19 Haziran 2016 Pazar

Kız Çocuklarını Küfürden Nasıl Uzak Tutabiliriz?

Küfür ve argo kullanımı gençlerimiz arasında çok yaygın. Son dönemlerde kızlar arasında da hızla artan olumsuz bir davranış. Bazen sokakta giderken rast geldiğim üç-beş erkek ve hatta kız çocuğunun aralarında sıradan herhangi bir konuda konuşurken dahi aynı cümle içerisinde defalarca küfür ifadesi kullandığını görmek beni gerçekten üzüyor.

Bunu yapan büyükler maalesef daha da çok. Yanından bir kadın mı, bir çocuk mu, bir yaşlı mı, kimin geçtiği hiç umurunda bile olmadan öyle pis kelimeler kullanıyorlar ki ağzım açık kalıyor, çoğunlukla da sert bakışlarım veya bizzat uyarılarım ile maalesef müdahale etmek ve etraflarının farkında olmalarını sağlamak durumunda kalıyorum.
[quote_center]Elbette çocuklar medyadan, arkadaşlarından duyduklarını taklit ederek ve çoğunlukla anlamının hiç farkında olmadan kullanıyorlar argo ve küfürleri. [/quote_center]Her ne kadar dış etkenlerin etkisi büyük olsa da ben bu konuda biz annelere de çok iş düştüğünü düşünüyorum. Oğlum henüz 2,5 yaşında ve yeni yeni konuşuyor. Henüz bir erkek çocuk büyütme deneyiminin başında olsam da biri 9 diğeri 14 yaşındaki kızlarımı yetiştirirken bu konunun nasıl üstesinden geldiğimi anlatmaya çalışacağım size.küfür
Çocukların yoğun şekilde argo ve hatta küfür kullanımına eğildikleri iki önemli dönem oluyor hayatta.
Bunlardan ilki 3-4 yaş döneminde gerçekleşiyor. Nedenini tam olarak bilmiyorum ama psikologlar da çocukların 3-4 yaşlarında o dönemler için kötü kelime kabul edeceğimiz bazı kelimeleri kullanma ihtiyacı içerisine girdiklerini belirtiyorlar. Bu durumu ilk olarak büyük kızımda yaşamıştım. Kreşte öğrenerek evde bir kaç kez bu tip kelimeler kullanmaya başladığını gördüğümde bu dönemi insanların içerisinde rezil olmadan nasıl atlatabilirim diye düşündüm. Kızımla bir konuşma yapmanın zamanı gelmişti.
[pull_quote_center]Kendisin karşıma alıp; ….., ….. gibi bazı kelimelerin ayıp kelimeler olduğunu, başkalarının yanında kullanmaması gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak psikologlar bile argo kelime kullanımını bu yaş için bir ihtiyaç olarak tanımlıyorken ben kızımın bu ihtiyacını giderebileceğine dair nasıl bir yöntem bulabilirdim?[/pull_quote_center]
Ben de kendisine içinden bu tip kelimeler kullanmak geldiğinde hemen gelip benim kulağıma söyleyebileceğini, bu kelimelerin bizim ikimizin sır kelimeleri olacağını ve ona hiçbir zaman kızmayacağımı söyledim. Bu yöntem tuttu. Çok defa kızım yanımızda birileri varken koşarak gelip kulağıma eğilip “Anne ….” der, hızla uzaklaşıp oyununa devam ederdi. Ben de kendisine göz kırpıp “aramızda tamam mı?” deyip ona bir rahat alan yaratmaya çalışırdım. Bu yöntem büyük kızımda da, küçük kızımda da epey işime yaradı ve şükürler olsun ki toplum içerisinde herhangi bir kriz veya sorun yaşamadık.küfür eden
Sonra yıllar geçti. Büyük kızım 6. Sınıftan yani 11-12 yaşından itibaren argo ve küfür kullanımının en yoğun olduğu malum ergenlik dönemine adım attı. Etrafındaki kızlı erkekli bütün arkadaşları bu konuşma şekline sahipken O da ister istemez bu durumdan etkilenmeye başladı. Hatta bazılarının anlamını bizzat gelip bana soruyordu. Bu konuda kızım ile bir konuşma yapmam gerektiğini düşünüp bir yatak sohbetine küfrü ve argoyu konu ettim.
“Mal mısın, bu neyin kafası, oha, çüş” gibi (buraya yazdığım için ayrıca özür diliyorum) Argo kelimeleri kullanabileceğini ama bunu sadece arkadaşları ile birlikteyken yapabileceğini, kesinlikle eve taşımasının, bizimle, kardeşleriyle konuşurken kullanmasının ve kardeşlerine kötü örnek olmasının yasak olduğunu söyledim kendine. En azından bu konuda rahat bir alanının olduğunu bilmesi önemliydi zira.
[quote_box_left]Kızım okulda kız erkek tüm arkadaşlarının küfürlü konuştuğunu söylediğinde de bana ne tür şeyler söylediklerini söylemesini istedim. [/quote_box_left]Utandı elbet. Bazılarını O söyledi bazılarını bizzat ben söyledim. Bunu hiç kullanmamama rağmen benim de küfürleri bildiğimi göstermek için özellikle yaptım. Sonra da kendisine; küfürleri bilmesinin ayıp bir şey olmadığını, en azından karşısındaki biri O’na söylediğinde ne anlama geldiğini bilmek ve buna göre tepki verebilmek için küfürlerin anlamını bilmesi gerektiğini söyledim, ancak bilmek ile kullanmanın çok ayrı şeyler olduğunun da altını çizdim.küfür eden kız çocuk
Kızımı en çok şu sorum etkiledi. “Bana içerisinde kadını aşağılayan ifade yer almayan bir tane küfür söyleyebilir misin?” diye sordum. Evet, elbette bulamadı. “Gördün mü”dedim kendisine, “küfürlerin hepsi maalesef kadın cinsini aşağılayan ifadeler. Bir erkek bir erkeğe küfür ederken bile aslında ona değil o erkeğin annesine, karısına veya kız kardeşine küfür ediyor. Sen bir genç kız olarak bu kelimeleri kullandığında en başta kendi cinsini ayaklar altına almış oluyorsun. Bir genç kız, bir kadın kendi cinsine saygı duymayıp bu küfürleri kullanırsa, karşı cinse bunu kullanmak için en güzel hakkı da vermiş olmaz mı? İşte sen de bunun bilincinde olmalısın” dedim. Kızım düşününce “gerçekten de anne bir tane bile kadın ile ilgili olmayan küfür bulamıyorum” dedi.
KIZIMA LÜTFEN SADECE KENDİN DEĞİL BUNDAN SONRA, HADİ ERKEKLERİ GEÇ AMA BİR TANE BİLE KIZ ARKADAŞIN BİR KÜFÜR KULLANDIĞINDA HEMEN ONU DURDURUP BU SÖYLEDİĞİN KELİME BİZ KADINLARI AŞAĞILIYOR SEN BİR GENÇ KIZ OLARAK NEDEN BUNU KULLANIYORSUN DİYE SOR VE ARKADAŞLARIN ARASINDA DA BİR FARKINDALIK YARAT DİYE DE TEMBİH ETTİM. KADIN OLMANIN GURURU VE ONURU FARKINDALIĞI…
Zaten yapısı gereği küfür kullanmayan kızım çok şükür ki bu konuşmadan sonra küfür etmenin öyle havalı görünmek için iyi bir şey olmadığının, aksine kadınlara büyük bir kötülük olduğunun daha bilincinde bir birey ve en önemlisi etrafındakilere bu konuda yön gösterebilecek bir farkındalığa sahip.
Oğlum ergenlik dönemine girdiğinde bu konuda neler yapacağım henüz bilmiyorum ama yapacağım en iyi şey tek tek küfürleri ele alarak bak burada anneni, ablalarını, kız kardeşlerini ve hatta ileride eşini aşağılayan ifadeler var, sen de lütfen kullanma ve kullandırtma demek olacak.

