18 Şubat 2025 Salı

Günümüzde yaygın hurafeler nelerdir?

 Günümüzde yaygın olan hurefeler “Hurafe nesneleri” olarak da isimlendirebileceğimiz, hurafede kullanılan, insanların inandıkları ve uygulamalarında kullandıkları olgu, kişi ve şeylerden oluşan nesnelerdir. Tüm dünyada görülen ve kullanılan hurafelerde, inanç ve uygulamalarda niyet, amaç ve beklenti aynı olmakla birlikte nesneler değişebilmektedir.

Ülkemizde aile, çocuk, evlilik, cenaze, şifa, uğur ve uğursuzluğa inanmak başta olmak üzere sosyal hayatın birçok alanında ve bazı ibadetlere dair yaygın olduğu görülen bazı hurafe örnekleri vardır. Dinî metinlerde kaynağı bulunmayan bu uygulamaların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:

- Astroloji ile meşgul olmak, görsel ve basılı medyadaki astrolojik burçlar ile ilgili bilgiler doğrultusunda günlük astrolojik fala inanmak ve yaşamına o doğrultuda yön vermek.

- Astrolojik bilgiler ile evlenmeye karar vermek ve burçlar doğrultusunda tercihlerde bulunmak.

- Çay, kahve ve benzeri fallara baktırmak ve bakmak. Oradan elde edilen ve anlatılan bilgiler doğrultusunda hayatına yön vermek.

- Farklı şeylerin zararlarından korunmak ve nazarı engellemek için kurşun döktürmek.

- Türbelerden veya Mekke ve Medine’den getirilen topraktan hastalara yedirmek ve böylece şifa bulacağına inanmak.

- İki bayram arasında nikah yapılamayacağına inanmak.

- Küçük çocukların yattığı veya oturduğu esnada üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak.

- Çocuğu olmayan çiftlere çocukları olması için deve dili veya etini yedirmek.

- Kapı eşiğinde oturan kimsenin borcunun artacağı ve fakir olacağına inanmak.

- Türbe ve yatırların çevresiyle alakalı olarak; Gözlerini kapayıp türbe içinde dönmeye çalışmak, türbenin duvarlarındaki taş aralarına çöp, taş vs. yerleştirmek, mum yakmak, bazı yerlere bez veya çaput bağlamak, mezarı olan şahıslardan yardım istemek amacıyla dua etmek vb.

- Sağ elinin içi kaşındığında para geleceği, sol elinin içi kaşındığında da para çıkacağına inanmak.

- Ayak altı kaşındığında yola çıkılacağını düşünmek.

- Ezan okunurken köpeklerin ulumasının kötülük getireceğine inanmak.

- Cenazenin defin işlemi esnasında küreğin yere konulmadan alındığında alanın öleceğine inanmak.

- Cenaze evindeki dolu olan su kapları boşaltılarak, cenaze kaldırıldıktan sonra onları tekrar doldurmak.

- Ölen kişinin ruhu gelir diye cenaze evini sürekli aydınlatmak.

- Ölünün kefeni arasına dua, ayet, vasiyetname gibi şeyleri kâğıda yazıp koymak.

- Ölen kimsenin mezarda içeceğini düşünerek mezarın üzerine su testisi koymak.

- Baykuşun öttüğü bir yerden cenaze çıkacağına inanmak.

- At nalının uğur getireceğine inanmak.

- Sayılara anlam ve uğur yüklemek, mesela yedi sayısının uğurlu olduğunu düşünmek.

- Kişinin üzerine kuş pisliğinin düşmesi, mekân içerisinde şemsiye açmanın uğursuzluk getireceğine inanmak, gibi olaylara ve nesnelere uğur veya uğursuzluk yüklemek.

- Ateşe su dökmenin, cinleri yakacağına inanmak.

- Yeni doğan bebeğin göbek bağının kesilerek cami avlusuna bırakmak.

- Yeni çocuk doğduğunda eve 40 gün et girmemesi.

- Kısmet açılması için müezzine minareden para attırmak veya mendil sallamasını istemek.

- Kara kedinin insanın önünden geçmesinin uğursuzluk getireceğine inanmak.

- Horozun vakitsiz ötmesi, insanın önünden tavşanın geçmesi ve karganın bir mekânda ötmesinden uğursuzluk çıkarmak.

- Akşam sakız çiğnemek, Gece aynaya bakmak ve Merdiven altından geçmek gibi eylemlerin uğursuzluğuna inanmak.

- Tüm çeşitleriyle fala baktırmak ve gayba dair bilgi verdiğine inanmak.

- Tefeül etmek veya ettirmek. Yani Kur’an’ın rastgele bir sayfasını açarak, oradaki ayet meallerinden anlam çıkarmak.

