24 Eylül 2011 Cumartesi

Pirinçte RADYASYON TESPİT EDİLDİ

Japonya'da hükümet yetkililerinden yapılan açıklamada, Fukuşima bölgesindeki 400'den fazla noktadan alınan henüz hasat edilmemiş pirinç örneklerinde, kilogram başına 500 bekerel radyoaktif sezyum olduğu kaydedildi.

Pirinçte kilogram başına en fazla 500 bekerel tüketime uygun kabul ediliyor. Yetkililerin, son testlerde tespit edilen oranların sınırda olması nedeniyle pirinçte yeniden ölçüm yapacağı belirtildi.

Daha önce yapılan ölçümlerde, bölgedeki pirinçte kilogram başına en fazla 136 bekerel radyasyon bulunmuştu.

Japonya'da 11 Mart'ta meydana gelen depremin, Fukuşima nükleer santralinde yarattığı hasar ülkeye büyük miktarda radyasyon yayılmasına neden olmuştu. Fukuşima'daki patlama, Çernobil santrali felaketinden bu yana en büyük nükleer felaket olarak kayıtlara geçti. (AA)

BDP'li Demirtaş'ın yolsuzlukları

Yolsuzluk batağında Demirtaş ve Diyar AŞ
Nasname” adlı, Özgür Kürtleri temsil ettiğini söyleyen ve günde ciddi sayıda ziyaret edilen sitedeki haberlere göre BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kardeşi Süleyman Demirtaş, 300 bin TL’lik arabasının arka koltuğuna kurulmuş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan Diyar AŞ’nin bütün ihalelerini devşirmekte.
Ağabeyi Selahattin, yüksek siyasetle uğraşadursun “birader-i canımın içi”, ailenin önlenemez yükselişi için kolları sıvamış. İşte yandaşlığın en güzel örneği! Al Bertold Brecht’in muhteşem oyunu, “Arturo Ui’nin Önlenemez Yükselişi”ini değiştir adını “Demirtaş’ın Önlenemez Yükselişi!” oluversin. Millet, ayağı çıplak başı kabak dolaşsın yörede, siz “Lüküs Hayat” yaşayın! Sonra da özerklik, özgürlük naraları atın!
Bu arada Selahattin Demirtaş’ın kankası Gülten Kışanak ve birkaç BDP’li gölgesinden bile korktukları, Suriye’nin El Muhaberrat’ına ümüğünden bağımlı PKK’nın öldürdüğü dört Kürt kökenli kızımız için düzenlenen  başsağlığı toplantısına gitmek isteyince, kızların babaları bunlarla karşılaşmamak için çadırı terk etmiş. Buyurun efendim! Hani On milyon Kürt bizi destekliyor” palavrasına ne oldu! PKK kan gölünde boğulacak da, bari siz bu arada gümbürtüye gitmeyin! Biliyorsunuz kan çeker... Hem de dibe doğru!
İşte Aziz Üstel'in bugünkü yazısında ifşa ettiği "Nasname" sitesinde yayınlanan o haberin ilgili bölümü;
"Daha önce bize gelen bazı bilgilerin ciddiyetini araştırdıktan ve doğru olduğunu öğrendikten sonra, Demirtaş Ailesi'nin kandan nasıl beslendiğini, zenginleştiğini okuyucularımızla paylaşıyoruz.
DİYAR A.Ş, Diyarbakır Belediyesince kurulan bir şirket. Bu şirketin “üretim” alanı tamamıyla Belediyelerin işlerine yöneliktir. Mesela Diyarbakır-Mardin karayolu üzerindeki fabrikasında ‘Kanalizasyon borusu’ üretiliyor. Birçok üretimhanesi bulunan bu şirketin bir diğer fabrikasında da (Diyarbakır’da) park ve bahçe malzemeleri üretiliyor. Bu şirket sadece Diyarbakır Belediyesinin ihalelerini almakla kalmıyor, BDP elindeki tüm belediyelerin ihalelerini alıyor. Bizzat şirketin katılmadığı ihalelerde de, yan kuruluşları katılıyor ve yine paralar aynı merkezde toplanıyor… 
Ulaştığımız bilgilere göre; DİYAR A.Ş’nin patronu Süleyman DEMİRTAŞ adında biriymiş. Evet Selahattin DEMİRTAŞ ve Nurettin DEMİRTAŞ’ın kardeşidir Süleyman DEMİRTAŞ!
Yine edindiğimiz bilgilere göre; Süleyman DEMİRTAŞ’ın altındaki araba, (300 milyarlık olduğu tahmin ediliyor) babaları bu mücadelede hayatını kaybeden ve sokaklarda sürünen binlerce çocuğun yıllık tüketiminden fazladır.

Kayserispor 0 - 1 Fenerbahçe Maçın Geniş Özeti 23 Eylül 2011 [Süper Lig 4. Hafta]

17 Eylül 2011 Cumartesi

Gulliver benzetmesi

Gulliver benzetmesi

Gulliver benzetmesi
Güncelleme: 02:1817 Eylül 2011 Cumartesi


Fenerbahçeli taraftarlar, sanal alamde Gulliver benzetmesinde bulundu. twitter'da paylaşılan bir resimde F.Bahçe, Jonathan Swift'in efsane roman kahramanı Gulliver olarak betimlenirken; ezeli rakipler Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve hakemler de Gulliver'i zapdetmeye çalışan cüceler olarak tasvir edildi.

ibrahim ethem 4 aylıkken.

ibrahim ethem 4 aylıkken

Elde var bir

Elde var bir

Elde var bir
Güncelleme: 10:1417 Eylül 2011 Cumartesi


Semih'in yerine oyuna giren Kamerunlu yıldız, zarif futboluyla göz kamaştırdı. Asisti yapan Ziegler de sahanın en iyilerinden biriydi

Fenerbahçe'nin Young Boys'tan transfer ettiği Kamerunlu golcüsü Henri Bienvenu, Gaziantepspor karşısında ortaya koyduğu futbol ve attığı golle taraftarların gönlünü fethetti. Antep önünde 58. dakikada Semih'in yerine oyuna dahil olan 23 yaşındaki forvet, 69'da ceza sahasına girerek penaltı yaptırdı. Bienvenu, 81. dakikada Reto Ziegler'in yaptığı ortaya çok iyi yükselerek şık bir kafa golü attı ve sarı-lacivertlilerin galibiyetini perçinlemesini sağladı.

Katkı yaptığım için mutluyum
Yaptığı asistin yanı sıra solda yerinde ileri çıkışlarıyla olumlu puan alan Ziegler, ne kadar isabetli tranfser olduğunu gösterdi. İsviçreli futbolcu, çok zor bir maçı kazandıklarını, buna katkı yaptığı için çok mutlu olduğunu söyledi. Henri Bienvenu ise, "Farklı duygular yaşıyorum. Attığım gol benim için tabii ki önemli. Ama daha önemlisi, bu golle takımımın galibiyetine katkı yapmış olmam. Umarım bu hep böyle devam eder" şeklinde konuştu.

2. hafta G. Antep-Fenerbahçe 16/09/2011

22 Temmuz 2011 Cuma

Çukurca'dan Kuzey Irak'a top atışı

Çukurca'dan Kuzey Irak'a top atışı

21.07.2011 23:34
Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde konuşlu birliklerden akşam saatlerinde Kuzey Irak yönüne yoğun şekilde top atışı yapıldı. Top sesleri ilçe merkezinden de duyuldu.

Son günlerde bölgede artan terör olayları sonrası güvenlik güçleri alarma geçerken, en küçük bir hareketlilikte PKK'lıların sızabileceği bölgeler ateş altına alınıyor. Hakkari'nin Kuzey Irak'a sıfır noktada bulunan Çukurca İlçesi'nden de saat 22.30 sıralarında yoğun şekilde top atışı başladı. Darsinki Bölgesi'nde konuşlu 21. Sınır Jandarma Tugay Komutanlığı'na bağlı birliklerden Kuzey Irak yönüne yaklaşık 30 dakika boyunca top atışı yapıldı. Top atışlarının sesi Çukurca ilçe merkezinden de duyuldu.

Zeytinburnu'nda gerginlik sürüyor

ZEYTİNBURNU'nda geçtiğimiz pazartesi terör örgütü yandaşlarının başlattığı olayların ardından yaşanan gerginlik 3 gündür sürüyor.

Bu akşam da tepki için sokağa çıkan ülkücü grup, BDP ilçe binasına yürümek istedi. Polisin izin vermediği grup, ara sokaklarda eylemlerini sürdürüyor.

Veliefendi Mahallesi Hoca Ahmet Yesevi Caddesi'nde, akşam saatlerinde yine bir grup PKK yandaşı korsan gösteri düzenleyip bazı işyerlerini taşladı. Terör örgütü yandaşları, polisin müdahalesi ile dağıtıldı. Olaylardan hemen sonra cadde üzerinde toplanan yaklaşık 300 kişilik ülkücü grup, BDP ilçe binasına yürümek istedi, ancak polis, biber gazı ve tazyikli su sıkarak grubu dağıttı. Tekrar toplanan kalabalık, ellerinde sopalarla ara sokaklarda terör örgütü yandaşlarını aradı. Türk bayrağı açarak sokaklarda gezen öfkeli kalabalığa balkonlarına çıkan bazı kişiler de destek verdi.

Polisin, BDP ilçe binası önündeki güvenlik önlemi ve ülkücü grupların bekleyişi sürüyor.

Öte yandan yaşananlardan rahatsız olan mahalle sakinleri olayların büyümemesi için yetkililerin önlem almasını istiyor.

Fenerbahçe'den açıklama!..

Fenerbahçe'den açıklama!..