12 Haziran 2016 Pazar

Nefis Hakkında - Ömer Tuğrul İnançer Hocaefendi


Kalb, yürek, gönül, nefs hakkında bilgi verir misiniz?

Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir. Buna, gönül diyoruz. Ampul yürek ise, ışığı da kalbdir, buna gönül de denir.

Gönül insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki bütün aza, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İtikad eden, yani iman eden, kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, dine uyar. Kalbi kötü olan dinden kaçar. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ dinlerini Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Dünyada rahat, huzur içinde yaşarlar. Ahirette de, ebedi, sonsuz saadete kavuşurlar.

Yürekli cesur demek iken, kalbi var veya kalbli demek yüreği hasta demektir. Yüreksiz, cesaretsiz, korkak demek iken, kalbsiz, merhametsiz demektir. Gönül kalb demek ise de, gönülsüz demek, kalbsiz demek değildir. Gönülsüz isteksiz demektir. Türkçe’den başka dile tercüme yapılırken, kalb eşittir yürek diye tercüme edilirse tuhaflıklar olur. İşte Arapça’dan veya başka dillerden Türkçe’ye tercüme yapılınca bu incelikler bilinmezse gariplikler ortaya çıkar.

Gönül bir de nefs anlamında kullanılır. Nefs kelimesi, yirmiyi aşkın anlamda kullanılmaktadır. Ruh, can, kan, benlik, iç, kalb, büyüklük, yücelik, irade gibi. Fakat daha çok iki anlamı vardır: 

Birincisi
, bir şeyin özü, kendisi, kişi. Mesela, Kur'an-ı kerimde, (Her nefs, ölümü tadıcıdır) buyuruluyor. 

İkincisi
, dine uymayan isteklerin kaynağı olarak kullanılır. Buna nefs-i emmare de denir. Bu nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır. Mesela hadis-i kudside (Nefsine düşmanlık et, çünkü o benim düşmanımdır)buyurulmuştur. 

11 Haziran 2016 Cumartesi

Evlilik


Evlilik


Evlilik nedir?


Evlilik Nedir?


Harabat ehline hor bakma... Nalıncı Baba ile Sultan Murad Han...


Ahmet Bozkuş'tan ağlatan hikaye


Bizzat Şeytan Uğraşıyor

Bizzat Şeytan Uğraşıyor

Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı. Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:

-Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size helal kıldım. Yiyiniz içiniz.

Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı:

-Sakın oruçlarınızı açmayın!

Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:

- "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım.

Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.

Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007

Beşikte Oruç

Beşikte Oruç

Abdulkadir Geylani Hazretleri, henüz iki-üç aylıkken görülen kerametlerini annesi söyle anlatır:

"Oğlum henüz birkaç aylıktı. Mübarek Ramazan ayı geldi. Birinci gün şafak söktükten güneş batıncaya kadar bütün gün hiç süt emmedi. İkinci gün de ayni durum tekrar edince anladım ki Abdulkadir oruç tutuyor.

İkinci sene Şaban ayının sonuna doğru hava fazla bulutlu olduğu için halk Ay'ı göremedi. Ramazanın başlama tarihini tespit edemediler. Abdulkadir'in bu meziyetini bilenler hemen annesinin yanına gidip onun süt emip emmediğini sordular. Gerçekten o gün Abdulkadir şafaktan beri süt emmemişti. Daha sonra o günün ramazanın birinci günü olduğu anlaşıldı.

Beşikteyken oruç tuttuğunu şu beyit ile dile getirir.

"Başlangıcım şöyleydi, dillerde söylenirdi. 
Beşikteyken oruçtum, bunu herkes bilirdi.

Allah ona ayağını veli kullarımın omuzlarına koy derken sebebi bu olsa gerek ...

Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007

Ayeti Kerimenin İndirdiği İftar

Ayeti Kerimenin İndirdiği İftar

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçük yaşta hastalanırlar. Hz. Ali ile Hz. Fatıma çocuklar iyi olunca, ikisi de oruç tutar. Birinci gün, iftar için hazırladıkları yemeği, o esnada kapılarına gelen yetimlere vererek, iftar etmeden, ikinci günün orucuna başlarlar. O  akşam iftarlığını da, yine o saatte kapıya gelip, (Allah için bir şey verin!) diyen fakir ve miskinlere verdiler. O gece de, iftar etmeden, üçüncü günün orucuna başladılar. O akşam dahi, kapılarına gelen esirleri boş çevirmemek için iftarlıklarını bunlara verdiler.

Bunun üzerine, Ayet-i Kerime indi. Ayet-i Kerimenin Meal-i Alisi şöyledir: 

"Bunlar, adaklarını yerine getirdiler. Uzun ve sürekli olan kıyamet gününden korktukları için, çok sevdikleri ve canlarının istediği yemekleri miskin, yetim ve esirlere verdiler. Biz bunları, Allahu Teala'nın rızası için yitirdik. Sizden karşılık olarak bir teşekkür, bir şey beklemedik, bir şey istemeyiz dediler.  Bunun için, Cenab-ı Hak, onlara Şarab-ı Tahur içirdi."
(İnsan, 7-9, 21)

Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007

22 Mayıs 2016 Pazar

İşte Ankara'da yapılacak dev stadyum!

İşte Ankara'da yapılacak dev stadyum!

UEFA standartlarına uygun olarak projelendirilmiş 20 bin kişilik stadın temeli, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından, 5 Mayıs Perşembe günü Etimesgut'ta düzenlenecek törenle atılacak.

Başkan Melih Gökçek'in 2016 yılı projeleri arasında açıkladığı önemli projeler arasında yer alan stadyum, 62 bin 255 metrekare arazi üzerine kurulacak ve 37 bin 765 metrekare inşaat kullanım alanına sahip olacak.

Bölgenin doğal eğimlerine uygun olarak ve topografyadan yararlanılarak inşa edilecek stadyum, kolay ve tıkanıklıklara yol açmayacak sirkülâsyonuyla, seyirciler, sporcular, basın ve VIP mensupları için güvenli ve hızlı şekilde hareket etme imkânı sağlayacak.
 
-YARI AÇIK KABUK ÇATI SİSTEMİYLE İNŞA EDİLECEK

Stadyum, betonarme prefabrik tribün üzerine dairesel çelik yapı, yarı açık "kabuk çatı" sistemiyle inşa edilecek. Taşıyıcı sistemi çelik strüktür; üstü de yalıtma işlemlerinde kullanılan membranla kaplanacak olan stat, 22 metre yükseklikte olacak; bodrum, zemin ve 2 kattan oluşacak.
 
-METROYLA ULAŞIM   

Eryaman Stadyumu, konumu itibariyle sporseverlere ulaşım kolaylığı da sağlayacak. Stadyum, metro istasyonuyla parsel komşusu konumunda bulunuyor.
Harikalar Diyarı'na 1 kilometre, Eryaman - Sincan bağlantı yoluna 1 kilometre, Ankara Çevre Yolu'na 2 kilometre ve İstanbul Yolu'na 4 kilometrelik mesafede olacak stat, mimari formu nedeniyle de yer aldığı çevreye değer katacak.

Ankara şehidini gözyaşlarıyla uğurladı!

Mardin'in Nusaybin ilçesinde sürdürülen operasyonlar sırasında şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Adil Yurtoğlu için Çamlıdere Merkez Camii'nde cenaze töreni düzenlendi.

ŞEHİDİN ANNESİNİN SÖZLERİ YÜREKLERİ DAĞLADI

Şehidin annesi Sabriye Yurtoğlu'nun al bayraklı tabuta sarılarak söylediği sözler yürekleri dağladı. Anne Yurtoğlu, al bayraklı tabuta sarılarak, “Yavrum sana hiç kıyamam ben. Nasıl dayanayım ben bu acıya” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Baba Nurettin Yurtoğlu ise, “Şehide ağlanmaz. Allahım cennetine alsın, Peygamberimiz şefaat etsin, mekanı cennet olsun” dedi.

Şehidin uğurlandığı Çamlıdere sokakları bayraklarla donatıldı. Şehidin cenazesi cenaze namazının ardından toprağa verilmek üzere Şeyh Semerkandi Türbesi'ne götürülürken binlerce kişi “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları attı. Şehit Yurtoğlu, vasiyeti üzerine Şeyh Semerkandi Türbesi'nde toprağa verildi.

Başkan Gökçek'ten Ankara'ya mania hattı müjdesi!

Gökçek, Büyükşehir Belediyesi ile Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri komutanlığı arasında yaklaşık 1,5 yıldan bu yana devam eden,4 görüşmelerin olumlu sonuçlandığını bildirdi.
         Mania hattının, Ankara'nın gelişiminde ciddi bir sorun olduğunu belirten Gökçek, şunları söyledi:
        
 "Ankara merkezinde bulunan askeri havaalanlarına ait mania planları, mevcut imar planlarında verilen imar haklarının kullanılmasına kısıtlama getiriyordu.  Ankara'da uzun yıllardır kangren olan mania hattı, yapılan görüşmeler neticesinde olumlu bir sonuca ulaştı. Etimesgut Havaalanı'nın yaklaşım alanı olan Yenimahalle ve Etimesgut bölgeleri ile Çankaya'nın, bu havaalanın etkisinde olan bölgelerindeki mania hattının kaldırılması konusunda, Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile mutabık kalındı. 1.5 yıldan beri devam eden çalışmalarımız, nihayet semeresini verdi. Ankaralılara hayırlı, uğurlu olsun.”
         
