29 Mayıs 2012 Salı

Öğretmenlere ek ders darbesi...

Milli Eğitim Bakanlığında görev yapan öğretmenlere artık ayakta tedavi kapsamında ek ders ödemesi yapılmayacak. Bakanlar kurulu kararı ile " bir ayda dört günü geçmemek üzere ayakta görülen tedavi nedeniyle " ibaresi 10.05.2008 tarih ve 26872 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan madde metninden çıkarılmıştı.

Bu kararın yürütmesinin durdurulması ve esastan iptali istemiyle Danıştay'a dava açan Türkeğitimsen'in bu başvurusunu Danıştay reddetmişti. Türkeğitimsen'in İdari Dava Dairelerine yapmış olduğu itirazın kabul edilmesinin ardından öğretmenlere bir ayda dört günü geçmemek üzere ayakta görülen tedavilerde ek ders ücreti ödenmekteydi.

Daha sonra kararı esastan görüşen Danıştay 2. dairenin 30.11.2011 tarih ve 2011/5943 sayılı kararlarıyla dava reddedilmiştir. Bu karara her ne kadar Türkeğitimsen İdari Dava Dairelerine tekrar itirazda bulunsa da; Milli Eğitim Bakanlığı Valiliklere resmi bir yazı göndererek " bir ayda dört günü geçmemek üzere görülen tedavi nedeniyle ek derslerin kesilmeyeceği" kararının uygulanmayacağını ve bu şekilde yapılan tedavilerden ek derslerin kesileceğini duyurdu.

Sonuç olarak 30 Kasım itibariyle ayakta tedavi nedeniyle yapılan ek ders ödemeleri de talep edilebileceği gibi , İdari Dava Dairelerine yapılan itiraz sonuçlanana kadar ayakta tedavi gören öğretmenlerin ek dersi kesilecektir.

İşte Okullara Gönderilen Resmi Yazı

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Polatlı Tarihinin En Büyük Parkı Buraya Yapılacak

Polatlı Tarihinin En Büyük Parkı Buraya Yapılacak

Polatlı Belediye Meclisi geçtiğimiz hafta önemli bir karar aldı. Şehitlik Kaşı’nda 18 bin metrekarelik alana yapılması kararlaştıran park kompleksi için Başkan Yakup Çelik’e yetki verildi. Yap işlek devret modeliyle yapılacak olan parkın 2013 yılında bitirilmesi hedefleniyor.
Şehitlik Kaşı’nda, Hacettepe Üniversitesi alt kısmında kalan tepelik alana Polatlı’nın en büyük park alanı, yani rekreasyon alanı yapılacak. Bunun için Belediye Meclisi, Başkan Yakup Çelik’e oy birliğiyle yetki verdi. Yap işlet devret modeliyle yapılacak olan park Polatlı’nın en büyük parkı olma özelliğine sahip.
PARKTA NELER VAR..
Rekreasyon alanı olarak düzenlenecek bölgenin toplam alan miktarı 18 bin metrekare. Piknik alanları, görsel su unsurları, sportif alanlar, yürüyüş parkurları, dinlenme alanlarından oluşacak parkın bitişiğinde ise tarihi bir cami yer alacak. Cami, klasik ve sıradan bir cami değil bu kez. Osmanlı tarihinin ibadet mekanlarına yönelik mimari anlayışın en önemli özelliklerinden birisi olan namazgah da cami ile bütünlük oluşturacak. Cami alanı ise 10 dekardan oluşuyor. Böylece Şehitlik Kaşı’nda toplamda 28 dekar, yani 28 bin metrekarelik bir alanda park kompleksi yapılmış olacak. Cami yönetimi Selçuklu mimarisine yönelik farklı bir yapı tasarlıyor. Namazgah caminin güney kısmına, Polatlı kısmına inşa edilecek. Yaz aylarında, Ramazan aylarında açık havada teravih namazının edası mümkün olacak. Aileler, iftar sofralarını burada kurabilecekler ve ibadetlerini yapabilecekler. Çocukları ise oyun alanlarında oynayabilecekler.
2013’TE BİTİRİLECEK
Yeni rekreasyon alanı ile ilgili olarak meclise bilgi veren Belediye Başkanı Yakup Çelik, böylesine geniş ve kapsamlı bir kompleks yapıyı 2013 yılında bitirmeyi hedeflediklerini söyledi. Yap işlet devret modeliyle yapılacak olan parkın tamamlanmasıyla Polatlı’nın en güzel bölgelerinden birisinin toplumun ortak ilgi alanı olacağını kaydetti.

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Sercan Saraer Fener'e doğru!

Transfer çalışmalarını sürdüren F.Bahçe, bu sezon Alman 2. Ligi’nde şampiyonluğa ulaşan Greuther Fürth takımında sergilediği performasla dikkat çeken Sercan Saraer’in transferi için kulübüyle söz kesti.

Annesi İspanyol, babası Türk olan ve her iki ülkenin de pasaportunu taşıyan 22 yaşındaki genç oyuncu, yükselen performansı ile Abdullah Avcı’nın da dikkatini çekerek, Milli Takım’a kadar yükseldi ve dün gece ilk kez Ay-Yıldızlı formayı giydi. Genç yıldızın bu performansı karşısında elini çabuk tutan F.Bahçeli yöneticilerin önce menajeri ve kendisi ile daha sonra da kulübü Fürth ile pazarlık masasına oturdukları ve yaklaşık 1,5 milyon Euro bonservis bedeli karşılığında söz kestikleri öğrenildi.

Transferdeki son detayların da çözülmesinin ardından resmen F.Bahçeli olacak olan Sercan’ı, Aykut Kocaman’ın da uzun süredir takip ettiği belirtildi

23 Mayıs 2012 Çarşamba

KARİKATÜR FENER

KARİKATÜR DEVE

Yok deve resimleri

KARİKATÜR KITALAR

Kıtalar resimleri

kARİKATÜR SÜRPRİZ

Sürpriz resimleri

Fenerbahçe 'Pitbull'u Resmen İstedi!

Kongre heyecanını geride bırakan Fenerbahçe, rotayı artık tamamen transfere çevirirken dün İtalya'dan son derece çarpıcı haberler geldi.

Fenerbahçe, şuan Galatasaray'da kiralık olarak top koşturan Felipe Melo'yu renklerine katmak için harekete geçti.

Çizme'nin önde gelen spor gazetelerinden Tutto Sport, Juventus Kulübü Sportif Direktörü Giuseppe Marrotta'nın geçen hafta Fenerbahçe'nin bir temsilcisiyle görüştüğünü yazdı. Gazete, Torino'da gerçekleşen görüşmede Fenerbahçe'nin Juventus'tan Milos Krasic ve Reto Ziegler'in yanı sıra geride kalan sezon Galatasaray'da kiralık oynayan Felipe Melo'yu da istediğini ileri sürdü.

FENERBAHÇELİ YÖNETİCİ, TORİNO'DA MARROTTA İLE MASAYA OTURDU

Ziegler'in Türkiye'de kalmak istemesi, Krasic'in de ayrılmaya kararlı olması nedeniyle Marrotta'nın iki oyuncu için Fenerbahçe'nin teklifini kabul ettiği belirtildi. Haberde, Marrotta'nın Melo konusunda ise son sözün Brezilyalı futbolcuda olduğunu söylediği bildirildi.

Marrotta'nın Melo'yu ikna etmeleri halinde, Fenerbahçe'nin önerdiği rakamı kabul edeceklerini kaydettiği vurgulandı. Sarı-lacivertli ekibin Melo'ya karşılık teklif ettiği rakam açıklanmazken, 27 yaşındaki sağ kanat oyuncusu Krasic için 8 milyon euro'ya el sıkışıldığı ifade edildi.

Artık Karnede Not Yok!

Okula yeni başlayan öğrencilerin eğitim sistemine daha yumuşak geçiş yapması için çeşitle uygulamalar geliştiren Milli Eğitim Bakanlığı şimdi de karne korkusuna savaş açtı.

Bundan böyle ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin karnesinde hiçbir şekilde not yer almayacak.

DERS NOTU DEĞİL "DAVRANIŞ PUANI"

Yeni sistemle beraber öğrencilere oyunla, resim ve müzik ağırlıklı derslerle okuma ve yazma öğretmeyi planlayan Milli Eğitim Bakanlığı, minik öğrencilerin daha 5.5 yaşında not stresi yaşamalarının da önüne geçmeyi hedefliyor.

Hürriyet gazetesinin haberine göre ilköğretim birinci sınıf öğrencileri, mevcut sistemde olduğu gibi karne alacak ama not verilmeyecek. Öğrenciler karnelerinde notla değil davranış puanları ile değerlendirilecek.

BAKANLIK, MİNİKLERİ OKULA ALIŞTIRMAYA DA ÇALIŞIYOR

Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz eğitim öğretim döneminde de miniklerin korkmadan eğitim hayatına uyum sağlayabilmesi için oryantasyon dönemi adı altında bir haftalık bir süreç uygulamıştı. Eğitim öğretim döneminin başlamasından bir hafta önce okullarına gidip gelmeye başlayan ilköğretim birinci sınıf öğrencileri, böylece sadece akranlarıyla birlikte okula ve öğretemenlerine alışıyor. Oryantasyon dönemi sonunda ise velilere, uygulamayı değerlendirmelerini isteyen bir anket doldurularak uygulama hakkında geri dönüşler alınıyordu.

MEB: Yeni yasal düzenleme olmadan kariyer öğretmenlik sınavı açılamaz

Bu konu hakkında “Uzman Öğretmenlikte son durum nedir?” haberimizde, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda hazırlanan yeni Kariyerle ilgili Kanun Tasarısının Başbakanlıkça 2/4/2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş olduğununu belirtmiştik. Kanun tasarısı kanunlaştıktan sonra uygulamaya yönelik Yönetmelik güncellenerek uygulamaya geçilecektir.
Millî Eğitim Bakanlığı; Anayasa Mahkemesinin kararında belirttiği gibi Hizmetiçi eğitimin puanla değerlendirilemeyeceği, sınava başvuru süresinin yönetmelikle belirlenemeyeceği ve uzman öğretmenlik ile başöğretmenlik kadrolarına kontenjan ayrılamayacağı hakkındaki tespitlerini gözeterek hazırlayacağı kanun taslağını Başbakanlık makamına sunulması, taslağın Bakanlar Kurulunca kanun tasarısı haline getirilip Meclis Gündemine sunulması alt komisyonlarda görüşüldükten sonra Meclis Genel Kuruluna getirilmesi gerekmektedir. Ancak, 2 Haziran 2010 tarihli “Kariyer öğretmenliği düzenleyen tasarı Meclis komisyonundan geçti” şeklindeki Anadolu ajansının haberinde, tasarının alt komisyondan geçtiği fakat yasalaşmadığı görülmektedir.
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu tarafında 2010 yılında görüşülen ve genel kurula sunulan tasarını tam metni için tıklayınız.