21.07.2011 17:11
Kulüpten yapılan açıklama şöyle...
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı, Sayın Mehmet Ali Aydınlar tarafından önceki gün, Süper Kupa Finali'nin ertelenmesine ilişkin, dün akşamüstü ise TFF'nin resmi internet sitesinden "futboldaki şike iddialarına yönelik soruşturma ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce gönderilen belgelerin kendilerine ulaştırıldığı, belgelerin özel şifreli odada Hukuk Müşavirliği'ndeki avukatlar tarafından tasnifine başlandığını ve söz konusu belgelerin, hukukçulardan oluşan 5 kişilik TFF Etik Kurulu tarafından inceleneceği"ne dair çeşitli açıklamalar yapılmıştır.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun sözünü ettiğimiz açıklamaları kamuoyunu aydınlatmaktan çok zihinlerde yeni soru işaretlerinin belirmesine neden olmuştur, şöyle ki:

1) Federasyon tarafından önceki gün yapılan açıklamada, Süper Kupa finalinin ertelendiği kamuoyuna duyurulmuştur.

Federasyon yetkilileri tarafından erteleme kararının ilgili düzenlemenin hangi hükmü gereği ve nasıl bir yasal dayanakla alındığının açıklanması hukuki bir zorunluluktur, bunu bilmek de gerek Kulübümüzün gerekse spor kamuoyunun en doğal hakkıdır.

Belirtmek isteriz ki, Türkiye Futbol Federasyonu, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, özerk bir kuruluş olup kurulmasına, teşkilatına, görevlerine ve yetkilerine ait esas ve usuller 5894 sayılı yasada düzenlenmiştir. Türkiye Futbol Federasyonu'nun işlem ve eylemlerinin yasal ve yönetsel düzenlemelerle önceden belirlenmiş esas ve usullere uygun olması zorunludur. Federasyon ancak yasal ve yönetsel düzenlemelerle belirlenmiş olan durum ve koşullarda, yetkili kılınmış organları ve kurulları tarafından, yine belirli şekil ve usullere uyulmak suretiyle gerekçe belirterek karar alabilir.

Bu bağlamda değerlendirildiğinde, Federasyon'un hiçbir yasal dayanak belirtmeden açıklama yapma hakkı ve yetkisi yoktur. Bu vesileyle Federasyona, açıklamalarında ve kararlarında hukuki dayanak göstermek mecburiyetinde olduğunu hatırlatmak isteriz.


2) Öte yandan, TFF'nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce kendilerine, savcılık tarafından seçilmiş birtakım belgelerin gönderildiği, bunların TFF Hukuk Müşavirliği'ndeki avukatlar tarafından tasnifine başlanıldığı ve Etik Kurulu tarafından inceleneceği beyan edilmiştir. Bu beyan, içeriğinde çok büyük hukuki sorun ve sıkıntıları barındırmaktadır.

Federasyon'un açıklamasından anlaşılacağı üzere, belgeler İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce belirli bir tasnife tabi tutularak, diğer bir ifade ile seçilerek gönderilmektedir. Bu seçimin hangi esaslar çerçevesinde yapıldığı soruşturmanın seyri bakımından büyük önem arz etmektedir. Sübjektif bir değerlendirme sonucu paylaşılan bu belgeler lehe olan kayıtları, ifadeleri ve tespitleri de içermekte midir? Federasyon yetkilileri dosyanın tümüne vakıf olmadan, bütün kayıtları ve bağlantıları tam manasıyla incelemeden nasıl bir karar verebileceklerdir? Bu soruların Federasyon yetkililerince cevaplanması gerekmektedir.

Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, soruşturmaya ilişkin tüm bilgi ve belgeler Federasyon ile paylaşılmadıkça, kimin hangi suçla suçlandığı somut bir şekilde gözler önüne serilmedikçe ve bu konuda savunma yapma imkânı ilgililere tanınmadıkça sürecin hukuken doğru yürümemiş sayılacağını biliyoruz ve bu vesileyle ilgilileri hukuka riayet ederek süreci yürütmeye davet ediyoruz.

Bununla birlikte, Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 157'nci maddesinde soruşturmanın gizliliği düzenlenmiştir. Yine aynı yasanın 153'üncü maddesinde ise, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda özel gizlilik düzenlenmiştir. Söz konusu soruşturma çerçevesinde, özel gizlilik kararı varken ve şüphelilerin avukatları dahi bilgi-belgeleri inceleme imkanına sahip değilken, Federasyonun söz konusu belgeleri hangi yasal çerçevede elde ettiği ve incelemekte olduğu ayrı ve çok önemli bir hukuki meseledir. Bu noktada sorulması gereken sorular şunlardır: Soruşturma ile ilgili gizlilik kararı kalkmış mıdır? Eğer gizlilik kararı kalkmışsa bu belgeler neden soruşturmanın muhatabı olan kulüplerle paylaşılmamaktadır? En önemlisi, Federasyon, söz konusu belgeleri hangi yasal dayanakla temin ettiğini neden açıklamamaktadır?

Netice olarak, söz konusu belgelerin Federasyon ile paylaşılması hukuken soruşturmanın gizliliğinin kalkmış olmasından başka bir anlama gelemeyeceğinden ve yürütülmekte olunan soruşturmandan doğrudan etkilenecek kurum kulübümüz olduğundan, savunma hakkımızın kısıtlanmadan icrası ve adil yargılamanın temini adına, savcılık kanalıyla elinize ulaştırılmış belgelerin hepsinden birer suret talep ettiğimizi bu vesileyle kamuoyunun bilgisine sunarız.


Sonuç olarak, Türk futbolunun içinden geçtiği bu kritik süreçte, atılan her adımın ve yapılan her açıklamanın çok dikkatli bir şekilde gerçekleştirilmesi lüzumunu bir kez daha vurgular, basına verilen beyanatların hukuki dayanakları düşünülerek yapılmasının altını özellikle çizeriz.

Saygılarımızla,

Çocuk ve kurt

8 Temmuz 2011 Cuma

Dehhanî- Aceb bu derdümün dermânı yok mı (gazel)

Aceb bu derdümün dermânı yok mı (gazel)

‘Aceb bu derdümün dermânı yok mı
Ya bu sabr itmegün oranı yok mı

Yanaram mûmlayın başdan ayağa
Nedür bu yanmağun pâyânı yok mı

Güler düşmen benüm ağladığıma
‘Aceb şol kâfirün îmânı yok mı

Delübdür ciğerümi gamzen okı
Ara yürekde gör peykânı yok mı

Gözi hançerlerin boynuma çaldı
‘Aceb ol zâlimün im’ânı yok mı

Su gibi kanumı toprağa kardun
Ne sanursın garîbün kanı yok mı

Cemâl-i hüsnüne mağrûr olursın
Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mı

Begüm Dehhânî’ye ölmezdin öndin
Tapuna irmeğe imkânı yok mı

Mevlana Celaleddin-i Rumi (1207-1273)

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur.
Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı.
Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.
1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.
Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.
Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu.
Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'de "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü.
Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"

Mevlana Sözleri

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir...
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim....
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz...
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır...
Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil...
Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin
Beri gel, beri !
Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...

Hoca Dehhani

Horasan'dan gelip Konya'ya yerleşmiştir. Şimdiye kadar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda I. Alâeddin Keykubad veya III. Alâeddin Keykubad devrinde yaşamış olduğu anlaşılmaktadır. Tezkirelerde ismine rastlanmayan bu şâir hakkında bilgiyi ancak elde mevcut şiirlerinden çıkarabilmekteyiz. Bu şâir ilk kez ilim âlemine Fuad Köprülü'nün yayımlamış olduğu yedi şiirle tanıtılmış, daha sonra Mecdut Mansuroğlu tarafından mecmualarda bulunan on şiiri yayımlanmıştır.
Hikmet İlaydın 1978 yılında yayımladığı ''Dehhanî'nin Şiirleri" adlı makalesinde Mansuroğlu yayımındaki sonradan eklenen üç şiirin ikisinin Kemâlpaşazade'ye (Ö.942/1534) bir tanesinin de Resmî (ö. 15 yy.)'ye ait olabileceğini ortaya koymuştur.
Bir kadehle bizi sâkî gamdan âzâd eyledi
Şad olsun gönli anun gönlümi şâd eyledi
matlâları ile başlayan iki gazel de Kemâlpaşa-zâde'ye aittir.

5 Temmuz 2011 Salı

Yiğit Bulut'tan 10 NUMARA ANALİZ

Yiğit Bulut'tan 10 NUMARA ANALİZ

Yiğit Bulut, "neyi anladım manifestosu" yazısında yıllar yılı bu millete kurulan derin komploları bir bir deşifre etti..
Yiğit Bulut/Habertürk
Neyi Anladım Manifestosu
Kendi kendime en çok sorduğum soru; son yıllarda gözümün önünden geçen yüzlerce olayın VE DEVİNEN DÜNYANIN bende yarattığı "değişim" ve en önemlisi "akıl-tecrübe" döngüsünde en çok neleri öğüttüm, neyi anladım? Sevgili dostlar, "neyi anladım" sorusuna maddeler halinde cevap vermek istiyorum:
1- Türkiye'de "hiçbir bireyin" DEVLET isterse, devlet mekanizmasından büyük OLAMAYACAĞINI anladım!
2- Son 30 yılda kendini "adam" sanıp "ortalığa sahip" olanların, devletin "bırak yapsınlar" zihniyeti sonucu palazlandığını anladım!
3- Türkiye'de "askeri vesayetin" askerler tarafından değil "onları kendi amaçlarına" alet etmek isteyen SİVİLLER tarafından desteklendiğini anladım!
4- Bu ülkede "halkın seçtiğine" saygı duyulmamasının yerleşik bazı odaklar tarafından ülkeyi istedikleri gibi "manipüle etmek" için pompalanan bir "salgın hastalık" olduğunu ve maalesef Türk halkının da bu hastalığa "kurban gittiğini" anladım!
5- Türk ekonomisinin doğru yönetildiğinde çok "güçlü" olduğunu-olabileceğini ama "siyasi manipülasyonu" kolaylaştırmak ve halkın iradesini "felç etmek" uğruna, içeriden-dışarı-dan bilerek bozulduğunu anladım!
6- Bu topraklar üstünde yaşayan her Türk vatandaşının ve hatta buraya gelip "bizle olmayı" seçen herkesi kucaklayacak düzenlemeler yapmamız ve "etnik ayrıştırmayı" körüklemekten çok "insana" değer vermemiz gereğini anladım!
7- Geçmişimizde insana verilen değerin bu ülkede kasten düşük tutulduğunu ve kendini değersiz hisseden bireyin "çatışma içine" nasıl çekildiğini anladım!
8- Kendi dinimizden, kendi kültürel mirasımızdan ve etnik çeşitliliğimizden "bilinçli bir şekilde" soğutulduğumuzu ve en önemlisi bazı odaklar tarafından "bizim olanlardan", BİZE düşman biçildiğini anladım!
9- Yerleşik düzen ve uzantılarının "seçilmiş güçsüz hükümetler-güçlü askeri VESAYET" denklemini kurduklarını ve yıllarca "BİZE KARŞI" kullandıklarını anladım!
10- VE EN ÖNEMLİSİ demokrasinin özünün "HALKIN İRADESİNE" sonuna kadar saygı göstermek olduğunu, HALKIN KOLEKTİF seçme özgürlüğünün üstünde hiçbir güç ve değer OLMADIĞINI, asla olamayacağını ANLADIM!