Çankaya bölgesini ilgilendiren Güvercinlik Havaalanı ile ilgili Milli Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki görüşmelerin de devam ettiğini bildiren Başkan Gökçek, "İnşallah bu bölgeyle ilgili de 2-3 ay içerisinde çözüm sağlayacağız" dedi.
          
-MANİA HATTI NEDİR:

"Uçuş güvenliği" için Milli Savunma Bakanlığı'nca uygulanan mania hattı, havaalanlarını kullanan hava araçlarının, doğal zemin yükseklikleri ile mevcut veya yapılacak yapıların yüksekliklerinden olumsuz etkilenmeden güvenli bir şekilde iniş ve kalkışını sağlamak üzere mevcut pistlere yaklaşma bölgeleri ve bu bölgelerin yüksekliklerini belirliyor. 

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Dokunulmazlık Oylamasında Hangi Partiler Fire Verdi?

TBMM Genel Kurulunda fezlekesi olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliği teklifinin ilk oylamasından 348 kabul, 155 ret, 8 çekimser, 25 boş oy çıktı. Bu sonuçlara göre Anayasadaki dokunulmazlık maddesinin değiştirilebilmesi için yeterli olan 367 oy sağlanamamış oldu. Peki oylamada hangi parti ya da partilerden fire verildi?
FİRE HANGİ PARTİDEN?
Meclis'te oylama gizli yapıldığı için hangi parti milletvekillerinin oylamada red oyu verdiği bilinmiyor. Ama teklifi veren ve 316 milletvekili bulunan AK Parti'de tüm vekillerin kabul oyu vereceği düşünülüyordu. Teklife MHP'nin daha önce açıkladığı gibi 40 milletvekilinin de "evet" demesi bekleniyordu. AK Parti ve MHP'nin evet verdikleri düşünülürse toplam oyun 356 olması gerekiyordu. Bu durumda tüm partilerden fezlekesi olan milletvekilleri bulunduğuna göre her 3 partiden de yani AK PartiMHP ve CHP'den dokunulmazlık oylamasında fire verilmiş olma ihtimali bulunuyor.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN KAÇ OY GEREKLİ
Anayasa değişikliğinin Meclis'ten geçebilmesi için 550 milletvekilinden 367'sinin "evet" demesi gerekiyor. 367 ile 330 arasında evet oy çıkarsa bu sefer referandum yolu açılıyor. 330'un altı ise reddedilmiş sayılıyor.
KILIÇDAROĞLU'NDAN FİRE AÇIKLAMASI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dokunulmazlıklar için "evet" diyeceğini açıklamasına rağmen bazı milletvekilleri "hayır" oyu kullanacağını açıklamıştı. Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, "İçtiğim yemine sadık kalacağım. Anayasa'ya aykırı olan bir düzenlemenin oylamasına katılmayı etik bulmuyorum" demişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıklara ilişkin anayasa değişikliği teklifi oylamasında partisinden fire bekleyip beklemediğine ilişkin bir soruya, "Gizli oylama bu arkadaşlar" yanıtını vermişti.

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Fiziksel Mekânın Öğrenciye Etkisi

