30 Aralık 2012 Pazar

OD İSKENDER PALA


Od / Bizim Yunus

‘Dünyanın hürriyeti Allah’a kul olmakla mümkündür.’ Kitaptan.
Yunus’un ‘şiiri sanatı için değil imanı için’ demesine karşın.., kendisinin sanatı, sanat için/şahaser yaratmayı düşlemeyen İskender Pala’nın çalakalem yazdığı ‘Od / Bizim Yunus’, dördüncü romanı.
Kahraman olarak rol verdiği Yunus’u mekân ve vakte bağlı kalarak anlatıcı ve anlatan baba, ruhun yolunu okuyan Derviş… Boynuzun iki ucundan biri.., işi ruhla… Samuel Reis oğul, cellat! Boynuzun kesen ucu..! alt anlatıcılarla beslenerek modern roman izlenimi verilmeye çalışılmış. ‘Eşkıya diye bilinen Samuel Reis meğer unun oğlu İsmail imiş.’ (s.353) Olaylar tutanağını Molla Kasım tutmuş izlenimi verilmiş.
Okuruna divan şiirini sevdiren Pala, kahraman bakış açılı anlatımı esas alarak, şiirleriyle özdeşleşen Miskin Yunus’un eserlerini konuşma tümcelerine dönüştürerek yaşamını benöyküsel anlatımla dile getirmiş. 
 ‘Meğer yalancı dünyaya konup göçenler, gün geliyor, zaman akıyor, ne söylüyorlar, ne bir haber veriyorlardı. Üzerlerinde türlü otlar bitiyor, yılana çiyana yem oluyorlardı. Kiminin üstünde biter ağaçlar, kiminin başında sararan otlar görülüyordu. Kimi masum, kimi güzel yiğitlerin nazik tenleri toprak olmuş, tatlı dilleri söylemeden kalmış, öylece yatıyorlardı.’ (s.117) Mustafa Necati Bursalı’nın Yunus Emre kitabındaki ‘Yalancı Dünyaya Konup Göçenler’ şiirinin (yukarıdaki alıntılanan düzyazının) aslı: ‘Yalancı dünyaya konup geçenler / Ne söylerler ne bir haber virürler / Üzerinde dürlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber virürler // Kiminin başında biter ağaçlar / Kiminin başında sararur otlar / Kimi ma’sum kimi güzel yiğitler / Ne söylerle ne bir haber virürler // Toprağa gark olmış nazük tenleri / söylemeden kalmış tatlu dilleri / …’ Allah aşkına güzel olmuş mu? Yunus’un gömütü yakın olsa, gidip bunları/düzyazıları O’na okurdum… Şiir/sanat adına etik olmamış..!
Yazar, Od’a gerçekçilik katmak için ’Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme // Seni sîgaya çeker / Bir Molla Kasım gelir’ (s.5) sözünden yola çıkarak, Yunus ve Oğlu İsmail/Samuel yaşamını Molla Kasım’a anlatmış gibi de kurgulamış.
Taptuk Sultan, Tebessüm Sultan, Derviş Yunus ve çelebilerin güzel sözleri ve şiirleriyle harmanlandığı bölümler klasik ikliminde olmuş. Yama yaparak da olsa laf ebeliği/bezemenin yapılmadığı, merakın devindirilmediği (1 puan) anlatılar kuru kalmış. Aceleye getirilmiş izlenimi veriyor…
Taptuk Sultan’ın dergâhında iyi bir eğitim aldığı sanılan Yunus, babası ve dedesi gibi Moğol istilası ve Haçlı seferlerinin sürdüğü bir ortamda ailesini tek başına yalnız bırakıp dervişliğe soyunduğunu (İslam’la örtüşmeyen bu gidişlerin/yaşamın ailesine mutluluk getirmediği vurgulanmış. Kız davulcuya, oğlan eşkıyaya varır demek istenmiş.) yazan Pala’nın öne çıkardığı Derviş’in söylemleri (4 p): ‘Derviş muratsız olurdu’ (s.201) ‘Hakk’ı Hak ve halkı halk görerek Hak ile halktan ve halk ile Hak’tan perdelenmezler.’ (s.218) ‘Derviş koyundan yavaş gerekirdi. Elinden gelirse gözü dolu yaş gerekirdi.’ (s.250)
Yunus’u aşağılamak ister gibi oğlunu önce işkenceci cellat daha sonra da Samuel Reis adlı eşkıya olarak kurgulayan Pala, Miskin Derviş’in yaşama bakışı/kitap içi eleştirisini nasıl dile getirdiğini birlikte okuyalım (3 p): ‘Ben kendimi bağrı başlı, gözü yaşlı bilirdim..’ (s.161) ‘Bana odun yükü denk denk; başkalarına mana katarı hevenk hevenk!..’ (s.200
Romanlarında kurgu ayrıntılarını yakalamasını bildği halde insani ayrıntıları/karakteri unutan Pala, Sünni penceresinden Yunus’a bakarken yarattığı kutupluluğu kurguda yakalayamamış… (2 p)
Oduncu Yunus’un akşamları aldığı eğitimi gündüz ormanda iç ettiğini/belleğine kazıdığını işlemeyen/yazmayan Pala, ‘Bizim Yunus’u yüzde 10.6 (3.4)* diyalogla yazmış. (4 p) ‘Şah ve Sultan’ en düşük roman oranıydı. Sayfada ortalama 2.6 (2) paragraf yapmış. Okuru sıkan eski roman geleneğini sürdürüyor. (*- İskender Pala’nın ‘Şah ve Sultan’ romanına ait değerler)
Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi resmi dil ilan ettiği dönemde yaşayan Miskin Dervişi anlatan Pala, Od’u yüzde 14.5 (18.8) yabancı sözcükle yazmış. (10 p) Yunus, şiirlerine zaman zaman Farsça ve Arapça sözcükler katsa da temiz bir dili var.
Benöyküsel bir dil kullanılmış. Molla Kasım ve Samuel/İsmail alt anlatıcı olarak kullanılmış. Yedi satırı bulan uzun tümceler kurmuş, diyaloga/anlatıya göre değişiyor.