İŞTE DEV KADRO..

Türkiye A Milli Basketbol Takımı’nın 2011 Erkekler Avrupa Basketkbol Şampiyonası’nda mücadele edecek kadrosu açıklandı.

MİLLİ TAKIM KADROSU
18 kişiden oluşan ve şampiyona öncesinde 12’ye düşecek olan A Milli Erkek Basketbol Takımı’nın kadrosu şu şekilde:
Barış Ermiş, İzzet Türkyılmaz (Banvit), Cenk Akyol, Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri, Sinan Güler, Doğuş Balbay (Anadolu Efes), Emir Preldzic, Oğuz Savaş, Ömer Onan (Fenerbahçe Ülker), Sertaç Şanlı, Furkan Aldemir, Ender Arslan (Galatasaray), Semih Erden (Cleveland Cavaliers), Ömer Aşık (Chiago Bulls), Ersan İlyasova (Milwaukee Bucks), Hidayet Türkoğlu (Orlando Magic), Enes Kanter (Utah Jazz)

İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, A Milli Takım Antrenörü Orhun Ene ile birlikte milli takımı açıkladı. Avrupa Şampiyonası öncesinde milli takım kampına 18 oyuncu davet edildi.

EMİR PRELDZIC KADRODA
Türkiye Milli Takımı’nın formasını giymesi için FIBA nezdinde çalışmalar yapılan Fenerbahçe Ülker’in Sloven oyuncusu Emir Preldzic de 18 kişilik kadroya çağrıldı.

“OLİMPİYATLARA KATILMAK İSTİYORUZ”
Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, hedeflerinin olimpiyat olduğunu ifade ederek, “Şampiyonada ilk 2 sırada yer alarak direkt olarak olimpiyat vizesi almıak istiyoruz. Şampiyonada 3.,4. ve 5. olan ülkelerde eleme oynayacak” dedi.

“ZORLU GRUPTAYIZ”
Türkiye A Milli Basketbol Antrenörü Orhun Ene, zorlu bir grupta yer aldıklarını belirterek, “Grubumuzda evsahibi Litvanya ve Avrupa Şampiyonu İspanya var. Çapraz grubumuzda da zorlu takımlar var. Ama biz olimpiyat hedefine ulaşmak için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.

ÖMER AŞIK VE SEMİH ERDEN'İN DURUMU
A Milli Takım Menajeri Harun Erdenay da hazırlıklara gelecek hafta başlayacaklarını, Antalya'daki kamp çalışmalarının ardından Bormio'da ağır bir hazırlık dönemi geçireceklerini söyledi.

Program için 1 yıldır çalıştıklarını kaydeden Erdenay, sakatlıkları bulunan Ömer Aşık ve Semih Erden ile ilgili bilgi verdi.

Ömer Aşık'ın tedavisinin sürdüğünü anlatan Harun Erdenay, ''Antrenmanlara tamamıyla katılacak düzeyde. Şu an için maç oynayamaz ama normal düzeyde antrenmanları yapacak düzeyde. Bir sıkıntı olmayacak. Semih de biraz sorun var. Omuzunda ve kasığından olmak üzere iki ameliyat oldu. Doktoruyla görüşümüz de bize 6 ay süre vermişti. Ama Semih daha çabuk toparlayacak düzeyde gözüküyor. Hazır olacağına inanıyorum. Tedavi süreci ve zaman durumunu gösterecek. Bizim için değerli bir oyuncu. Yetişeceğini umuyoruz. Şu an antrenman yapacak düzeyde değil ama yetişeceğini umuyoruz'' diye konuştu.

10 HAZIRLIK MAÇI
12 Dev Adam, Avrupa Şampiyonası hazırlıkları çerçevesinde 10 hazırlık maçı yapacak. 10 Temmuz’da Antalya’da toparlanacak olan milli takım, 16 Temmuz’da İtalya’ya gidecek.

İtalya’da 15 gün kamp yapacak olan millilerimiz, 8 Ağustos’da İzmir’de düzenlenecek Efes Pilsen World Cup Turnuvası’na katılacak. Daha sonra Almanya’da düzenlenecek olan Super Cup’a katılacak olanTürkiye, son olarak İstanbul’da Adidas Cup’a katıldıktan sonra 29 Ağustos’ta Litvanya’ya gidecek.

31 AĞUSTOS’TA BAŞLIYOR
Litvanya’nın evsahipliğinde 31 Ağustos-18 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek olan Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye, A Grubu’nda mücadele edecek. Türkiye’nin grubunda Litvanya, İspanya, Polonya, Büyük Britanya yer alıyor. Türkiye’nin gruptaki son rakibi ise elemelerden gelecek.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

CHP ve BDP'den Millet İradesine Ambargo

Ergenekon ve PKK'nın tercihlerini siyasete taşıyarak millet iradesine ambargo koyan CHP ve BDP, demokrasiye gölge düşürdü.
İki parti de tahliye edilmeyeceklerini bile bile tutuklu sanıkları aday gösterdi. Seçim sürecinde kepenk ittifakı yapan CHP ile BDP, Meclis'i boykot edererek kriz çıkarıldı.
Tutuklu vekilleri bahane ederek seçmen iradesine ambargo koyan CHP-BDP ikilisi, Ergenekon ve PKK örgütlerinin tercihlerini siyasete taşıyarak demokrasiye gölge düşürdü. İki parti tahliye edilmeyeceklerini bile bile Ergenekon ve KCK sanıklarını aday gösterdi. Parti yönetimine Ergenekon davasına karşı olan isimleri taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu, Süleyman Demirel'in devreye girmesiyle Silivri sakinlerine Meclis yolunu açtı, Kandil'den gelen talimatla seçim sürecini geren BDP'yle kepenk ittifakı yaptı. Seçimden önce 'yargıya saygılı oluruz' diyen CHP lideri Ergenekon sanıkları tahliye edilmeyince gizli ortağı BDP gibi Meclis'i boykot etti.
ERGENEKON BAYRAĞINI DEVRALDI
Deniz Baykal döneminde Ergenekon'un avukatlığını yapan CHP'nin, kaset skandalıyla yenilenen yönetimi, Silivri'nin güdümüne girdi. Kaset skandalının ardından aniden tavır değiştirerek CHP liderliğine aday olan Kemal Kılıçdaroğlu, "Ergenekon neredeyse gösterin üye olacağım" dedi. Ergenekon'un bayraktarlığını devralan CHP lideri, milletvekili adaylarını belirlerken, Silivri'den Meclis'e tünel açtı.

ÖRGÜT HATIRI LİSTE DEĞİŞTİRTTİ
Ergenekon'un hamileri arasında yer alan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ricası üzerine Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Mehmet Haberal'ı Zonguldak birinci sıraya koyan Kılıçdaroğlu, Mustafa Balbay'ı İzmir'den, Sinan Aygün'ü Ankara ve İlhan Cihaner'i de Denizli'den aday gösterdi. Kılıçdaroğlu, adaylık başvuruları kesinleşmesine rağmen Cihaner'i sonradan listeye sokarken, Ergenekon'un CHP üzerindeki etkisi bir kez daha kayda geçti. Kılıçdaroğlu, Ergenekon için kimsenin etkisi altında kalmadığını iddia etti. Ancak Demirel seçimlerin ardından "Haberal için ben ricada bulundum" dedi.

SİLİVRİ-KANDİL YAPIMI
Kılıçdaroğlu'nun seçim sürecinde BDP ile yaptığı 'kepenk ittifakı' ise Silivri-Kandil işbirliğini gözler önüne serdi. Öldürülen teröristlerin yasını tutmak için terör örgütünün ilan ettiği yasa uyarak, Diyarbakır'daki seçim bürosunu kapatan CHP, savcıların örgüt kardeşliğini deşifre ettiği Ergenekon-PKK ikilisinin güdümüne girdi. CHP'nin yok denecek kadar oy aldığı Hakkari'deki mitingi ise iki örgütün BDP ve CHP üzerindeki kontrolünü belgeledi. AK Parti mitingi öncesi çöpleri bile toplamayan BDP'li Hakkari Belediyesi, Kılıçdaroğlu için özel hazırlık yaptı. Erdoğan'ın mitinginde indirilen kepenkler, PKK talimatıyla açıldı. Kılıçdaroğlu, BDP'lilerin doldurduğu meydanda konuştu. CHP lideri desteğin karşılığını 'belediyelere özerklik' ve KCK'lıların tutuklanmasını eleştirerek ödedi.