- Yıldız hareketleri ve astrolojik olaylar ve döngüler doğrultusunda inanç oluşturmak, fikir edinmek ve günlük hayatını bu doğrultuda şekillendirmek (bkz. Çobanoğlu, Abdullah. Halk arasında yaşayan hurafeler üzerine bir alan araştırması. Y. L. Tezi. Sakarya: SÜSBE, 2006; Korkmaz, Hümeyra. Ailede din eğitimi çerçevesinde kadınlar arasındaki hurafeler. Y. L. Tezi. Sivas: CÜSBE, 2002; Kavi, Onur. İstanbul ili Anadolu Yakası futbol  kulüplerinde oynayan profesyonel futbolcuların; Takıntı, batıl inanç ve düşünce kontrollerinin incelenmesi. Y. L. Tezi. KÜSBE, 2019; Develi, Hazal. Modern Toplumda Batıl İnançlar ve New Age Akımı. SÜSBE, 2019; Çakmak, Rafet Fatih. Profesyonel futbolcularda antrenman, müsabaka öncesi veya sırasındaki inanç, batıl inanç ve farklı davranış eğilimlerinin incelenmesi. Y. L. Tezi. AKÜSBE, 2019; Kurudirek, Muhammet İrfan. Buz hokeyi oyuncularında batıl inanç ve kaygı ilişkisinin incelenmesi. Y. L. Tezi. ATÜKSBE, 2018; Gözen, Yavuz. Karabük Demir Çelik Fabrikası’ndaki işçilerin batıl inançları. Y. L. Tezi. HÜSBE, 2006) gibi hurafe örneklerine rastlanmaktadır.

Toplumda uygulanmış olan veya uygulanagelen söz konusu bu inanç, kabul ve uygulamaları genelleştirmek isabetli değildir. Zira bu yönlü uygulamalar yöre, kesim ve kişilere göre değişebilir. Ancak var olan hurafeler hakkında bilgi edinmek amacıyla bunlar, veri sunmaktadır.

Hurafeler daha çok muhafazakâr kesime mal edilmekle birlikte, hurafe olarak adlandırılan olguların, seküler, liberal düşünce sahipleri, sahih dinî bilgiye sahip olmayan, din eğitimini ehil insanlardan almayan hemen hemen toplumun her kesiminde olduğu da gözlemlenmektedir. Hatta din dışı yeni iddialarla ortaya çıkan New Age akımları mensuplarında da ciddi anlamda hurafelerin varlığı gözlemlenmektedir. (Develi, 2019, 153-157)

Hurafeler ile ilgili yapılan çalışmalar ve yazılan eserlerin bir kısmında Hz. Peygamber tarafından tasvip edilen ve hatta teşvik edilen verilerin de olduğu görülmektedir.

Bazı çalışmalarda, dua okumak, mezar ziyaretleri, besmele çekmek, nazar değmesine inanmak gibi hususlar hurafe olarak sayılmakla birlikte bu konuların İslamî gelenekte de olduğu bilinmektedir. Mesela, Hz. Peygamber nazarın varlığını kabul ederek, ondan korunma yolları önermiştir.

Nitekim bir hadiste, “Nazar haktır, kader ile yarışan bir şey olsaydı, nazar değme işi yarışıp onu geçerdi.” (Müslim, “Selâm”, 42; İbn Mâce, “Tıb”, 3) şeklinde buyurulmuş ve nazarın gerçek olduğu vurgulanmıştır. Yine dua, çok yönlü bir neticesi olduğu dikkate alındığında, insanların yaşadığı bireysel ve toplumsal sorunların üstesinden gelmelerinde önemli bir faktördür. Dua, olumlu bir yönelişte etkin bir faktördür. Bu nedenle hayatın her aşamasında, duaya ihtiyaç bulunmaktadır. Dua için bir sorun, sıkıntı ve kaygı olması beklenilmemelidir. Duanın en önemli boyutu, onun bir ibadet olmasıdır.

Yine Kur’an’da büyü yapmak yasaklanmış ve Hz. Peygamber tarafından büyüye karşı tedbirler önerilmiştir. Büyü tüm dünya milletlerinde ve dinlerinde mevcuttur. (Tanyu, 1992, 6:501-502) Bu doğrultuda Câhiliye döneminde olan büyü anlayışı İslamî gelenekte de devam etmiştir. Kur’an ve Hz. Peygamber de büyü ile mücadele etmiş ve İslamî bir anlayış olmadığını vurgulamış ve gerekli tedbirler önermiştir. Konuyla ilgili Felak ve Nâs surelerinden oluşan Muavvizeteyn, büyü ve sihri tanımlamış ve onların ve yapanların şerrinden Allah’a sığınılması gerektiği bildirilmiştir. Öte yandan Hz. Peygamber, büyüyü helak edici yedi büyük günah arasında saymıştır. (Buhârî, “Vesâyâ”, 23; “Ṯıb”, 48; Müslim, “Îmân”, 145)

