30 Ocak 2025 Perşembe
"Dünyanın Sahibi" Olarak Gösterilen BlackRock Adlı Bu Şirketi Hiç Duymuş muydunuz?
BlackRock
29 Ocak 2025 Çarşamba
Sürekli Büyüyen bir Evren ve İnsan
İNSAN VE EVRENİN DİNİ PERSPEKTİFTEN İLİŞKİSİ
Dini açıdan inanma ihtiyacı
İnanma ihtiyacı
Spor Sadece Futbol Değildir
Futbol spor değil
23 Ocak 2025 Perşembe
ORHUN YAZITLARINDA İDEAL YÖNETİCİNİN NİTELİKLERİ
Türkçenin ilk yazılı belgeleri olarak nitelendirilen ve Köktürk harferiyle yazılan metinleri ihtiva eden çok sayıdaki bengü taştan meşhur olanlar Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tunyukuk yazıtlardır.
Bilge Kağanın küçük oğlu Tenri Kağan tarafından 735 yılında diktirilen ve Kül Tigin abidesinden birkaç santim daha yüksek olan Bilge Kağan abidesinin de batı yüzünde büyük ölçüde tahrip olduğu için çok azı okunabilen Çince kitabe vardır.
Orhun yazıtlarını kısa ve öz bir şekilde Ergin (1980:7) şöyle nitelendirir: Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devletle milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esasları. Türk gururunun ilahi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslubun şaşırtıcı numunesi. Türk Millîyetçiliğinin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkaran delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika. Türklüğün büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı. vs. vs
Göktürk döneminden kalan ve cihan hakimiyeti idealiyle millî şuuru ve demokratik ruhu da yansıtan bu abideler, tarihî deliller olmaları yanında Türkün karakterine dair çok önemli bilgileri de ihtiva eder. Kitabelerde Türk kültürünün ve medeniyetinin esasları sergilenir. Türkün varlığını korumak amacıyla giriştiği mücadeleler, dürüstçe anlatılırken Türkün övgüye layık üstün meziyetleri yanında zaafarı da içtenlikle dile getirilir
Kül Tigin yazıtı “Köktürklerin birinci dönemdeki şevket devrini, daha sonra nasıl zayıfayıp Çin’e tutsak olduklarını, Çin esaretinden nasıl kurtulduklarını ve nihayet Köl Tigin’in kahramanlıklarla dolu hayatını anlatır” (Ercilasun, 2004: 133).
“Bilge Kağan bengü taşında da Bumin ve İstemi Kağan zamanlarındaki şevket devri, Çin’e nasıl tutsak olunduğu, Çin esaretinden nasıl kurtulunduğu, Bilge Kağan’ın savaşları ve Türk milleti için yaptıkları anlatılır” (Ercilasun, 2004: 135).
Tunyukuk yazıtında ise “Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşu ve İlteriş Kağan zamanı ile Kapgan Kağan’ın ilk yıllarında Köktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla, Türgişlerle ve Çinlilerle yaptığı savaşlar anlatılmakta; bütün bu olaylarda Tonyukuk’un rolü bilhassa belirtilmektedir” (Ercilasun, 2004: 133).
Orhun yazıtlarında beylerine ve halkına seslenen yönetici, onları Çinlilerin tuzaklarına ve ana yurttan ayrılmanın tehlikelerine karşı uyarırken dirliğin nasıl sağlanacağını ve yöneticinin de nasıl olması gerektiğini içtenlikle sıralar, cahil yöneticiler yüzünden çekilen sıkıntılardan da bahseder.
Kutlu: Yönetici her şeyden önce kutlu olmalı, seçilmiş olmalıdır. İktidarının meşruiyeti de buna bağlıdır. Bu yüzden yazıtlarda da özellikle vurgulanır:
Bilge, bilgili, akıllı: Türkler bilge sözünü, siyasete ve yönetime hakim anlamında kullanırlar. Yöneticinin başarılı olması, devleti iyi yönetmesi onun bilge ve akıllı olmasına bağlıdır. Ercilasun (2004: 133),
Bilge Tunyukuk’un Türk istiklâlini sağlamak ve Türk devletini büyütmek için kağanlarla omuz omuza çarpışmış kahraman bir asker (alp), Türk devletinin politikasına uzun zaman yön vermiş akıllı ve hikmet sahibi (bilge) bir devlet adamı olduğunu ifade eder: (Onlar) akıllı hükümdarlar imiş, cesur hükümdarlar imiş; (emirleri altındaki) kumandanları da akıllı imişler şüphesiz, cesur imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış ve uyum içinde imişler şüphesiz. Onun için devleti öylece yönetmişler; devleti yönetip yasaları düzenlemişler (KT-D, 3) (BK-D, 4).