PKK GÖLGESİNDE SİVİL SİYASET!
BDP ise milletvekili adaylarını Kandil ve İmralı'dan gelen talimatlarla belirledi. PKK'nın gölgesinde, seçim sürecinde gerginlik çıkararak oy toplamaya çalışan, CHP'yle gizli ortaklık yapan parti, 12 Haziran'dan sonra da aynı stratejiye sarıldı. Yargıtay tarafından cezasının onaylandığını bile bile Öcalan referanslı Hatip Dicle'yi ve tahliye edilmeyeceklerini bile bile KCK sanıklarını aday gösteren BDP yönetimi, İmralı'dan gelen talimatla Meclis'i boykot etme kararı aldı.

İMRALI TALIMATI CHP'Yİ DE GERDİ

Ergenekon soruşturmasına karşı sert eleştirilerde bulunan Süheyl Batum gibi isimleri parti yönetimine taşıyan Kılıçdaroğlu'nun tutuklu vekiller krizinde takındığı tutum ise Silivri ve İmralı'nın parti üzerindeki etkisini gözler önüne serdi. Kılıçdaroğlu, Sabih Kanadoğlu gibi hukukçuların 'seçilseler bile tahliye edilmezler" diyen hukukçuların uyarılarına rağmen Ergenekon sanıklarını aday gösterdi. Seçimlerden hemen önce "Mahkeme tahliye kararı vermezse saygılı oluruz" diyen Kılıçdaroğlu, 12 Haziran'dan sonra Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay serbest bırakılmayınca "Sukunetimizi koruyacağız, çözümü parlamento zemininde arayacağız" demekle yetindi. Bu sırada BDP'li bağımsızlar milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle için Diyarbakır'da toplanarak PKK'nın talimatıyla Meclis'i boykot etme kararı aldı. İki gün sessizliğini koruyan Kılıçdaroğlu, Öcalan'ın boykot kararına destek vermesi üzerine tavrını sertleştirerek "Arkadaşlarımıza Meclis yolu açılmadıkça yemin etmeyeceğiz" dedi.

Kurmaylarını toplayan CHP lideri, Kandil güdümündeki BDP gibi Meclis'te yemin etmeme kararı alarak, tutuklu vekiller sorununa siyasi alanda çözüm arama girişimlerine kapılarını kapattı. Kılıçdaroğlu, tahliye edilmeyeceklerini bile bile aday gösterdiği Ergenekon sanıkları için Kandil güdümündeki seçim partneri BDP gibi Meclis'i boykot etme kararı aldı.
Yeni Şafak

GURURUMUZSUNUZ.. TEŞEKKÜRLER..

RUSYA: 59 - TÜRKİYE: 42

RUSYA: Olga Arteshina 5 (8 ribaund- 1 asist), Tatiana Popova 2 (1 ribaund- 2 asist), Marina Kuzina 6 (2 ribaund- 1 asist), Elena Danilochkina 12 (3 asist), Natalya Myasoedova, Ilona Korstin 3 (7 ribaund- 1 asist), Maria Stepanova 18 (12 ribaund- 2 asist), Irina Osipova 6 (9 ribaund- 4 asist), Liudmila Sapova 4 (2 ribaund- 2 asist), Svetlana Abrosimova (5 ribaund), Tatiana Vidmer 3 (2 ribaund- 2 asist)

TÜRKİYE (42): Tuğba Palazoğlu (1 ribaund- 1 asist), Seda Erdoğan 2, Birsel Vardarlı 10 (3 ribaund- 4 asist), Nilay Kartaltepe, Nevin Nevlin 5 (2 ribaund), Gülşah Akkaya 1, Işıl Alben 8 (2 ribaund), Nevriye Yılmaz 6 (5 ribaund), Şaziye İvegin, Bahar Çağar 3

1.PERİYOT: 19- 8
2.PERİYOT: 14-15
3.PERİYOT: 13-11
4.PERİYOT: 13- 8

A Milli Kadın Basketbol Takımımız, Avrupa Basketbol Şampiyonası finalinde Rusya'ya 59-42 mağlup olarak gümüş madalya kazandı. Finale kadar yükselerek tarih yazan Potanın Perileri, olimpiyat elemelerine katılacak.

MAÇA İYİ BAŞLAYAMADIK
Potanın Perileri maça, Birsel Vardarlı, Tuğba Palazoğlu, Şaziye İvegin, Kristen Nevlin ve Nevriye Yılmaz beşiyle başladı. İlk hücumda Rusya'ya potayı göstermeyen basketbolcularımız, Nevriye'nin basketiyle ilk dakikayı 2-0 önde geçti. Serbest atışlar ve Korstin ile 4 sayı bulan Rusya, 2. dakika sonunda 4-2 öne geçti. Rusya, Danilochkina ile durumu 7-2 yaptı. Birsel'in turnikesiyle durum 7-4 yapan Türkiye, farkı 3'e indirdi.

Türkiye, Nevlin'in serbest atıştan bulduğu sayıyla durumu 7-5 yaptı. Hücumda üst üste Nevriye ile sayı bulamadık. Rusya, Stepanova'nın basketiyle durumu önce 9-5 yaptı daha sonra Korstin'in serbest atıştan kazandırdığı sayıyla 5. dakikayı 10-5 önde geçti. Hücumda sürekli boş dönen Potanın Perileri karşısında Rusya, 7. dakikada durumu 12-5 yaptı.

Pota altında Stevanova'yı durduramayan Türkiye, ilk çeyrekte son 2 dakikaya 14-5 geride girdi. Son 1 dakikaya 16-5 geride giren Türkiye, uzun süren sessizliğini Seda'nın serbest atıştan bulduğu sayılarla bozdu ve durumu 16-7 yaptı. Kuzina ile 3 sayılık isabet bulan Rusya karşısında Gülşah ile 1 salı bulan Türkiye. ilk çeyreği 11 sayı farkla 19-8 geride tamamladı.

İKİNCİ ÇEYREKTE OYUNU DENGELEDİK
İkinci çeyreğe 5-2'lik seriyle başlayan Rusya, 12. dakikayı 24-10 önde geçerken, Şaziye hızlı hücum sonrası 2 sayı bulan Türkiye, durumu 24-12 yaptı. Stepanova'nın basketine Bahar'ı 3'lüğüyle cevap veren Türkiye, farkı 26-15 ile farkı 11'e indirdi. Rakibini durduran Potanın Perileri bu kez de Şaziye'nin üçlüğüyle durumu 26-18'e getirdi. Milli takımımız, Birsel'in basketiyle durumu 28-20 yapınca Rusya mola aldı.

Mola dönüşü iki takım da hücumda sayı bulmakta zorlanmaya başladı. Türkiye, Nevlin'in serbest atıştan bulduğu sayıyla durumu 28-21 yaparak farkı 7'ye indirdi. Ribaundlarda biraz olsun durumu dengeleyen Türkiye, oyuna ortak olmaya başladı ve Şaziye'nin basketiyle durumu 28-23'e getirdi. Boş kalan Arteshina'nın üçlüğüyle Rusya, durumu 31-23 yaptı. Stevanova ile bir basket daha bulan Rusya, devreyi 33-23 önde tamamladı.

RUSYA'YA YETİŞEMİYORUZ
İkinci yarıya 6-0'lık seriyle başlayan Rusya, 22. dakikada durumu 39-23 yaptı. İlk 3.5 dakikada sayı bulamayan Türkiye, fark 16'ya çıkınca mola almak zorunda kaldı. Türkiye, ikinci yarıdaki ilk basketini 24. dakika dolarken Nevriye ile buldu ve durum 40-25 oldu. Pota altını iyi kullanan Rusya karşısında Birsel ile bir basket daha bulan Potanın Perileri. 25. dakika sonunda durumu 42-27 yaptı.

Birsel ile bir basket daha bulan Türkiye, durumu 42-29 yaparak farkı 13'e indirdi. Yeniden toparlanan Rusya, 4-0'lık seriyle 28. dakikayı 46-29 önde geçti. Işıl ve Nevlin'in serbest atıştan bulduğu basketlerle Türkiye, son dakikaya girilirken durumu 46-32 yaptı. Işıl ile durumu 46-34 yapan Potanın Perileri, son çeyreğe 12 sayı geride girdi.

YORGUNLUK KURBANIYIZ
Çeyreklere iyi başlayamama durumumuz son çeyrekte de devam etti. Rusya, 7-0 lık seriyle çeyreğe başladı ve durumu 53-34 yaptı. Fark 19'a çıkınca Türkiye, mola aldı. Son çeyrekte sayı bulamayan bayan basketbolcularımız karşısında oyunun kontrolünü eline alan Rusya 35. dakikada durumu 55-34 yaptı ve farkı 21'e çıkardı.

Türkiye, son çeyrekte ilk basketini 5.5 dakika sonra Nevriye ile bulabildi ve durum 55-36 oldu. Işıl'ın 3 sayılık isabetiyle de durum 55-39'a geldi. İlk yarıda çok az süre alan Işıl Alben, ikinci yarıda Türkiye'nin en etkili ismi oldu. Işıl, son 3 dakikaya girilirken çaldığı topu baskete çevirdi ve durum 55-41 oldu. Rakibi karşısında daha önceki maçların yorgunluğunu hisseden Potanın Perileri, Rusya'ya 59-42 mağlup oldu.

POTANIN PERİLERİ ALKIŞLARLA AVRUPA İKİNCİSİ
Büyük bir başarı göstererek finale kadar yükselen ancak Rusya'ya yenilen Potanın Perileri, gümüş madalya kazanarak herkesi gururlandırdı. Bayan basketbolcularımız, daha önce sadece 1 kez çeyrek final oynadığı turnuvada gümüş madalya kazarak tarihe geçti.