Hz. Peygamber bunların realitedeki vukuuna inanmış olmalıdır ki, onlara yönelik tedbir önerilerinde bulunmuştur. Bu doğrultuda bu yönlü bazı inanç ve uygulamaların zararlı ve kötü olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, eylemlere aslolan niyettir. Niyet, kişinin inancının zihnî yansımasıdır. Bu doğrultuda türbe ve yatır ziyaretlerini gerçekleştiren kesimin, o ziyaretteki amacı ve niyetinin ne olduğu da dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde mü’min niteliğine sahip bir kimseyi, din dışına atmanın, sağlıklı bir anlayış olmadığı bilinmelidir. Zira Hz. Peygamber ayrıştırıcılığı tasvip etmemektedir. Öte yandan Ehl-i sünnet’in “amelin imandan bir parça olmadığı” şeklindeki görüşü bu alanda da dikkate alınmalıdır.

Sabah namazı imsak vaktinin girmesiyle kılınabilir mi?

 Sabah namazının vakti, tan yerinin ağarması demek olan ikinci fecrin doğmasından başlayarak güneşin doğmasına kadar devam eder. Buna göre imsak vakti, başka bir deyişle oruç yasaklarının başlama vakti, fecr-i sâdıkın oluşması, yani tan yerinin ağarmasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Artık (Ramazan gecelerinde) eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Şafağın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” (el-Bakara, 2/187) buyrulmaktadır. İmsak ile birlikte sabah namazının vakti girdiğine göre bu vakitte sabah namazı kılınabilir. Bununla birlikte, konuyla ilgili bazı rivâyetlere dayanan Hanefîler, biraz geciktirilerek (isfar vaktinde) kılınmasını daha uygun (müstehap) bulmuşlardır (İbnü’l-Hümâm, Fethü'l-kadîr, 1/225; İbn Kudâme, el-Muğnî, 1/286; Zeylaî, Tebyîn, 1/82). Nitekim Peygamber Efendimiz de bunu tavsiye etmiştir (Tirmizî, Salât, 3 [154]).

Sabah namazının vakti, güneşin doğmasına kadar devam eder. Zira Cebrâil’in Hz. Peygamber’e (s.a.s.) imamlık ettiğine ilişkin hadise göre Cebrâil sabah namazını birinci günde tan yeri ağardığında, ikinci günde de ortalık aydınlanıp güneş doğmasına yakın bir vakitte kıldırmış ve, “…Bu, senden önceki peygamberlerin (namaz) vaktidir ve (namazlar için) vakit bu iki vaktin arasıdır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 2 [393]; Tirmizî, Salât, 1 [149]) demiştir.

Kadınların cuma namazı kılmaları zorunlu mudur?

 Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve mukim (misafir olmayan) erkeklere farzdır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Ancak kılmaları hâlinde bu namazları geçerli olup ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez.

Hz. Peygamber (s.a.s.), “Cemaatle cuma namazı kılmak, her Müslümana farzdır. Ancak köle, kadın, çocuk ve hastaya farz değildir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 214 [1067]) buyurmuştur. Asr-ı saadetten günümüze kadar bütün âlimler, cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir (İbnü’l-Hümâm, Fethü'l-kadîr, 2/62; Nevevî, el-Mecmû‘, 4/483-484; İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/250).
Cuma namazının kadınlara farz kılınmamış olması, onlar hakkında bir mahrumiyet değil, muafiyettir. Diledikleri takdirde, camiye gidip cemaatle cuma namazı kılmalarında dinen bir engel yoktur. Hatta hutbe ve vaazlardan istifade etmeleri için cuma namazlarına devam etmeleri tavsiye edilebilir.

12 Şubat 2025 Çarşamba

Türkiye'de Öğretmen olmak

 Amerikalı motivasyon yazarı William Arthur Ward’ın “Sıradan öğretmen anlatır, iyi öğretmen açıklar, yetenekli öğretmen yapar ve gösterir, gerçek öğretmen esin kaynağı olur” şeklindeki ifadesi ile öğretmenliğin nasıl bir uzmanlık mesleği olduğunu ortaya koymuştur.1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinde ise “öğretmenlik; devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” tanımlaması yer almaktadır.Hal böyle olunca da bir ülkenin gelişmesinde eğitimin payının büyüklüğü yadsınamaz.Eğitime yatırım yapan ülkelerin her açıdan geliştikleri herkesin malumudur.Unutulmamalıdır ki bilim adamını da, doktoru da, işçiyi de, memuru da, mimarı da, hatta siyasetçiyi de yetiştiren öğretmenden başkası değildir. Öğretmenler, öğrencilerini şekillendirirken aynı zamanda toplumu ve ülkeyi de şekillendirmiş olurlar.