Fedakâr, sorumluluk sahibi, çalışkan, cömert: Ayan (2015: 309), Göktürk devleti yöneticilerinin fakir durumdaki milleti birleştirdiği, zengin hâle getirdiği, nüfusunu artırdığı, tekrar düzenlediği, tekrar örgütlediği, giydirdiği ve refah sahibi ülkelerden daha iyi duruma getirdiğini ifade etmelerinin hizmetkâr liderlik tarzını ortaya koyduğunu ifade eder. “Bilge Kağan, Türk milleti için olduğu kadar kendisi için de çok büyük bir mana ve değer ifade eden kahraman kardeşi Köl Tigin’in ölümü üzerine gö- Milli Eğitim Üzerine Yazılar – 272 – zünden yaşlar dökmek, haykırıp feryat etmek istemekte; fakat işgal ettiği kağanlık mevkii, bütün yakınlarının, beylerinin ve milletinin üzerindeki sorumluluğu buna mani olmaktadır” (Ercilasun, 2004: 134).
Japon Eğitimi Üzerine Notlar
Okulun birkaç yüzyıldır Japonların yaşamında önemli bir ye ri vardır, örneğin, Tokugawa dönemi sonunda (1603-1867) Japon ya’da 17.000 değişik okul bulunduğunu, ayrıca, onyedinci yüzyılda özel okulların (shijuku) da süratle çoğaldığını, daha sonra «tera- koya» ve «gogaku» adlarıyla kasaba ve köy okullarının kurulduğu-, nu, ayrıca, Japonya’da ilk ulusal üniversitenin M.S. 668 yılında kurulup M S. 702 yılında «Taiho Yasası» ile yeniden düzenlendiği ni biliyoruz.
Batıya yetişebilmek için modern, bütünleştirilmiş bir sistemin
oluşturulması fikrini benimseyip uyguladılar. 1872 yılında
çıkarı lan Temel Eğitim Yasası'nda
«öğrenmenin başarının
anahtarı olduğu ve bunu
hiç kimsenin ihmal edemiyeceği, ancak, halen «öğrenmenin Samurai ve üst tabakanın
tekelinde bulunduğu, diğer grupların ihmal edildiği» vurgulanıyordu. Ayrıca,
«halen öğretilen şeylerin hayatta
çok seyrek uygulanabilir olduğu», bunun ya nında, eğitimin bir amacının da «gençleri, vatanına bağlı kişiler olarak yetiştirmek olduğu belirtiliyordu.
Bir de Milli Eğitim Bakanlığı'nın kuruluşu vardır. Kurulan bu bakanlığın ilk işi, batı özelliği taşı yan bir «milli eğitim planı» geliştirmek olmuştur.
Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında şekillenen modern Japon eğitim sisteminde gerçekleştirilmek istenen amaçlar şunlar dı :
1.
Gençleri im paratora
bağlı, çalışkan ve —onların ruhsal
eğitimlerini sağlayarak— batının liberal eğitimini çekici bulmayan insanlar olarak yetiştirmek
2.
