2 Ağustos 2017 Çarşamba

Krizin Tarihsel Arka Planı

Basra Körfezi kıyısında 11 bin km2'lik yüz ölçümü ve yaklaşık 2,5 milyon nüfusuyla Katar küçük bir ülke olsa da ekonomik gücüyle son dönemin kendisinden söz ettiren ülkeleri arasındadır.
Tarım ve su kaynakları bakımından son derece elverişsiz bir araziye sahip olan Katar, bu yüzden uzun yıllar boyunca yoksulluk içinde yaşarken 1940 yılında bölgede petrol bulunması ve petrol ihracının 1950'lerden itibaren artması, Katar'ı cazibe merkezi haline getirmiştir. Petrolden elde edilen gelir ile eğitim, sağlık ve tüm altyapı sistemleri hızlı bir şekilde tesis edilmeye başlanmıştır. Buna paralel olarak gelişen kalifiye işgücü ihtiyacı diğer Arap ülkelerinden sağlanmış, Katar'a göç eden aileler zamanla Katar vatandaşı olmuş, aynı zamanda bu aileler menşe ülkeleri ile irtibatlarını kesmemişlerdir. Böylece Katar'ın gücü ülke sınırlarını aşmıştır.
Katar'ı yöneten el-Sani ailesi, 1868'de İngiltere ile imzaladığı anlaşma ile Katar'ın bulunduğu coğrafyanın emirliğini elde etmiştir.
 Katar toprakları, 19. yy'dan önce, günümüzde Bahreyn'e hükmeden el-Halife ailesinin elinde bulunmaktaydı; 19. yy'dan sonra ise el-Kavasım ailesinin eline geçmiştir. el-Kavasım bugün BAE'yi oluşturan yedi emirlikten ikisini, Re's el-Hayma ve Şarja emirliklerini, elinde bulundurmaya devam etmektedir. Bu durum, Katar, Bahreyn ve BAE arasında kökleri geçmişe dayanan bir karşıtlık örmektedir.
Katar ile Suudi Arabistan arasında da kökleri geçmişe dayanan problemler söz konusudur. Katar'a hükmeden el-Sani ailesi, Vehhabiliğe mesafeli yaklaşmış; Suud ailesinin gücünü Vehhabilik üzerinden Körfez Ülkeleri'ne yayma girişimlerine olumlu yaklaşmamış; bununla beraber Suudi ile aynı süreçte 1916'da İngiliz himayesine girmiş; bu ülke ile resmi düzeyde eşitlenmiştir. O tarihten sonra önce İngilizlerin, ardından ABD'nin denge siyaseti, Suudi Arabistan'ın Katar'ı hegemonyası altına almasına izin vermemiştir. Suudi Arabistan, bundan memnun kalmamış ve Katar'la zamana yayılan bir rekabet içine girmiştir. Bununla birlikte Batı güdümündeki petrol zengini ülkelerin uyumunun taşıdığı önem, gerek İngiltere gerek ABD'nin bu bölgede rekabetin çatışma boyutlarına ulaşmasını engelleme siyaseti gütmesine yol açmış; bu siyasetin yansıması olarak Suudi Arabistan ile Katar uyum içinde görünmüştür.
Katar'ın çehresi, 1995 yılında iktidara gelen Şeyh Hamad bin Halife el-Sani ile değişmiştir. Babasına karşı gerçekleştirdiği kansız bir darbe ile iktidara gelen Şeyh Hamad, Katar'ın geleneksel, Suud'a yakın görünen dış politika anlayışını terk ederek, artan ekonomik gücüne paralel, bağımsız adımlar atmaya başlamıştır. Babasına karşı mücadelesinde diğer Körfez-Arap ülkelerinin kendisine karşı durması ilkin onu sıkıntıya sokmuşsa da sonrasında daha farklı adımlar atma noktasında motive edici olmuştur.
Şeyh Hamad, 1996 yılında el-Cezire televizyonunu kurarak rakiplerine karşı propaganda yapma imkânına erişmiştir. Katar, varlık fonu aracılığıyla dünyanın dört bir yanında yüz milyarlarca dolarlık yatırımlar yaparak güçlü ekonomik ve ticari bağlantılar edinmiştir. Şeyh Hamad, iç politikada da halkı ile sağlıklı bir iletişim kurmayı başarmıştır.