Türkiye’de öğretmenliğin mesleki ve sosyal statüdeki kayıplarına bakacak olursak;Yıllara göre maaş artışının enflasyonun ve büyüme oranlarının altında kalması sebebiyle öğretmenlerin reel maaşları düşmekte ve ekonomik durumları giderek kötüleşmektedir.Yapılan araştırmalara göre, günümüzde öğretmenlerin ekonomik imkânları, bu mesleğin gerektirdiği yaşam standardını sağlayamamaktadır.Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 3 binin üzerinde öğretmenle yapılan bir çalışmada öğretmenlerin yarısından fazlasının aldıkları ücretten, sosyal ve kültürel ihtiyaçları için para ayıramadığını göstermektedir.


Türkiye’deki öğretmenler ne yazıktır ki eğitim anlayışları farklılaşan devlet okulu öğretmenleri, özel okul öğretmenleri ve dershane öğretmenleri olmak üzere kategorize edilmektedir.Kamuda da öğretmenlerin hem sözleşmeli olarak çalıştırılmaya başlaması hem de ücretli öğretmenlik uygulaması, öğretmen emeğinin metalaşmasına katkıda bulunmaktadır.Özellikle ücretli öğretmenler okul yöneticileri ve kadrolu öğretmenlerin baskısıyla karşılaşmaktadır.Modern ulus devletlerinin gelişmesiyle birlikte öğretmenlere yurttaş yetiştirme misyonu yüklenerek bu amaçla ulusal bir müfredat oluşturulmaya başlanmıştır.Eğitimin merkezi bir şekilde planlanması, öğretmenlerin vasıfsızlaştırılmalarında etkili olmaktadır.Türkiye’de gerek öğretmen yetiştirme uygulamalarında gerekse ihtiyaç planlamada, başından beri ne yazık ki bir istikrar görülmemektedir.Öğretmenlik mesleğine kimlerin girebileceğine ilişkin MEB, YÖK, akademisyenler, öğretmenler ve öğretmen adayları arasında bir uzlaşma mevcut değildir.Öğretmenliğe alım konusunda ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, aday öğretmenlik, pedagojik formasyon programları, tezsiz yüksek lisans öğretmenlik programları gibi birbirinden farklı ve yer yer çelişkili uygulamalar yapılmıştır.Bu hususta halen bir netliğin oluşmaması mesleğin etrafındaki güven bunalımını artırmaktadır.Öğretmenlerle yapılan çalışmalarda, öğretmen yetiştiren bölüm girişinde kriter olmayışı, yetenekli ve başarılı öğrencilerin öğretmen yetiştiren bölümleri tercih etmemesi gibi faktörlerin mesleğin saygınlığını düşürdüğüne yönelik sonuçlar elde edilmiştir.


Öğretmenliğin mesleki statüsünü etkileyen diğer bir faktör ise öğretmenlerin mesleki gelişimi konusundaki eksikliklerdir.Bu durum gerek öğretmenlerin mesleğe gereken önemi vermemelerinden, gerekse hizmet içi eğitimlerin ve mesleki açıdan öğretmenlere sunulan kendilerini geliştirme imkânlarının yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır.Ne yazık ki öğrenciler ve veliler tarafından öğretmenlere uygulanan şiddet haberlerinin medyada yer alması da öğretmenliğin itibarının azaldığının bir diğer göstergesi olarak yorumlanmaktadır.
Başöğretmen Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür” ve “Öğretmenler; Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, yeni kuşağı sizler yetiştireceksiniz ve yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır. Eserinizin kıymeti, sizin beceriniz ve özverinizin derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni kuşağı, bu özellik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır” demiştir.Bu sözlerin ışığında bütün olumsuzluklara rağmen yolunda azimle ilerleyen öğretmenlerimize şükranlarımı sunarken, görevleri başında şehit edilen bütün öğretmenlerimizi saygı ile anıyorum
.

Alıntı

aktüel

12.12.2023

11 Şubat 2025 Salı

Eğitim Sisteminin Temel Sorunları

 Eğitim sistemi, bir toplumun en önemli kurumlarından biridir. Bireylerin bilgi ve becerilerini geliştirmelerine, eleştirel düşünme yetilerini kazandırmalarına ve topluma katkıda bulunabilecek donanıma sahip olmalarına imkân tanır. Toplumsal bir olgu olan eğitim, kişilerin değerler, yetenekler ve bilgi bakımından eğitildiği sosyal kurumlar olan okullarda gerçekleştirilirken; sağlanan kamusal eğitimle toplumu oluşturan her bireyin, toplumsal yaşama uyum sağlayacağı ve sürdürülebilir kalkınma ile kişisel gelişimlerinin de olumlu yönde değişeceği söylenebilir.