Türkiye, OECD ülkeleri arasında derslik başına düşen öğrenci sayısının yüksekliği açısından en ön sıralarda yer almaktadır. Son yıllardaki derslik yapımındaki artışa rağmen bu durum çok yavaş değişmektedir.
Derslik başına düşen öğrenci sayısının yüksekliğinin yanısıra, eğitim ortamlarının dizaynı, düzenlenmesi, kullanılan teknoloji ve ders araç-gereçlerinin zenginliği de öğrenci başarısı ve davranışlarını etkilemektedir.
Sistemin belirlediği amaçların gerçekleşmesi, sınıf ortamının amaca en uygun biçimde örgütlenmesi ile gerçekleşebilir. Sonuçta, öğrenci okulda bulunduğu sürenin büyük bir bölümünü öğretmeni ile birlikte sınıfta geçirmektedir. Bu süreçte, öğretmen, öğrenci ve sınıfın fiziki koşulları eğitim-öğretimin başarılı olabilmesi için en önemli etkenlerdir. Öğretmenin kendisine verilen süre içerisinde belirlenen amaçlara ulaşabilmesi için kendi yeterlikleri ile beraber, sınıf ortamının eğitim-öğretim etkinliklerine uygun düzenlenmesi de gerekmektedir (Asan, 2011).
Öğretmen-öğrenci yaşamının büyük bir bölümünün geçtiği fiziksel mekan, içerisinde bir takım özellikleri barındırmalıdır. Bunların; işlevsel olması, öğrencide duygu yoğunluğu ortaya çıkarması, farklı amaçlara hizmet edebilecek esnekliğe sahip olması ve estetik bir değere sahip olması gerekir. Çünkü fiziki çevre, öğrenci üzerinde psikolojik etkilerde bulunmaktadır. Bu çevre, öğrenmeyi ya cesaretlendirecek ve artıracak ya da önleyecek veya cesaret kıracaktır( Odacı, Uludağ 2002). Öğrenme-öğretme ortamının fiziksel değişkenleri olarak; öğrenci sayısı, ısı, renk, gürültü, temizlik, görünüm ve yerleşim düzeni sayılabilir.
Öğrenci Başarısını Etkileyebilecek Unsurlar:
1. Sınıfta etkili zaman yönetimi
2. Eğitim teknolojisi kullanma
3. Eğitim teknolojisinden faydalanma
4. Motivasyon
5. Görsel materyal kullanımı
6. İstenmeyen davranışların ortadan kaldırılması
7. Konsantrasyon
8. Ders tekrarı
9. Bireysel farklılıklara dikkate alma
10. Öğrenci merkezli eğitim, olarak sıralanabilir.
Asan (2011) tarafından yapılan araştırma sonucunda;
Mükemmel Sınıfların, teknolojik donanımları ve fiziksel şartları sayesinde öğrenci merkezli eğitim modelinin uygulanmasına yönelik olarak öğretmenlere kolaylık sağladığı ancak bazı öğretmenlerin bu sınıflardaki teknolojiyi kullanma konusunda yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Öğrenci sayılarının uygun hale getirilmeden fiziksel şartlarda iyileştirilme yapılmasının öğrenci merkezli eğitim modeli uygulama konusunda fayda sağlamadığı ve öğrencilerdeki stresi fazla azaltmadığı ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, birden çok öğretim modeli uygulanmasına fırsat verdiği, farklı zeka seviyelerindeki ve farklızeka türlerindeki öğrencilere ulaşma konusunda kolaylıklar sağladığı anlaşılmıştır.
Mükemmel Sınıfların, öğrencilerin sosyal yanlarının gelişmesine katkıda bulunduğu, öğrencilerin kendilerini klasik sınıflara oranla daha iyi ifade edebildiği ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, farklı öğretim yöntemleri kullanılmasını sağladığı, öğrenme becerilerini olumlu yönde etkilediği ve öğrenmeyi daha kolay ve kalıcı hale getirdiği ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, klasik sınıflardaki zaman kayıplarını ortadan kaldırdığı ancak sınıflardaki teknolojiye yabancı olan öğretmenlerin zaman kayıplarının arttığı ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıflardaki teknolojik aletlerin öğrenciler açısından dikkat çekici olduğu, farklı araç- gereçlerin öğrencilerin dikkat sürelerini uzattığı, konsantre kayıplarının azaldığı ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, daha fazla ders tekrarı ve araştırma yapma imkanı sağladığı, proje-performans ödevlerinin sınıflarda rahatlıkla yapılabildiği ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıflardaki ve bilgi teknoloji sınıflarındaki bilgisayarların kitap, ansiklopedi ve kütüphane kullanımını ortadan kaldırdığı ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, her ders için öğrencilere yeterince görsel öğrenme materyali sağladığı anlaşılmıştır.
Mükemmel Sınıfların, öğrencileri rahatlattığı, bu sınıflarda stres oluşturacak bir unsurun bulunmadığı, bu sınıflarda eğlenceli zaman geçirildiği anlaşılmıştır.
Mükemmel Sınıfların, öğrencilerin temizlik alışkanlıklarını olumlu yönde etkilediği, öğretmen ve öğrencilerin klasik sınıflara oranla temizlik konusunda daha hassas davrandığı anlaşılmıştır.
Mükemmel Sınıflarda herkesin kendine ait bir dolabı olmasının sınıf düzenine olumlu katkı yaptığı anlaşılmıştır.
Bu projeyle birlikte öğrencilerde temizlik, düzen, sınıfını sahiplenme davranışlarının olumlu yönde değişmeye başladığı ancak bu davranışların standartlaşmasının zamana bağlı olduğu görüşü ortaya çıkmıştır.
Mükemmel Sınıfların, istenmeyen öğrenci davranışlarını önemli oranda azalttığı anlaşılmıştır.
Bu sonuçlar, fiziksel mekanın, öğrenci başarısını arttırdığını ve davranışlarını olumlu yönde değiştirdiğini göstermektedir.
Asan (2011) bu konuda şunları önermiştir;
-Öğretmenlerin, hizmet içi eğitimle desteklenmeleri gerekmektedir.
-Öğrenci sayılarının bu sınıflardan daha fazla verim alabilecek düzeye getirilmesi gerekir.
-Sınıflarda öğrencilerin dokunabilecekleri üç boyutlu ders araç-gereçlerinin de bulundurulması gerekir.
-Öğretmenlerin çoklu zeka uygulamaları konusunda bilgilendirilmesi gereklidir.
-Sınıflardaki teknolojinin amaç dışı kullanımının önüne geçilmesi amacıyla gerekli denetimlerin yapılması ve öğrencilerin teknolojinin amaç dışı kullanılmasının sakıncaları konusunda bilgilendirilmesi gerekir.
-Öğrencilerin bilgisayar ve internete bağımlı hale gelmesini önlemek amacıyla gerekli tedbirlerin alınması, öğrencilerin araştırma yaparken kütüphane kullanmalarının özendirilmesi gerekir.
Kaynaklar
Asan, C.(2011). Fiziksel Mekânın Öğrenci Başarısına ve Öğrenci Davranışlarına Etkisi. 20. Eğitim Bilimleri Kurultayı / Burdur
Odacı, H, Uludağ, Z. (2002) Eğitim Öğretim Faaliyetlerinde Fiziksel Mekan www.bilbulpaylas.com/etkinegitim-ogretimde-fiziksel-mekan/ Erişim Tarihi 21.12.2014


Kaynak: http://www.egitimciyiz.com/fiziksel-mekanin-ogrenciye-etkisi.html/#ixzz48f437OIO

İlham Veren En İyi Sınıf Tasarımları

İlham Veren En İyi Sınıf Tasarımları (Fotoğraflarla)