Sadece Bingöl'de 1 yılda 55 PKK'lı!..

Önceki gün güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada ölü ele geçen PKK'lının araç yakma ve GSM şirketine ait baz istasyonu patlatılması eylemine katıldığı belirtildi.

Bingöl Valiliği, önceki gün İl Jandarma Komutanlığı Özel Harekat Timleri'nin Genç İlçesi'nde güvenlik güçleri ve kamu kurumlarına yönelik eylem hazırlığında olan PKK'lılara yönelik Genç'in Arpaçay Mahallesi'nde düzenlenen operasyonda 1 teröristin ölü ele geçirildiğini açıkladı. Öldürülen PKK'lının Genç'in Yeniyazı Bölgesi'nde araç yakma ve GSM şirketine ait baz istasyonu patlatılması eylemine katıldığı belirtildi. PKK'lının üzerinde 1 Kalaşnikof tüfek, 15 fişek ve 2 şarjör, 2 el bombası ve hücum yeleği ele geçirildi.

Valilik, son 1 yıl içerisinde 49’uncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı koordinesinde il genelinde güvenlik güçleri tarafından icra edilen operasyonlarda, 33’ü ölü, 22'si sağ olmak üzere toplam 55 teröristin silahlarıyla birlikte etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Açıklamada, "İcra edilen operasyonlar neticesinde muhtelif cinste 58 silah, 34 Kalaşnikof piyade tüfeği, 2 BKC makineli tüfek, 1 G-3 piyade tüfeği, 4 M-16 piyade tüfeği, 1 Kannas keskin nişancı tüfeği, 6 av tüfeği, 8 tabanca, 2 RPG-7 roketatar, 32 el bombası, 1431 muhtelif cinste mühimmat, patlayıcı madde yapımında kullanılan 2,6 kilo plastik patlayıcı, 1,5 ton amonyum nitrat, 15 telsiz, 11 tona yakın yiyecek malzemesi, bol miktarda muhtelif örgütsel doküman ve malzeme ele geçirilmiştir" denildi.

'ELEKTRONİK KİMLİK KARTI PROJESİ' NE OLDU?

Elektronik Kimlik Kartı Projesi'nin pilot uygulaması yaklaşık 5 yıldır Bolu'da devam ediyor...

Elektronik Kimlik Kartı Projesi'nin pilot uygulaması yaklaşık 5 yıldır Bolu'da devam ediyor. Üç aşamalı gerçekleştirilen projenin pilot uygulaması, bir türlü hayata geçirilemedi. Şimdiye kadar Bolu merkez ilçesinde yerleşik 14 bin vatandaşa yeni kimlik kartı verildi.

Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı'nın 46 nolu eyleminde, vatandaşların yaşamını kolaylaştıracak, kurum ve kuruluşlarda daha hızlı hizmet alınmasını sağlayacak, kolay taşınabilir, taklit edilemez, uluslararası standartlara uygun Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı'nın uygulamaya konulması İçişleri Bakanlığı'nın görevleri arasında yer alıyor. Eylem planında bakanlığın Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü sorumlu; Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK (UEKAE) ilgili kuruluş olarak belirlendi. Proje, Türkiye Araştırma Alanı (TARAL 1007) kapsamında TÜBİTAK (UEKAE) ve diğer ilgili kuruluşların katılımları ile gerçekleştirildi. Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı pilot çalışmaları 4 Temmuz 2007 tarihli ve 26572 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2007/16 Nolu Başbakanlık Genelgesi uyarınca yürütüldü. Pilot uygulaması üç aşamada yürütülen projenin birinci aşamasında TUBİTAK UEKAE tarafından geliştirilen işletim sistemi uygulamaları ile Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı ve kart okuyucularının test çalışmaları yapıldı.

İkinci aşaması 01.09.2008-05.12.2008 tarihleri arasında Sosyal Güvenlik Kurumu ile Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen ve Bolu ili merkez ilçesinde yerleşik 14 bin vatandaşa kimlik kartı verilerek gerçekleştirildi. Bolu ilindeki vatandaşların tamamını kapsayan pilot uygulamanın 3. ve son aşaması 31 Ağustos 2009-1 Kasım 2010 tarihleri arasında tamamlandı. Pilot uygulama kapsamında, değişik kart dağıtım yöntemleri (dağıtık, yarı-merkezi, gezici) denendi. Ayrıca kart dağıtım yöntemlerine bağlı olarak, mektupla davetiye, muhtarlık askı listesi gibi randevu yöntemleriyle kişiler bilgilendirilerek kart kişiselleştirme merkezlerine davet edildi.

10 yıllık kullanım ömrüne sahip olan ve ileri baskı teknikleri ile kişiselleştirilen Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı'nda TÜBİTAK-UEKAE tarafından geliştirilen milli işletim sistemine sahip temaslı-temassız (melez) yonga bulunuyor. Kimlik kartı ile sağlanan hizmetlerde, hizmetin özelliğine göre görsel, elektronik ve biyometrik olmak üzere farklı güvenlik seviyelerinde kimlik doğrulama yöntemleri kullanılacak. Ayrıca kimlik kartı uluslararası seyahat belgesi olarak da kullanılabilecek.

Elektronik Kimlik Kartı Projesi Tedbir No 255 ile 2010 Yılı Programı'nda yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı'nın kişiselleştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile ilgili ihale çalışmaları halen devam ediyor.

22 Mayıs 2012 Salı

HÜKÜMET'TEN MEMURA YENİ TEKLİF

Yaklaşık 4.5 milyon memur ve memur emeklisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinin son turu yapılıyor. Son teklif; 3,5+4...

2012 için yüzde 3+3'lük zam teklifini yüzde 3.5+3.5'a yükselten hükümetin son hamlesi yüzde 3.5 + 4 oldu. 2013 yılı teklifi de yüzde 3+3'e yükseltilmişti.
Masaya yüzde 16'lık artışla oturan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, görüşmelere saat 24.00'e kadar ara verdiklerini ve o saate kadar yeni teklif beklediklerini ifade etti. Anlaşma sağlanamazsa süreç hakem heyetine devredilecek ve müzakereler 29 Mayıs'a kadar heyet tarafından sürdürülecek.
Hükümet ile memurların 30 Nisan'da başlayan zam pazarlığının son turunda hükümetin teklifi 2012 için yüzde 3.5+4 olurken, 2013 için gün içindeki yüzde 3+3 aynı kaldı.
Gün içindeki ilk artış tekifini (yüzde 3+3'ten yüzde 3.5+3.5) değerlendiren Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, ''Bu teklif yine tek kalemde 3,5 3,5. Cılız bir teklif. Bu teklif karşısında tekliflerimizi gözden geçirmeyeceğiz. Yüzdelik zam boyutuyla sadece 2012'ye yönelik tek kalemde 0.5+0.5, 2013 yılına yönelik bir teklif yok'' demişti.
Hükümet'in ek ödeme, taban aylığı, 4-C'liye seyyanen zam, toplu sözleşme ikramiyesi gibi konularda bir teklif yapmadığını anlatan Gündoğdu, öğretmen ve öğretim üyelerine yapılmasını istedikleri ek ödemeye ilişkin bir öneri de sunulmadığını söylemişti.
Gündoğdu, ''Kamu İşveren Heyet Başkanı'na, aradan sonra, müzakere edilmeye değer bir teklifle gelmesi çağrısında bulunuyorum. Biz bu teklife karşı masaya sunduğumuz teklifimizin hiçbir kalemiyle ilgili yeniden bir değerlendirme yapmayacağız. Çünkü bu teklif yeniden bir değerlendirme yapmamızı gerektirecek bir teklif değil. Ara verdik, arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz ama rakamları gözden geçirmek için değil, Kamu İşveren Heyeti'nin rakamlarını gözden geçirerek ciddi bir teklifle gelmesini beklemek üzere'' şeklinde konuşmuştu.
HAKEM KURULU BELLİ OLDU

Bu arada Bakanlar Kurulu, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu üyelerini belirledi.
Buna göre, toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması durumunda toplanacak kurula, Sayıştay Başkanı Recai Akyel başkanlık edecek.
Bakanlar Kurulu tarafından memur sendikaları konfederasyonuna gönderilen yazıya göre, Sayıştay Başkanı Akyel'in başkanlığını yapacağı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun diğer üyeleri şöyle:
İlhan Hatipoğlu, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü
Erhan Usta, Kalkınma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Cavit Dağdaş, Hazine Müsteşar Yardımcısı
Şaban Talaş, Devlet Personel Başkan Yardımcısı
Hacı Bayram Tombul, Memur-Sen
Hüseyin Rahmi Akyüz, Memur-Sen
İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen
Ali Kılıç, KESK
Prof. Dr. Sedat Murat, İstanbul Üniversitesi
Doç. Dr. Aydın Başbuğ, Gazi Üniversitesi

Öğretmenler İçin Yarın Sınav Günüdür

Aylardır öğretmenlerin merakla beklediği ek ödeme verilmedi.

Kamusen, Kesk, Birleşik Kamu İş ve Eğitimbirsen ülke genelinde iş bırakacak.

İş bırakma eyleminde gözler öğretmenlerde olacak.

Yarın bütün öğretmen ve idarecilerin iş bırakması durumunda okullarda hayat felç olacak.

Konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklama yapmadı.

Öğretmenlerimizin aylardır feryat gigan ettiği ek ödeme adaletsizliğine karşı yarın iş bırakıp bırakamayacakları samimiyetlerini ortaya koyacak.