Okuruna zaman zaman bilecen denemeler(1 p) sunan Pala, Ayna olduğu Yunus’un alımlı çalımlı sözlerini kaleme almış. (7 p) ‘Melik Gazi’nin kılıcı yassılmış, Sultan Sencer’in gürzü toprağa mı gömülmüş!..’ (s.42) ‘İlim irfan sanki iğne olup ruhuma ilmek ilmek oldu.’ (s.148) Eski dil: ‘Tanrılığını tebcil ve tespihte kusur göstermeyen kullarını zelil edip’ (s.172) ‘…işine karışmadan uzlette yaşamayı’ (s.208) Hoş olmayan sözler: ‘Tanrıya karşı içimde kinler yumak yumak büyüdü.’ (s.106) Diğer romanlarında çok güzel kullandığı yöresel ağza bu kez yer vermemiş. Şiirsel dil: ‘Doğudan gelip batıya gider, karayelden tozar Kıble’ye eser, kendince kendini kınayıp gezer bir canım’ (s.206)
Karacaoğlan gibi toplumun ezberinde kalan kaside ve şiirlerinden bildiğimiz Yunus, sözvarlığı atasözünü sayfada ortalama 0.0139 (0.0051) kez kullanmış. (0.1 p) ‘Hayy’dan gelen Hû’ya gider.’ (s.161) ‘Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz.’ (s.204)
‘Allah bana hastaları kolayca iyileştirecek eller behşetmişti. Fatma anamızın elleri’ diyen bir gönül ehli dervişi anlatan Pala, kısa özlü anlatım şekli sözvarlığı deyime sayfada ortalama 0.8 (1.2) kez yer vermiş. (5.6 p) ‘Doluya koyuyorum olmuyor; boşa koyuyorum dolmuyor.’ (s.96) “şu günlerde ‘Allah’ın adamı’ kılığında” (s.150)
Çağrışım ve düş gücü yüksek bir dervişi anlatan Pala, düşünen, sorgulayan, irdeleyen ve eleştiren sorulara sayfada ortalama 1 (1.8) kez yer vermiş. (3 p) ‘maddeyi elde etmek için çektiğim sıkıntı ile nereye varabilirim? Peki manaya yönelenin gideceği yol hangisi olmalı? Kuran ve sünnet deyip Sünnîliğe mi, itibar edilmeli, yoksa gelenek deyip Batınî mi olmalı?’ (s.85) Soruları yöneltmekte ustalık göstermiş.., yalnız tümce ve soruların ardını yoklamak gerekir..? Yukarıdaki terimlerde görüldüğü gibi ‘Şah ve Sultan’ romanına göre büyük bir düşüş var.
Yunus’u sarı çiçekle konuşturan Pala, sözün kendi gerçek anlamının dışında bir başka yananlam ifadesine sayfada ortalama 0.7 (3) kez yer vermiş. (4.9 p) ‘Ruh dengem dilimin tetiğini bozuyordu.’ (s.95) ‘Ölüm ömür ipini üzmeye, suret nekşını bozmaya kast etmişti.’ (s.352) Az kullandığı yananlamda ustalık göstermiş.
Şiir ustası Yunus’un hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde sevgi ve dostluğu öne çıkardığını kurgulayıp yazmayan Pala, anlatıcının devreye girip duygu ve düşüncelerini aktarması olan iççözümlemeyi sayfada ortalama 0.0334 (0.0439) kez kullanmış. (0.1 p) “ ‘Acep şu yerde bencileyin garip var m’ola?’ diye sordum kendi kendime! Hani ‘bağrı başlı, gözü yaşlı…’ ” (s.22)
Miskin Derviş’in yirmi sekiz otuz yaşına kadar okuma yazma bilmediğini yazan Pala, Baudelaire’nin ‘insan gülerek ısırır’ dediği gülmeceye sayfada ortalama 0.0139 (0.0072) yer vermiş. (0.1 p) “ ‘Neden bir derviş olmak istiyorsun ki?’ ‘Senin gibi olabilmek için?’ ‘Benim gibi miskin bir derviş olup da ne yapacaksın, odun mu taşıyacaksın?’ ‘Hayır, odunu altın edeceğim!’ ‘Bugüne kadar kim odunu altın etmişki ağam!’ ‘Seeen!..’ ” (s.193) Romanda gülmece zayıf kalmış.
Tasavvufu yüreğine kazımış hoşgörülü.., sanatını halkın hizmetine sunan Yunus’u anlatan Pala, anlatımda pekiştirmeyi sağlayan benzetmeyi sayfada ortalama 1 (1.7) kullanmış. (4 p) ‘Deli gönül coşmuş, sular gibi çağlıyor, yollar gibi tozuyor, yeller gibi esiyordu.’ (s.88)
Yunus’un su kuyusuna düştüğünü yazan Pala, çevremizdekileri görülebilir ve canlı duruma getiren betimlemeye sayfada ortalama 5.3 (5) satır yer vermiş. (1.1 p) ‘Gözleri bozkırın kuraklığını dindirecek kadar engin, saçları, her bir telinde bin umut örülmüş gibi zincir zincir. Ya has bahçede bir gül fidanı, yahut toz boran içinde bir kardelen.’ (s.57) Nefis bir betimleme… 
Yunus’un ‘bir başına buyruk, derbeder ve avare’ yaşamı olduğunu yazan Pala, benzeyen, benzetme ve gibi edadını kullanmadan kendisine benzetilenle yapılan eğretilemeyi sayfada ortalama 2.1 (4.8) kez kullanmış. (6.3 p) ‘Kanaryam, gönlümdeki yuvasına dönmüş, kadınım içimden geçenleri bilmişti.’ (s.45)
Yunus’a Sünni penceresinden eleştirel gözle bakmış izlenimi veren Pala, ruh çözümlemesine sayfada ortalama 0.7 (0.8) kez yer vermiş. (2.1 p) ‘Dervişliğiyle herkese daha yakın, içten, daha sıcak. Sol hırkasının içinde ince fidanlar gibi başını eğmiş duran bir gönül sultanı, bir ince zarafetç’ (s.7)
Mevlana gibi Taptuk Sultan’ın da şiirle konuştuğunu yazan Pala, kahramanın iç depreşimlerini dile getiren/insanın kendi kendine konuşması gibi algılanan içmonologu sayfada ortalama 0.0056 (0.0051) kez kullanmış. (0 p) “ ‘Bu gece gözlerini açık tutmalısın!’ dedim kendime.” (s.151)