Ekonomik gücünün kendisine açtığı alanla, coğrafik büyüklüğünden beklenmeyecek siyasi bir aktivite içinde bulunan Katar, uzun bir dönem, bölge ülkelerinde yaşanan sorunlarda arabuluculuk faaliyetleriyle ön plana çıkmıştır. Katar'ın Somali, Sudan, Lübnan, Yemen ve Eritre gibi arabuluculuk faaliyetlerine konu olan ülkelerdeki siyasetinin kendisi açısından olumlu neticeleri görülmüş, bu ülkelerden sadece Yemen, Katar aleyhindeki ittifaka katılmıştır. Ancak Katar, arabulucu özelliğini Arap Baharı sürecinde kaybetmeye başlamıştır. Güçlü medya ağı ile halk hareketlerinin gelişmesine katkıda bulunup Libya'da NATO öncülüğünde düzenlenen operasyona katılan Katar, Libya ve Mısır'da rejim karşıtı cephede açıktan yer alarak Körfez Ülkeleri ile ters düşmüş; Yemen, Bahreyn ve Suriye'de, Körfez Ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan'la birlikte hareket ederek savaşın tarafı olmuş; taraflar açısından arabuluculuk yapma niteliğinden uzak kalmıştır.
Katar Emiri Şeyh Hamad, 2013'te koltuğunu 33 yaşındaki oğlu Şeyh Temim bin Hamad el-Sani'ye teslim etmiştir. Şeyh Temim, babası gibi, İngiltere'de, Sandhurst Kraliyet Askeri Akademisi'nde okumuş, 2009 yılında Katar Silahlı Kuvvetleri Başkomutan vekili olmuştur. Babası tarafından göreve hazırlanmış, devlet yönetiminde tecrübe sahibi olması için arabuluculuk faaliyetleri gibi önemli siyasi görevlerde bulunmuştur.
Şeyh Temim, Katar'ın geleneksel siyasi anlayışına uygun bir şekilde bölgesel ve küresel aktörlerle olumlu diyalog geliştirme yoluna gitmiştir. Suudi-İran rekabetinde taraf tutmamakta, orta bir yol izleyerek çıkarlarını korumaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, Vehhabi-Suudi eksenine karşı, İhvân-ı Müslimîn'in temsil ettiği anlayışı destekler görünmekte; Suudi Arabistan tarafından “terörist" olarak görülen Yusuf el-Karadavî gibi şahsiyetlere ev sahipliği yapmaktadır. Bununla bir yandan yıpranmış Suudi yönetiminden bağımsız bir politika izleme imajı verebilmekte, diğer yandan kendisini, düşünsel ve politik anlamda, İran'ın nüfuzuna girmekten korumaktadır.
 Katar, tarihi boyunca daima büyük güçlerin güvenlik şemsiyesi altına girmiştir. İngiltere'nin onayıyla yönetime geçen el-Sani ailesi, bir ara Osmanlı himayesi altına girmiş, sonra yine İngiltere ile yakınlaşmış, İngiltere'nin bölgeyi terk etmesiyle oluşan boşluğu ABD'ye yakın durarak kapatmaya çalışmıştır. ABD'nin Irak işgalinden önce, Irak'a muhtemel bir saldırı sırasında el-Udeyd Üssü'nü kullanmasına izin vereceklerini duyurmuştur. Bunun üzerine ABD, 2003 yılında, CENTCOM merkezini Katar'a taşımış, Irak ve Afganistan'da düzenlediği operasyonları buradan organize etmiştir. Başkent Doha'ya 30 km uzaklıktaki el-Udeyd üssünde 11 bin ABD askeri bulunmaktadır. İsrail ile de ilişkileri olan Katar, İsrail'in 1996'da Doha'da ticaret ofisi açmasına izin vermiştir.
Dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervine sahip olan Katar, izlediği denge siyaseti ve petrolden, özellikle son yıllarda Sıvılaştırılmış Doğalgaz-LNG satışından, elde ettiği gelirle dünya çapında yatırımlar yaparak sağlam ticari bağlar edinmiştir. Katar'ın bu hızlı yükselişi, bağımsız girişimleri ile birlikte, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır'ın hesabına gelmemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Meşhur Bilderberg toplantısına bu yıl hangi Türkler katılıyor

  Dışarıya tamamen kapalı bu kulüp, komplo teorisyenlerinin de sıkça beslendiği bir yer olma özelliğini taşıyor. Bu yıl, organizasyona 23 ül...