Sendikalı memurların iş bırakma hakkı bulunurken , sendikası olmayan memurların da sevk alması bekleniyor.

Öğretmenler odasında ayak ayak üstünde sendikaları eleştiren öğretmenlerin de yarın bu eyleme destek vermesi, okullarda ki öğretmen ve idarecilerinde eyleme katılım noktasında teşvikte bulunması bekleniyor..

Öğretmen ve idarecilerimizin tamamına yakını yarın iş bırakırsa ilk kez ciddi bir şekilde hükümete uyarı gelmiş olacak.

ASKERLİK KANUNU'NDA DEĞİŞİKLİK

TBMM Genel Kurulu'nda, Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını kabul edildi.

Kanuna göre, her yıl 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arasında yapılan yoklama ile 1 Temmuz-31 Ekim tarihleri arasında yapılan son yoklama uygulamasına son verilecek.

Lise veya dengi okullar ile fakülte ve yüksekokullarda öğrenim görenlerin askerlikleri 29 yaşını geçmemek üzere mezun oluncaya veya ilişikleri kesilinceye kadar ertelenecek.

Fakülte veya yüksekokul bitiren kadın veya erkekler, muvazzaf subay olabilecek Askerlik meclisleri günün gelişen koşullarında etkinliğini yitirdiğinden kaldırılacak. Askere alma işlemleri Milli Savunma Bakanlığı'nca yürütülecek.

Askerlik işlemlerinde büyük değişiklikler yapan yasanın ayrıntıları şöyle;

İki Dönemlik Yoklama Süresine Son

Kanuna göre, yoklama devri, askerlik çağının başlangıcından muvazzaflık hizmetinin başlangıcına kadar geçen süre olacak. Seferberlik veya olağanüstü hallerde 19 yaşında bulunanların askere alınmalarına imkan tanıyan düzenleme, yürürlükten kaldırıldı.

Her yıl 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arasında yapılan yoklama ile 1 Temmuz-31 Ekim tarihleri arasında yapılan son yoklama uygulamasına son verilecek. Yoklama işlemleri, 1 Ocak gününden başlamak üzere yaklaşık 14 aylık süreye yayılacak.

Askere Alma İşlemlerini Bakanlık Yürütecek

Asker alma işlemleri Milli Savunma Bakanlığı'nca yürütülecek.

Kanunla, MERNİS, Adres Kayıt Sistemi ve Milli Savunma Bakanlığı Bilgi Sisteminin yürürlüğe girmesiyle birlikte uygulama alanı kalmayan ilk yoklama ve son yoklama işlemleri kaldırılarak; yoklama, yükümlülerin askerliğe elverişlilik ve öğrenim durumları ile meslek ve niteliklerinin belirlenmesi işlemlerini kapsayacak şekilde yeniden tanımlandı. Buna göre, ''yükümlülerin sağlık muayenelerinin yapılarak askerliğe elverişli olup olmadıkları, öğrenim durumları, meslekleri ve niteliklerinin belirlenmesi'' işlemine yoklama denecek.

Yükümlülerin yoklama işlemleri yaklaşık 14 aylık bir süreye yayılacak. Böylelikle, yoklama kaçağı sayısı ve yoklama dönemlerinde askerlik şubeleri önünde oluşan yükümlü yoğunluğu azaltılmış olacak.
 

Mourinho'dan imza..


Real Madrid resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada, "Dünyanın en iyi teknik direktörü, 2016'ya kadar Real Madrid'de" ifadesini kullandı.

2010 yılında Real Madrid'e gelen Mourinho'nun, normalde 2014 Haziran ayına kadar olan sözleşmesi 2 yıl uzatıldı. Başarılarla dolu bir kariyeri olan Portekizli teknik direktör, Porto'da 3, Chelsea'de 4, İnter'de 2 yıl kalırken, sözleşmesini tamamlaması halinde Real Madrid'de en az 6 yıl görevde bulunacak.

Real Madrid kulübü, Mourinho'nun geçen iki sezonda (Önce Kral Kupası, ardından lig şampiyonluğu) çok büyük başarılara imza attığı vurgulayıp, "Mourinho, ikinci sezonunda rekorlar kırıp, Real Madrid'e kulüp tarihindeki 32. lig şampiyonluğu kazandırdı. 121 golle La Liga tarihindeki en fazla gol atan takım unvanını ele geçiren Real Madrid, 100 puanla La Liga'da en çok puanla şampiyon olan takım oldu. Bu rakamlarla Mourinho, şimdiden Real Madrid tarihinde La Liga'da en fazla maç kazanan 5. teknik direktör" diye yazdı.

Portekiz, İngiltere, İtalya ve İspanya liglerinde şampiyonluk kazanan tek teknik direktör olan Mourinho ile son iki sezonda Real Madrid, 117 maçta 322 gol attı.

17 Mayıs 2012 Perşembe

PKK'LI TERÖRİSTTEN KORKUNÇ İDDİALAR!

Antalya'dan Amanos kırsalına geçiş yaptıkları sırada yakalanan PKK’nın Amanos Sorumlusu Özgür Murat kod adlı Barış K. adlı teröristin sorgusunda önemli açıklamalar yaptığı ortaya çıktı.

Jandarma Genel Komutanlığı’nda MİT, Terörle Mücadele ve Genelkurmay’dan gelen uzman bir ekip tarafından sorgulanan Barış K. şunları anlattı: “Biz Kandil’e düzenlenecek birçok operasyonun haberini önceden alıyorduk. Malatya 7. Ana Jet Üs Komutanlığı ile Diyarbakır 8. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan kalkacak uçakların tekerlekleri dönmeden Kandil’in haberi olurdu. Bizler sadece emirlere uyarız. Yönetim bize mağaralara girmemiz konusunda uyarıda bulunur. Biz de buna uyarız.” 
Öte yandan  bu ifade üzerine Diyarbakır Başsavcılığı’nın başlattığı incelemede PKK’nın hava harekâtlarından önceden haberdar olmak için Diyarbakır ve Malatya’daki askeri üslerin yakınlarına ‘Kadro’ diye nitelediği elamanlarını yerleştirdiği ortaya çıktı. Örgüt mensuplarının uçakların kalkışını internet üzerinden Kandil’e ‘Kuşlar havalandı’ parolasıyla bildirdiği ortaya çıktı.

ABD KONGRESİ'NE MESAJ, TSK'YA DARBE

ABD'nin daha önce yalandığı Uludere istihbaratıyla ilgili WSJ'de çıkan haberin PERDE ARKASI... ABD Kongresi'ne mesaj verdiler, Obama ve TSK'ya operasyon çektiler...

Analiz/Aktifhaber
Wall Street Journal’in Uludere&Predator konusundaki haberi tartışmanın düzlemini bir anda oldukça farklı bir boyuta taşıdı.
WSJ’nin uzun haberinde özetle, “Amerikan malı Predatörlerle Türkler, sivil Kürtleri öldürüyor” denmek istiyor ve bu silahların verildiği ülkelerin farklı biçimlerde kullandığı ve Kongre’nin bunu denetleyemediği belirtiliyordu.
Peki WSJ üzerinden aylar geçtikten sonra aniden neden bu haberi yaptı?
Sebebi Habertürk Gazetesi’nde Fatih Altaylı imzasıyla çıkan sürmanşette gizli.  Şuan Amerika’da bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Türkiye’nin terörle mücadele gücünü astronomik biçimde katlayacak bir pazarlık masasasında. Özel, Amerika’yla kıran kırana “Silahlı Predator” pazarlığında.
İSRAİL'DEN TÜRKİYE'YE "HERON OYUNU"
İsrail, öteden beri Türkiye’nin İnsansız Hava Aracına sahip olmasına karşı bir ülke. Hatta Heron ihalesini alarak, Türkiye’yi bağladı ve Heron’ları yıllarca sürüncemede bıraktı. Sonunda verdi ama personeli eğitmedi.  Bu sorun aşıldı bu sefer bakımda problem çıkardı.
Üstelik verdiği Heron’lar düşük uçuş ömrü nedeniyle tam bir ölü yatırımdı. Necdet Özel’le birlikte değişen durum sonrası Türkiye, insansız hava araçlarının en kalitelisi olan Predatörlere yöneldi. Bunların en etkili ve hızlı olanları ise Silahlı Predatörler…
PKK'NIN KORKULU RÜYASI
Silahlı predatöre sahip olmak bile PKK için inanılmaz derecede caydırıcı güç.
İşte Yahudi Sermayesinin güçlü gazetesi WSJ, bu haberiyle Silahlı Predatör pazarlığına uluslar arası bir operasyon çekti.
KONGRE’YE MESAJ TSK’YA DARBE
Haber bir yandan ABD Kongresi’ni Türkiye’nin Predatör’leri amaç dışı sivilleri vuracak biçimde kullandığı yönünde etkilemeye çalışırken, diğer yandan TSK’yı hedef tahtasına oturttu.
Haberin detayında ABD Savunma Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, "Kararı Türkler verdi. (Operasyon) ABD'nin kararı değil” diyerek sözkonusu olayın tek suçlusu olarak TSK’yı hedef gösterdi.
Şüphesiz bu olayda TSK içinde hatalı olanlar varsa elbette ortaya çıkarılmalı ve hesabı sorulmalıdır ancak  daha önce ABD’nin “Hayır, istihbarat bizden değil” diyerek yalanladığı bir konuda neden şimdi “Evet, istihbaratı biz verdik” diyerek haber yapıldı?
Çünkü ilk kez Türk Genelkurmay Başkanı, ABD’lilerle “yüzde yüz teknik” bir görüşme yapacak. Siyasetin olmadığı, tamamen askeri konuların konuşulacağı bir toplantı.
Başbakan Erdoğan’da değişik zamanlarda Obama’dan silahlı predatörleri istemişti. Obama’nın da bu konuya sıcak baktığı ifade ediliyor. Eğer Türkiye bu silahlı predatörleri alabilirse Kandil artık PKK için güvenli bir yer olmaktan çıkacak. Çünkü gerçek zamanlı görüntü ve anında vurma kabiliyetine sahip bu insansız hava aracı ile PKK’nın beli bir daha doğrultulamayacak şekilde bükülecek, PKK bitirilebilecek.
SEÇİMLER ÖNCESİ OBAMA’YI YIPRATMAK
Türkiye’nin bu silahları alabilmesi için ABD Kongresi’nin onayı gerekiyor. Yani Obama’nın tek başına “veririm” demesi yeterli değil. Böylece hem ABD kamuoyunda seçimler öncesi Obama’yı yıpratmak hem de bu silahların Türkiye’ye verilmemesi için ABD’de kamuoyu oluşturmak için bu haber servis edilmiş olabilir.
Türk medyası açısından bakarsak;
Dün internet sitelerine düşen Uludere istihbaratıyla ilgili haber bugün Hürriyet, Milliyet, Vatan, Cumhuriyet gibi birçok gazetede manşet oldu. ABD’de kritik görüşmeler arefesinde Türk medyasının bu konuda mal bulmuş mağribi gibi meseleye atlaması da başka bir ilginç detay.
Koşaner’in istifası sonrası Genelkurmay Başkanı olan Org. Necdet Özel’in hükümetle uyumlu çalışması, 12 Eylül, 28 Şubat darbe davaları konusunda eldeki belge ve bilgileri adli makamlarla paylaşması, askeri vesayetin geriletilmesi konusundaki yapıcı tutumu birilerini rahatsız etmiş olabilir… Özellikle İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın ve Cumhuriyet Yazarı Bekir Çoşkun’un bu konudaki sözleri ve yazıları, Org. Özel’in cunta sevdalısı bir kesim tarafından hedef tahtasında olduğunun bir kanıtı…