Yunus’u yazarken dipnot ve kaynak göstermeyen Pala, bellekte çağrışımlar uyandıran imgeye sayfada ortalama 0.6 (0.7) yer vermiş. (4.8 p) ‘O, tebesümün sultanı, ben tebessüme muhtaç kul…’ (s.75) ‘iki heceyle, od – un işte; ateş veren şey…’ (s.142)
Çok satanlarda liste başı olmanın kaliteli/iyi bir eser demek olmadığını bildiğini sandığım Pala, sosyal konu çözümlemesine sayfada ortalama 0.3 (1) kez yer vermiş. (0.3 p) ‘Doğum kanıyla ölüm kanı birbirine karıştı, kılıcını çeken geldi, kargısını vuran gitti. Kiminin kınında kâfirin haçı parıldadı, kiminin elinde gelinlerin saçı kaldı. İnsan eti yiyen, kan içen nice barbarlar gelip geçti, nice zulüm, nice ihanetler yaşadı…’ (s.42
Dervişlerin birbirinin ruhunu okuduğunu yazan Pala, düşüncenin yazıya aktarılması, akıldan geçenlerin yansıtılması olan bilinççakımını sayfada ortalama 0.0947 (0.0362) kez kullanmış. (0.4 p) Yüksek bir oran. “ ‘Bizim de bir kanada ihtiyacımız var şimdi ya…’ diye geçirdim içimden.” (s.43) Geleceğin romanının olmazsa olmazı iç sese önem vermiş.
Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’nde yaptığı gibi ikilemeleri bir tümcede çifter çifter kullanan Pala, kullanıldığı yere güç ve zenginlik katan ikilemeleri sayfada ortalama 0.4 (0.8) kez kullanmış. (0.8 p) ‘bu topraklara verdiği ruhtur ki ışık ışık iman, demet demet huzur olup yayılmış.’ (s.29) Daha çok imge metaforu yaratmak için koşar gibi/büyük adım atmak istemiş…
‘Hâzâ Divan – ı ve Risaletü’n – Nushiyye adlı iki kitabı olan Derviş Yunus’u anlatan Pala, şiirin olmazsa olmazı önad sıfata sayfada ortalama 5.6 (5.5) kez yer vermiş. (11 p) ‘biz altı kişi kerpiç kestik’ (s.50) ‘bu yolda coşkun bir seli’ (s.255)
Zaman ve Mekâna uygun anlatımlar yapan pala, soyutlama düşünme aracı terimi sayfada ortalama 5.4 (4) kez kullanmış. (16.2 p) ‘sakladığımız tarhana suyunu tirit ile’ (s.50) “Ustam da bu yüzden yeni işkence aletime ‘Şaman Çatalı’ adını verdi.” (s.174)
Yunus’un şiirlerindeki ‘aşk’ sözcüğünün yerine ‘din’ sözcüğünü koyup okuyun (ardında ne var, demek geçti içimden… ben ‘aşk’ sözcüğünün yerine ‘sevgi’ sözcüğünü koydum...) diyen Pala, kullanıldığı yere derinlik ve estetiklik katan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.6 (1) kez kullanmış. (1.8 p) ‘Şimdilik kimim kimsem yoksa’ (s.100)
Mektup tekniğinden de yararlanan (0 p) Pala, yazının içinde süs gibi duran hazır söz kalıplarını montaj tekniğiyle sayfada ortalama 0.078 (0.0595) kez kullanmış. (0.8 p) “Hacı Bektaş Hazretleri kapısına gelen herkese yolunu özetliyor, ‘Eline, diline, beline!..’ diyordu” (s.72)
Anadolu’da iki üç yerde gömütü olan Yunus’u anlatan Pala, yüz elli beş dize şiir, on dize kaside, sekiz dize türkü ve iki dize ağıt alıntı yapmış. (0.1 p)                        
Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre İskender Pala’nın ‘Od / Bizim Yunus’ romanına 95.5 puan verildi. En yaman eleştiri kıyaslamaktır!.. Düşüngülü Eleştiri, son söz değildir. Romanları türlerine göre kıyaslamayı size bırakıyorum.  Muzaffer Koçer’in ‘Gökçek Ölmemiş’ 110.9 p, Nurgün Erdinç’in ‘Kan Kırmızı İhanet’ 85.3 p, Muammer Yüksel’in ‘Cennet’ 94.5 p, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ 96.2 p, Çetin Yiğenoğlu’nun ‘Kırmızı Koku’ 105.6 p, Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘Kırım Kan Ağlıyor’ 76.8 p, Ahmet Ümit’in ‘Bab – ı Esrar’ 121 p, Hasan Hüseyin Gündüzalp’in ‘Yuğ’ 118 p, Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ 109.4 p, Canan Tan’ın ‘En Son Yürekler Ölür’ 115.4 p, Elif Şafak’ın ‘Aşk’ 118.1 p, Ayfer Tunç’un ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ 102.2 p, Sinan Akyüz’ün ‘Sevmek Zorunda Değilsin Beni’ 91.3 p, Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’ 130.2 p, İnci Aral’ın Sadakat’ine 122.1 p, Oya Baydar'ın 'Çöplüğün Generali'ne 104.2 p, Tolga Gümüşay’ın ‘Hiç Kimsenin Kenti’ne 105.9 p, Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası’na 117.8 p, Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları / Tebrizli Şems’e 84.8 p, İskender Pala’nın Şah ve Sultan’a 112.6 p, Sürayya Köle’nin ‘Yakası Kürklü Yeşil Parka’ 107.9 p, Sinan Akyüz’ün ‘Piruze / Şam’da Bir Türk Gelin’ 102.9 p, Zülfü Livaneli’nin ‘Serenad’ 118.6 p, Nedim Gürsel’in ‘Şeytan, Melek ve Komünist’ 124.3 p, Elif Şafak’ın İskender 126.5 p, Ayşe Kulin’in Gizli Anların Yolcusu romanına 127.8 puan verilmişti. Od / Bizim Yunus / İskender Pala / Kapı Yayınları / 359 s.

Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı

  Kitap26.jpg


Kitabın Arka Kapağındaki Yazısı [değiştir]

Kızıl Sultan demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlı'nın paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa'ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıl gecikme sayesinde Avrupa'nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti.
Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı kurtlarla çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adam'ın mirasının paylaşılması konusu 1850'lerde gündeme gelmişti. 1878'de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emperyalizmin iştahını kabartmıştı ve Türkiye'de darbe üstüne darbe yapılıyordu. Önce Sultan Abdülaziz'e yapıldı darbe, sonra V.Murad'a. sanıldı ki , Osmanlı'nın kaderi pamuk ipliğine bağlı. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde İngiliz Dışişleri Bakanı, kendisini tehdit etmiş 'Ayağını denk alsın, ona da öncekilere yaptığımı yaparız' demişti.
Çöküş için gün sayılırken, bu 34 yaşındaki adam, 30 yılını adayacağı bir icraatın düğmesine basıyordu. Ülkeyi bir barış dönemine sokarken, kazanılan zamanda demiryolu ağından eğitim yatırımlarına kadar bir dolu projeye imza atıyordu. Kendisini feda etmişti ama 30 yılda yetiştirdiği nesil, Çanakkale'den Sina çölüne kadar emperyalizme karşı Akif'in deyişiyle 'kıta kapma' oyunu oynayacaktı.

23 Aralık 2012 Pazar

AYKUT KOCAMAN İSTİFA ETTİ!


Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, görevinden istifa ettiğini açıkladı fakat Yönetim Kurulu Kocaman'ın istifasını kabul etmedi.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, 3-1'lik Karabükspor mağlubiyetinin ardından istifa ettiğiniaçıkladı. Ancak Şükrü Saraoğlu Stadı'nda olağanüstü şekilde toplanan yönetim kurulu, Kocaman'ın istifasını kabul etmedi.

Kocaman, "2,5 yıldır bu şerefli görevi yapıyorum. Artık bu görevi devam ettirecekgücü kendimde bulamıyorum" diyerek istifa ettiğini açıkladı.

Maçtan sonraki basın toplantısına yaklaşık 1 saat sonra gelen Aykut Kocaman, sözlerine Karabükspor'u tebrik ederek başladı. Kocaman, "Fenerbahçe'de yıllarca futbol oynadım ve bu büyük camiada teknik direktörlük görevine geldim. Bu benim için zirveydi. Artık devam edecek gücü kendimde göremiyorum. Bu şerefli görevi devam ettirebileceğimi düşünmüyorum. Görevimden istifa ediyorum." dedi ve Fenerbahçe kariyerini noktalandırdı.
YÖNETİM İSTİFAYI KABUL ETMEDİ

Aykut Yıldırım'ın istifasının ardından Fenerbahçe Yönetim Kurulu, kendilerine Aykut Kocaman tarafından sunulmuş bir istifa olmadığını ve böyle bir şeyi de kabul etmeyeceklerini belirtti. Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nda gerçekleşen bu olağanüstü yönetim kurulutoplantısından, Aykut Kocaman'la devam kararı çıktı.

18 Aralık 2012 Salı

Tevbe (ders işleniş örneği)