Ancak, günümüz eğitim sistemleri birçok temel sorunla karşı karşıya olup eğitim sistemindeki temel sorunlar; öğretmen nitelikleri, öğrenci nitelikleri, eğitim politikasından kaynaklanan sorunlar, okul yöneticilerinin yetiştirilme ve atanmalarındaki sorunlar, okulların maddi imkânsızlıkları, sınıf mevcutları, okul sayılarının yetersizliği, sığınmacı öğrenciler, öğrencilerin yönlendirilme sorunları, kaynak ve donanım eksikliği, öğretimde kullanılan yöntemler, eğitim sistemi ve müfredatın sık değişmesi, fırsat eşitsizliği, sosyal etkinliklerin eksikliği, ders saatlerinin fazlalığı olarak karakterize edilebilir.  Eğitim sistemi bir bütün olarak düşünüldüğünde sistemin yaşadığı yapısal sorunlara ek olarak yönetim sorunları, plan ve programsızlık, denetim, finansman, öğretmen ve yönetici yeterliği ve sınav sisteminin önemli sorun kaynakları olduğu belirlenebilir.

Birçok eğitim sistemi, ezber ve sınav odaklı bir anlayışa sahiptir. Öğrenciler, bilgiyi anlamak ve uygulamak yerine, sınavlarda başarılı olmak için gereken bilgileri ezberlemeye odaklanırlar. Bu durum, öğrencilerin yaratıcı düşünme, problem çözme ve eleştirel düşünme gibi önemli becerilerini geliştirmelerini engeller. Sınav odaklı eğitim, esnekliğin olmadığı bir sisteme evirilir. Eğitim sistemleri genellikle katı ve değişime dirençlidir. Müfredatlar ve öğretim yöntemleri, değişen dünya koşullarına ve öğrenci ihtiyaçlarına yeterince hızlı adapte olamamaktadır. Bu durum, eğitim sisteminin güncelliğini ve işlevselliğini yitirmesine neden olmakta, sistem salt sınav odaklı hale gelerek değişime direnç gösteren, katı bir forma dönüşmektedir.

Eğitim sistemlerine erişim ve eğitim kalitesi, sosyoekonomik statüye, etnik kökene ve cinsiyete göre büyük farklılıklar gösterebilir. Dezavantajlı gruplardan gelen öğrenciler, kaliteli eğitime erişimde zorluk yaşayabilir ve bu durum eşitsizlikleri derinleştirebilir. Eşitsizliğin bir nedeni de yeterli nitelikte öğretmen istihdam edilememesidir. Öğretmenlerin nitelikleri ve çalışma koşulları, eğitim sisteminin başarısı için kritik önem taşır. Ancak öğretmen maaşları düşük, çalışma yükü fazla ve mesleki gelişim imkânları sınırlıdır. Bu durum, öğretmen motivasyonunu ve iş tatminini düşürerek eğitim kalitesini olumsuz etkileyebilir.

Birçok eğitim kurumunda altyapı ve kaynak sıkıntısı yaşanmaktadır. Sınıflar kalabalık, okullar yetersiz donanımlı ve teknolojik imkânlar sınırlıdır. Bu durum, öğrenme ortamını olumsuz etkileyerek eğitim kalitesini düşürmektedir. Ayrıca eğitim sistemleri genellikle teorik bilgiye odaklanır ve uygulamalı eğitime yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin edindikleri bilgileri pratikte uygulamada zorlanmalarına neden olabilir. Dahası eğitim sistemleri genellikle akademik becerilere odaklandığından günlük hayatta gerekli olan hayat becerilerine yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin problem çözme, iletişim kurma, zaman yönetimi ve stresle başa çıkma gibi temel becerileri geliştirmelerini engelleyebilir. Temel beceri eksikliği çeken pek çok öğrenci, eğitim sistemine karşı ilgisiz ve motivasyonsuzdur. Bu durum, öğrenme isteksizliğine, düşük başarıya ve eğitime katılımın azalmasına neden olabilir. Dahası eğitim sistemleri genellikle öğrenci odaklı değildir ve öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına yeterince önem vermez. Bu durum, öğrencilerin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirememelerine neden olabilir. Ayrıca eğitim sisteminde, teknolojinin sunduğu imkânlardan yeterince yararlanılmamaktadır. Teknolojik araçlar ve kaynaklar, eğitimi daha ilgi çekici, etkileşimli ve verimli hale getirmek için tasarlansa da teknoloji okuryazarlığı yeterince gelişmemiş öğretmenler sayesinde bu tür imkânlar da kullanılamamaktadır.