'KAYAGAZI' İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Gazdaş Trakya Bölge Müdürü Tamer Akaslan, Türkiye'de 2 trilyon metreküp kaya gazı olduğunu ve 40-50 yıllık ihtiyacı karşılayabileceğini açıkladı...

Akaslan, Tekkirdağ'da düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de, Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın, (TPAO) yabancı bir firma ile birlikte kaya gazı çıkarma çalışmaları yaptığını söyledi. Akaslan, Türkiye'de tüketilen toplam 45 milyar metreküp doğal gazın yaklaşık yüzde 2'sinin Trakya'dan karşılandığını ifade etti.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, ABD'de son dönemlerde keşfedilen kaya gazından doğal gaz üretimi konusunda Türkiye'de de çalışmaların başladığını vurgulayan Akaslan, ''Milli petrol şirketi TPAO tarafından yoğun şekilde kaya gazı çıkarma çalışmaları sürüyor. Artık, kaya gazından doğal gaz üretimine başlanıyor. Yer altında bulunan doğal gazın birikmiş olduğu hacimlerin dışında, kayaçların içinde olan gazın, yeni bir yöntemle çıkarılması yönünde çok hızlı ilerleyen teknolojik durumlar ve uygulamalar var'' diye konuştu.

Trakya ve Güneydoğu Anadolu'da kaya gazı çıkarma çalışmalarının sürdüğünü, kaya gazının çıkarılmasıyla Türkiye'nin dünya pazarında önemli bir ekonomik güç oluşturacağını ifade eden Akaslan, şöyle konuştu:

''ABD'de kaya gazının keşfedilmesiyle ABD borsasında doğal gaz fiyatları yarı yarıya düştü. Türkiye'de de bu yönde çalışmalar var. Türkiye'de TPAO, yabancı bir firma ile birlikte kaya gazı çıkarma çalışmaları yapıyor. Türkiye'de, yaklaşık 2 trilyon metreküp kaya gazı olduğu, bunun 40-50 yıllık ihtiyacı karşılayabileceği tahmin ediliyor. Kaya gazından doğal gaz üretimine geçebilirsek, dünya doğal gaz pazarında ekonomik olarak ciddi kozlar Türkiye'nin eline geçmiş olacak.''

2015 Yılında 300 Milyon Dolarlık Yatırım

Trakya'da, 17 lokasyonda dağıtım hizmetini yerine getirdiklerini vurgulayan Akaslan, Trakya'da 2 bin kilometre plastik boru ile 205 kilometre çelik boru imalatını tamamladıklarını söyledi.

2015 yılına kadar 300 milyon dolarlık bir yatırım hedeflediklerini belirten Akaslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Trakya'da toplam 120 bin abonemiz var. Ekonomik ve ergonomik yakıtı vatandaşlarımıza sunalım diye iç tesisat konusunda kampanyalar düzenliyoruz. Gaziantep ve Trakya olarak Zorlu Holding bünyesinde faaliyet gösteriyoruz. Bu iki şirketin yatırımsal büyüklüğü şu an 200 milyon doları aşmış durumda. 2015 yılına geldiğimizde 300 milyon dolarlık bir yatırım hedefliyoruz. 2015'te, 5 bin kişilik bir istihdam ile 1,5 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmış olacağız. Trakya olarak da 2012'de 120 bin abonenin üzerine 40 bin ekleyerek 160 bine ulaşabileceğimiz kampanyalarla ağırlıklı olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.''

Tekirdağ'da yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi veren Akaslan, 2012 itibariyle abone sayılarının yaklaşık 18 bini bulduğunu vurguladı.

Vatandaşların evlerine doğal gaz bağlatırken karşılaşabilecekleri sorunlara karşı da uyarılarda bulunan Akaslan, yetki belgesi bulunmayan iç tesisat firmalarından uzak durulması gerektiğini belirtti.

Gazdaş Tekirdağ İşletme Müdürü Olcay Orhun da, Tekirdağ'daki kamu binalarında doğalgaza geçişin hızla devam ettiğini dile getirerek, bu oranın yüzde 40'ı bulduğunu ifade etti.

Orhun, Tekirdağ'da süren doğalgaz çalışmaları neticesinde hava kirliliğinde düşüş gözlendiğini de sözlerine ekledi.

İşte Fenerbahçe'nin cezası..

Kurul'un aldığı karar şöyle:
FENERBAHÇE A.Ş.'nin, 12.05.2012 tarihinde oynanan FENERBAHÇE A.Ş. - GALATASARAY A.Ş. Spor Toto Süper Final Şampiyonluk Grubu müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olaylarından dolayı takdiren 6 RESMİ MÜSABAKAYI KENDİ SAHASINDA SEYİRCİSİZ OYNAMA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada FENERBAHÇE A.Ş.'nin, müsabaka sonrasında yapılan flaş röportaja futbolcu ve teknik sorumlu katılımını sağlayamamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 10.000-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada FENERBAHÇE A.Ş.'nin, basın toplantısına futbolcu ve teknik sorumlu katılımını sağlayamamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 10.000-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada FENERBAHÇE A.Ş.'nin, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle takdiren 8.750.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

8 Mayıs 2012 Salı

Fener Yenilgisi Trabzonspor'u Karıştırdı

Fenerbahçe karşılaşmasında alınan yenilgi, hem maçta, hem de sonrasında çıkan olaylar, Trabzonspor'u karıştırdı. Stadyumu terk ederken taraftarların yumurtalı saldırısına uğrayan Başkan Sadri Şener'in sinirlenerek istifa kararı aldığı, ancak yöneticiler tarafından şimdilik ikna edildiği öğrenildi.

BAŞKAN ŞENER ÇOK KIZDI

Başkan Sadri Şener'in deyimiyle, "Dünyanın sonu" olarak gördüğü Fenerbahçe maçında özellikle soyunma odasının koridorunda çıkan olaylar sebebiyle gerilen ortam Başkan Şener'in stadyumu terk ederken taraftarların yumurtalı saldırısına uğramasıyla doruğa çıktı.

Aracına binerken protokol tribününü çevreleyen tel örgülerin ardındaki bir grup taraftarın attığı yumurta ve şişeler Şener'in aracına isabet etti. Gece kentten ayrılan Sadri Şener'in, koridorda Semih Şentürk'le yaşadığı tartışma ve mağlubiyetin ardından kendisine yumurta atılmasına çok sinirlendiği ve istifa kararı aldığı ileri sürüldü. Başkan Şener'in istifa edebileceği söylentileri üzerine harekete geçen yönetim kurulu üyeleri ve kulübün ileri gelenlerinin kendisini ikna ettiği belirtildi.

"EMRE'YE KÜFREDİLMESİNDEN ÜZÜNTÜ DUYARIM"

Trabzonspor teknik direktörü Şenol Güneş, Fenerbahçe maçındaki olayları değerlendirirken şunları söyledi:

"Saha içinde olan olayın gerginliği devre arasında devam etti. Kimin ne yaptığı ne ettiği belli değildi. Tercüman, oyuncu, antrenör, oyuncu, yönetici, herkes koridordaydı ve ortalık karıştı. Dışarıdan bakarken herkesin birilerine saldırdığı, itiştiği bir ortam gördüm. Birini diğerinden ayırmak doğru değil. Emre annesine küfredildiğini söyledi. Üzüntü duyarım tabi. Hiç bir sahada hiç kimseye küfür edilmesin. Bir de Semih'in bizim başkandan şikayeti oldu. Semih sahada değildi. Demek ki devre arasında olmuştur. Onun için toplantıya geldi demek. Her küfredilen çıkar konuşursa fayda var tabi. Sadece Fenerbahçeli oyuncuların değil, bütün oyuncuların antrenörlerin konuşması lazım. Küfür edilmesini, sahaya bir şey atılmasını doğru bulmuyorum. Bu şekilde çözüm ararsak çözümsüzlüğü daha fazla ortaya koymuş oluruz. Seyircinin sahaya bir şey atması, gece gidip orada bağırması doğru değil. Birinin küfretmesi doğru değil. Suç varsa cezası olmalı. Sahaya bir şey atılmışsa ceza almalıyız. Ama sadece biz değil herkes almalı. Suça karşı aynı duramazsanız adalet sağlanmaz. Suç varsa ceza almaktan rahatsız olmam. Ama bana verip de başkasına vermediğin zaman bu devam edecektir.