I. Derse Giriş:

a) Önceki dersin özeti

Resim
b) Dikkat çekme: Çocuklar çamaşır makinesi ne işe yarar? Çamaşırlarımız kirlendiği zaman yıkarız ve çamaşırlarımız artık temiz olur, değil mi? (Resim 1 gösterilir, alttaki resim -çamaşır makinesi- gizlenir.) Resimde ne görüyorsunuz? Bugün sizinle çamaşır yıkama hakkında konuşacağız. Çamaşır kirlenirse ne olur, nasıl yıkanır, bunları öğreneceğiz. Şaşırdınız mı yoksa? Bu çamaşır yıkama olayını dersin ilerleyen dakikalarında açıklığa kavuşturacağım.
c) Motivasyon/Güdüleme: Eğer bu dersi dikkatlice dinler ve derse katılırsanız dersimizin sonunda hem kendi duygu ve düşüncelerimizi hem de diğer insanlarla olan ilişkilerimizi nasıl düzenli yürütebileceğimiz hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
II. Derse Geçiş – İçerik:
a) Konuya geçiş: Drama çalışması[1]
1. Öğrenciler yolda yürüme hareketi yaparlar. İçlerinden biri yürüme hareketi yapanların arasından koşarak, çarpa çarpa geçmeye çalışır.
2. Öğrenciler yolda yürürken acelesi olan öğrenci insanlara çarpa çarpa geçmeye çalışır ancak her çarptığı kişiye “Özür dilerim” “Af edersiniz” “Biraz acelem var da kusura bakmayın” gibi ifadeler kullanır.
3. Yine öğrenciler sokakta yürüme hareketi yaparlar, acelesi olan kişi de acelesi olmasına rağmen insanları rahatsız etmemek için sabreder ve onlara çarpmadan yavaş yavaş geçmeye çalışır.
(Oyun sonunda öğrencilerin duygu ve düşüncelerini almak için şu sorular sorulur:)
Tartışma:
- Arkadaşınız size çarptığında ne hissettiniz?
- Özür dilemesi hoşunuza gitti mi? Onu affettiniz mi?
- Bir kişi size yaptığı yanlıştan dolayı özür dilese affeder misiniz?
- İnsanlar zaman zaman hata yapabilir, ancak ne yapmaları gerekir?
- Birine karşı hata yaptıysanız özür diler misiniz?
- Özür dilemek o kişiyi mutlu eder mi?
Sizlere bu hafta içinde başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
Geçen gün bir arkadaşımla markete gittim. Alış verişimizi yaptık. Aldıklarımızın ücretini ödemek için kasaya gittik, sıraya girdik. Ben sıramı beklerken arkadaşımla konuşuyordum. Bir de baktım ki arka taraftan bir bayan benim önüme geçmiş ve aldıklarının ücretini ödüyor. Ben ‘Sıra benimdi’ dedim. ‘Ama siz arkadaşınızla konuşuyordunuz, ben de aldıklarım fazla değil diye geçtim’, diye cevap verdi. Ben ‘Eğer aceleniz olduğunu söyleseydiniz, sıramı verirdim’ deyince kadıncağız pişman oldu ve biraz da utanarak ‘Özür dilerim, hakkınızı helal edin’ dedi. Ben de ‘Helal olsun, önemli değil’ dedim ve ayrıldık. İlk başta kadının benden izin istemeden benim sıramı aldığını gördüğümde çok sinirlendim. İster istemez tepki verdim. Ancak sonunda o benden utangaç bir şekilde özür dileyip helallik isteyince kızgınlığım geçti. Belli ki düşünmeden bir hata yapmış, hatalı olduğunu anlayınca da utanmıştı. En güzeli de hatasını anladığında benden özür dilemişti. Eğer özür dilemeseydi ona hâlâ kızıyor olabilirdim.
Çocuklar bir hata yaptığımızda özür dilemek çok güzel bir davranıştır. Her insan hata yapabilir; hiç birimiz kusursuz, mükemmel değiliz. Mesela, çok acelemiz vardır, bir yere yetişmeye çalışıyoruzdur, çok dikkat etmemize rağmen yolda birilerine çarpabiliriz. Bazen düşünmeden konuşup birilerinin kalbini kırabiliriz, kendimizi yanlış ifade edebiliriz. Bilerek yaptığımız hatalarımız da olabilir. Çok zor bir durumdan kurtulmak için yalan söylemiş olabiliriz. Önemli olan hatamızı kabul etmektir, yani pişman olmaktır. Durum ne olursa olsun, böyle olumsuz durumları düzeltebileceğimiz, karşımızdaki insanın memnuniyetini kazanabileceğimiz, kendimizi affettirebileceğimiz iki güzel kelime vardır: ÖZÜR DİLERİM. Bu iki güzel kelime karşısında her insanın kalbi yumuşar, kızgınlığı geçer, memnun olur. Biz de hatamızı düzeltmiş oluruz.

Tevbe nedir?[2]
Tevbe (bir diğer söyleniş şekliyle tövbe), bilerek veya bilmeyerek, açıktan veya gizlice işlenmiş günahlardan, hatalardan ve kusurlardan pişmanlık duymak, onları bir daha yapmamaya niyet etmek ve yeniden aynı yanlışlara düşmemek için çaba göstermektir. Tevbe, Rabbimizden özür dilemektir. “Özür dilerim Allah’ım, hata yaptım; inşallah bir daha yapmayacağım” demektir. Kur’an’da tevbeyle yakın anlama sahip bir kelime daha kullanılır: İstiğfar. İstiğfar, bağışlanma dilemek, af istemek anlamlarına gelir. Hani duymuşsunuzdur “Estağfirullah” derler ya, bu “Allah’ım, senin affını diliyorum, beni affet” anlamına geliyor.
Rasulullah (sav) buyurdular ki:
"Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahip tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu.
Rahip: "Hayır yoktur!" dedi. Adam onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı. Adamcağız , yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü , kendisi için bir tevbe imkânı olup olmadığını sordu. Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi. Ve ilave etti: "Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah`a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah`a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Çünkü orası kötü bir yer." Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu aldı. Rahmet ve azap melekleri onun hakkında ihtilafa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tövbekâr olarak geldi. Kalben Allah`a yönelmişti" dediler. Azap melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler. Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar." Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü salih köye doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı."
Demek ki insanın hatası ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmamalı, Rabbimizin çok affedici olduğunu, hataları sadece onun affedebileceğini ve Rabbimizle aramıza kimsenin giremeyeceğini unutmamalı ve tevbe etmeli. Aynı hatayı işleyen iki insanı birbirinden ayıran şey tevbe edip etmedikleridir. Az önceki oyunumuzda birinci bölümde arkadaşınız size çarpıp geçtiği zaman rahatsız olmuştunuz ama ikinci bölümde özür dilediği zaman onu affettiniz, değil mi?
Resim gösterilir:

