tek sana kaldım.!’’

Anama iyi bak baba.

Onun gözlerinde sana adanmış koskocaman bir ömür göreceksin !!!!

Ersin HOŞGENÇ

süper lig maç sonuçları toplu

Spor Toto Süper Lig
Sezon 2010-2011

1.Hafta
ESKİŞEHİRSPOR 0 - 0 GENÇLERBİRLİĞİ
SİVASSPOR 2 - 1 GALATASARAY A.Ş.
BUCASPOR 0 - 1 BEŞİKTAŞ A.Ş.
GAZİANTEPSPOR 0 - 0 KASIMPAŞA
FENERBAHÇE 4 - 0 MEDİCAL PARK ANTALYASPOR
MKE ANKARAGÜCÜ 0 - 2 TRABZONSPOR A.Ş.
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 2 - 1 MANİSASPOR
BURSASPOR 1 - 0 KONYASPOR
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR 0 - 2 KAYSERİSPOR

2.Hafta
KONYASPOR 2 - 1 ESKİŞEHİRSPOR
KAYSERİSPOR 1 - 0 KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 1 - 1 SİVASSPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. 0 - 2 BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR
GALATASARAY A.Ş. 0 - 2 BURSASPOR
MANİSASPOR 0 - 3 MKE ANKARAGÜCÜ
GENÇLERBİRLİĞİ 0 - 0 GAZİANTEPSPOR
KASIMPAŞA 0 - 0 BUCASPOR
TRABZONSPOR A.Ş. 3 - 2 FENERBAHÇE


3.Hafta
GAZİANTEPSPOR 2 - 2 KONYASPOR
MKE ANKARAGÜCÜ 1 - 1 KAYSERİSPOR
BUCASPOR 3 - 1 GENÇLERBİRLİĞİ
SİVASSPOR 0 - 2 BURSASPOR
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR 3 - 1 KASIMPAŞA
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 1 - 4 BEŞİKTAŞ A.Ş.
ESKİŞEHİRSPOR 1 - 3 GALATASARAY A.Ş.
FENERBAHÇE 4 - 2 MANİSASPOR
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 0 - 0 TRABZONSPOR A.Ş.

4.Hafta
BURSASPOR 2 - 1 ESKİŞEHİRSPOR
KONYASPOR 1 - 1 BUCASPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. 4 - 0 MKE ANKARAGÜCÜ
KAYSERİSPOR 2 - 0 FENERBAHÇE
MANİSASPOR 1 - 2 MEDİCAL PARK ANTALYASPOR
KASIMPAŞA 1 - 2 KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR
TRABZONSPOR A.Ş. 6 - 1 SİVASSPOR
GALATASARAY A.Ş. 1 - 0 GAZİANTEPSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ 2 - 1 BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR


5.Hafta
TRABZONSPOR A.Ş. 1 - 3 MANİSASPOR
MKE ANKARAGÜCÜ 3 - 0 KASIMPAŞA
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 2 - 1 KAYSERİSPOR
BUCASPOR 0 - 1 GALATASARAY A.Ş.
SİVASSPOR 1 - 1 ESKİŞEHİRSPOR
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 3 - 0 GENÇLERBİRLİĞİ
FENERBAHÇE 1 - 1 BEŞİKTAŞ A.Ş.
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR 1 - 0 KONYASPOR
GAZİANTEPSPOR 0 - 3 BURSASPOR

6.Hafta
BURSASPOR 1 - 0 BUCASPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. 2 - 1 MEDİCAL PARK ANTALYASPOR
ESKİŞEHİRSPOR 0 - 1 GAZİANTEPSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ 1 - 0 MKE ANKARAGÜCÜ
KAYSERİSPOR 0 - 0 TRABZONSPOR A.Ş.
MANİSASPOR 3 - 0 SİVASSPOR
GALATASARAY A.Ş. 3 - 1 BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR
KONYASPOR 2 - 2 KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR
KASIMPAŞA 2 - 6 FENERBAHÇE


7.Hafta
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 2 - 1 GALATASARAY A.Ş.
BUCASPOR 0 - 0 ESKİŞEHİRSPOR
MANİSASPOR 0 - 2 KAYSERİSPOR
FENERBAHÇE 3 - 0 GENÇLERBİRLİĞİ
MKE ANKARAGÜCÜ 4 - 1 KONYASPOR
TRABZONSPOR A.Ş. 1 - 0 BEŞİKTAŞ A.Ş.
SİVASSPOR 1 - 1 GAZİANTEPSPOR
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 3 - 1 KASIMPAŞA
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR 0 - 0 BURSASPOR

8.Hafta
BURSASPOR 2 - 2 KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. 2 - 3 MANİSASPOR
GAZİANTEPSPOR 2 - 0 BUCASPOR
ESKİŞEHİRSPOR 1 - 0 BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR
KASIMPAŞA 0 - 7 TRABZONSPOR A.Ş.
KAYSERİSPOR 4 - 1 SİVASSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ 2 - 3 MEDİCAL PARK ANTALYASPOR
GALATASARAY A.Ş. 2 - 4 MKE ANKARAGÜCÜ
KONYASPOR 1 - 4 FENERBAHÇE


9.Hafta
SİVASSPOR 1 - 1 BUCASPOR
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 1 - 2 ESKİŞEHİRSPOR
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 1 - 0 KONYASPOR
TRABZONSPOR A.Ş. 3 - 1 GENÇLERBİRLİĞİ
BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR 1 - 0 GAZİANTEPSPOR
MKE ANKARAGÜCÜ 1 - 5 BURSASPOR
FENERBAHÇE 0 - 0 GALATASARAY A.Ş.
MANİSASPOR 2 - 1 KASIMPAŞA
KAYSERİSPOR 1 - 0 BEŞİKTAŞ A.Ş.

10.Hafta
BURSASPOR 1 - 1 FENERBAHÇE
GALATASARAY A.Ş. 2 - 1 MEDİCAL PARK ANTALYASPOR
GAZİANTEPSPOR 0 - 0 KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR
ESKİŞEHİRSPOR 0 - 0 MKE ANKARAGÜCÜ
KASIMPAŞA 1 - 2 KAYSERİSPOR
BUCASPOR 0 - 2 BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. 2 - 1 SİVASSPOR
GENÇLERBİRLİĞİ 2 - 0 MANİSASPOR
KONYASPOR 1 - 2 TRABZONSPOR A.Ş.


11.Hafta
KAYSERİSPOR 1 - 1 GENÇLERBİRLİĞİ
MEDİCAL PARK ANTALYASPOR 2 - 2 BURSASPOR
KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 3 - 0 BUCASPOR
FENERBAHÇE 4 - 2 ESKİŞEHİRSPOR
MKE ANKARAGÜCÜ 0 - 2 GAZİANTEPSPOR
TRABZONSPOR A.Ş. - GALATASARAY A.Ş.
SİVASSPOR - BÜYÜKŞEHİR BLD.SPOR
MANİSASPOR - KONYASPOR
BEŞİKTAŞ A.Ş. - KASIMPAŞA

12.Hafta

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...