Sözlerini sürdüren Şenol Güneş, daha sonra şöyle konuştu:

"Fenerbahçe sahasında bize küfretmediler mi? Ettiler. Ama ben söylemedim. Edildiği zaman söylenmesi mi gerekiyor, ceza mı verilmesi gerekiyor? Burada edilmişse ceza alınsın. veya itişme kakışmayı kim yapmışsa ama bizim görevimiz onları toparlama olmalı. Ama bugünkü koşullar toparlama için değil ayrıştırma için zemin hazırlıyor.!"

"ZOKORA KONTROLLÜ OLMALIYDI"

Zokora'nın top gelirken yaptığı hareketi kontrollü yapması gerektiğini de ifade eden Şenol Güneş, bu konuda şöyle dedi:

"Yanlıştı. Sarı veya kırmızı kart, hakemin takdiri. Benim dışarıdan gördüğüm kırmızı da gösterebilirdi. İstanbul'da da Aykut'a kırmızı gösterildi, bize göre ağırdı. Ama Zokora'nın o hareketi hiç yapmaması ve soğukkanlı olması gerekirdi. Sadece o değil tabii. Yanlış pas vermemesi, rakibe bastığı zaman daha dikkatli basması lazımdı. Zaten Zokora ve diğerleri doğru yapsaydı maçı kazanacaktık."

"EMRE'NİN BAŞINA KAĞIT MI ATILDI BOMBA MI ATILDI?"

Şenol Güneş, tribünleri sakinleştirmek için iki kez sahaya girdiği Fenerbahçe maçında Emre ile de 2 kez konuştuğunu belirterek şunları söyledi:

"Gerginlik olmasın diye konuştum. Başına kağıt mı atıldı, bomba mı atıldı? Bunları söylersem yanlış anlaşılabilir. Hakikaten korkmuş veya ürkmüş de olabilir. Atılmaması lazım. Atılırsa oyuncu da kullanır. Normaldir de bu. Karabük'te de bize geldi. Aynısı oldu ama hakem devam ettirdi. Sen de yardımcı ol. Seyircinin atmaması gerekiyor. Doğru bir şey değil. Biz hata yaptıysak da rakip takımın bunu kullanması normaldir."

"HATA VARSA BENİMDİR"

Şenol Güneş, maçların bu tür bir ortamda oynanmasının kendisini üzdüğünü belirterek şunları söyledi:

"Tüm bu koşulların sebebi mevcut sorunların ortadan kalkmaması. Bu düşünceyle zaten mevcut sorunları çözemeyiz. Zaten bu sorunlar bu düşüncenin ürünü. Bizim seyircinin, futbolcuların, medyanın, hepimizin ortaya getirdiği bir düşünce yapısı. Bunu değiştirmedikçe, maç alınca 'işimizi gördük', maç kaybedince 'gergin ortamdı' diyerek devam ettireceğiz."

DÜNYAYA KAPANDILAR

Şenol Güneş, bu sezon ilk kez yaptığı bir uygulamayla tüm idmanları basına ve taraftarlara kapattı. Fenerbahçe maçının ardından hazırlıklarına bugün ara vermeden başlayan Trabzonspor, Avrupa kupalarına katılma yolunda büyük önem taşıyan Beşiktaş maçı için Perşembe günü İstanbul'a gidecek.

YEREL BASIN: "EY RUH NEREDESİN?"

Trabzon'daki yerel gazeteler, Fenerbahçe mağlubiyetini okuyucularına geniş biçimde duyurdu. Karadeniz Gazetesi, "Ey Ruh neredesin", Ekspres, "Taraftar böyle istedi", Günebakış "Başımızı öne eğdirdiler", Taka Gazetesi, "Bir galibiyeti bize çok mu gördünüz", Ekspres, "Mazeret değil isyan" başlıklarıyla Fenerbahçe maçını sayfalarına taşıdı.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

İŞTE YENİ ÖĞRETMENLİK MODELİ

Fen-edebiyat mezunları branş, eğitim fakültesi mezunları ise anaokulu ve ilkokul sınıf öğretmeni olacak.

YÖK ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) üzerinde çalıştığı yeni öğretmenlik modelinin ayrıntıları belli olmaya başladı. Yeni modelde, hem fen-edebiyat hem de eğitim fakültesi mezunları öğretmen olabilecek. Fen-edebiyat mezunlarının liselerde branş öğretmeni, eğitim fakültesi mezunlarının ise anaokulu ve ilkokul sınıf öğretmeni olması üzerinde duruluyor.
Halen eğitim gören ve daha önce mezun olan fen-edebiyat fakültesi öğrencilerine formasyon hakkı tanınmasının ardından yeni öğretmenlik modelinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Buna göre, fen-edebiyatta okuyan ve formasyonu olan öğretmenler, liselere branş öğretmeni olarak atanacak. Eğitim fakültesi mezunları ise anaokulu ve sınıf öğretmenliğinin yanı sıra ortaokullarda ilk seviye branş öğretmeni de olabilecek. Fen-edebi-yat fakültelerine tanınan kontenjan azaltılacak.
Halen eğitim gören ve daha önce mezun olan fen-edebiyat fakültesi öğrencilerine formasyon hakkı tanınmasının ardından Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile MEB'in üzerinde çalıştığı yeni öğretmenlik modelinin ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Buna göre, fen-edebiyatlar başta olmak üzere önümüzdeki yıldan itibaren üniversite kontenjanları yeniden belirlenecek. Fen-edebiyatta okuyan ve formasyonu olan öğretmenler, liselere branş öğretmeni olarak atanacak. Eğitim fakültesi mezunları ise anaokulu ve sınıf öğretmenliğinin yanı sıra ortaokullardaki ilk seviye branş öğretmenliklerine atanacak. MEB'in de sıcak baktığı formülle, fen-edebiyat fakültesinin işlevini tamamen bitirmeden kontenjanlarının azaltılması üzerinde duruluyor.
Öte yandan MEB, Türkiye nüfusunun 2020'den sonra azalışa geçeceği ve 2030'lu yıllarda öğretmen fazlalılığı oluşacağı yönünde hazırladığı raporu YÖK'e sundu. YÖK, bu rapor doğrultusunda fen-edebiyat ve eğitim fakültelerinin kontenjanlarını belirleyecek. Bu fakültelerin kontenjanları, MEB'in gelecek yıllardaki öğretmen ihtiyacına göre ciddi şekilde daraltılacak. Yeni formülle de hem fen-edebiyat fakültelerinin işlevini tamamen yitirmesi önlenecek hem de kontenjanları azaltılarak öğretmen fazlalığının önüne geçilecek.
Atama bekleyen ve mezun olacak öğretmen adayları ile ihtiyaç duyulan alanlar arasında uyumsuzluk yaşanıyor. Bu nedeni ihtiyaç olmayan bölümlerin yıllarca fazla mezun vermesi ve ikinci öğretimlerin eğitime devam etmesi. Bir başka sebep ise 2008'e kadar MEB ile YÖK arasında uyumlu çalışma yapılamaması. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanan ve 2007'nin Aralık ayına kadar YÖK başkanlığı yapan Erdoğan Teziç, sürekli olarak hükümetle çatışmayı seçmişti. Teziç yönetimindeki YÖK'ün Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli çalışmayı ve planlama yapmayı reddetmesi nedeniyle öğretmen yetiştirmeye dönük planlama yapılamamıştı.
En fazla açık, rehber öğretmenlikte
Öğretmen açığının branşlara göre dağılımına bakıldığında ilk sırada 19 bin 730 ile rehber öğretmenler geliyor. Bunu 13 bin 122 ile okulöncesi öğretmen ve 10 bin 966 beden eğitimi öğretmeni ihtiyacı takip ediyor. Din kültürü öğretmeni ihtiyacı 8 bin 882, İngilizce öğretmeni ihtiyacı 8 bin 465.

İŞTE MİT'İN "KANLI 1 MAYIS" RAPORU

MİT, 12 Eylül darbesine ilişkin davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin hazırlanan raporları gönderdi.