Olimpiyat elemesi oynamaya hak kazanan Potanın Perileri, ilk 5 sıra içinde yer aldığı için 2013 Avrupa Basketbol Şampiyonası'na da direkt katılma hakkı kazandı.

Rusya ise üst üste 6. kez çıktığı finalde 3. kez Avrupa Şampiyonu olmayı başardı. -MAÇTAN NOTLAR-
İkinci olarak gümüş madalya kazanan milli takım, 2012 Olimpiyat Oyunları'na katılabilmek için elemelerde mücadele etme hakkını elde etti.

Öte yandan, (A) Milli Kadın Takımı'nın tecrübeli pivotu Nevriye Yılmaz, 33. FIBA Kadınlar Avrupa Şampiyonası'nın en iyi beşine seçildi. Milli oyuncu Nevriye Yılmaz ile birlikte Rusya'dan Maria Stepanova ile Elena Danilochkina, Çek Cumhuriyeti'nden Eva Viteckova ve Hırvatistan'dan da Sandra Mandir en iyi beşte yer alan isimler oldular.

Diğer yandan karşılaşmayı, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Başkanı Turgay Demirel, TBF Yönetim Kurulu Üyeleri ve yetkilileri, kulüp temsilcileri, eski milli basketbolcular ve Ümit Milli Kız Takımı izledi.
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye'den gelen 1 bine yakın Türk taraftar da milli takıma destek verdi.

Futbolda deprem ! Şike operasyonu

Futbolda şike iddialarına yönelik İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Müdürlüğü koordinesinde başlatılan, Spor Toto Süper Lig ile Bank Asya 1. Lig'in 2010-2011 sezonuna yönelik soruşturma kapsamında 50 kişi gözaltına alındı.

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk tarafından yürütülen ve 2010 yılında başlatılan soruşturma çerçevesinde, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Trabzon, Eskişehir, Sivas, Giresun, Diyarbakır, Mersin ve Bolu'da bu sabah başlatılan operasyon sonucu gözaltına alınan kişiler, soruşturmanın yürütüldüğü İstanbul'a getirildi. İstanbul'da gözaltına alınanlar ve diğer illerden getirilenler, emniyete götürülmeden önce Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi.

2010 yılında başlatılan soruşturma çerçevesinde, adı geçen kulüplerin 2010-2011 sezonuna yönelik bütün maçlarının incelendiği bildirildi ve Fenerbahçe, Trabzonspor, Beşiktaş ve Sivasspor kulüp binaları arandı.

-TÜRK FUTBOLUNU AYAĞA KALDIRAN SORUŞTURMA-
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, futbolda şike iddialarına ilişkin teknik takibin ardından İstanbul'da ve bir çok ilde bazı evlere sabah saatlerinde operasyon düzenledi ve Türk futbolunda deprem etkisi yaratacak bir olay ortaya çıktı.

Operasyonlarda, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım başta olmak üzere bazı başkanlar, yöneticiler ve futbolcular ile birlikte 50'ye yakın kişi gözaltına alınarak Vatan Caddesi'ndeki emniyete getirildi.

Gözaltıların "Şike ve Teşvik Primi" iddiası nedeniyle yapıldığı belirtildi. Daha önce cezası olmayan "Teşvik Pirimi" için 14 Nisan'da yürürlüğe giren Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa ile birlikte 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.

Soruşturma kapsamında Fenerbahçe Kulübü'nün şike ve teşvik olayına karıştığı öne sürülüyor. Trabzonspor'un Eskişehirspor'la berabere kaldığı maç ile ilgili "teşvik primi" söylentisi, Fenerbahçe'nin Eskişehirspor ve Sivasspor'u yendiği maçlarla ilgili ise şike iddiaları var.

Fenerbahçe dışında, Karabük, Beşiktaş, Altay, Gençlerbirliği'nin geçen sezona yönelik maçlarının incelendiği belirtiliyor.

Bu arada Fenerbahçe'nin Nijeryalı futbolcusu Emmanuel Emenike'ye ilişkin teknik takip sonucu kayıtların bulunduğunu belirtildi. Bilindiği gibi Emenike geçen sezonun son 3 maçında (Fenerbahçe maçı ile başlayan üç maç) oynamamış ve bu olay büyük bir yankı yaratmıştı.

Henüz iddia durumunda olan soruşturmada öne sürülenler önümüzdeki günlerde araştırılacak. Ancak olay şimdiden Türk ve dünya spor kamuoyunun gündemine yerleşmiş durumda.

-NELER YAŞANDI ?-


-FENERBAHÇE-
Operasyonlarda, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın gözaltına alınması bomba etkisi yarattı. Sabah saatlerinde evinden alınan Aziz Yıldırım'ın evi de arandı. Sağlık kontrolünden Haseki Hastanesi'nde geçirilen Yıldırım'ın her zamanki rahat ifadesi gözlemlenmedi.

Fenerbahçe'de ayrıca Asbaşkan Şekip Mosturoğlu ile bazı futbolcular da gözaltına alınarak Vatan Caddesi'ndeki emniyete getirildi. Ayrıca Fenerbahçe Kulübü ile Şükrü Saracoğlu Stadı da arandı. Fenerbahçeli yönetici İlhan Ekşioğlu'nun da otelinde arama yapıldı ve daha sonra kendisi "arananlar" listesine alındı. Akşam geç saatlerde ise Ekşioğlu bulundu ve gözaltına alındı.

Sarı laciverlilerde Eskişehirspor'dan transfer edilen Sezer Öztürk ile Karabükspor'dan transfer edilen Emmanuel Emenike de gözaltına alınan isimler oldular.

Bu arada Fenerbahçe Stadı'nda yapılan incelemerin ardından Fenerbahçe kulübünün muhasebe müdürü Tamer Yelkovan da gözaltına alındı. İleleyen saatlerde de Fenerbahçe Spor Kulübü Amatör Şubeler Koordinatörü Cemil Turan'ın gözaltına alındığı öğrenildi.

-SİVASSPOR-
Operasyon kapsamında Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz da gözaltına alındı. Otyakmaz sağlık kontrolünden geçirildi ve emniyete götürüldü. Ayrıca Beşiktaş'tan kiralık olarak alınan ve geçen sezon Sivasspor forması giyen Korcan Çelikay da Boluspor kampında gözaltına alındı ve İstanbul'da emniyete götürülen isimler arasında yer aldı.

-ESKİŞEHİRSPOR-
Eskişehirspor'da ise bugün Sakarya'da bulunan Teknik Direktör Bülent Uygun da gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Geçen sezon Eskişehirspor'da futbolcu olarak forma giyen Sportif Direktör Ümit Karan ile Sivasspor'dan transfer olan Mehmet Yıldız da gözaltına alınan isimler içinde yer aldı.

-GENÇLERBİRLİĞİ-
Gençlerbirliği'nde ise futbolcu Mahmut Boz gözaltına alınırken, Serkan Çalık ise yurtdışı kampında olduğu için ülkeye giriş yaptığı anda gözaltına alınacak. Gençlerbirliği'nin eski yardımcı antrenörlerinden Cengiz Demirel de ilerleyen saatlerde gözaltına alınanlar arasına katıldı. Ekipte, Serkan Çalık ile birlikte Serdar Kulbilge'nin de arananlar arasında yer aldığı belirtiliyor.

-ANKARA'DA GÖZALTILAR-
Soruşturma kapsamında Ankara'da 4 gözaltına alındığı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, futbolda şike iddialarına ilişkin başlatılan operasyon çerçevesinde, Ankara'da 4 kişiyi gözaltına aldı. Ankara'daki kişilerin bir menajer ile Gençlerbirliği kulübünde çalışan bazı kişiler olduğu bildirildi. Zanlıların İstanbul'a gönderildiği bildirildi.

-İZMİR'DE GÖZALTILAR: BİRİ EMRE BELÖZOĞLU'NUN KUZENİ-
Bu arada İzmir'de ise 6 kişi gözlatına alındı. Bu isimler arasında Fenerbahçeli Milli futbol Emre Belözoğlu'nun kuzeni Volkan Bahçekapılı da bulunuyor. Belözoğlu'nun kuzeninin, futbolcuyla mesajlaşmaları nedeniyle gözaltına alındığı iddia edildi.

Gözaltında olanların Çeşme'de tatil için bulunduğu ve bu isimlerin Adanaspor Teknik Direktörü Levent Eriş, Serdar Berkin ile Altay Kulübü Genel Müdürü Erman Ertaş ve Tarık Özartan olduğu öğrenildi. İstanbul Polisi'nin bu isimleri de İstanbul'a götürdükleri ifade edildi.

-ARANAN KULÜPLER: F.BAHÇE, TRABZONSPOR, BEŞİKTAŞ, SİVASSPOR...-
60 ayrı adrese operasyon düzenlenen soruşturma çerçevesinde, Fenerbahçe Kulübü Başkanlık binası, Trabzonspor, Beşiktaş ve Sivasspor kulüp binalarında arama yapıldı. Ayrıca, gözaltına alınan bazı kulüp yöneticileri, menajerler, futbolcuların evlerinde ve çalışma ofislerinde de arama yapıldı.

