30 Aralık 2012 Pazar

OD İSKENDER PALA


Od / Bizim Yunus

‘Dünyanın hürriyeti Allah’a kul olmakla mümkündür.’ Kitaptan.
Yunus’un ‘şiiri sanatı için değil imanı için’ demesine karşın.., kendisinin sanatı, sanat için/şahaser yaratmayı düşlemeyen İskender Pala’nın çalakalem yazdığı ‘Od / Bizim Yunus’, dördüncü romanı.
Kahraman olarak rol verdiği Yunus’u mekân ve vakte bağlı kalarak anlatıcı ve anlatan baba, ruhun yolunu okuyan Derviş… Boynuzun iki ucundan biri.., işi ruhla… Samuel Reis oğul, cellat! Boynuzun kesen ucu..! alt anlatıcılarla beslenerek modern roman izlenimi verilmeye çalışılmış. ‘Eşkıya diye bilinen Samuel Reis meğer unun oğlu İsmail imiş.’ (s.353) Olaylar tutanağını Molla Kasım tutmuş izlenimi verilmiş.
Okuruna divan şiirini sevdiren Pala, kahraman bakış açılı anlatımı esas alarak, şiirleriyle özdeşleşen Miskin Yunus’un eserlerini konuşma tümcelerine dönüştürerek yaşamını benöyküsel anlatımla dile getirmiş. 
 ‘Meğer yalancı dünyaya konup göçenler, gün geliyor, zaman akıyor, ne söylüyorlar, ne bir haber veriyorlardı. Üzerlerinde türlü otlar bitiyor, yılana çiyana yem oluyorlardı. Kiminin üstünde biter ağaçlar, kiminin başında sararan otlar görülüyordu. Kimi masum, kimi güzel yiğitlerin nazik tenleri toprak olmuş, tatlı dilleri söylemeden kalmış, öylece yatıyorlardı.’ (s.117) Mustafa Necati Bursalı’nın Yunus Emre kitabındaki ‘Yalancı Dünyaya Konup Göçenler’ şiirinin (yukarıdaki alıntılanan düzyazının) aslı: ‘Yalancı dünyaya konup geçenler / Ne söylerler ne bir haber virürler / Üzerinde dürlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber virürler // Kiminin başında biter ağaçlar / Kiminin başında sararur otlar / Kimi ma’sum kimi güzel yiğitler / Ne söylerle ne bir haber virürler // Toprağa gark olmış nazük tenleri / söylemeden kalmış tatlu dilleri / …’ Allah aşkına güzel olmuş mu? Yunus’un gömütü yakın olsa, gidip bunları/düzyazıları O’na okurdum… Şiir/sanat adına etik olmamış..!
Yazar, Od’a gerçekçilik katmak için ’Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme // Seni sîgaya çeker / Bir Molla Kasım gelir’ (s.5) sözünden yola çıkarak, Yunus ve Oğlu İsmail/Samuel yaşamını Molla Kasım’a anlatmış gibi de kurgulamış.
Taptuk Sultan, Tebessüm Sultan, Derviş Yunus ve çelebilerin güzel sözleri ve şiirleriyle harmanlandığı bölümler klasik ikliminde olmuş. Yama yaparak da olsa laf ebeliği/bezemenin yapılmadığı, merakın devindirilmediği (1 puan) anlatılar kuru kalmış. Aceleye getirilmiş izlenimi veriyor…
Taptuk Sultan’ın dergâhında iyi bir eğitim aldığı sanılan Yunus, babası ve dedesi gibi Moğol istilası ve Haçlı seferlerinin sürdüğü bir ortamda ailesini tek başına yalnız bırakıp dervişliğe soyunduğunu (İslam’la örtüşmeyen bu gidişlerin/yaşamın ailesine mutluluk getirmediği vurgulanmış. Kız davulcuya, oğlan eşkıyaya varır demek istenmiş.) yazan Pala’nın öne çıkardığı Derviş’in söylemleri (4 p): ‘Derviş muratsız olurdu’ (s.201) ‘Hakk’ı Hak ve halkı halk görerek Hak ile halktan ve halk ile Hak’tan perdelenmezler.’ (s.218) ‘Derviş koyundan yavaş gerekirdi. Elinden gelirse gözü dolu yaş gerekirdi.’ (s.250)
Yunus’u aşağılamak ister gibi oğlunu önce işkenceci cellat daha sonra da Samuel Reis adlı eşkıya olarak kurgulayan Pala, Miskin Derviş’in yaşama bakışı/kitap içi eleştirisini nasıl dile getirdiğini birlikte okuyalım (3 p): ‘Ben kendimi bağrı başlı, gözü yaşlı bilirdim..’ (s.161) ‘Bana odun yükü denk denk; başkalarına mana katarı hevenk hevenk!..’ (s.200
Romanlarında kurgu ayrıntılarını yakalamasını bildği halde insani ayrıntıları/karakteri unutan Pala, Sünni penceresinden Yunus’a bakarken yarattığı kutupluluğu kurguda yakalayamamış… (2 p)
Oduncu Yunus’un akşamları aldığı eğitimi gündüz ormanda iç ettiğini/belleğine kazıdığını işlemeyen/yazmayan Pala, ‘Bizim Yunus’u yüzde 10.6 (3.4)* diyalogla yazmış. (4 p) ‘Şah ve Sultan’ en düşük roman oranıydı. Sayfada ortalama 2.6 (2) paragraf yapmış. Okuru sıkan eski roman geleneğini sürdürüyor. (*- İskender Pala’nın ‘Şah ve Sultan’ romanına ait değerler)
Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi resmi dil ilan ettiği dönemde yaşayan Miskin Dervişi anlatan Pala, Od’u yüzde 14.5 (18.8) yabancı sözcükle yazmış. (10 p) Yunus, şiirlerine zaman zaman Farsça ve Arapça sözcükler katsa da temiz bir dili var.