MİT Müsteşarlığı'nın, 29 Nisan 1977 tarihli raporunda, ''İllegal örgütlerin 1 Mayıs törenlerine katılmaları ve ısrarla kendi sloganlarını kullanma kararında olmaları, buna karşı DİSK'in kesinlik kazanan tutumunun İstanbul'da yapılacak törenlerde çatışma ihtimalini kuvvetlendirdiği, İstanbul dışında ise izinsiz yapılmak istenecek törenlerde gerek yasa dışı davranışlar gerekse karşıt grupların törenlere yönelik girişimleri nedeniyle yer yer çatışmaların meydana gelebileceği'' değerlendirmesinde bulunuldu.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin MİT Müsteşarlığı'nın hazırladığı raporlar, davanın görüleceği Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dosyaya girdi.
Buna göre, 13 Nisan 1977 tarihli, ''DİSK'in 1 Mayıs Bayramı hazırlığı'' başlıklı raporda, özetle ''DİSK Yürütme Kurulu'nun kararıyla 1 Mayıs'ın sadece İstanbul'da kutlanacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası iş yeri ve lokal temsilcilerinin militan kadrolar kurmaya başladıkları, bu kadroların sloganları duvarlara yazacakları ve afiş yapıştıracakları, militan işçiler tarafından söz konusu eylemler sırasında çevrede güvenlik tedbiri alınacağı, Türk Demir Döküm Fabrikası'ndaki işçilerin büyük bir kısmının silahlandığı, DİSK'in kutlayacağı 1 Mayıs'a aynı paralelde faaliyet gösteren işçi kuruluşları, dernekler ile seçimlerde destekleyecekleri CHP'nin ve Türk-İş'ten bazı sendikaların da kuvvetli olduğu'' ifadesine yer verildi.
MİT'in 28 Nisan 1977 tarihli ''1 Mayıs'ta vuku beklenen eylemler'' başlıklı raporunda ise DİSK başta olmak üzere çeşitli grupların 1 Mayıs'la ilgili hazırlıkları ve buna ilişkin değerlendirmeler yer aldı.
Raporun değerlendirme bölümünde, ''1 Mayıs için eylem birliği kararı alan Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu (THKO), Türkiye Komünist Partisi Marksist Leninist (TKP M-L), Türkiye Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi Marksist-Leninist'in (THKP/C ML) imkan buldukları ölçüde büyük gösteriler düzenlemek istedikleri, izinsiz gösteriler yapmaya niyet edebilecekleri yönünde duyumlar bulunduğu, her 3 örgütün mensuplarının silaha sahip oldukları göz önüne alınarak, ihtiyatlı davranılmasında yarar görüldüğü'' vurgulandı.
MİT'in 29 Nisan 1977 tarihli raporunda ise Halkın Kurtuluşu Grubu ile Maoist grupların, üç grup halinde yürüyüşe geçerek törenlere katılacaklarının kesinlik kazandığı, bu grupların törende yer almalarına DİSK'in kesinlikle karşı ve gerektiğinde bunlara karşı fiili müdahalede bulunmaya kararlı olduğu ifade edildi.
Raporda, ''İllegal örgütlerin 1 Mayıs törenlerine katılmaları ve ısrarla kendi sloganlarını kullanma kararında olmaları, buna karşı DİSK'in kesinlik kazanan tutumunun İstanbul'da yapılacak törenlerde çatışma ihtimalini kuvvetlendirdiği, İstanbul dışında ise izinsiz yapılmak istenecek törenlerde gerek yasa dışı davranışlar, gerekse karşıt grupların törenlere yönelik girişimleri nedeniyle yer yer çatışmaların meydana gelebileceği'' değerlendirmesinde bulunuldu.
MİT'in Gözünden 1 Mayıs 1977 Günü Yaşananlar
Mahkemeye gönderilen belgelerde MİT'in, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de yaşanan olayları anı anına raporladığı da görüldü.
DİSK tarafından, İstanbul'daki törenler için 20 bin kişinin görevlendirildiği belirtilen raporda, toplantı ve yürüyüşe katılmak üzere sabah saat 10.00'dan itibaren çeşitli semtlerde toplanmaların olduğu, il dışından 200 otobüs ve 50 minibüsle gelenlerin bulunduğu, saat 14.15'ten sonra çevre semtlerden Taksim'e doğru yürüyüşün başladığı belirtildi.
Site Öğrenci Yurdu'nda toplanan Maocu bir grubun ise yurttan hareket ederek Aksaray yoluyla Saraçhane başına doğru yürüyüşe geçtiği, sayısı daha sonra 5-6 bine ulaşan grubun yürüyüşünü sürdürdüğü ve saat 13.40'da Saraçhane başına geldiğine değinilen raporda, ''Bu arada DİSK kortejinden söz konusu gruba iltihaklar olduğu görülmüştür. DİSK kortejini zorlayarak buradan geçip Taksim'e gitmek istemişler, bu durum dolayısıyla çok gergin bir hava meydana gelmiş ise de neticede DİSK korteji organizatörlerin disiplinli ve kuvvetli olmaları dolayısıyla bir olay çıkması önlenmiş, Maocular korteji yaramamışlardır'' denildi.
Maocu grubun, DİSK kortejinin gitmesinin ardından Taksim'e doğru saat 15.45'te yürümeye başladığı dile getirilen raporda, DİSK yöneticileri tarafından alınan sıkı ve disiplinli emniyet tedbirleri nedeniyle olağanüstü haller dışındaki bir olayın çıkmasının muhtemel görülmediği belirtildi.
Raporda, ''Ancak yürüyüşün bitmesinden sonra katılanların gruplar halinde dağılması sırasında Maocuların kendilerini kuvvetli hissederek bazı olaylar çıkarmaları ihtimal dahilindedir'' ifadesi kullanıldı.
MİT Raporunda Çatışma Anı
Taksim Meydanı'nda toplanan DİSK taraftarları ile Maocular arasında artan gerginlik üzerine bölgeye jandarma kuvveti kaydırıldığı belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
''Buna rağmen saat 19.05'te her iki grup arasında silahlı çatışma başlamıştır. Sayıları 7 bin civarında olan Maocular ile DİSK taraftarları arasındaki çatışmanın çok büyük ve şiddetli olduğu, arbede esnasında patlamaların duyulduğu, panzerlerin topluluk üzerine devamlı su sıktıkları Tarlabaşı'nın ara sokaklarında polis ile saldırgan grup arasında çatışmaların devam ettiği, neticede güvenlik kuvvetlerinin duruma hakim oldukları, çatışmanın sadece İntercontinental Oteli'nin önünden jandarmaya doğru yapıldığı, Taksim Meydanı'ndaki topluluğun büyük ölçüde dağıtıldığı, çok sayıda yaralının bulunduğu, bu arada 4 sivil ile 3 polisin Gümüşsuyu Hastanesi'ne kaldırıldıkları, İlk Yardım Hastanesi'ne hasta götüren arabaya ateş açıldığı, bir polis arabasının devrildiği öğrenilmiştir.''
Taksim'de çıkan çatışmada 30'un üzerinde ölü ve çok sayıda yaralının bulunduğu, bunların İlk Yardım Hastanesi, Şişli Çocuk Hastanesi, Esnaf Hastanesi ve Beyoğlu Belediye Hastanesi'ne kaldırıldıkları ifade edilen raporda, Kabataş'ta polis ile ufak çapta çatışmanın olduğu, Taksim Meydanı'ndaki topluluğun dağıldığı, arbede durmuşsa da ara sokaklara kaçan küçük grupların yeniden olay çıkarmasından endişe duyulduğu, silahlıların tek tek yakalandıkları aktarıldı.
MİT Müsteşarlığı'nın 1 Mayıs 1977 tarihinde meydana gelen olaylarla ilgili hazırladığı 5 Mayıs 1977 tarihli istihbarat raporu da Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
Sanıkların Muayene ve Tetkiklerinin Yapılması İstendi
Bu arada, İstanbul Adli Tıp Kurumu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, davanın sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın, muayene ve tetkiklerinin bir eğitim ve araştırma hastanesinde yapılarak, sonuçların gönderilmesini talep etti.
Öte yandan, 27 Aralık 1979'da dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verilen, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Görüşü'' başlıklı ''Uyarı mektubu''nun orijinalı da mahkemeye ulaştı.
Yükseköğretim Kurulu'ndan da (YÖK), 12 Eylül döneminde üniversitelerden atılanlara ilişkin bilgilerin mahkemeye gönderildiği öğrenildi.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Ankara'da BOMBA istifa

Kürt açılımı politikasında kilit konumda görev yapan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik’in, bağlı olduğu açılımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’la yaşadığı görüş ayrılığı nedeniyle istifa mektubunun cebinde olduğu öğrenildi.

Hükümete yakın kaynaklar da, Özçelik’in göreviyle ilgili bir değişimin olacağını doğruladılar. Bu kritik göreve gelmeden önce Bağdat Büyükelçisi olarak hizmet veren Özçelik, birçok kez Irak Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesud Barzani ile görüşmüştü. Özçelik ile hükümet arasındaki görüş ayrılığının Kürt açılımında PKK ve BDP’nin muhatap alınıp alınmamasından kaynaklandığı ileri sürülüyor.

Dışişleri’nin kariyer diplomatlarından olan Özçelik, özellikle Ortadoğu konusunda uzmanlığı ile biliniyor. Özçelik, PKK ile mücadelede Irak yönetimine yoğun baskısı ile biliniyor. Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Washington’da Başbakan Barack Obama ile yaptığı görüşmede Özçelik’i Irak’ın içişlerine karışmakla suçlamıştı. Özçelik’in kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevinden ayrıldıktan sonra Dışişleri’ne geri dönmesi bekleniyor.

İZMİR İÇİN ÜRKÜTEN DEPREM SENARYOSU

Prof. Dr. Uluğ, bölgede her an büyük bir deprem yaşanabileceği uyarısında bulundu.

İzmir'de bir süredir devam eden sarsıntılar dün akşam 17.48'de meydana gelen 5 büyüklüğündeki sarsıntı ile kentte endişelere yol açtı.

YENİ BİR FAY HATTI ORTAYA ÇIKTI

NTV İzmir temsilcisi Merih Ak, bu sarsıntıları 9 Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Uluğ ile konuştu.

Prof. Dr. Uluğ'a göre bu sarsıntıların meydana geldiği fay hattı yeni bir oluşum. 1983'ten beri bölgede milim milim incelemediği sismik hattın kalmadığını dile getiren Uluğ, Doğu-Batı yönelimli bir fay hattına daha önce rastlanılmadığını, haritalarda da olmadığını vurguladı.

BÖLGEDE 12 TANE FAY VAR

Belkide eski bir oluşumu yeni farkettiklerini kaydeden Atilla Uluğ, "Bu deprem bölgediki büyük depremler üreten Karaburun fayını tetikler mi" sorusuna ise şöyle yanıt verdi: "Kuzey Güney doğrultulu çok uzun bir fay, bu depremlerin meydana hat ona dik yönde bir hareket. Bu etkinlik Karaburun'u tetikleyebilir. Ama elbette bunu zamanla göreceğiz. Tarihte büyük depremler üretmişti, yenileri olabilir."

Daha önce dile getirdiği Yunanistan'daki depremlerin İzmir ve çevresini etkileyeceği görüşünü hatırlatılan Prof. Dr. Atilla Uluğ, "Bölgede 12 tane irili ufaklı fay var. Bunlar son 2 bin yılda 7'nin üzerinde 20'ye yakın deprem üretmiş. Bu yüzden sadece İzmir Körfezi olarak değil bölge ile değerlendirmek lazım. Ama hangi fay üretir şimdilik bilemiyoruz" diye konuştu.

İzmir bölgesinin büyük deprem için zamanının geldiğini söyleyen Uluğ, son büyük deprem yani 1688'dekinin üzerinden 300 yıl geçtiğini hatırlatarak "Bu bölgenin faylarının deprem periyodu da yaklaşık 300 küsür yıldı ve bu zaman doldu" dedi.

"İZMİR DEPREME HAZIR DEĞİL"

İzmir'in böyle bir felakete hazır olmadığını vurgulayan Uluğ, "Ceset torbalarının temini ve mezarlıklarının yerinin tespiti değil. Deprem sonrası koordinasyon önemli. Ama öncesinde yapıların elden geçirilmesi ve hazırlanması gerekir" uyarısında bulundu.

