22 Ocak 2013 Salı

Bir virüsü incelediğinde hayrete düşmeyen bilim adamı var mıdır?

Bir virüsü incelediğinde hayrete düşmeyen bilim adamı var mıdır?
Küçücük gözle görülemeyen bir virüsü elektron mikroskobunun altında inceleyen bir bilim adamı nasıl muazzam detaylarla karşılaşır biliyor musunuz? Küçücük bir virüsün koskoca bir insanı kolayca öldürebildiğini düşünürseniz ne kadar güçlü olduğunu anlayabilirsiniz. Peki hücrenin içine girdiğinde değişik taktikler izlediğini görseniz ne yaparsınız? Mesela bir virüs milyonlarca sene hiçbir işlem yapmadan bekleyebilir. Fakat hücrenin içine girer girmez aktive olur. Hücrenin içine girerken önce hücrenin koşulları uygun mu diye kontrol eder. Gözü, kulağı, bilinci, beyni, hatta organeli bile olmayan virüsün bunu yapması son derece ilginçtir. 
Hücreye giriş yaptıktan sonra hemen DNA’nın olduğu yere, yani hücre çekirdeğine doğru yol alır. Hiç vakit kaybetmeden kendi DNA’sını hücrenin DNA’sına yerleştirir ve hücre farkında olmadan yeni virüsler üretmeye başlar. Hücre bu işlem sırasında yeni proteinler ürettiğini sanır. Bazen virüsler genetik yapılarında değişiklik yaparlar. Örneğin HIV (Aids) virüsü. Aids hastalığına bu yüzden bir türlü çare bulunamamaktadır. 
Asıl şaşırtıcı olan kendi DNA'sı dışında hiçbir yabancı maddeye geçiş izni vermeyen hücre gibi bir organelin nasıl bir virüsün oyununa gelebildiği, virüsün bunu hangi güç ve olanaklarla yapabildiğidir. Virüs, hücrenin içine girerek kendisine bir yer edinmekle kalmamakta, aynı zamanda hücrenin imkânlarını kullanarak üreyebilmektedir. Burada sergilenen şuurlu davranış bilim adamları tarafından hala anlaşılamamaktadır. 
Hücre, içine giren virüsün etkisiyle ölüme doğru gider, ama parçalanmadan önceki son anına kadar tüm enerjisini içindeki bu yabancı madde için harcayacaktır. Nitekim hücre ölüp parçalandığında, artık üremiş ve son derece güçlenmiş olan virüs, diğer hücrelere doğru yayılır. 
Bu istilanın hızı gerçekten de hayret vericidir. Kimi salgınlar, sadece insanları değil, kitleleri birkaç günde ortadan kaldıracak kadar güçlü virüslerin sayesinde meydana gelmiştir. Örneğin 1918 yılında ortaya çıkan bir grip salgını 20 milyondan fazla insanı, hastalığın belirtileri ilk ortaya çıktıktan sonraki saatler içinde öldürmüştür. 1 
Tek bir virüsün gerçekleştirdiği bu şuurlu olay üzerinde biraz durup düşünmek gerekir. Virüs adını verdiğimiz ve sadece bir dış kabuk ve DNA'dan ibaret olan canlı, milyonlarca sene sessiz kaldıktan sonra nereden emir alarak, başlama kararını nasıl ve ne zaman vererek hücre içine girmektedir? Adeta bir taş gibi cansızken, hücre içinde nasıl canlanmakta ve üreyebilmektedir? Cansız geçirdiği yıllar boyunca onun varlığını muhafaza eden unsur nedir? Dahası, bir virüs insan vücudundaki bir hücreye girerek tüm vücudu istila edebilecek bir bilgiye nasıl sahip olabilir? Bu bilgi söz konusu canlının neresinde saklıdır? Bu canlı bu bilgiyi nasıl kullanabilir? 
Bazı evrimciler bunun bir sözde evrim mekanizması olan mutasyon olduğunu iddia ederler. 
Fakat bütün bunların mutasyonlarla oluşması imkânsızdır. Mutasyonlar genlerdeki kopma ve bozulmalardır. Yapıya sadece zarar verir ve hiçbir yararı da yoktur. Bir pencereyi kırarsak bu onu kapı yapmaz. Sadece kırık bir pencere olur. İşte bu mutasyondur. Hiçbir şeyi geliştirmez ve yeni bir özellik katmaz. 
Virüsün genlerinde yaptığı değişikliklerin varyasyonları yine genlerinde önceden kodludur. Sonradan ortaya çıkmış bir özellik değildir. Hiçbir virüsün günün birince hücreye dönüştüğü de gözlemlenmemiştir. Nitekim zaten bu bilimsel olarak imkânsızdır. 
Virüs bazı evrimcilerin sandığı gibi hücreden önce oluşmuş olan ilkel yaşam formu değildir. Çünkü virus kendi enerjisini üretemez, kendi proteinini üretemez, kendi genlerini üretemez. Bütün bunları yapması için mükemmel bir hücreye ihtiyacı vardır. Mükemmel formda bir hücre olmadan virüs asla çoğalamaz ve virüs üretimi gerçekleşemez. Yani virüsten önce hücrenin var olmuş olması gerekir. Bu da virüsün hücre öncesindeki sözde ilkel yaşam formu olduğu iddiasını bilimsel olarak temelden çürütür. 
21. yüzyıl mikrobiyolojide yaşanan gelişmeler evrim teorisinin çöküşünü hazırlamıştır. Bazı bilim adamları bu gerçeği itiraf etmekten çekinmez: 
“Çöküşte olan Darwin'in teorisi doğa âleminde ispatlanması gereken tek gerçek değildir. Bilimsel araştırmaların bir sonucu değildir, ama kesin olarak hayal gücünün bir ürünüdür.” Dr. Albert Fleischman (Zoolog) 2 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...