Benöyküsel bir dil kullanılmış. Molla Kasım ve Samuel/İsmail alt anlatıcı olarak kullanılmış. Yedi satırı bulan uzun tümceler kurmuş, diyaloga/anlatıya göre değişiyor.
Okuruna zaman zaman bilecen denemeler(1 p) sunan Pala, Ayna olduğu Yunus’un alımlı çalımlı sözlerini kaleme almış. (7 p) ‘Melik Gazi’nin kılıcı yassılmış, Sultan Sencer’in gürzü toprağa mı gömülmüş!..’ (s.42) ‘İlim irfan sanki iğne olup ruhuma ilmek ilmek oldu.’ (s.148) Eski dil: ‘Tanrılığını tebcil ve tespihte kusur göstermeyen kullarını zelil edip’ (s.172) ‘…işine karışmadan uzlette yaşamayı’ (s.208) Hoş olmayan sözler: ‘Tanrıya karşı içimde kinler yumak yumak büyüdü.’ (s.106) Diğer romanlarında çok güzel kullandığı yöresel ağza bu kez yer vermemiş. Şiirsel dil: ‘Doğudan gelip batıya gider, karayelden tozar Kıble’ye eser, kendince kendini kınayıp gezer bir canım’ (s.206)
Karacaoğlan gibi toplumun ezberinde kalan kaside ve şiirlerinden bildiğimiz Yunus, sözvarlığı atasözünü sayfada ortalama 0.0139 (0.0051) kez kullanmış. (0.1 p) ‘Hayy’dan gelen Hû’ya gider.’ (s.161) ‘Kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz.’ (s.204)
‘Allah bana hastaları kolayca iyileştirecek eller behşetmişti. Fatma anamızın elleri’ diyen bir gönül ehli dervişi anlatan Pala, kısa özlü anlatım şekli sözvarlığı deyime sayfada ortalama 0.8 (1.2) kez yer vermiş. (5.6 p) ‘Doluya koyuyorum olmuyor; boşa koyuyorum dolmuyor.’ (s.96) “şu günlerde ‘Allah’ın adamı’ kılığında” (s.150)
Çağrışım ve düş gücü yüksek bir dervişi anlatan Pala, düşünen, sorgulayan, irdeleyen ve eleştiren sorulara sayfada ortalama 1 (1.8) kez yer vermiş. (3 p) ‘maddeyi elde etmek için çektiğim sıkıntı ile nereye varabilirim? Peki manaya yönelenin gideceği yol hangisi olmalı? Kuran ve sünnet deyip Sünnîliğe mi, itibar edilmeli, yoksa gelenek deyip Batınî mi olmalı?’ (s.85) Soruları yöneltmekte ustalık göstermiş.., yalnız tümce ve soruların ardını yoklamak gerekir..? Yukarıdaki terimlerde görüldüğü gibi ‘Şah ve Sultan’ romanına göre büyük bir düşüş var.
Yunus’u sarı çiçekle konuşturan Pala, sözün kendi gerçek anlamının dışında bir başka yananlam ifadesine sayfada ortalama 0.7 (3) kez yer vermiş. (4.9 p) ‘Ruh dengem dilimin tetiğini bozuyordu.’ (s.95) ‘Ölüm ömür ipini üzmeye, suret nekşını bozmaya kast etmişti.’ (s.352) Az kullandığı yananlamda ustalık göstermiş.