-GÖZALTINA ALINAN İSİMLERİN LİSTESİ-

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım
Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz
Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu
Fenerbahçe Kulübü Mali İşler Müdürü Tamer Yelkovan
Fenerbahçe Spor Kulübü Amatör Şubeler Koordinatörü Cemil Turan
Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun
Eskişehirspor Sportif Direktörü Ümit Karan
Diyarbakırspor eski Başkanı Abdurrahman Yakut
Altay Kulüp Müdürü Erman Ertaş
Adanaspor teknik direktörü Levent Eriş Futbolcu menajeri Tarık Özertem
Futbolcu menajeri Özden Arslan
Futbolcu menajeri Serdar Berkin
Fenerbahçeli futbolcu Emre Belözoğlu'nun yeğeni Volkan Bahçekapılı
Giresunspor Başkanı Ömer Ülkü
Giresunspor eski yöneticisi Hakan Karaahmet
Giresunspor Taraftarlar Derneği Başkanı Özden Tütüncü
Mersin İdmanyurdu Kulübü Asbaşkanı Beşir Acar
Mersin İdmanyurdu tribün lideri Murat Tanış
Gençlerbirliği eski yardımcı antrenörü Cengiz Demirel
Fenerbahçeli futbolcu Emmanuel Emenike
Korcan Çelikay (Geçen sezon Sivasspor'da kiralıktı)
Eskişehirsporlu futbolcu Mehmet Yıldız (Geçen sezon Sivasspor'da oynadı)
Fenerbahçeli futbolcu Sezer Öztürk (Geçen sezon Eskişehirspor'da oynadı)
Gençlerbirliği futbolcusu Mahmut Boz

Ayrıca Türkiye Futbol Federasyonundan 3 yetkili, bazı menajer ve kulüp yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 50 kişi..

-VATAN CADDESİ'NDE SORGULAMA BAŞLADI-
Bu arada tüm gözaltına alınanlar Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirildi ve gün içinde sorgulamaları da başlatıldı.

Bu kişilken avukatları ve yakınları müvekkilleri ile görüştü. Avukatlar, Emniyet Müdürlüğünün bahçesinde bir araya gelerek değerlendirmede bulundu. Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Nihat Özdemir ile yönetici Semih Özsoy da, Emniyet Müdürlüğüne gelerek avukatlardan son durumla ilgili bilgi aldı

1 Temmuz 2011 Cuma

Yeni sezonda Anadolu Efes!

Mavi Beyazlı kulüp, resmi internet sitesi aracılığıyla yaptığı açıklamada, 2011-2012 sezonundan itibaren spor faaliyetlerine Anadolu Efes adıyla devam edeceğini belirtti. İşte o açıklama:

Efes Pilsen Spor Kulübü, faaliyetlerine, 2011-12 sezonundan itibaren Anadolu Efes Spor Kulübü olarak devam edecektir.

Kurulduğu 1976 yılından bu yana Türk una sayısız oyuncu kazandıran, gerek Türkiye gerekse Avrupa'da unutulmaz başarılar elde eden, ilklere imza atan spor kulübümüzün; TAPDK'nın onay verdiği yeni kimliği; "Anadolu Efes Spor Kulübü" adı altında, aynı hedeflerle faaliyet göstermesine ve Türk basketboluna hizmet etmesine karar verilmiştir.

Kırmızı Göz Kabusu Dönebilir

Kırmızı Göz Kabusu Dönebilir

Halk arasında "kırmızı göz" olarak adlandırılan gözde alerji ve enfeksiyon, yaz aylarıyla birlikte artıyor.
Gözde kanlanma ve yanmayı hafife almayın. Yazın gelmesiyle artan bu şikayetler, halk arasında "kırmızı göz" olarak adlandırılan hastalığın habercisi olabilir. Hastalığa çoğu zaman virüs ve bakteriler yol açıyor.
Göz Hastalıkları Uzmanı Op, Dr. Erkan Çetin, enfeksiyondaki belirtinin gözde sulanma, kızarıklık, çapaklanma, akıntı, yanma olduğunu söyledi.
Nasıl korunmalı?
Hastalığın ortaya çıkmasında deniz-havuz teması, ortak makyaj malzemesi kullanımı ve yakın temas önemli yer tutuyor.
Kırmızı göz hastalığına yakalanmamak için temel hijyen kurallarına dikkat etmek yeterli.
Elleri sık sık yıkamak, ortak malzeme kullanmamak, özellikle havuz gibi ortak kullanım alanlarında hijyene dikkat etmek hastalığın salgın hale gelmesini önlemek açısından önemli.
Vücut direncinin düşük olduğu kansızlık, diyabet, ileri zayıflık halinde kırmızı göz hastalığına yakalanma riski artıyor.

28 Haziran 2011 Salı

27 haziran 2011

BUGÜN İLK DEFA  SAKARYA İLKÖĞRETİMDE BULUNDUM. YENİ BİR TAT . SINIFLAR BİRAZ KÜÇÜK GİBİ ESKİ OKULU GÖRÜNCE BİRAZ AFALLAYACAK GİBİYİM. ÖĞRETMENLER İSE MALUM MERKEZİ OKUL OLUNCA (BENDE BİR İHTİMAL AYNI OLACAĞIM)  10 YIL ÜZERİ BU OKULDA BULUNAN ÖĞRETMENLER. GÜZEL BİR ORTAMLARI VAR GİBİ . ALLAH HAKKIMIZDA HAYIRLISINI VERİR İNŞ.
     
       BUGÜN YAZ TATİLİNE BAŞLADIM. EVDE ÇOCUKLARIMLA KALDIM. YARIN MİSAFİRLER -YUSUF HOCAGİL-  GELECEK İNŞ. HAFTA SONU İSE BADANA İŞLERİ VAR. YATAK ODASINI FALAN İLAÇLAMASINI YAPTIK.

       İBRAHİM ETHEM 1 AYLIK OLDU  BIDIK KAFASINI SÜREKLİ YAN ÇEVİRİYOR. İCLAL BAKIMINI SEVEREK VE YÜKSÜNMEDEN YAPIYOR. DEVAM EDER İNŞ.  

Eğitimimizi Toplam Kalite Yönetimi (TKY) İle Dönüştürebilir miyiz?

TKY bir yönetim tekniği ve felsefesidir.
                  TKY, yeni bir eğitim sistemi inşa etmek için kullanılmaz.
                  TKY, bir kalite sistemidir. Sistem inşa etme aracı olmaktan çok, sistemlerin sağlıklı, etkin ve verimli çalışmasına yardımcı olur.
                  Peki, nerede ne kadar yardımcı olabilir?
Sistemin insandan kaynaklanan aksaklıklarının giderilmesine yardımcı olur.
                  Bunların hata içindeki toplam payı ne kadardır?
                  Dr. Deming'e göre % 6, Crosby'e göre de % 20'dir.
                  Diğer aksaklıkların ise sistemden kaynaklandığına inanılmaktadır.
                  Bu nedenledir ki TKY, kurulu bir sistemi iyileştirme aracı olarak kullanılır.
                   Bu iyileştirme de azami derecede % 20'dir.
                  İnsan elinin değdiği her sistemin olumlu yanı olduğu gibi olumsuz yanı da vardır. Tıpkı bir ilacın şifasının yanında yan (olumsuz) etkisinin oluşu gibi.
                  Ama buna rağmen yine de kullanmak zorunda kalıyoruz.
                  TKY'ye bu şekilde baksak bile yine de yararlı ve soluk aldırıcıdır.
Gönül isterdi ki, dünyanın şu anda konuştuğu, yer yer de uygulama alanına soktuğu ve TKY'yi de kullandığı YÖNETİŞİM tekniğini konuşmuş olalım.
                  Daha çok özverili ve paylaşımcı uygulamayı gerektiren yönetişimin ilkelerini de gözardı etmememizin  gereğine inanıyorum.
                  Belirtelim ki, her iki yönetim tekniği eğitim camiasında henüz yeterince anlaşılmış değildir.
                  On yıla yakındır uygulanmaya çalışılan TKY felsefesi ve tekniği öğretmen ve yöneticilerimiz için bir angarya olmaktan çıkarılmasının yolları aranmalıdır diye düşünüyoruz.
                  Her şeyden önce TKY'nin eğitim ve insan için ne anlama geldiği anlatılmalı ve eğitim çalışanları da bunu anlamaya çalışmalıdır. Aksi halde "havanda su dövmek" olur ki, kulakları sağır etmekten başka bir işe yaramaz.
                  TKY, yeterince anlaşılırsa eğitimimiz için bir soluk olacağına inanıyoruz.
                  TKY bir angarya olarak değil, gerçekten kaliteye ulaştırıcı bir yönetim tekniği olarak algılandığında hem eğitim çalışanları hem de müşteri konumundaki öğrenci, veli, çevre, iş dünyası ve hükümet memnun olacaktır.
                  Bunun yolu, TKY felsefe ve tekniğine uygun bir şekilde eğitim çalışanlarını eğitmektir. Bu işin, okullarda 3-5 kişinin sorumluluğu ile olabileceğine ihtimal vermek, TKY'yi hiç bilmemek ya da ona hiç inanmamak olur diye düşünüyoruz.
                  Çünkü TKY, tüm ilke ve süreçleriyle bir bütündür, parçalanamaz.Tıpkı İslamda "imanın"  bölünme kabul etmediği gibi.
                  Bu nedenledir ki, eğitim kurumunda ve sistemde çalışanlarının tamamı ( hizmetlisinden müdürüne , Milli Eğitim Müdürü'nden Bakanına kadar) TKY'nin felsefe ve tekniğine inanırsa ancak istenilen sonuç alınabilmektedir.
                  Henüz vaktimiz vardır. İdeolojik ve kişilik çıkar hesaplarından sıyrılarak bu konuya yaklaşılmalıdır. Çünkü burada asıl olan geleceğimizdir.
                  Kendimiz için "yarının" bir anlamı olmayabilir ama, milletimiz ve çocuklarımız söz konusu olduğunda bir anlamı vardır ve olmalıdır da…
                  Selam ve sevgi ile…