Milli birliği geliştirmek
4. Kuvvetli bir ekonomi ve ulus yaratmak için teknik olarak
iyi yetişmiş bir insan gücü oluşturmak
4- Kamu sektörü ve özel sektör görevleri için entellektüel yönden üstün gençleri
seçmek
Japonya’da 1937'de 6 yıllık ilköğretimden sonra kız ve erkekler ayrı okullara gidiyordu. Ortaeğitimde karma eğitim yoktu. Ayrıca, erkek öğrenciler değişik ortaokullara (mesleki, teknik, akademik) gidiyorlardı. Ortaokulu bitirenlerin büyük çoğunluğunun üniversiteye hazırlayan okullara girebilmesi de gayet güçtü. Daha sonra da istenilen «önemli» üniversitelere kabul edilebilmek için girilen sınavların önemi çok arttı. Sınav sonuçlarını beklemek, sınavlarda başarısızlık ihtimali, öğrenci ve veliler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve buna halk arasında «shikenjigoku» (Sınav cehennemi) adı veriliyordu. Bu sınavlardaki başarısızlıklar yüzün den intihar olaylarına rastlanıyordu. Yine bu dönemde, 1942 yılın da, Japonya’da 49 üniversite bulunuyordu-
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çoğu izlenip uygulanmakla birlikte baştı «dil» konusu olmak üzere «yerinden yönetimin ilke ve uygulamalarında belirlenen reform ilkelerinde çeşitli değiş me ve uyarlamaların ve yeniden düzenlemelerin yapıldığı dikkatimizi çekiyor. Ayrıca, üniversiteye girişlerde bu dönem sonunda da, derecesi azalmakla birlikte, mevcut güçlükler devam etti. Bu nedenle bazı Japon eğitimcileri bugünkü Japon eğitim sisteminin (6-3-3-4) sistemi değil (6-3-x-3-x-4) sistemi olduğunu belirtirler. Buradaki (x) 1er, iyi bir liste ve üniversiteye girebilmek için «beklemesüreleri»ni belirler. Bu bekleyiş dönemiyle ortaya çıkan toplumsal olgu «Ronin» diye adlandırılmaktadır. (10) Bu tür sorunlarla politik ve sosyo-ekonomik olay ve konuların etkisiyle ve özel likle 1950 -1960 yılları arasında ve zaman zaman önemli politik bir güç biçiminde ortaya çıkan «Zengakuran» adlı öğrenci demeği de Japon eğitiminde incelenmesi ilginç bir konudur. Daha sonraları etkisini kaybeden bu öğrenci kuruluş ve hareketinin, Japon yük sek eğitimi dışında Japon politikasında da çeşitli etkileri olmuştur. Bununla birlikte Japon üniversiteleri hâlâ oldukça «eleyici» niteliktedir. 1967 yılında oluşturulan «Merkez Eğitim Konseyi» genellikle eğitimin tüm yönleriyle uğraşır. Ancak, asıl görev olarak yüksek eğitim reform unun temel ilkeleri, yüksek eğitimin çeşitlenmesi ve programları, bu kurumlar arasında geçişlerin sağlanması, teknik kolejlerin kurulması, her zaman, herkes için ve yeniden eğitimin sağlanması hususları belirtilebilir. Teknik kolejler, sis temin oldukça «küçük» bir bölümünü oluşturur. Mezunlarının üniversiteye transferinde sorunlar vardır. Bunun için Eğitim Bakan lığı, bu kurum mezunlarına mezuniyet sonrası eğitim veren bir okul sistemi geliştirmiştir. Ancak, iki yıllık yüksek okulların sayısı 500'ü geçmektedir, öğrencilerinin yüzde seksenini kız ve kadınlar oluşturur.
Görüldüğü gibi, Japon eğitiminin çağdaş eğitim sistemleri arasında üstün bir yerinin bulunması kolay olmamıştır. Bu başarı çok eskilere dayanan, sistemli, bilinçli ve çetin çabaların sonucu ortaya çıkmıştır. Ne sadece bir kopya ve ne de sadece bir yaratma örneğidir. Ayrıca, eğitim sistemindeki yenileşme ve gelişmenin toplumun diğer sektörlerindeki gelişme ve yenileşmelere paralel olarak ortaya çıkıp gerçekleştiği anlaşılmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise, değişik biçimde ortaya çıkan ancak, sonunda, Japon ulusunun gerekli uyarlamaları yapma başarısını gösterdiği bir başka yenilik girişimi ve bu girişimin olumlu biçimde sonuçlanması örneği olarak belirir. Çünkü bu dönem «gelişme» ve «modernleşme», benzeri kavram ve sözcüklerin yanında Japonya için
«Demokrasiye geçişin ve bu geçişte de başarının ifadesidir.