Türk eğitim sistemi içinde ideolojik yaklaşımlar her dönemde etkin olmuştur. Bu, eğitim politikalarının sürekli değişmesine yol açmakta; hantal bürokratik yapı olan eğitim, sürekli değişen sisteme karşılık verememektedir. Son yirmi yıl içerisinde iyi niyetlerle başlatılan pek çok proje zamanla unutulmuş, çağın ilerisinde olduğu söylenen sayısız girişim sonuçsuz kalmıştır. Elbette bir sistemi sürdürülebilir kılmak, sisteme giren mali kaynaklarla da ilgilidir. Bu noktada eğitim yatırımlarının yeterince iyi etüt edilmeden yapıldığı, atıl durumda olan onlarca bina ve donanımın kaderine terk edildiği de bilinmektedir.

Bu sorunların çözümü için, eğitim sistemlerinde kapsamlı reformlar yapılması gerekmektedir. Eğitim politikaları, öğrenci odaklı, esnek ve güncel olmalıdır. Öğretmenlerin nitelikleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli ve altyapı ve kaynak sıkıntısı giderilmelidir. Eğitimde uygulamalı eğitime ve hayat becerilerine daha fazla önem verilmeli ve teknolojinin sunduğu imkânlardan daha etkin şekilde yararlanılmalıdır.

Eğitim sisteminin yukarıda oldukça kısa şekilde anılan temel sorunlarının çözümü, daha nitelikli, adil ve kapsayıcı bir eğitim sistemi oluşturulmasına ve bireylerin tam potansiyellerini gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır.

Eğitim Sistemimizin Sorunları

 

Eğitim Sistemimizin Sorunları

  1.  Öğretmenin mesleki gelişimi ve hizmet içi eğitim sorunu
  2.  Eğitimde yöneltme/mesleki yönlendirme sorunu
  3.  Eğitim yöneticilerinin yetiştirilmesi ve atanma sorunu
  4.  Öğretmenlerin yetiştirilmesi ve eğitimi sorunu
  5.  Eğitimde fiziksel alt yapı, donanım olanakların yetersizliği sorunu
  6.  Ortaöğretim ve yükseköğretime geçişte sınav sorunu
  7.  Klasik eğitim anlayışının terk edilmemesi sorunu
  8.  Kırsal ve kentsel okullar arası farklılıklar sorunu
  9.  İhtiyaç fazlası öğretmen yetiştirilmesi sorunu
  10.  Eğitim alanında ARGE çalışmalarının yetersizliği
  11.  Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği sorunu
  12.  Eğitim programının yoğunluğu ve yeterli görülmemesi
  13.  Eğitimin merkeziyetçi yapısı
  14.  Mesleki eğitim ve sorunları
  15.  Eğitim sisteminin değişime ayak uyduramaması
  16.  Öğretmen ve personel yetersizliği sorunu
  17.  Eğitime ayrılan bütçenin yeterli olmaması
  18.  Öğretmenlerin ücretlerinin yetersiz oluşu
  19.  Eğitimin sınav odaklı ve not temelli olması

ĞİTİMDE YÖNETİM VE EĞİTİM PLANLAMASI AÇISINDAN SORUNLAR

 1) İdarecilerin yetersizliği ve bu alanda yaşanan atamalardaki boşluklar ve tutarsızlıklar.

2) Sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin yetersizliği 

3) Pek çok eğitimcinin çalıştığı merkezde ikamet etmemesi, çevreyi yeterince tanımaması 

4) Okullaşmada yapılan yatırımların düzensizliği, günübirlik çözümler,

5) Öğrenci üzerinde öğretmenin yeteri kadar söz hakkına sahip olmaması 

6) Okullarda memur ve hizmetli personelinin ya hiç bulunmayışı, ya da yetersizliği 

7) Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmamış olması 

8) Taşımalı ilköğretimin, İlköğretim çağındaki çocuklarda bıkkınlık oluşturması

9)  Eğitim- Öğretim konulu toplantılara gereken önemin verilmemesi, ciddiyetten uzak olması

10) Eğitim bölgesinde oturmuş bir öğretmen kadrosunun bulunmayışı, sözleşmeli ve vekil öğretmen uygulaması

11) Öğretmene asli görevlerinin dışında gereğinden fazla ya da ilgisiz görevler verilmesi 

12) Ders dışı zamanlarda merkezi sistem sınavlarına yönelik olarak açılan kursların azlığı ya da hiç açılamaması 

13) Okulun, Bakanlığımız ve ailenin eğitimden beklentilerinin farklı olması 

14) Eğitim bölgesindeki müdürler kurulu kararı ile yapılan öğretmen alış-verişlerinin düzensiz, zamansız ve sağlıksız olması

15) Okullarda sınıflar arası yeterli rekabet ortamının oluşturulamayışı 

16) Öğretmen üzerinde bulunan idare- müfettiş baskısı.Rehberlik yapılmamması.Teftişlerin dökümana dayalı yapılması.