Uluslararası türkçe olimpiyatlarını izlerken

               Yurda nur veren
                  Canı can eden
                  Sen.
                  Solmayacaksın
                  Türkçem.
               Türkçe Olimpiyatlarını izlerken bu şiirim döküldü dilimden…
               Konuştuğumuz dilimiz, Türkçemiz; kimliğimiz, her şeyimiz…
               Hiç solmayacaktır Türkçemiz…
               Türkçe olimpiyatlarının bu yıl 9.su gerçekleştiriliyor…
               Geleneksel hale gelmiş!..
               Ne güzel!.
               Samsun  etkinliğine katılan 17 ülkeden 55 öğrencinin birbirinden güzel  renkli görüntülerini Yaşar Doğu Spor Salonu'nda alkışladım…
               Anadolu Türkülerini…
               Halk Oyunları gösterilerini…
               Şiirlerimizin yabancı dillerde söylenişlerini…
               Alkışlarken de dilimizin ulusallıktan evrenselliğe damgasını vurduğunu hissettim.
               Nasıl ki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını her ülkeden çocukları davet  ederek  kutluyorsak;  bu bizim ulusal yansımamızın göstergesi  demektir!.
               Örneğin bir ağaç ulusalsa ve bu ağacın gölgesinden ve meyvesinden dünya insanlığı yararlanıyorsa bu ulusal olan ağaç evrenselleşiyor demektir.
               Dil zaten evrenseldir.
               Türkçemiz de öyledir.
               Konuşulan bir dünya dilidir…
               Dilimiz Olimpiyatları 8 kategoride gerçekleştirilmektedir.
               Bunlar:
               1-Şiir Yarışması.
               2- Şarkı Yarışması.
               3- Kompozisyon Yarışması.
                4-Sahne Oyunları Yarışması.
               5-Hikaye Yarışması.
               6- Resim Yarışması.
               7- Sunum Yarışması.
               8-Ülke Tanıtım Stantları Yarışmasıdır.
                 Bizim için önemli olan Atamızın dediği gibi dilimizi başka dillerin boyunduruğu altından çıkarmaktır.
                Türkiye'mize 130 ülkeden gelen konukları ağırlarken davetli ülke sayısının her geçen yıl artmakta olduğunu fark ettim!.
 Kültürümüzün yaygınlaşmasında, dilimizin diğer dünya ülkelerinin insanları tarafından konuşulmasına; dostluk ve barış köprülerinin kurulmasına katkı veren Türkçe  Olimpiyatlarının  genişleyerek gerçekleştirilmesi gerekir…
Türkçe Olimpiyatlarını sadece Spor Salonlarında, Kültür Merkezleri'nde  gerçekleştirmenin yanı sıra,  her ilimizde ve stadyumlarda da yaparak katılımın çok olmasını sağlamak gerekir.
Adı üstünde!.
                Türkçe Olimpiyatları bu.
               Türkçe Olimpiyatlarının Tertip Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet SAĞLAM hocamıza ne kadar teşekkür etsek azdır…
               Teşekkürler hocam…
               Tüm büyüklerimize, dostlarımıza, sanatçılarımıza, kardeşlerimize, işçilerimize, öğrencilerimize ve emeği geçen herkese binlerce teşekkürler…
               Evet!..
               Türkçe olimpiyatlarını izlerken şiirim döküldü dilimden…
Konuştuğumuz, yazdığımız dilimiz, Türkçemiz; her şeyimiz…
               Hiç solmayacaktır Türkçemiz…
               Türkiye'miz…

18 Haziran 2011 Cumartesi

Kütahya'da siyanür korkusu bitmiyor

Kütahya'da siyanür korkusu bitmiyor

Kütahya'daki siyanür karışan suyu kullandıktan sonra rahatsızlanan 7 kişiden biri olan 37 yaşındaki Kemal Korkmaz yeniden hastaneye kaldırıldı. Olay günü köyden alınan numunelerde ise normalden 221 kat fazla siyanür olduğu iddia edildi.


NTV
Güncelleme: 21:12 TSİ 17 Haziran. 2011 Cuma
KÜTAHYA - Kütahya'nın Dulkadir Köyü'nde siyanür karışan şebeke suyunu kullandıktan sonra rahatsızlanan 7 kişi hastanedeki tedavilerinin ardından taburcu olmuştu.
Bir akrabasının evindeki muslukları sökmeye çalışırken suya temas eden 37 yaşındaki Kemal Korkmaz da fenalaşınca hastaneye kadırıldı. Tedavisi tamamlandıktan sonra taburcu edilen Korkmaz, köyüne döndü. Ancak, mide bulantısı şikayeti başlayınca korkmaz yeniden Kütahya Evliya Çelebi Devlet Hastanesi’ne götürüldü.
Savcılığın başlattığı soruşturma ise sürüyor. Bilirkişi heyetinin hazırladığı raporun önümüzdeki hafta savcılığa verileceği bildirildi.

Şampiyon Fenerbahçe Ülker

Şampiyon Fenerbahçe Ülker

Beko Basketbol Ligi Final Serisi'nin 6. maçında Galatasaray Cafe Crown'u 91-88 yenerek seride durumu 4-2'ye getirdi ve şampiyonluğunu ilan etti.


NTV Spor
Güncelleme: 22:04 TSİ 17 Haziran. 2011 Cuma
İSTANBUL - Beko Basketbol Ligi Final Serisi'nin 6. maçında Galatasaray Cafe Crown'u 91-88 yenerek seride durumu 4-2'ye getirdi ve şampiyonluğunu ilan etti.
Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanan serinin 5. maçını, Shipp'in son saniyedeki mucize basketi ile kazanan Galatasaray Cafe Crown, bu maça da muhteşem seyirci desteği ile çok iyi başladı.
Ermal'in basketleriyle ilk dakikalarda etkili olan Galatasaray olurken, Fenerbahçe Ülker de Oğuz Savaş'ın pota altından bulduğu basketlerle karşılık verdi.

17 Haziran 2011 Cuma

Türkiye Ortadoğu ve Batı'ya Örnek

Türkiye Ortadoğu ve Batı'ya Örnek

Nasıl oldu da yıllarca Batılı ülkelere hayran olduktan, Arapların zenginliğine imrendikten sonra bugün Arapların, Yunanlıların, İspanyolların imrendiği bir ülke haline geldik?
Ahmet Altan/ Taraf
Örnek
Bugünlerde bizim gazeteye uğrayan her yabancı gazeteci aynı soruyu soruyor.
“Türkiye, Arap baharı yaşayan ülkelere örnek olur mu?”
Bence sadece Arap ülkelerine değil, bazı Batılı ülkelere de örnek olabilir.
Hemen yanı başımızdaki Yunanistan’a baksanıza...
Onlara kıyasla Türkiye cennet gibi gözüküyor.
Bu, nasıl oldu?
Nasıl oldu da yıllarca Batılı ülkelere hayran olduktan, Arapların zenginliğine imrendikten sonra bugün çeşitli sıkıntılar yaşayan Arapların, Yunanlıların, İspanyolların, Portekizlilerin, Macarların imrendiği bir ülke haline geldik?
Sanırım, cevap, heykeltıraş Rodin’in o ünlü lafında gizli:

“Taşın fazlasını attım, heykel ortaya çıktı.”
Türkiye, “taşın fazlasını” atıyor.
Koca bir imparatorluğun mirasçısı, yetmiş milyonluk bir ülke yıllarca saçma sapan baskıların, yanlış kavgaların altında ezildi.
Dininden korktu.
İnsanından korktu.
Irkından korktu.
Fikrinden korktu.
Askerî vesayet, herkesi bastırdı, paraları istediği gibi dağıtıp çarçur etti.
Toplum, enerjisini, diniyle, farklı ırktan insanlarıyla çatışarak harcadı.

“Taşın fazlası”, içindeki asıl yapının ortaya çıkmasını engelledi.
Şimdi bir barışma dönemine girdik.
Önce dinimizle barışıyoruz.
Dindar muhafazakârlar zenginleşiyor, onların temsilcisi olan dindar insanlar dokuz yıldır ülkeyi yönetiyor, Kemalistlerin çok korktuğu, bir hayalet gibi hayatımızın içinde gezdirdiği “şeriat” gelmiyor.
Yaşanılanlar sonucunda din korkusu bitiyor.
Son seçimlerde, “laiklik, şeriatçılık” kavgası gündeme gelmedi bile, bu kavgaların anlamsızlığı ortak bir kabul gördü.
Dinle barışmak için önemli bir adım attık.
Askerî vesayet de geriletiliyor.
Askerlerin müttefiki olan “devlet zenginlerine” para dağıtılmıyor.
O para, hizmete harcanıyor.
Hastaneler, yollar, hızlı trenler, havaalanları, barajlar, okullar yapılıyor.
Milli gelir artıyor, on bin doları geçiyor.
Önceki gün, bir Kürt siyasetçisi Kadıköy’de inanılmaz sertlikte bir konuşma yapıyor, Türkleri tehdit ediyordu, “aklınızı başınıza alın, savaşırız, mahvederiz,” türünden bir şeyler söylüyordu, sesi her yanda çınlıyordu, gidip pencereden dışarı baktım, irkilen, öfkelenen, söylenen kimse yoktu, herkes sakin sakin hayatına devam ediyordu.

“Zenginlik” diye düşündüm, “toplumları olgunlaştırıyor”.
Eğer böyle bir konuşma, Türkiye’de milli gelirin iki bin dolar olduğu günlerde yapılsaydı Kadıköy’de kan gövdeyi götürürdü, insanlar, kendi hayatlarındaki eksikliği öfkeyle kapatmak için saldırırlardı.
Belli ki dinden sonra “ırkla” olan kavgamızı da bitirmeye hazırlanıyoruz.
Federasyon çok açıkça tartışılıyor.
Anadilde eğitimin bir hak olduğu kabul görüyor.

“Bölünme korkusu” çoktan yerini “birlikte nasıl iyi bir şekilde yaşarız” sorusuna bırakmış.