(Altta gizlenen resim açılır.) Dersin başında çamaşır yıkamaktan bahsetmiştik, hatırladınız mı? Tevbe de bir çamaşır makinesi gibidir çocuklar.
· Çamaşırlarımızın gün içinde kirlenmesi çok normaldir, değil mi? Aynı şekilde insanın hata yapması da gayet normaldir.
· Kirlenen çamaşırlarımızı temizlenmesi için makinede yıkıyoruz, değil mi? Aynı şekilde hatalarımızı telafi etmek, onlardan uzaklaşmak için hatalarımızı Tevbe makinesinde yıkamalıyız.
· Çamaşırlar yıkandığında önceden hiç o lekeler yokmuş, çamaşır hiç kirlenmemiş gibi oluyor değil mi? Aynı şekilde samimi bir şekilde yapılan tevbe o hataları hiç işlenmemiş gibi temizler. Bazen çamaşırlarda lekelerin izlerinin kalır da çamaşırın yıkanıp yıkanmadığı belli olmaz ya eğer tevbemizi kurallarına uygun yapmadıysak hatalarımızın da izleri kalır ve aynı hataya tekrar düşebiliriz. İşte tevbe de hatalarımızı temizleyen bir çamaşır makinesi gibidir. Peygamberimiz "Günahtan tevbe eden, günah işlememiş gibidir” buyuruyor. Tevbe ettiğimiz zaman o hatayı sanki hiç yapmamış gibi oluruz. Hatamızı anlayıp pişman olduğumuz ve tevbemiz güzel işlerimiz arasına yazılır ve Rabbimizin hoşnutluğunu kazanırız. Rabbimiz ne kadar merhametli değil mi çocuklar? Hata yaptıktan sonra eğer tevbe edersek hem hatamızı siliyor hem de tevbe ettiğimiz için bize sevap yazıyor. (Materyal 1’de meleklerin yaptıklarımızı kaydettiği ve tevbe edince defterdeki hataların silinip sevap bölümüne geçmesine vurgu yapılır. En alttaki tevbe örnekleri sesli şekilde okunur.)
Tevbemizi kurallarına uygun yapmadıysak hatamızı tekrarlayabiliriz, dedim ya şimdi bu kurallara bir bakalım.
Tevbe eden kişi şu hususlara dikkat etmelidir:
Şu ayeti bir okuyalım ve bakalım Rabbimiz tevbe ederken nelere dikkat etmemizi öğütlüyor ?
Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa (makbul) tevbe, kötülükleri (günahlar ) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca “İşte ben şimdi tevbe ettim.” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. (4 / Nisâ Suresi, 17–18. ayetler)
1. Beklememek: Bir hata yaptıktan sonra, hata yaptığımızın farkına varır varmaz hemen tevbe etmeliyiz.
2. Pişmanlık duymak: Tevbe, yapılan kötü işten dolayı “pişmanlık duymak ve içi sızlamak”tır. Peygamber Efendimiz “Pişmanlık, tevbedir” buyurmuştur. Eğer bir insan gerçekten yaptığı hatadan pişman olmadığı halde diliyle tevbe ederse bunun bir anlamı yoktur. (Materyal 2 gösterilir.)
3. Kararlılık: Yapılan hatayı bir daha yapmamaya samimi olarak niyet edip karar vermek gerekir. Aynı hata veya kusuru işlememek için elden geldiğince çaba göstermek gerekir. Bilerek veya bilmeyerek hata ve kusur işlenebilir. Önemli olan hatada ısrar etmemektir, aynı hatayı tekrar yapmamak için gayret etmektir. Hata yapmamak için insan kendisini buna sürükleyecek ortamlardan ve kişilerden de uzak durmalıdır. Biraz önce anlattığım olayda âlim kişi Tevbe etmek isteyen adama tekrar eski memleketine dönmemesini, oranın kötü bir yer olduğunu, iyi insanlarla bir arada bulunması gerektiğini tavsiye etmişti, değil mi?
4. Hak sahibine hakkını vermek: Eğer yaptığımız hatanın olumsuz sonuçlarından sadece kendimiz değil de başkaları da etkilenmişse o kişilerin de memnun olmalarını sağlamak bizim görevimizdir. Eğer kendisi hakkında söylenilen kötü bir sözden incindiyse ondan özür dileyip hakkını bize helal etmesini istemeli, helallik dilemeliyiz. Eğer o kişinin malı vs. harcandı, zarara uğradıysa o malını geri vermeli, zararını gidermeli ve yine ondan helallik dilemeliyiz. Mesela, ben çok yakın bir arkadaşımdan kitabını ödünç almıştım. Kitabı bende gören başka bir arkadaşım da benden istedi, ben de verdim. Ama kitap bana geri geldiğinde o kadar yıpranmıştı ki sayfaları dağılmıştı. Çok üzüldüm, utandım. Kitabı sahibi olan arkadaşıma o halde veremeyeceğim için aynı kitaptan aldım ve kendisine verdim. Verirken de hakkını helal etmesini istedim. Çünkü yırtılan kitap belki de onun için özeldi, değerliydi.
b. Ara özet:
Soru: Tevbe eden kişinin dikkat etmesi gereken şeyleri kim söylemek ister? (Uygun cevaplar alınır)
Ne Zaman, Nerede ve Nasıl Tevbe Edebiliriz?
Tevbe etme imkânı, Allah’ın kullarına bir hediyesidir. Kişi hata veya kusur işlediğinde tevbe etmelidir. Ancak tevbe etmek için ille de yanlış yapmış olmak gerekmez. Her zaman ve durumda tevbe edilebilir. Peygamberimiz (as) bile kendisinin günde yüz defa tevbe ettiğini belirtmektedir. Böylece bizlere de tevbe etmenin önemini anlatmaktadır. Bu, insanın iç huzurunu ve barışını sağlayacağı gibi Allah’ın da hoşnutluğunu kazandıracak bir davranış olacaktır. Herhangi bir işe başlarken Bismillah demeli, Allah’ın adıyla başlamalı; o işi bitirince de Estağfirullah demeli, o işi yaparken işlediğimizhatalar ve eksik bıraktığımız şeyler için Allah’tan özür dilemeliyiz. Demek ki her zaman, her yerde, hata yapmış olsak da olmasak da tevbe edebiliriz.
Kalp, yaratılıştan pırıl pırıl bir aynaya benzer. Küçük veya büyük hatalar sebebiyle parlaklığını kaybeden bu ayna tevbe ederek sık sık parlatılmalıdır. Kişi işlediği hata ve kusurlardan gerçekten pişman olup bunları bir daha yapmamaya içtenlikle karar vermelidir. Her zaman, her yerde, her durumda tevbe edebiliriz ama tevbede en önemli şart samimi olmaktır. Yüce kitabımız bunu şu şekilde ifade eder:
“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.” (66 / Tahrim Suresi, 8. ayet).
Tevbenin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi
Soru: Tevbe etmek bize ne kazandırır? Neler düşünüyorsunuz?
İnsanın, hataları, kusurları ve eksiklikleri olabilir. Tevbe, yapamadığımız ya da yaparken eksik ve kusurlu davrandığımız konularda Allah’tan özür dilemektir. O hataları bir daha yapmamaya karar vermektir. Tevbe imanın bir gereğidir. İnsan tevbe ederek hayatında birtakım şeyleri değiştirir. Olumsuz durumları olumluya çevirir. Hatalarını telafi eder. Duygularını güzel duygulara yönlendirir. İnsanlarla ilişkileri daha iyi olur. Aynı hataları yapmamaya çalışır. Tevbe eden kişi ruhen rahata ve huzura erer.
Tevbe, başlamaya yetkili tek makamın Allah olduğu bilincine sahip olmaktır. Bu yönüyle tevbe Allah ile kul arasında hiç kimseyi aracı kılmamanın işaretidir ve imanın çok önemli bir belirtisidir.
Tevbe etme imkânı olmasaydı insan yaptığı yanlışların ağırlığı altında ezilir, kendine eziyet eder, vicdan azabından kurtulamazdı.
Rabbimiz bizi Tevbe etmeye teşvik ediyor. (Ey iman edenler! Tam bir içtenlikle samimi bir tevbe ile Allah’a tevbe edin. (Tahrim, 8) ayeti okunur.)
Tevbe ettiğimiz zaman bağışlanmayacağımızı düşünmemeliyiz. Rabbimiz çok merhametlidir, affetmeyi sever. Gerçekten pişman olduysak, samimiysek hatalarımızı affedecektir. Nasıl ki birisi bizden özür dilediğinde memnun oluyorsak, Rabbimiz de bizim özür dilememizden memnun olur. Çünkü Rabbimiz bizlerin hata yapabileceğini biliyor. Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur.: "Allah, mü´min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah´ın, mü´min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır.
Bakın şu ayette ne buyuruluyor:
Kim bir kötülük yapar yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. (4 / Nisâ Suresi, 110. ayet)
Rabbimizin güzel isimlerinden biri de “tevbeleri çokça kabul eden” anlamına gelen “Tevvâb”dır. Tevbe etmekten, özür dilemekten çekinmeyelim. Çünkü samimiyetle özür dilediğimizde bizi affedecek biri var.
III. Dersi Bitiriş:
a) Özet: Evet çocuklar, her insan hata yapabilir, önemli olan hatadan pişmanlık duymak, aynı hatayı yapmamaya çalışmaktır. Eğer bizler de hata yaptığımızda özür diler ve tevbe edersek Tevbe etmenin güzel sonuçlarına ulaşırız. Ama tevbe etmez özür, dilemezsek vicdan azabı çekeriz, insanlarla ilişkilerimiz bozulur, aynı hataları tekrar tekrar yaparız ve en önemlisi Rabbimizin hoşnutluğunu kazanamayız. İlgili resimler gösterilir ve her biri hakkında kısa yorumlar yapılır.