Bir çoğumuz üniversitedeki materyal geliştirme ve sınıf yönetimi derslerinden hatırlayacaktır sınıf tasarımı ile ilgili konuları. Genelde eğitim kitaplarımızda sınıf tasarımının işin temeli olduğu ve özellikle sınıf yönetimi, öğrenci motivasyonu, kalıcı öğrenme gibi konularda kilit rol oynadığı yazmaktaydı. Ancak mezun olduktan sonra özellikle devlet okullarında göreve başladığımızda o ideal sınıf ortamını yakalamanın neredeyse imkansız olduğunu gördük. Tabi özel okullarda çalışanlarımız bu konuda biraz daha şanslılar.
Aşağıda örnek sınıf düzenleri ile ilgili birkaç fotoğrafı inceleyip yazıya devam edelim…
Mezun olduğumda atanmadan önce Amerikan Kültür Dil Okulları’ında 4 ay çalışıp orada akıllı sınıf kullanan ve kişisel yaşamında da teknoloji bağımlısı olan  ben, memleketimden 1000km uzakta Tarsus/Mersin’in interneti geçtim suyu bile olmayan, Torosların eteğinde bir köy okuluna atanınca baya bocalamıştım. (İnternet çeksin diye cep telefonumu okulun damına koyup 3mt kablo ile pencereden sınıfıma çektiğimi hatırlıyorum 🙂 ) Eminim bu yazıyı okuyanlarınızın bir kısmı hala büyük zorluklarla bu yazıya ulaşabilmiştir.
Tabi bir çoğumuz bu örneklerin sınıflarda uygulanamayacağını veya uygulamanın zor olacağını söyleyeceklerdir. Okullarımızın öyle eksikleri var ki bu şekilde sınıflar oluşturmak hayalmiş gibi görünüyor. Ancak yurtdışındaki devlet okullarında ve ülkemizdeki özel okullarda bunların uygulanabildiğini biliyoruz ve görüyoruz. Bu konuda “devlet okullarını özel okullardan ayıran nedir?” kısmına hiç girmeyeceğim. Zaten farkın nereden kaynaklandığını siz değerli meslektaşlarım benden daha iyi biliyorsunuz.
Ben sadece bu konu aklımızın bir köşesinde bulunsun diye bu örnekleri vermek istedim. TED Mersin Koleji’nde aldığımız Cambridge Teacher Training eğitimlerinde yıllar sonra (içindeki heyecanı neredeyse kaybetmiş bir öğretmen olarak) kolejin öğretmenlerinden Larissa hanımın dil sınıfını görünce nasıl heyecanlandığımı, eşimle birlikte gittiğimiz Hollanda seyahatinde halamın evinin karşısındaki okulun sınıflarını incelediğimizde ağzımızın nasıl açık kaldığını çok iyi anımsıyorum. Bu heyecanı ben yaşıyorsam kim bilir o sınıfta eğitim almaya gelen öğrenciler derslerinden nasıl da zevk alacaklardır.
Hayatta yaptığım her işte hedefim önce o işten zevk almak olmuştur. Aynı şekilde öğrencilerimin de zevk almadan İngilizce öğrenemediklerini ve hatta İngilizce’den nefret ettiklerini yıllar içinde tespit ettim. Ne dersiniz siz sınıfınızda eğitim verirken zevk alıyor musunuz?