Şiir ustası Yunus’un hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerde sevgi ve dostluğu öne çıkardığını kurgulayıp yazmayan Pala, anlatıcının devreye girip duygu ve düşüncelerini aktarması olan iççözümlemeyi sayfada ortalama 0.0334 (0.0439) kez kullanmış. (0.1 p) “ ‘Acep şu yerde bencileyin garip var m’ola?’ diye sordum kendi kendime! Hani ‘bağrı başlı, gözü yaşlı…’ ” (s.22)
Miskin Derviş’in yirmi sekiz otuz yaşına kadar okuma yazma bilmediğini yazan Pala, Baudelaire’nin ‘insan gülerek ısırır’ dediği gülmeceye sayfada ortalama 0.0139 (0.0072) yer vermiş. (0.1 p) “ ‘Neden bir derviş olmak istiyorsun ki?’ ‘Senin gibi olabilmek için?’ ‘Benim gibi miskin bir derviş olup da ne yapacaksın, odun mu taşıyacaksın?’ ‘Hayır, odunu altın edeceğim!’ ‘Bugüne kadar kim odunu altın etmişki ağam!’ ‘Seeen!..’ ” (s.193) Romanda gülmece zayıf kalmış.
Tasavvufu yüreğine kazımış hoşgörülü.., sanatını halkın hizmetine sunan Yunus’u anlatan Pala, anlatımda pekiştirmeyi sağlayan benzetmeyi sayfada ortalama 1 (1.7) kullanmış. (4 p) ‘Deli gönül coşmuş, sular gibi çağlıyor, yollar gibi tozuyor, yeller gibi esiyordu.’ (s.88)
Yunus’un su kuyusuna düştüğünü yazan Pala, çevremizdekileri görülebilir ve canlı duruma getiren betimlemeye sayfada ortalama 5.3 (5) satır yer vermiş. (1.1 p) ‘Gözleri bozkırın kuraklığını dindirecek kadar engin, saçları, her bir telinde bin umut örülmüş gibi zincir zincir. Ya has bahçede bir gül fidanı, yahut toz boran içinde bir kardelen.’ (s.57) Nefis bir betimleme… 
Yunus’un ‘bir başına buyruk, derbeder ve avare’ yaşamı olduğunu yazan Pala, benzeyen, benzetme ve gibi edadını kullanmadan kendisine benzetilenle yapılan eğretilemeyi sayfada ortalama 2.1 (4.8) kez kullanmış. (6.3 p) ‘Kanaryam, gönlümdeki yuvasına dönmüş, kadınım içimden geçenleri bilmişti.’ (s.45)
Yunus’a Sünni penceresinden eleştirel gözle bakmış izlenimi veren Pala, ruh çözümlemesine sayfada ortalama 0.7 (0.8) kez yer vermiş. (2.1 p) ‘Dervişliğiyle herkese daha yakın, içten, daha sıcak. Sol hırkasının içinde ince fidanlar gibi başını eğmiş duran bir gönül sultanı, bir ince zarafetç’ (s.7)
Mevlana gibi Taptuk Sultan’ın da şiirle konuştuğunu yazan Pala, kahramanın iç depreşimlerini dile getiren/insanın kendi kendine konuşması gibi algılanan içmonologu sayfada ortalama 0.0056 (0.0051) kez kullanmış. (0 p) “ ‘Bu gece gözlerini açık tutmalısın!’ dedim kendime.” (s.151)
Yunus’u yazarken dipnot ve kaynak göstermeyen Pala, bellekte çağrışımlar uyandıran imgeye sayfada ortalama 0.6 (0.7) yer vermiş. (4.8 p) ‘O, tebesümün sultanı, ben tebessüme muhtaç kul…’ (s.75) ‘iki heceyle, od – un işte; ateş veren şey…’ (s.142)
Çok satanlarda liste başı olmanın kaliteli/iyi bir eser demek olmadığını bildiğini sandığım Pala, sosyal konu çözümlemesine sayfada ortalama 0.3 (1) kez yer vermiş. (0.3 p) ‘Doğum kanıyla ölüm kanı birbirine karıştı, kılıcını çeken geldi, kargısını vuran gitti. Kiminin kınında kâfirin haçı parıldadı, kiminin elinde gelinlerin saçı kaldı. İnsan eti yiyen, kan içen nice barbarlar gelip geçti, nice zulüm, nice ihanetler yaşadı…’ (s.42
Dervişlerin birbirinin ruhunu okuduğunu yazan Pala, düşüncenin yazıya aktarılması, akıldan geçenlerin yansıtılması olan bilinççakımını sayfada ortalama 0.0947 (0.0362) kez kullanmış. (0.4 p) Yüksek bir oran. “ ‘Bizim de bir kanada ihtiyacımız var şimdi ya…’ diye geçirdim içimden.” (s.43) Geleceğin romanının olmazsa olmazı iç sese önem vermiş.
Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’nde yaptığı gibi ikilemeleri bir tümcede çifter çifter kullanan Pala, kullanıldığı yere güç ve zenginlik katan ikilemeleri sayfada ortalama 0.4 (0.8) kez kullanmış. (0.8 p) ‘bu topraklara verdiği ruhtur ki ışık ışık iman, demet demet huzur olup yayılmış.’ (s.29) Daha çok imge metaforu yaratmak için koşar gibi/büyük adım atmak istemiş…
‘Hâzâ Divan – ı ve Risaletü’n – Nushiyye adlı iki kitabı olan Derviş Yunus’u anlatan Pala, şiirin olmazsa olmazı önad sıfata sayfada ortalama 5.6 (5.5) kez yer vermiş. (11 p) ‘biz altı kişi kerpiç kestik’ (s.50) ‘bu yolda coşkun bir seli’ (s.255)
Zaman ve Mekâna uygun anlatımlar yapan pala, soyutlama düşünme aracı terimi sayfada ortalama 5.4 (4) kez kullanmış. (16.2 p) ‘sakladığımız tarhana suyunu tirit ile’ (s.50) “Ustam da bu yüzden yeni işkence aletime ‘Şaman Çatalı’ adını verdi.” (s.174)
Yunus’un şiirlerindeki ‘aşk’ sözcüğünün yerine ‘din’ sözcüğünü koyup okuyun (ardında ne var, demek geçti içimden… ben ‘aşk’ sözcüğünün yerine ‘sevgi’ sözcüğünü koydum...) diyen Pala, kullanıldığı yere derinlik ve estetiklik katan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.6 (1) kez kullanmış. (1.8 p) ‘Şimdilik kimim kimsem yoksa’ (s.100)
Mektup tekniğinden de yararlanan (0 p) Pala, yazının içinde süs gibi duran hazır söz kalıplarını montaj tekniğiyle sayfada ortalama 0.078 (0.0595) kez kullanmış. (0.8 p) “Hacı Bektaş Hazretleri kapısına gelen herkese yolunu özetliyor, ‘Eline, diline, beline!..’ diyordu” (s.72)
Anadolu’da iki üç yerde gömütü olan Yunus’u anlatan Pala, yüz elli beş dize şiir, on dize kaside, sekiz dize türkü ve iki dize ağıt alıntı yapmış. (0.1 p)                        
Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre İskender Pala’nın ‘Od / Bizim Yunus’ romanına 95.5 puan verildi. En yaman eleştiri kıyaslamaktır!.. Düşüngülü Eleştiri, son söz değildir. Romanları türlerine göre kıyaslamayı size bırakıyorum.  Muzaffer Koçer’in ‘Gökçek Ölmemiş’ 110.9 p, Nurgün Erdinç’in ‘Kan Kırmızı İhanet’ 85.3 p, Muammer Yüksel’in ‘Cennet’ 94.5 p, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ 96.2 p, Çetin Yiğenoğlu’nun ‘Kırmızı Koku’ 105.6 p, Yavuz Bahadıroğlu’nun ‘Kırım Kan Ağlıyor’ 76.8 p, Ahmet Ümit’in ‘Bab – ı Esrar’ 121 p, Hasan Hüseyin Gündüzalp’in ‘Yuğ’ 118 p, Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ 109.4 p, Canan Tan’ın ‘En Son Yürekler Ölür’ 115.4 p, Elif Şafak’ın ‘Aşk’ 118.1 p, Ayfer Tunç’un ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ 102.2 p, Sinan Akyüz’ün ‘Sevmek Zorunda Değilsin Beni’ 91.3 p, Ece Temelkuran’ın ‘Muz Sesleri’ 130.2 p, İnci Aral’ın Sadakat’ine 122.1 p, Oya Baydar'ın 'Çöplüğün Generali'ne 104.2 p, Tolga Gümüşay’ın ‘Hiç Kimsenin Kenti’ne 105.9 p, Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası’na 117.8 p, Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları / Tebrizli Şems’e 84.8 p, İskender Pala’nın Şah ve Sultan’a 112.6 p, Sürayya Köle’nin ‘Yakası Kürklü Yeşil Parka’ 107.9 p, Sinan Akyüz’ün ‘Piruze / Şam’da Bir Türk Gelin’ 102.9 p, Zülfü Livaneli’nin ‘Serenad’ 118.6 p, Nedim Gürsel’in ‘Şeytan, Melek ve Komünist’ 124.3 p, Elif Şafak’ın İskender 126.5 p, Ayşe Kulin’in Gizli Anların Yolcusu romanına 127.8 puan verilmişti. Od / Bizim Yunus / İskender Pala / Kapı Yayınları / 359 s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...