17-İdareci atamalarının torpille yapılması.

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK AÇISINDAN SORUNLAR

 1) Öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirme yöntemlerini bilmemeleri, okulların imkanlarının ders dışı zamanlarda öğrencilerin hizmetine sunulamaması, okullarda yeteri sayıda Rehber öğretmen olmaması,

2) Bütün öğrencilerimizin fiziksel, zihinsel ve duygusal yönden gelişim aşamalarının öğretmenlerimizce dikkate alınmaması, sadece öğretim ağırlıklı çalışmalar yapılması,

3)  Disiplini, sorumluluk veren bir eğitimsel sürece dönüştürememek, 

4) Hafif ve orta düzeyde öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin zamanında teşhis edilememesi ve uygun eğitim yöntemlerinin uygulanmaması, BÖP’ lerin (Bireysel Öğretim Planları) hazırlanmaması, 

5) Öğrencinin okul ve ders motivasyonunun sağlanamaması

6) Etkin ders çalışma yöntemlerinin bilinmemesi ve etki bir şeklide öğrenciye bu davranışın kazandırılmaması

7) Sınav kaygısının yüksek olması ve öğrencinin bu konuda rehberlik hizmeti alamaması,

8) Ders çalışma ve ders dışı faaliyet sürelerinin planlamalarının yetersiz olması

9) Psikolojik sorunları olan öğrencilerin gerekli psikolojik yardımı alamamaları

EĞİTİMDE MÜFREDAT VE YÖNETMELİKLER AÇISINDAN SORUNLAR

 1) Bazı dersler için ayrılan ders saatlerinin yetersizliği (Tarih-Din Kültürü vb)

2) İlköğretim okullarında sınıf geçme sisteminin olumsuzluğu –Her öğrencinin bir şeklide bir üst sınıfa geçirilmesi

3) Öğrencilerin ilgi alanlarının dışında, yetenekleri olmayan konularda ve derslerde  sorumlu tutulmaları 

4) Birleştirilmiş sınıflarda eğitim yapılması, taşımalı eğitime ağırlık verilmesi,

5) Ortaöğretimde sınıf geçme yönetmeliğine dayalı fazla ek sınav hakkı verilmesi ŞÖK kararları vs.

6) Liselere gelen öğrencilerin bir çoğunun lise müfredatını kaldırabilecek seviyede olmaması,

7) Öğrencilerin YGS'ye yerleşmede alan-bölüm uygulamalarının eksikliği/ yetersizliği,

8) Öğrencilerin yeteneklerine uygun alanlarda eğitim görmemeleri, yönlendirmenin yetersiz oluşu

9)Tarih müfredatının Milli Tarih anlayışından uzak olması.Sosyal bilgiler dersinin milli ruh kazandırmaya uygun olmaması

EĞİTİMDE ÖĞRETMEN AÇISINDAN SORUNLAR

1) Öğretmenlerin moral ve motivasyonlarını bozucu açıklamaların yetkililerce  yapılması. Okullarda adamına göre uygulamalar yapılması.

2) Eşlerin farklı il ve ilçelerde çalışmasından kaynaklanan motivasyon eksikliği

3) Gerekli ve yeterli formasyona sahip olmayanların öğretmen olarak görevlendirilmeleri

4) Öğretmenin kendini yenileyememesi, mezun olduğu bilgilerle emekli olmayı düşünmesi ve yeniliklere mesafeli durması

5) Sürekli, öğretim yapılması; bilginin eğitime ( Davranışa) dönüştürülmesine çalışılmaması,

6) Öğretmenlerin  bir kısmının derslere hazırlıksız, araç-gereçsiz, yeni uygulama ve yöntem ve tekniklere hazırlıksız girmeleri 

7) Sosyal becerileri geliştirici çalışmalara yeterince zaman ayrılamayışı,

8) Öğretmenlerin pedagojik formasyonunun yeterli olmayışı, üniversitelerde öğretmen yeterliliği eğitiminin eksikliği

9) Hizmet içi eğitim faaliyetlerine gereken önemin verilmeyişi ya da katılmamaları, yapılan eğitimlerin çok verimli olmaması

10) Göreve yeni başlayan aday öğretmenlerin tam olarak mesleğe hazır olmaması, öğretmen açığı nedeniyle hemen göreve başlatılmaları, staj dönemlerinin sağlıksız geçmesi,

11) Okullarda Öğretmen eksikliklerinin çok fazla olması, öğretmen açıklarının vekil-ücretli öğretmen görevlendirilmesi yoluyla karşılanması 