İlköğretimde Öğretmen-Öğrenci Etkileşimine Sınıf Yönetimi Kurallarının Etkisi-3

Sınıf Kuralları
Tüm etkinliklerin belli bir kurallar dizisi içinde gerçekleşmesi beklenir.Kural, sınıfta yer alan eğitim yaşantılarının amaçlarına dönük kararlar dizisi olarak tanımlanabilir.Kurallar, önceden verilmiş hazır kararlardır ve uygulanabilmektedir.
Sınıfta meydana gelen ilişki karmaşıklığı kuralların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.Neleri yapması neleri yapmaması gerektiğini önceden bilen bir öğrenci, bunların sonuçlarını da bildiğinden davranışlarını bunlara göre düzenlemektedir.
Kurallar herkes içindir ve bir kişiden diğerine değişmediği için yansızlığı ve kişisel istekler doğrultusunda yapılacakları engelleme olanağı sağlar.Kurallar sayesinde bireysel üstünlüğe gerek kalmadan, yöneticinin yetkisinin benimsenmesi kolaylaşır. Yani öğrenciler yapılması istenenleri tereddütsüz kabul ederler.Ödül ve ceza kabul edilebilir bir hale gelir.Sınıfta, kurallar sayesinde öğretmenin karar gereksinimi ve öğrencinin yönlendirme arayışı azalır.
Sınıf kuralları sınıftakilerin ve okulun karşılıklı beklentilerinin gerçekleşmesini sağlayacak düzeni kurmalıdır.Amaçlara uygun beklentilerinin, sınıfta, uzlaşma ile sınıf kurallarına dönüştürülmesi gerekir.
Kurallar, amaçlara gidişi kolaylaştırmalı, görev dışı davranışı azaltıp görevle ilgili olanı çoğaltmalı, öğrenme ortamı ve çevresinin rahatını-güvenliğini sağlamalı, komşu sınıfın ve yakın kişilerin rahatsız edilmesini önlemeli, amaca uygun davranışların ölçümlerini belirtmelidir(13).
Kuralların niteliğinin yanı sıra, anlatım biçimi de önemlidir.Etkili bir anlatım yöntemi geliştirmek, kalıcı ve sürekli bir eğitim ortamı oluşturmanın ön koşuludur.Kural anlatımında, ceza yerine ödül vurgulanmalı ve asla emir cümleleri şeklinde ifade edilmemelidir(14).
Öğretmen-Öğrenci İletişimi ve Sınıf Kurallarının
Belirlenmesi
Sınıf içi iletişim, tanışma ile başlar. Öğretmen öncelikle kendini tanıtmalı ve öğrencileri ile birlikte olmaktan mutlu olduğunu belirtmelidir.Tanışma, öğretmen için hem öğrenciler hakkında bilgi almak, hem de sınıf iklimini yumuşatmak için iyi bir fırsattır.Öğrenciler açısından ise, insan olarak önemsenmesinin ve özgüven geliştirmenin en iyi fırsatlarından biridir(15).
Öğretmene etkili bir sınıf yönetiminin düzenlenmesinde ve yürütülmesinde çok büyük sorumluluklar düşer. Öğrencilerin ilgi, beklenti ve gereksinimlerini tanımak etkili bir sınıf yönetimi için gereklidir.
Öğrencilerin kendi varoluşsal gerçekliği içinde algılanabilmesi ve öğrencinin bireysel varoluşunun gereklerini yaşayabilmesi için, sınıfta empatik bir iletişim örüntüsü oluşturulması gereklidir.Canlı bir sınıf ortamı oluşturmada sorumluluk alan, paylaşan, tartışan, eğlenen, öğrenen kısaca yaşayan öğrenci tipini yaratmak önemlidir. Tabii bunun için öğrencilerin fark edilmesi gerekir.Fark etmek ise öğrencilerin öğrenme kapasitelerini, ilgilerini, duygularını bilmektir.
Öğrenci-öğretmen ilişkisi birincil bir ilişki türüdür.Yani bire-bir ve insancıl yaklaşımı olan ben-sen ilişkisidir.Bu nedenle sınıftaki ilişkiler öğretmen kılavuzluğunda ve öğrencilerin katılımıyla belirlenmelidir.Öğretmen açıklayıcı, öğretici, düşündürücü ve tam yerinde diyebileceğimiz uygun kuralı bulmada yardım edici olmalı ki ilişkilerin amaçlarını tanıtabilmeli ve ilişkileri belirleyen kuralların bu amaçlara uygunluğunun saptanmasını sağlayabilmelidir.
Bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerinkinin bittiği düşünülürse; birlikte yaşanılan bir yerde özgürlük ve düzenin birlikte ve ölçülü kullanılması gerekir.Öğrenciler de tıpkı öğretmenler gibi düzeni severler ama baskıcı, sıkıcı ve kısıtlayıcı düzen istemezler.
Kural koymada önemli olan, öğretmen ve öğrencilerin ortak bir algı dayanağından hareketle anlayış birliğine ulaşmalarıdır. Öğrencilerin önceden bilgilendirilmesi ve görüşlerinin alınması kuralların geçerliklerini arttırır.
Sınıf içi olumsuz davranış olarak niteleyebileceğimiz; derse devam etmeme ya da derse geç gelme, derse hazırlıksız gelme, sınıfta uygun olmayan yer ve zamanda konuşma, arkadaşlarına, kendisine ya da eşyalara zarar verme, derste ders dışı etkinliklerle uğraşma gibi davranışların ortadan kaldırılmasında en etkili yollardan biri sınıf kurallarının belirlenmesidir.
Kurallar belirlendikten sonra, öğrencilere öğretilmeli, örnek çalışmalar yaptırılmalıdır.Okulun açıldığı ilk haftada sınıf kural ve süreçleri, programın bir parçası olarak öğretilmeli, dönütler değerlendirilip düzeltilmelidir (16).
Wandl’a göre kuralları bilmesi, öğrencinin kendine güveni, morali, başarısı üzerinde etkili olmaktadır. Kurallara uyum alışkanlık haline geldikçe, üst sınıflarda öğretmenin işi azalabilir.
Sınıf KurallarınınUygulanması ve Yaptırımı
Eğer öğretmen sınıfın tümünden sürekli haberdar değil, öğrencilerle iletişim kurmada yetersiz ve sınıfta uygun yerde bulunamıyorsa ne yazık ki bunlar konuşulanların dinlenilmemesine, yapılması istenenin yapılmamasına yönelmeyi kolaylaştırır.
Öğretmenin, yapmasını istediğinin yapılıp yapılmadığını denetlemediğini bilen öğrencilerden bazıları, bunları yapmamayı seçebilmektedir. Yani öğretmen, ders başında, izin almadan sınıfta konuşulmaması gerektiğini belirttiği halde ders anında buna dikkat etmiyorsa öğrenci de bu kuralı önemsemez.
Aynı zamanda kurallar ve uygulaması konularında, öğretmen ve yöneticiler arasında davranış tutarlılığının olması da gereklidir. Eğer öğrencilerin özellikleri gözetilip, kurallar ceza şeklinde değil de düzeltme-geliştirme amacıyla konup uygulanır ve bunların yanında öğretmenin soğukkanlılığına ve öğrencilerin sorumluluk düzeyine dikkat edilirse istenmeyen davranışlar önlenebilir.
Herkesin yanlış yapabileceğini bilerek, öğrencinin yaşının gerektirdiği ufak tefek yaramazlıklara hoşgörülü olan, soğuk ve dargın davranmayan, olumlu davranışı güçlendirmeye çalışan bir anlayışla, sağlık, sevgi, ait olma, güç, özgürlük, eğlence gereksinimlerinin karşılandığı bir sınıf ortamı olumlu davranışlara yöneltir(17).