Dünden beri süren sarsıntıların sistematik olduğunu belirten Uluğ, "Bu aktivite nelere yol açabilir?" sorusuna "Bir zincirin halkası oynadığında diğerleri de etkilenir ve deprem dizisi başlayabilir. Ama biz bunun sürecini bilmiyoruz. Bu sarsıntılar sanki cetvelle çizilmiş gibi sistematik gidiyor. Artık bir fay bu. Daha önce sarsıntılar bir yerde boşalırdı. Ancak bu öyle değil. O yüzden bunu biraz daha dikkatli izlememeiz gerekiyor. Yorumumuz daha sonra daha sağlıklı olabilir" yanıtını verdi.

Depremlerin 'zayıflık zonları' ya da halk arasında bilindiği gibi faylarda olduğunu kaydeden Prof. Dr. Atilla Uluğ, sözlerini şu öngörüler ile tamamladı: "Faylar genellikle doğrusal hatlardır yani düzlemlerdir. Yeryüzündeki iz düşümleri doğrusaldır. Depremler de bu izdüşümlerde olur. Bu deprem öyle. Saçılma dağılma yok. Çok muntazam ve dar şeritteler. Yırtılan kısım da Karaburun ile Foça arasındaki mesafe kadar, oldukça büyük bir alan. Karada devam ederse Bergama Foça Fayı ile ilişki kurabilir, ya da Midilli Fayı'nın sanki bir paraleli gibi. Aynı doğrultuda Sakız Fayı'nın Körfez'in içindeki uzantıları gibi"

MEMURA 'FARK'A DA GECİKME ZAMMI

memur, zam, maaş, fark, gecikme zammı, sendika
Ekonomi - 01 Mayıs 2012 08:30

Yaklaşık 2.5 memur ve 2 milyona yakın memur emeklisinin beklediği tarihi gün nihayet geldi.

Türkiye tarihinde ilk kez memurlar toplu sözleşme için hükümet ile masaya oturdu. İlk görüşmede taraflar bundan sonraki görüşmelerin gündemini belirlerken, masaya çok önemli bir teklif geldi.
Edinilen bilgiye göre; yılbaşından bu yana zam bekleyen memura, bu 5 aylık gecikme için de fark ödenecek. Bunun için bir süredir formül aranıyordu. Sendikalar gecikme faizi ödenmesini talep ederken, bu teklif kabul görmedi. Bunun üzerine dün, memurların tamamına alacakları zamma ilaveten 1 puan da gecikme zammı yapılması gündeme geldi. Buna göre; memur yüzde 5 zam alırsa, buna 1 puan daha ilave edilerek yüzde 6 olarak uygulanması sağlanacak. Böylece memurların 5 aylık hak kayıpları bir nebze de olsa önlenirken, sürekli sahip olacakları bir zamma da kavuşmaları imkanı doğacak. Toplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumunda kamu görevlileri sendikaları ile hükümet tarafı bir araya gelirken; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik görüşmelerin çalışma takvimini belirlediklerini açıkladı.
SON GÜN 21 MAYIS
21 Mayıs'ta nihai zam oranının belirlenebileceğini belirten Bakan Çelik, şunları söyledi: "Bugün her ne kadar karşılıklı heyetler halinde oturmuş olsak da, masanın diğer tarafı ile bu tarafı bizim için aynıdır. Çünkü biz rakip değiliz. Aynı gemide bulunduğumuzun bilincindeyiz." Bakan Faruk Çelik, 12 Eylül'de yapılan referandumun en en önemli sonuçları arasında kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmasının da yer aldığını vurguladı. Sendika başkanları ise hükümet tarafının bir dahaki toplantıya zam teklifiyle gelmesini istedi.
'ÇALIŞMA HAYATINDA YENİ DÖNEM
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, toplu sözleşme görüşmelerinin start alması ile Türkiye'de çalışma hayatında yeni bir dönemin başladığını söyledi. Toplu sözleşme masasında kamu görevlilerine yeni kazanımlar üretilmesi dileğinde bulunan Gündoğdu, "Sermayeye ve üst düzey kamu görevlisine fabrikatör Hulusi Kentmen gibi davrananların, memura Turist Ömer tavrı göstermesini normal karşılamayız'' dedi.
SENDİKALARIN ZAM TALEPLERİ
Memur-Sen: Kamu çalışanlarının maaşlarına 2012 yılı için yüzde 16, 2013 içinse yüzde 14 oranında yüzdelik zam yapılmasını istiyor. Taban aylığa ise 2012 için 120, 2013 içinse 80 TL artış yapılmasını talep ediyor.
Türkiye Kamu-Sen: Yüzdelik artış olarak 10+10 olmak üzere 2012 yılı için yüzde 20 zam istiyor. Ayrıca tüm kamu görevlilerine ve emeklilerinin taban aylığına yansıtılmak üzere 100 TL ve ayrıca özel hizmet tazminat puanlarının artırılarak 100 TL artış talep ediyor.
KESK: Tüm kamu emekçilerinin maaşlarına yüzde 30 zam yapılmasını ve 2012 yılı için bu düzenleme yapılırsa, 2013 yılı için gerçekleşen enflasyon+büyüme oranı+refah payı kadar ücret artışı istiyor.

'AZİZ BAŞKAN ÇIKACAK DİYE SİNİRLİLER'

aziz yıldırım,rıdvan dilmen,şike,fenerbahçe,açıklama
Spor - 02 Mayıs 2012 17:40

Bir programa katılan Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen önemli açıklamalar yaptı...

Cengiz Semercioğlu ve Sema Eren'in sunduğu Böyle Bir Şey Var mı? programına konuk olan oyuncu Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen önemli açıklamalar yaptı...İşte Rıdvan Dilmen'in açıklamaları...
* Aziz Yıldırım’ı ziyarete gidemedim. Bugün gideceğim, ama mahkeme arası diye cevap alırsam bir daha gitmeyeceğim. Beni gördükleri zaman tahliye olacak mı diye soruyorlar. Ben nereden bilebilirim. Biz sadece dua edebiliyoruz.
* Şike davasında, medya nasıl yönlendiriyorsa öyle gidiyor. İlk bir buçuk ay hiç konuşmadım, konuşmuyor dediler. Sonrasında konuştuğumda da ne çok konuşuyor dediler.
*Fenerbahçe kulübüyle ilgili inanılmaz bir olay var. Feci bir linç kampanyası oldu ve bu benim canımı acıttı. Olayın şikesinde değilim. Kurallar neyse o uygulansın ama sanki Fenerbahçe’nin tarihi şöyleydi böyleydi diye garip şeyler oluyor. Buna tepki olarak Fenerbahçe formasını giydim. Yürüyüş varsa yürüyüşe katılıyorum. Ziyaretine gitmeye çalışıyorum. Aziz yıldırım yarın öbür gün suçlanırlarsa o kararı ben kendim veririm. Çocukluğumu hatırlıyorum. Merhamet vardı bizde. Temizlik, merhamet duyguları vardı bizde. Ben artık bu duyguları görmüyorum. Bu beni rahatsız ediyor, biz böyle bir topluluk değiliz.
* Bu süreç çok uzun sürdü. Mutlaka birilerine yaranamayacaksınız. Takımlar bu olaydan sonra şiddete doğru gidiyor. Şimdi olay farklı boyutlara gidiyor. Bir karar alınacak. Buna şiddetle cevap verecekler. Fenerbahçe düşmesin ama beş sene geri gitsin diyorlar. Düşmesin niye çünkü para kayıp oluyor. Fenerbahçe buna üzülüyor hem beni kullanacaksın hem sağdan hem soldan tokat atacaksın. Aziz Yıldırım çıkacak diye sinirleniyorlar.
* Aziz Yıldırım ömür boyu men edilemez. Yeni düzenlemede var mı bilmiyorum. Eğer bu işe karışmışsa şike yaptıysa ömür boyu men edilsin zaten. Yaptığı belli değil. Yapmadım diyor. Bu sadece Aziz Yıldırım meselesi değil her arkadaş için olmalı. Hapiste çekmemeli bunu, futboldan uzaklaştırılsın. Gönlümde ki başkan yine Aziz Yıldırım.
* Şamil Tayyar’ın şahsına ben bir şey söylemedim. Çok ağır laflar etmiş benim için. Ben bir insana bunları söyleyemem. Şamil bey hakkında konuşmak istemiyorum söyledikleriyle de alakam yoktu. Eğer mahkemeye versem kazanacağımı biliyorum. Ben pozitif bakıyorum. Niye ben gidip mahkemeye vereyim ki ben öyle bir insan değilim. Ben kimseyi tehdit etmem. Hakaret varsa eğer cevap veririm.
* Sağlık problemlerim yüzünden hayata bakışım değişti. Sadece Okan Bayülgen’in programlarını izliyorum.
Benim ne kadar aldığımdan kime ne? Milliyet sürekli yazıyor. NTV’de kovarlarsa giderim. 2015’e kadar oradayım. Bir problem yaşamazsak ayrılmayı düşünüyorum.
* Rahmetli cumhurbaşkanı Özal’da beni çok severdi. Sayın başbakanımızı ben belediye başkanlığı döneminden tanıyorum. Jübilem kaç kez ertelendi. O geldi ödülümü verdi. Allah rahmet eylesin annesini de tanıyorum. Mustafa Bey (Recep Tayyip Erdoğan’ın kardeşi) yanımdaydı kalp krizi geçirdiğimde. Bana inanılmaz büyük ağabeylik babalık yapmıştı. Mesafemiz belli. Onu ben öz abim gibi severim. Keşke onu yıllar evvel tanısaydım. Hayata bakışım farklı olurdu.
* Kitap yazdım, bitti, ne hatam varsa onu da yazdım. Ama kaldı öyle. Bu süreçte yaşananları da u kitaba eklemeyi düşünüyorum.
* Etik kurulunun vereceği kararı sağlıklı bulmuyorum. Böyle bir kulüp, başkan, taraftar bulmuşsunuz, en az suçlu Fenerbahçe’dir. Varsa bizim suçumuz düşürün diyorlar.
* Yıllardır futbol oynadım, yıllardır buradayım. Ben teşvik primleriyle karşılaşmadım.
* İddia geldi, mertlik bozuldu. Bir gün yayına gidiyorum Belçika Türkiye maçı var, Belçika yener basın parayı diyorlar. Duygusuzluk var. Oğluma yasakladım bunu oynamasını. Zamanında bende oynadım.
*Tanju oğlu Anıl konusunda haklı. Anıl beni birkaç kez beni aradı ve geri dönemedim ona. Anıl’ı çok severim. Onu böyle televizyonda değerlendirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Anıl’dan özür dilerim. Anıl benim ablamın oğluyla geldi 6-7 ay çalıştılar. Benim ablamın oğlu beceremedi. Alınmadı. Hani diyorlar ya Rıdvan Dilmen işe aldırıyor tanıdıklarını.
* Ben Tanju Çolak’ın telefonunu dinletmedim. Kendisi biliyor ve tuhaf olan tarafı bu. Çok şaşırdım. Herkes yoluna baksın. Anıl’a NTV’ye ben götürdüm, soktum ama kendisi ayrıldı.