Kürt politikacılar henüz acemiler, katılar, otuz yıllık bir acıdan sonra bir barış dili tutturmakta zorlanıyorlar ama çözüme doğru yürüdükçe onların da dili değişecektir, hayatın sadece tehdit üzerine kurulmayacağını kavrayacaklardır.
Yeni anayasa, ırk sorununu bir daha geri gelmeyecek biçimde çözecek herhalde.
Belki özerk eyaletler dönemine geçeceğiz, belki federasyon kuracağız ama Kürtler bu toplumda hakları olanı alacaklar, bu Türkiye’yi daha da ileri sıçratacak.
Bunun olumlu işaretleri var, AKP’nin yeni milletvekillerinden bir hukukçunun yeni anayasayla ilgili verdiği ipuçlarını bugün bizim gazetede okuduğunuzda, çözümün pek uzakta olmadığını düşünüyorsunuz.

“Temel hak ve özgürlükleri” anayasasının ana direği yapmış bir ülke çok rahatlayacaktır, savaşa giden enerji ve para barışa gidecek, insanlar daha rahat yaşayacak, çocuklar daha iyi eğitilecek.

Türkiye’nin elbette çok sorunu var ama şimdi bu sorunları “tek tek” konuşma aşamasına geçiyoruz, “askerî vesayet” gibi, “din” gibi, “ırk” gibi büyük başlıklı sorunları çözdükten sonra diğer sorunları teker teker çözme imkânına kavuşuyoruz.
En zorunu yaptı, taşın fazlasını attı Türkiye.
Şimdi sıra, küçük, usul darbelerle kıvrımları, çizgileri daha düzgün, daha parlak hale getirmekte.

2010'da Evlenen Azaldı Boşanan Arttı

2010'da Evlenen Azaldı Boşanan Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2010 yılına ilişkin evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Türkiye'de geçen yıl, evlenen çift sayısı azalırken boşanan sayısı arttı.
Verilere göre, geçen yıl evlenen çift sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 1,53 azaldı. 582 bin 715 çiftin evlendiği 2010'da, kaba evlenme hızı da binde 7,98 olarak gerçekleşti.

İlk kez evlenen çiftler arasındaki ortalama yaş farkı ise 3,3 olarak kaydedildi. Ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 26,5, kadınlar için 23,2 olarak belirlendi.

Bölgesel düzeyde en yüksek ortalama ilk evlenme yaşı, erkeklerde 27,4, kadınlarda 24,3 ile İstanbul Bölgesi'nde görülürken, en düşük ortalama ilk evlenme yaşı ise erkeklerde 25,3, kadınlarda 21,8 ile Orta Anadolu Bölgesi'nde kaydedildi.

BOŞANAN ÇİFT SAYISI YÜZDE 3,86 ARTTI
2010 yılında boşanan çiftlerin sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 3,86 artarak 118 bin 568'e yükseldi. Geçen yıl kaba boşanma hızı binde 1,62 olarak gerçekleşti.

Boşanmaların en yüksek olduğu bölge, binde 2,33 ile Ege Bölgesi olarak belirlendi. Ege Bölgesi'ni binde 2,03 ile Batı Anadolu Bölgesi izlerken, kaba boşanma hızının en düşük olduğu bölgeler binde 0,58 ile Kuzeydoğu Anadolu, binde 0,59 ile Ortadoğu Anadolu Bölgeleri oldu.

BOŞANMALARIN YÜZDE 40'I İLK BEŞ YILDA
Boşanmaların yaklaşık yüzde 40'ı, evliliğin ilk beş yılı içinde, yüzde 24'ü ise 16 yıl ve daha fazla süre evli olan çiftlerde gerçekleşti.

2010 yılı istatistiki bölgelere göre boşanma sayısı ve kaba boşanma hızı şöyle:

kullan
kullan

14 Haziran 2011 Salı

İlköğretimde Bütün Dersler Tek Kitapta

İlköğretimde Bütün Dersler Tek Kitapta
13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
18 Mart 2011 12:21
İlköğretimde her ders için ayrı kitap uygulaması kaldırılıyor, bütün derslere tek kitap geliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, önümüzdeki eğitim öğretim yılında dağıtılacak kitap modellerinde değişikliğe gitti.

Bakanlık, ilköğretimde her ders için ayrı kitap uygulamasını kaldırarak yerine tek kitap uygulamasına geçme kararı aldı.

Buna göre, ilköğretimde hazırlanacak tek kitapta, matematik, fen, Türkçe, sosyal bilgiler derslerinin ilk üniteleri olacak.

İlköğretim Türkçe, matematik, hayat bilgisi, sosyal bilgiler, fen ve teknoloji ile İngilizce ders ve öğrenci çalışma kitapları ikiye bölünecek.

Bakanlık, önümüzdeki yıl dağıtılacak kitaplar için bölünmüş olarak ihaleye çıkacak. Kitapların ön kapaklarında ders isimleri yerine “1. Kitap”, “2. Kitap” gibi isimler yer alacak.

Kitapların başında ve sonunda yer alan harita, kronoloji gibi veriler her kitabın arkasında olacak.

Ders kitapları temalar üzerinden ilköğretim 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıflarda her sınıf için 2 kitap hazırlanacak. Kitapların mevcut ortalama tek bir kitaptan biraz daha ağır olmasının beklendiği ancak bir öğrencinin günde ortalama çalışma ve ders kitabı ile birlikte 5 kitap taşıdığı düşünüldüğünde 5 kitaba göre çok daha az bir yük olacağı belirtildi.

16 Milyon Öğrenci Karne Alacak

16 Milyon Öğrenci Karne Alacak
13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
13 Haziran 2011 16:21
İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 16 milyon öğrenci, 17 Haziran 2011 Cuma günü karne alacak.
Öğrenciler, 180 iş günü ve yaklaşık 8 ay süren eğitim-öğretim yılı maratonunun yorgunluğunu 3 ay sürecek yaz tatilinde atacak.
2010-2011 eğitim-öğretim yılı 20 Eylül 2010'da başlamış, öğrenciler 28 Ocak-14 Şubat 2011 tarihleri arasında yarıyıl tatili yapmıştı.
İlköğretim ve lise son sınıf öğrencileri mezun olmanın yanı sıra, yaz tatilinde her yıl olduğu gibi sınava girme, sınav sonucu öğrenme, tercih yapma ve kayıt heyecanı yaşayacak.
Lise son sınıf öğrencilerinin bazıları, 2010-2011 eğitim-öğretim yılının sona erdiğinin ertesi gün ve pazar günü ile sonraki hafta sonu, Lisans Yerleştirme Sınavları'na katılacak.
İlköğretim öğrencilerinden 7. sınıflar 5 Haziran'da, 8. sınıflar ise 4 Haziran'da Seviye Belirleme Sınavları'na (SBS) katılmıştı. İlköğretim 8. sınıfların katıldığı SBS sonuçları 7 Temmuz'da açıklanacak. İlköğretim 7. sınıfların sınav sonuçları ise 5 Ağustos'ta açıklanacak.
2011-2012 eğitim-öğretim yılı, 19 Eylül 2011 Pazartesi günü başlayacak. Okula yeni başlayacak anaokulu ve ilköğretim birinci sınıf öğrencileri 12-16 Eylül tarihleri arasında ''uyum programı''na alınacak.

Köşk İstifayı Kabul Etti

Köşk İstifayı Kabul Etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 60. hükümetin istifasını sundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından sunulan Bakanlar Kurulu’nun istifasını kabul etti.

Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı’ndan yazılı bir açıklama yapıldı.

Açıklamada, "Cumhurbaşkanımız, bugün Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sunulan Bakanlar Kurulunun istifasını kabul etmiştir.

Bugüne kadar geçen hizmetleri için teşekkürlerini ifade eden Sayın Cumhurbaşkanımız, Bakanlar Kurulunun, yeni Hükümet kurulana kadar göreve devam etmesini istemiştir" ifadeleri kullanıldı.

Ay Tutulmasını Kaçırmayın

Ay Tutulmasını Kaçırmayın

Ankara Üniversitesi (AÜ) Rasathanesi, 1 saat 40 dakika sürecek ay tutulması için düzenleyeceği özel etkinliğinde, meraklılarına gökyüzünü teleskoplarla izlettirecek.
AÜ Gözlemevi yetkililerinden alınan bilgiye göre, 15 Haziran Çarşamba günü yaşanacak yılın ilk Ay Tutulması için düzenlenecek özel etkinlik saat 20.00'da başlayacak.

Sunum ve belgesel gösterimlerinin yapılacağı etkinlikte, saat 22.05'de izlenmeye başlanacak olan Ay Tutulması, 1 saat 40 dakikalık süresiyle izleyenlere görsel bir şölen yaşatacak. Bu kadar uzun süreli bir ay tutulması, en son 2000 yılı Temmuz ayında gerçekleşti.

Etkinlik programında, uzmanlar eşliğinde çıplak gözle gökyüzü gözlemi, takımyıldızların mitolojik hikayeleri ile birlikte anlatımı ve teleskoplarla Ay ve halkalı gezegen Satürn'ün gözlemi de yer alıyor. Gözlemevi Müzesi de etkinlik boyunca açık kalacak.

Ankara Üniversitesi Gözlemevi, yıl boyunca her Ay halk günü etkinlikleri ve özel gök olayları etkinlikleri ile kapılarını gökyüzü meraklılarına açmaya devam edecek. Gözlemevi yetkilileri, Gözlemevi'nin şehirden uzak ve yüksek bir konumda bulunması nedeniyle katılımcıların yanında kalın giysiler bulundurmalarını önerdi.

Bu yılın hesaplarına göre, Tutulma sırasında Ay'ın konumları şöyle olacak:
saat 20.24 Ay'ın dünyanın yarı gölge konisi içine girmesi
saat 21.22 Parçalı Tutulma başlangıcı
saat 22.22 Tam Tutulma başlangıcı
saat 23.12 Tam Tutulma ortası
saat 00.02 Tam Tutulma sona ermesi
saat 01.02 Parçalı Tutulmasının sona ermesi
saat 02.00 Ay'ın Dünyanın yarı gölge konisinden çıkışı

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...