23 Ocak 2025 Perşembe

Japon Eğitimi Üzerine Notlar

     Okulun birkaç yüzyıldır Japonların yaşamında önemli bir ye­ ri vardır, örneğin, Tokugawa dönemi sonunda (1603-1867) Japon­ ya’da 17.000 değişik okul bulunduğunu, ayrıca, onyedinci yüzyılda özel okulların (shijuku) da süratle çoğaldığını, daha sonra «tera- koya» ve «gogaku» adlarıyla kasaba ve köy okullarının kurulduğu-, nu, ayrıca, Japonya’da ilk ulusal üniversitenin M.S. 668 yılında kurulup M S. 702 yılında «Taiho Yasası» ile yeniden düzenlendiği­ ni biliyoruz.

    Batıya yetişebilmek için modern, bütünleştirilmiş bir sistemin oluşturulması fikrini benimseyip uyguladılar. 1872 yılında çıkarı­ lan Temel Eğitim Yasası'nda «öğrenmenin başarının anahtarı ol­duğu ve bunu hiç kimsenin ihmal edemiyeceği, ancak, halen «öğ­renmenin Samurai ve üst tabakanın tekelinde bulunduğu, diğer grupların ihmal edildiği» vurgulanıyordu. Ayrıca, «halen öğreti­len şeylerin hayatta çok seyrek uygulanabilir olduğu», bunun ya­ nında, eğitimin bir amacının da «gençleri, vatanına bağlı kişiler olarak yetiştirmek olduğu belirtiliyordu.


    Bir de Milli Eğitim Bakanlığı'nın kuruluşu vardır. Kurulan bu bakanlığın ilk işi, batı özelliği taşı­ yan bir «milli eğitim planı» geliştirmek olmuştur.


    Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında şekillenen modern Japon eğitim  sisteminde gerçekleştirilmek  istenen  amaçlar şunlar­ :

1.              Gençleri im paratora bağlı, çalışkan ve —onların ruhsal eğitimlerini sağlayarak— batının liberal eğitimini çekici bulmayan insanlar olarak yetiştirmek

2.               Milli birliği geliştirmek

4.  Kuvvetli bir ekonomi ve ulus yaratmak için teknik olarak iyi yetişmiş bir insan gücü oluşturmak

4- Kamu sektörü ve özel sektör görevleri için entellektüel yönden üstün gençleri seçmek



Japonya’da 1937'de 6 yıllık ilköğretimden sonra kız ve erkek­ler ayrı okullara gidiyordu. Ortaeğitimde  karma eğitim yoktu. Ayrıca, erkek öğrenciler değişik ortaokullara (mesleki, teknik, aka­demik) gidiyorlardı. Ortaokulu bitirenlerin büyük çoğunluğunun üniversiteye hazırlayan okullara girebilmesi de gayet güçtü. Daha sonra da istenilen «önemli» üniversitelere kabul edilebilmek için girilen sınavların önemi çok arttı. Sınav sonuçlarını beklemek, sı­navlarda başarısızlık ihtimali, öğrenci ve veliler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve buna halk arasında «shikenjigoku» (Sınav cehennemi) adı veriliyordu. Bu sınavlardaki başarısızlıklar yüzün­ den intihar olaylarına rastlanıyordu. Yine bu dönemde, 1942 yılın­ da, Japonya’da 49 üniversite bulunuyordu-


İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çoğu izlenip uygulanmakla birlikte baştı «dil» konusu olmak üzere «yerinden yönetimin ilke ve uygulamalarında belirlenen reform ilkelerinde çeşitli değiş­ me ve uyarlamaların ve yeniden düzenlemelerin yapıldığı dikkati­mizi çekiyor. Ayrıca, üniversiteye  girişlerde bu dönem sonunda da, derecesi azalmakla birlikte, mevcut güçlükler devam etti. Bu nedenle bazı Japon eğitimcileri bugünkü Japon eğitim sisteminin (6-3-3-4) sistemi değil (6-3-x-3-x-4) sistemi olduğunu belirtirler. Buradaki (x) 1er, iyi bir liste ve üniversiteye girebilmek için «bek­lemesüreleri»ni belirler. Bu bekleyiş dönemiyle ortaya çıkan top­lumsal olgu «Ronin» diye adlandırılmaktadır. (10) Bu tür sorun­larla politik ve sosyo-ekonomik olay ve konuların etkisiyle ve özel­ likle 1950 -1960 yılları arasında ve zaman zaman önemli politik bir güç biçiminde ortaya çıkan «Zengakuran» adlı öğrenci demeği de Japon eğitiminde incelenmesi ilginç bir konudur. Daha sonraları etkisini kaybeden bu öğrenci kuruluş ve hareketinin, Japon yük­ sek eğitimi dışında Japon politikasında da çeşitli etkileri olmuştur. Bununla birlikte Japon üniversiteleri hâlâ oldukça «eleyici» nite­liktedir. 1967 yılında oluşturulan «Merkez Eğitim Konseyi» genel­likle eğitimin tüm yönleriyle uğraşır. Ancak, asıl görev olarak yüksek eğitim reform unun  temel  ilkeleri, yüksek eğitimin çeşitlen­mesi ve programları, bu kurumlar arasında geçişlerin sağlanması, teknik kolejlerin kurulması, her zaman, herkes için ve yeniden eğitimin sağlanması hususları belirtilebilir. Teknik kolejler, sis­ temin oldukça «küçük» bir bölümünü oluşturur. Mezunlarının üni­versiteye transferinde sorunlar vardır. Bunun için Eğitim Bakan­ lığı, bu kurum mezunlarına mezuniyet sonrası eğitim veren bir okul sistemi geliştirmiştir. Ancak, iki yıllık yüksek okulların sayısı 500'ü geçmektedir, öğrencilerinin yüzde seksenini kız ve ka­dınlar oluşturur.


Görüldüğü gibi, Japon eğitiminin çağdaş eğitim sistemleri ara­sında üstün bir yerinin bulunması kolay  olmamıştır. Bu başarı çok eskilere dayanan, sistemli, bilinçli ve çetin çabaların sonucu ortaya çıkmıştır. Ne sadece bir kopya ve ne de sadece bir yaratma örneğidir. Ayrıca, eğitim sistemindeki yenileşme ve gelişmenin toplumun diğer sektörlerindeki gelişme ve yenileşmelere paralel olarak ortaya çıkıp gerçekleştiği  anlaşılmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise, değişik biçimde ortaya çıkan ancak, sonunda, Japon ulusunun gerekli uyarlamaları yapma başarısını gösterdiği bir başka yenilik girişimi ve bu girişimin olumlu biçimde sonuç­lanması örneği olarak belirir. Çünkü bu dönem «gelişme» ve «mo­dernleşme», benzeri kavram  ve sözcüklerin  yanında  Japonya  için

«Demokrasiye geçişin ve bu geçişte de başarının  ifadesidir.

Bununla birlikte Japon eğitim sisteminde yine bazı sorunların varlığı da bir gerçektir. Ancak artık bu sorunlar «okuma-yazma eğitimi»nde başarı sağlama cinsinden sorunlar olmaktan çoktan çıkmıştır.

Bazı yazarlara göre Türkiye’n in kalkınmaya başlama yılları (Take-off) Japonya’nınkiyle aynıdır. Bir merkez bakanlığın kuru­luşu, batıya öğrenci gönderme ve benzeri  uygulamalarda olduğu gibi, eğitim alanında da batılılaşma ve modernleşme çabalarının


başlatıldığı yıllarda yine bu benzerlik gözlenebilir. Bununla birlik­ te ve şüphesiz çeşitli nedenlerle, Türkiye’miz kalkınma sürecinde Japonya'nın hız ve düzeyine ulaşamamıştır. Aslında Japonya sa­dece Türkiye için değil, çoğu endüstrileşmiş batı ülkeleri için de kalkınmada bir  «örnek olay»  niteliğindedir.  Ancak, batılılaşma ve modernleşmede batı kültüründen başka bir kültürün temsilcisi olarak yola çıkışı ve bu alandaki başarısı, Türkiye açısından ince­leme ve karşılaştırmaları daha anlamlı kılmakta, «gelişmişliğin» sadece batının tekelinde oluşup şekillenebileceğim ileri süren batı­ yazar ve bilim adamlarına da bunun doğru olmadığım göster­mesi yönünden önem kazanmış bulunmaktadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okul Ne İşe Yarar?

  Her kurum gibi okul için de bu "Okul ne işe yarar" sorusu sorulur ve sorulması gereken, çok önemli bir sorudur. Kişilerin nerede...