12) Derslerin derste öğrenilmemesi

13) Ders çalışma ve ders dışı faaliyet sürelerinin planlaması

14)Okullarda öğretimden çok eğitime yer vermemeleri

15)öğretmene dinini yaşamada  sınır konulması. Başörtüsü ve kıyafet dayatmaları

EĞİTİMDE ĞRENCİ AÇISINDAN SORUNLAR

 1) Öğrencilerin büyük bir çoğunluğunda amaç eksikliği,neden okuması gerektiğini anlamamış olması

2) Öğrencilerin yeterli düzeyde beslenme alışkanlıklarının olmaması

3) Öğrencilerin  okuma, araştırma, düşünme, uygulama konusunda  yeterince bilinçlendirilmemeleri yönlendirilmemeleri

4) Taşımalı eğitim  uygulaması kapsamında taşınan öğrenciler, yatılı olarak pansiyonlara yerleştirilen öğrenciler ile Merkez Okul öğrencileri  arasındaki seviye farklılıkları ve ulaşım problemleri

5) Öğrencilerin ilgileri dışında, yetenekleri olmayan konularda sorumlu tutulmaları

6) Devamsızlık sorununun varlığı ve devam takip uygulamasının yetersizliği

7) Sınav kaygısının yüksek olması ve öğrenci başarısına olumsuz etkisi

8) Derslerin derste yeterince öğrenilmemesi, kaynak, araç ve gereçlerden yeterince yararlanamaması

9) Ders çalışma sürelerinin, ders dışı etkinlik sürelerinin ve sosyal ortam sürelerinin planlanamaması

10)Öğrencilerin başarılı sayılan okullara farklı yöntemlerle yazılması diğer okulların kenar okul sayılmasından kaynaklanan motivasyon eksikliği

11)Öğrencilere Milli ve manevi değerlerin yeterince verilmeyişi.Müfredat ve kitapların bunlardan yoksun olması.Tarihi ve dini değerlerini tam öğrenemeden mezun olması.Eğitime değil öğretime ağırlık verilmesi.

 12)Karma eğitimin ortaya çıkardığı sorunlar

EĞİTİMDE OKUL AÇISINDAN SORUNLAR

 1) Okulların fizikî yetersizliği, (bilgi teknoloji, kütüphane, laboratuar, çok amaçlı salon)

2) Birleştirilmiş sınıf uygulamaları

3) Sosyal donatı alanlarının eksikliği

4) Okulun cazibe merkezi olamaması, kurslar ve etütlerle desteklenememesi

5) Bazı okullarımızda hala elektrik, su ve telefonun bulunmayışı, kalorifer vs eksikliği

6) Okul öğretmenlerinin bulundukları yerleri benimsememeleri, yabancı öğretmenlerin kısa sürede okulundan ya da bölgeden ayrılma isteği, yerli öğretmenlerin de uzun süredir aynı okulda çalışmalarından kaynaklanan isteksizlikler

7) Fiziki imkansızlıklar nedeniyle bazı okullarımızda ikili öğretim yapılması, yani derslik sayısının yetersizliği.

8) Okullarda yeterli düzeyde branş öğretmeni bulunmaması veya görevlendirme olması sebebiyle çok fazla okula ve öğrencilere kendini verememesi

9-Okullarda bulunan öğrenci sayısının çokluğu.500 kişi bulunması gereken bir okulda 1500 kişi ,800 kişi bulunması gereken bir okulda 2500 bin kişi okuması takibi ve başarıyı ortadan kaldırmaktadır.

 10-Okullarda Mescit alınmaması.Derslerin ibadete engel bir şeklide ayarlanması. Cuma saatine ders konulması.

EĞİTİMDE AİLE AÇISINDAN SORUNLAR

1.AİLE AÇISINDAN SORUNLAR: 
 1)Öğrenci velilerinin duyarsızlığı,öğrencilerini velilerin takip etmemesi 
 2) Öğrencilerin evdeki çalışma ortamlarının yokluğu, olumsuzluğu 
 3) Beslenme yetersizliği, 
 4) Akraba evliliklerinin çokluğu, çocukların küçük yaşlarda evlendirilmeleri , bu nedenlerle zeka gelişimlerinin tamamlanamaması, 
 5) Aile tarafından öğrencinin işgücüne katkısının hesap edilmesi, çocukların ev ve arazi ve başka işlerinde çalıştırılmaları, 
 6) Aile içi problemler, kalabalık aile ortamları öğrenci başarısını olumsuz etkileri 
 7) Ailelerin eğitimsizliği

Okul Ne İşe Yarar?

  Her kurum gibi okul için de bu "Okul ne işe yarar" sorusu sorulur ve sorulması gereken, çok önemli bir sorudur. Kişilerin nerede...