1 Mayıs 2012 Salı

İlköğretim Öğrencileri, El Yıkamadan Açılmayan Tuvalet Kapısı İcat Etti

Zonguldak'ın Kilimli Beldesi'ndeki 100'üncü Yıl İlköğretim Okulu öğrencileri 14 yaşındaki Kadir Özen ve İlker Aydemir, tuvalette el yıkama alışkanlığını geliştirmek amacıyla, sabunluktan ele sabunun akmasıyla açılan tuvalet kapısı icat etti. Özen ve Aydemir'in icadı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, 'Bu Benim Eserim' adlı yarışmada 8 bin proje arasında ilk 100 icat arasına girmeyi başardı.

100'üncü Yıl İlköğretim Okulu 8'inci sınıf öğrencileri Kadir Özen ve İlker Aydemir, Fen ve Teknoloji Öğretmenleri Sertaç Bayraktar ile birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı'nın TÜBİTAK işbirliği ile düzenlediği yarışma için bir proje hazırladı. 'Temizlik imandan gelir' sözünden yola çıkan ve projeye de bu ismi veren öğrenciler, tuvalette el yıkama alışkanlığını geliştirmek amacıyla, sabunluğun altına götürülen ele sabunun akmasıyla otomatik olarak açılan kapı icat etti.

Su sayacı kapağını kapı olarak kullanan öğrencilerin ayrıca kapı kilidi, sabunluk ve hareket sensörü kullanarak 3 ayda tamamladıkları proje, 8 bin eserin katıldığı geçen 10 Nisan'daki yarışmada ilk 100 proje arasına girmeyi başardı. Genç mucitlerin 350 liraya mal ettikleri icadı, Ankara'da sergilenen 100 eser arasında en çok ilgi gören projeler arasında yer aldı.

Babası maden işçisi olan Kadir Özen, özellikle toplu yaşanılan yerlerde el yıkamanın çok önemli olduğunu söyledi. Öğrencilerin okula devamsızlıklarının en önemli nedenlerinden birinin ishal olduğunu da vurgulayan Kadir Özen, Burada tuvalet temizliğinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Biz buradan yola çıkarak bu projeyi geliştirdik. İnsanlara el yıkama alışkanlığını kazandırmayı amaçladık. Tuvalete girdiğinizde kapının açılması için tek bir yol var. O da elimizi sabunluğun altına tutmak. Sabun aktığı zaman, sabunluğun üzerine monte ettiğimiz hareket sensörü sayesinde kapı otomatik olarak açılıyor. Kapıda, kapı kolu veya açmak için başka bir düzenek yok. Tek yol ellerimizi yıkamak. Kapı bu şekilde açılıyor ve çıkabiliyoruz. Biz bu projenin okullarda uygulanabileceğini düşünüyoruz dedi.İlker Aydemir de geliştirdikleri bu projenin Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın desteği ile tüm okullarda, ayrıca toplu yaşanılan yerlerde, örneğin alışveriş merkezlerinde, büyük işyerlerinde de uygulanabileceğini söyledi.

Öğrencilere Süt Dağıtımı Uygulaması Yarın Başlıyor

İlköğretim okullarında süt dağıtımı uygulaması yarın başlıyor.
İlköğretim okullarında süt dağıtımı uygulaması yarın başlıyor. Proje kapsamındaki okullarda eğitim gören öğrenciler, haftanın 5 günü süt içecek.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü projeden ana sınıfı, ilköğretim 1, 2, 3, 4, ve 5. sınıf öğrencileri faydalanacak. Proje ile Türkiye genelindeki 32 bin 574 okulda 7 milyon 200 bin öğrenciye haftanın 5 günü süt dağıtılması öngörülüyor. Sütler öğrencilere 200 mililitrelik kutular içinde verilecek.

Elbistan'da ise yaklaşık 14 bin öğrenci yarın ilk kez süt içecek. Okullara getirilen uzun ömürlü sütlerin görevli öğretmenler tarafından dağıtılacağı öğrenildi.

Eğitimde Dev Proje

Vali Sebahattin Öztürk, eğitimde kalite ve verimliliği artırmak amacıyla, ilk ve orta öğrenimi kapsayacak şekilde kampus sistemine geçileceğini açıkladı.

Eğitim kampüsü projesinin hayata geçirilmesiyle birlikte Erzurum Sağlık'tan sonra Eğitim Kampüsü yatırımını alacak ilk iller arasında yer alacak.

DOSİAD 2008'DE ÖNERMİŞTİ

Doğu Anadolu Sanayici ve işadamları Derneği'nin 2007 yılında gündeme getirdiği, Erzurum kamuoyunda oldukça ilgi toplayan

'Eğitim Kampüsü Projesi' nihayet hayata geçiyor. DOSİAD'ın Eğitim Kampüsü Projesi çağrısı Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın talimatıyla uygulamaya konuluyor. Erzurum Sağlık Kampüsünden sonra Eğitim Kampüsü'nde de pilot iller arasında yer alacak.

ÖZTÜRK'TEN AÇIKLAMA

Vali Öztürk,

Eğitim Kampüsü Projesi'nin çağdaş bir adım olduğunu vurgulayarak, Erzurum kent merkezinde 3 kampüs kurmayı amaçladıklarını söyledi. Kampüs Projesi'nin Sağlık Bakanlığı Şehir Hastaneleri ya da Sağlık Kampüsü diye adlandırılan projeyle benzerlik gösterdiğini belirten Vali Öztürk, " Milli Eğitim Bakanlığı'nın kamu-özel ortaklığı diye bir projesi var. Bu sağlık bakanlığının daha önce uyguladığı projenin milli eğitim bakanlığına uygulaması olacak. Daha henüz yönetmeliği çıkmadı. Bu çerçevede biz eğitim kurumlarımızı yeniden gözden geçirmek durumunda kaldık. Mevcut eski binalarımızı yani deprem yönetmeliğinden evvel yapılmış

olan okulları bir kere peyder pey

deprem güçlendirmesini yapmamız lazım. Bu noktada güçlendirmede yetersiz kalacak ve maliyeti yüksek olacaksa yıkıp yeniden yapmayı düşünüyoruz." dedi.

EĞİTİM KAMPÜSÜ PROJESİ

Milli Eğitimde reform düzeyindeki 4+4+4 uygulaması kapsamında, eğitimde kaliteyi artırmak amacıyla kampus oluşumunun çağdaş bir zorunluluk olduğuna değinen Öztürk, " Milli Eğitim Bakanlığı 'bir kampus yeri seçin, burada ihtiyaç duyduğunuz okullar hangileri ise konuşlandırın' şeklinde görüş bildirdi.. Fakat biz bir tane kampüsten ziyade 3 yerde konuşlandıralım dedik. Hepsini bir yerde toplamayalım dedik. Bu merkezdeki okulların kapatılacağı anlamına asla gelmiyor." diye konuştu.

ERZURUM'DA ÜÇ KAMPÜS KURULACAK

Kampüs Projesiyle

4+4+4 eğitimine uygun eğitimde fiziki şartları yerine getirmeyi amaçladıklarını kaydeden Öztürk şunları söyledi, " İlçelerimizde yine çok katlı okullarımız gözden geçireceğiz fakat bizim önceliğimiz il merkezi. İl merkezinde okullarımızın güncelleştirilmesi, yeni sisteme uygun hale gelmesi için ne gerekiyorsa onları yapacağız. Eğer bir kampus yapılacaksa şehrin değişik yerlerinde 3 yerde olmasını, üç merkezi alanda kurulmasını düşünüyoruz . "

AKDAĞ TALİMAT VERDİ

Türkiye'de Eğitim Kampüsü Projesinin ilk uygulamaya geçtiği ilin Bursa olduğunu, Erzurum'un bu alanda ikinci adımı atacak şehir konumunda bulunduğunu bildiren Öztürk,

'Eğitim kampüsünü uygulaması Bursa'da var. Türkiye'de çok yaygın bir uygulama değil. Sağlık bakanımız Sayın Recep Akdağ,

bu projeyi duyar duymaz bizi harekete geçirdi. Pilot il olma noktasında çalışıyoruz. Milli eğitim bakanlığı bu projeyi hayata geçirdiği an, biz bu projeye hazırız diyeceğiz. "dedi.

KAMPÜS PROJESİ TÜRKİYE PROJESİ

Kampüs Projesi'nin bir Türkiye Projesi olduğunu, projenin hayata geçirilmesi sürecinde mevcut okulların kapatılmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Öztürk Eğitim meselesi ninertelenebilir

bir mesele olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti, " Eski okulları kapatıp da kampüse toplama gibi bir durum yok.

Eğitim binalarını iş adamlarına yaptıracağız. Biz 30 yıllığına, 40 yıllığına kiralayacağız. Projede amaç,

özel sektörün parasal imkanlarını eğitim hizmetlerine aktarmak,

ertelenemez eğitim hizmetlerinde fiziki anlamda Avrupa standartlarını yakalamaktır.

Bu projede bize anlatılan da budur. Henüz yönetmelik çıkmadı. Çıktığında daha net anlaşılır olacak. Bu proje eğitimde fiziki şartlar anlamında tavan yaptıracaktır. Biz Erzurum olarak, eğitim noktasında daha sıkı takiple imkanların elverişli olduğu ortamda eğitimde yüzde 100 başarı hedefine ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu Türkiye'nin hedefi, bu Erzurum'un hedefi. "dedi.

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...