Bununla birlikte Japon
eğitim sisteminde yine bazı sorunların varlığı da bir gerçektir. Ancak artık bu
sorunlar «okuma-yazma eğitimi»nde başarı sağlama cinsinden sorunlar olmaktan çoktan
çıkmıştır.
Bazı yazarlara
göre Türkiye’n in kalkınmaya başlama yılları (Take-off) Japonya’nınkiyle aynıdır.
Bir merkez bakanlığın kuruluşu, batıya öğrenci
gönderme ve benzeri uygulamalarda olduğu gibi, eğitim alanında da batılılaşma ve modernleşme
çabalarının
başlatıldığı yıllarda
yine bu benzerlik gözlenebilir. Bununla birlik
te ve şüphesiz çeşitli nedenlerle, Türkiye’miz kalkınma sürecinde Japonya'nın hız ve düzeyine
ulaşamamıştır. Aslında
Japonya sadece Türkiye için
değil, çoğu endüstrileşmiş batı ülkeleri
için de kalkınmada bir «örnek olay» niteliğindedir. Ancak, batılılaşma
ve modernleşmede batı kültüründen başka bir kültürün
temsilcisi olarak yola çıkışı ve bu alandaki başarısı, Türkiye açısından inceleme ve karşılaştırmaları daha anlamlı kılmakta, «gelişmişliğin» sadece batının tekelinde oluşup şekillenebileceğim ileri süren batı lı yazar ve bilim adamlarına da bunun doğru olmadığım göstermesi yönünden önem kazanmış bulunmaktadır.
Eğitim Paradigmasına Yeni Bir Bakış Eğitim Sistemimizde Zihniyet Sorunu ve Bir Teklif
Kapadokya Üniversitesi olarak merhum kurucumuz ve Mütevelli Heyet Başkanımız Alev Alatlı Hocamızın kaleminden çıkmış bu önemli metnin basılı ve dijital açık kaynak olarak kamuoyu ile paylaşılmasını elzem gördük. Bu metin hem tarihe düşülen önemli bir not hem de Türk aydınının maarif meselemizle ilgili görüşlerine bir katkı niteliğindedir. Bu yüzden de Giriş bölümünü çalışma sırasında Alev Hocamızla yakın mesai içinde olan Prof. Dr. Ömer Dinçer kaleme aldı. Ardından gelen metin ise Alev Hocamıza ait. Son sayfalarda yer verilen “Kapadokya Üniversitesi Eğitim Felsefesi ve SOBE (Son Bilgiyi Önceleyen Eğitim – Öğretim) Yöntemi” bölümü ise Alev Hocamızın Kapadokya Üniversitesi için rektör Hasan Ali Karasar ile birlikte bu kitabın içeriğinden yararlanarak oluşturduğu bir kısım. Kısaca söylemek gerekirse Alev Hoca’nın Eğitim Paradigmasındaki görüşlerinin ete kemiğe bürünmüş ve bir eğitim kurumu tarafından uygulamaya konulmuş halidir.
Son 200 yıllık demokrasi ve modernleşme hamlemizin en büyük zenginliği ve itici gücü olan eğitimin tartışılması dinamik bir biçimde devam etmelidir. Bunun için de Eğitim Paradigması bize 2016 yılından bir Alev Alatlı nasihati niteliğindedir. İyi okumalar dileriz.
Okul Ne İşe Yarar?
Her kurum gibi okul için de bu "Okul ne işe yarar" sorusu sorulur ve sorulması gereken, çok önemli bir sorudur. Kişilerin nerede...

-
1)Alışveriş yaparken kolaylıklar sağlar. 2)Sayıları yuvarlamak aklımızda daha kolay kalmalarını sağlar. 3)Karışık gibi görünen arazi , yol g...
-
Bu tür proje ve performans görevleri ilköğretim 6-7-8.sınıf öğrencilerine matematiği sevdirmek,öğrencilerin bir şeyler üretmesini sağlamak ...
-
I. Derse Giriş: a) Önceki dersin özeti Resim b) Dikkat çekme : Çocuklar çamaşır makinesi ne işe yarar? Çamaşırlarımız kirlend...