Kuralların aşırı katılıkla izlenmesi, tekdüzelik, can sıkıtısı, hatta haksızlık yaratır, değişik durumlarda gösterilmesi de gereken esnekliği önler, ilişkileri mekanikleştirir. Katı kuralcılık, amaçlarla araçların yer değiştirmesine neden olur. Böylece kurallar araç olmaktan çıkar, kurala uymak amaç olur tıpkı yaşamak için yemenin, yemek için yaşamaya dönüşmesi gibi.
Öğrencinin davranışını engelleme yerine mantığına seslenilirse kurallara ait davranışın değiştirilmesi kolaylaşır.Çünkü engelleme, hırçınlık, direnme, olumsuz davranış yaratır. Buna karşın öğrencinin mantığına seslenilmesi olumlu davranış yaratılmasını hızlandırır. Aynı şekilde kuralların yukarıdan aşağıya asla değişmez mutlak doğrular şeklinde dikte ettirilmesi de olumsuz davranış yaratır.Egemen olmak amacına dönük bu tutum işlemeyen veya hatalı olan kuralların değiştirilmesini güçleştirir. Ayrıca bu, hem öğrencilerin kişilik gelişimlerini olumsuz yönde etkiler hem de sınıftaki yaşamı can sıkıcı bir hale getirir.
Kuralların denetimine ilişkin öğretmen ilgisi, her alanı kapsamalıdır.Örneğin öğretmenin öğrencinin kalemiyle bile ilgilenmesi, onun öğretmenle ilgili olgular oluşturmasına yol açar.
Sınıf düzeninin kurulması ve sürdürülmesi sınıf yönetiminin ana alanıdır.Eğitim stres yaratan bir iştir.Eğer düzensizlik yani kuralsızlık varsa ve bunu öğretmen düzeltemiyorsa bu stres daha da artar. Böylece, öğretmen verimlilik gösteremediği gibi öğrenci de hiç bir şey öğrenemez.Oysaki sınıf düzeni ve sınıfta uyum ile öğrenci başarısı arasında önemli bir ilişki vardır.
Sınıf yönetimi önem verilmesi gereken bir konudur.Çünkü; genel sınıf düzenini sağlamak gerçekten büyük bir çaba gerektirir. Bunun için de sınıf kurallarının belirlenmesi, uygulanması ve yaptırımı konusuna dikkat edilmesi gerekmektedir.
Buradan hareketle; ilköğretimde öğretmen-öğrenci etkileşimine sınıf yönetimi kurallarının etkisi konusunda sınıf öğretmenlerinin ve ilköğretim yöneticilerinin görüşlerini belirlemek amacıyla 1998-1999 öğretim yılı güz döneminde Denizli ilindeki Lütfi Ege İlköğretimOkulu,Hacı HalilBektaşİlköğretimOkulu, Raşit Özkardeş İlköğretimOkulu ve NamıkKemalİlköğretimOkullarında görev yapan sınıf öğretmenleri ve ilköğretim yöneticilerine literatür taraması sonucu oluşturulan 24 soruluk anket uygulanmıştır.Aynı zamanda bu okulların öğrencilerinin de görüşleri alınmıştır.
Yapılan araştırmaya göre üzerinde anket uygulanan öğretmenlerin büyük çoğunluğu (% 96,5) sınıf yönetimi ilke ve yöntemlerini bildiklerini, insanlarla ilişkilerinde iyi olduklarına inandıklarını ve derse katılımı sağlamak için uygun yöntemi kullandıklarını belirtmişlerdir.
Dilin iyi kullanımı konusunda bayan öğretmenlerin%58,6’sı olumlu yanıt verirken erkek öğretmenlerin %54,8’si bu konuda kararsız kalmıştır. Sınıfta öğrencilerin oturma düzenlerinin iletişim için önemli olduğunu düşünen öğretmenlerin hemen hemen hepsinin derste uygun yöntem ve teknikleri kullandıkları ve canlı bir sınıf ortamı oluşturmaya dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır.
Öğretmenlerin % 87’si öğrencilere iyi rehberlik edebileceklerini belirtmiş olsa da her öğrenciyle mümkün olduğunca yakından ilgilenemedikleri ortaya çıkmıştır.
Olumlu ve olumsuz davranışlar için ödül ve ceza uygulanmasının yararlı olduğunu düşünen öğretmenlerin % 76’sı sınıf kurallarını öğrenci ile birlikte belirlediğini belirtmiştir.Kuralları uygularken öğretmenlerin % 26’sı zorluklarla karşılaşmadığını, % 46,6’sı zorluklarla karşılaştığını belirtmiştir.
Öğretmenlerin tamamı, yönetici-öğretmen-öğrenci arasındaki iletişimin iyi olması gerektiğini, yöneticinin öğretmen ve öğrenci uyum problemlerini çözebileceğini belirterek sınıf içi kuralları öğrencilere açıklayarak öğrettiklerini ve kuralların yaptırımında otokratik tutum yerine demokratik tutum sergilediklerini söylemişlerdir.
Bulgular doğrultusunda genel bir değerlendirme yapılacak olursa; cinsiyete ve yaşa göre yapılan görüş değerlendirmeleri sonucunda her ikisi arasında fazla bir farkın olmadığı ortaya çıkmıştır.Genel olarak bütün öğretmenler öğrenci-öğretmen iletişimine önem vermektedir. 40 yaş altı öğretmenlerin, kuralların belirlenmesi, uygulanması ve yaptırımı konusunda 40 yaş ve üstü öğretmenlere göre biraz daha hassas olduğu gözlenmiştir.Bunun yanında kuralların yaptırımında bayan öğretmenlerin erkek öğretmenlere göre daha dikkatli davranmaya çalıştığı ama otorite konusunda erkek öğretmenlerin biraz daha etkin olduğu saptanmıştır.
İlköğretim yöneticilerinin sınıfta kuralların belirlenmesi, uygulanması ve yaptırımı konusuna ve öğrenci-öğretmen-yönetici iletişimi konusuna ilişkin görüşleri de sınıf öğretmenlerinin görüşleri ile aynıdır.
Araştırma yapılan okullarda bulunan öğrencilerle yapılan görüşmelerde öğrencilerin kuralların belirlenmesi sırasında, bazı öğretmenlerinden daha farklı yaklaşım bekledikleri ve bazı öğretmenlerin kuralların uygulama ve yaptırımında zaman zaman tutarsız davranışlar gösterdikleri ortaya çıkmıştır.Aynı zamanda kuralların açıklanmasında öğretmenlerinin her biri ile yeterince ilgilenmesini istedikleri gözlenmiştir.
Bunların yanında öğrencilerin, 40 yaş altı öğretmenlerin büyük çoğunluğu ile iyi anlaşabildikleri, onların kullandıkları yöntemi daha uygulanabilir buldukları gözlenmiştir.
Ama bazı 40 yaş altı öğretmenleri de kuralların uygulama ve yaptırımında 40 yaş ve üstü öğretmenlere göre gereksiz katı buldukları ve bu tutumun öğrencileri olumsuz yönde etkilediği ortaya çıkmıştır.
Genel bir değerlendirme yapıldığında öğretmenlerin çoğunun çağı yakalama isteklerinin olduğu ve bu doğrultuda gelişim ve değişimlerle ilgilendikleri ve öğrendiklerini öğrencilerle uygulamaya çalıştıkları ama her ne kadar kendilerini yeterli görseler de bazı durumlarda yetersiz olabildikleri ortaya çıkmıştır. Kuralların yaptırımında da genelde demokratik olmaya çalıştıkları halde öğrencilerin bazıları tarafından tutumlarının anlaşılamadığı gözlenmiştir.

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...