b) Değerlendirme soruları:
- Tevbe nedir?
- Tevbe eden kişi nelere dikkat etmelidir?
- Ne zaman, nerde, nasıl tevbe edebiliriz?
- Tevbe etmek bize neler kazandırır?
- Tevbe etmekle ilgili bir hadis söyleyiniz.
- Rabbimizin “tevbeleri çokça kabul eden” anlamına gelen ismi hangisidir?
IV. Ev Ödevi:
Çalışma kağıdı örneği (boş)


Çalışma kağıdı örneği (cevaplanmış)
- Sizlere dağıtacağım bu çalışma kâğıdını kendinizden bir iki yaş küçük biriyle (kardeşiniz,komşunuzun çocuğu vs.) yapmanızı ve bu konu hakkında onunla konuşmanızı istiyorum.
- Peygamberimizin bizlere okumamızı tavsiye ettiği, bir tevbe örneği olan şu duayı da bir sonraki derse kadar ezberleyin ve her gece uyumadan önce okumaya çalışın:
Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ilâh yoktur. Beni yarattın ve ben Sen’in kulunum. Ve ben gücüm yettiği kadar Sana verdiğim söz ve vaadim üzereyim. Yaptıklarımdan doğabilecek kötülüklerden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da itiraf ederim. Beni bağışla. Çünkü Sen’den başka hiç kimse günahlar bağışlayamaz.
(Dua yazdırılır veya fotokopi dağıtılır.)

[1] Kaynak: Güler, Tuğba, Din Ve Ahlak Öğretiminde Drama Örnekleri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, Ekim 2007
[2] Diyanet’in Dinimi Öğreniyorum serisinin üçüncü kitabından konu anlatımlarında istifade edilmiştir.

Türkiye sınırında Kurtlar Vadisi alarmı!

Suriye'nin kuzeydeki Türkiye sınırında yer alan sığınma kamplarında yaşayan halk, 'Kurtlar Vadisi'ne özenen çetelerin korkusunu yaşıyor. Türkiye'deki kontrol noktalarından da gözetlenebilen bu kamplara giren The Times Gazetesi muhabiri Anthony Loyd, kendilerine 'Zaza Dayı' gibi isimler takan mafya üyelerinin, kamplarda yaşayan halka yapılan yardımları zorla aldığını ortaya çıkardı. 

Kamp sakinlerinin verdiği bilgiye göre şu anda üç ayrı çete, yavaş yavaş ağını genişletiyor. Hatta bunlar, kendi aralarında çatışmaya bile başladı. Çetelerden birinin reisi de, kendisine Kurtlar Vadisi dizisinin eski karakteri "Zaza Dayı"nın adını seçen El Hal Zaza. 

Kampta yardım görevlisi olarak çalışan Abu Abdullah, "Burada 3 ayrı çete kampın kontrolü için rekabet halinde. Birbirlerini ve sivilleri öldürmeye başlamaları an meselesi. Daha dün bir çete üyesi silahını kafama dayadı" diye konuştu. Özgür Suriye Ordusu'nda savaşan muhaliflerin kampa girerek çete üyelerini aradıkları, yakaladıklarında da dövdükleri belirtildi.

TOP 16 Maç Programı Belli Oldu

TOP 16 Maç Programı Belli Oldu
THY Euroleague Top 16 F Grubu’nda mücadele edecek olan Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın maç programı belli oldu. Top 16’ya, 28 Aralık 2012 tarihinde deplasmanda Barcelona ile yapacağı maçla başlayacak olan Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, 14. ve son maçını ise 4 Nisan 2013 tarihinde grubumuzdaki diğer bir Türk takımı Beşiktaş ile deplasmanda oynayacak.

Maccabi Electra Tel Aviv(İsrail), F.C.Barcelona Regal(İspanya); BC Khimki Moscow Region(Rusya), Olympiacos Piraeus(Yunanistan), Montepaschi Siena(İtalya),Beşiktaş, Fenerbahçe Ülker ve Caja Laboral’dan (İspanya) kurulu Top 16 F Grubu’nda Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın 14 haftalık maç programı şöyle:

1.Hafta
28 Aralık 2012 Cuma
FC Barcelona Regal-Fenerbahçe Ülker
Palau Blaugrana Arena/TSİ: 21.45

2.Hafta
4 Ocak 2013 Cuma
Fenerbahçe Ülker-Montepaschi Siena
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.00

3.Hafta
10 Ocak 2013 Perşembe
Maccabi Electra Tel Aviv-Fenerbahçe Ülker
Nokıa Arena /TSİ:21.05

4.Hafta
18 Ocak 2013 Cuma
Fenerbahçe Ülker-Caja Laboral Vtioria
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.30

5.Hafta
24 Ocak 2013 Perşembe
Fenerbahçe Ülker-BC Khimki Moscow Region
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.30

6.Hafta
31 Ocak 2013 Perşembe
Olympiacos Piraeus-Fenerbahçe Ülker
Peace and Friendship Stadium /TSİ:21.45

7.Hafta
14 Şubat 2013 Perşembe
Fenerbahçe Ülker-Beşiktaş
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/21.45

8.Hafta
21 Şubat 2013 Perşembe
Fenerbahçe Ülker-FC Barcelona Regal
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.30

9.Hafta
28 Şubat 2013 Perşembe
Montepaschi Siena-Fenerbahçe Ülker
Palasport Mens Sana /TSİ:21.45

10.Hafta
7 Mart 2013 Perşembe
Fenerbahçe Ülker-Maccabi Electra Tel Aviv
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.30

11.Hafta
14 Mart 2013 Perşembe
Caja Laboral Vtioria-Fenerbahçe Ülker
Fernando Buesa Arena /TSİ:21.45

12.Hafta
22 Mart 2013 Cuma
BC Khimki Moscow Region-Fenerbahçe Ülker
Basketball Center Arena /TSİ:18.00

13.Hafta
28 Mart 2013 Perşembe
Fenerbahçe Ülker-Olympiacos Piraeus
Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena/20.30

14.Hafta
4 Nisan 2013 Perşembe
Beşiktaş-Fenerbahçe Ülker
Abdi İpekçi Spor Salonu/21.45

16 Aralık 2012 Pazar

Çevreyi korumak için yapılabilecekler.

Çevreyi korumak için yapılabilecekler.


Çevreyi korumak için, en azından bireysel olarak yapılabilecek bir takım önlemler bulunmaktadır. Bir miktar fedakarlık gösterilerek yapılması geleceğimizin temini olan birkaç önlem aşağıda yer almaktadır:
*Çöpler, çöp poşetinin ağzını sıkıca bağlandıktan sonra çöp kutusuna atılmalıdır.
*Ormanlar korunmalıdır.
*Ağaçlara zarar verilmemelidir.
*Çimlerin üzerinde ateş yakılmamalıdır.
*Hayvanlara zarar vermekten kaçınılmalıdır.
*Denizler kirletilmemelidir.
*Evcil hayvanların atıkları temizlenmelidir.
*Çevremiz sahiplenmeli, değeri ve önemi çocuklara öğretilmeli, büyüklere anlatılmalıdır.
*Enerji tasarrufu yapılmalıdır.
*Biten piller pil kutusuna atılmalıdır.
*Piknikten sonra ateş söndürülmeli ve asla yerde çöp bırakılmamalıdır.
*Kâğıt, teneke, cam, pil gibi geri dönüşümü olan maddeler geri dönüşüm kutularına atılmalıdır

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...